entry'ler (1951) - sayfa 97

başlık listesine taşı
  • elealı zenon kimdir?

    parmenides'in sadık izleyicisi ve platon'a bakılırsa sevgilisi, (m.ö. 490-430) yılları arasında yaşamış, genelde stoa okulunun kurucusu kıbrıslı zenonla karıştırılan düşünür.

    "zenon, adeta bütün ömrünü, hocasının "duyuların aldatıcılı­ğı, duyular dünyasının yanılsamadan ve sahtelikten ibaret olduğu", hareket ve değişme diye bir şeyin olmadığı yolundaki yaklaşımını zenginleştirmekle geçir­miştir. bu amaçla ortaya attığı aporialarıyla (içinden çıkılması güç, paradoksal çıkmazlar içeren problemler) ünlüdür. örneğin, her cisim hem sonsuz derece­ de küçük, hem de büyüktür. küçüktür, çünkü sonsuz derecede, kendileri de ay­rı ayrı bölünebilen parçalardan ibarettir; büyüktür, çünkü sınırsızca bölündü­ğü takdirde sonsuzca büyütülebilecek sonsuz sayıda parça var demektir. en ün­lü iki örneği "uçan ok duruyor"dur ve "akhilleus ile kaplumbağa" problemidir.

    zenon'a göre, atılan bir ok asla hedefe varmaz. çünkü hedefe ulaşabilmesi için geçmesi gereken mesafenin önce yarısını, sonra onun yarısını, sonra onun da yarısını, yani sonsuzca bölünebilir bir mesafeyi kat etnek zorundadır. öyleyse uçan ok aslında duruyordur."

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları. sf. 60-61

  • elea okulu

    miletos okulu yıkıldıktan sonra felsefe karışıklıklardan uzak ve zengin güney italya ve sicilya'daki yunan kolonilerine göç eder. yunan anakarasından uzakta olmaları nedeniyle daha hürdürler, özellikle dini baskı neredeyse hiç görülmez.

    kurucusu parmenides'tir.(bkz: parmenides kimdir?) okulun en meşhur isimlerinden biri pythagoras'tır.(bkz: pythagoras kimdir?) pythagoras bu okulda felsefeyi orpheusçu bir tarikat olarak canlandırmıştır. pythagoras'la aşağı yukarı aynı dönemi paylaşan ve güney italya'da etki­li olan bir diğer düşünür, bazılarınca elea okulu'na dahil edilirken, bazılarınca da edilmemesine karşın, elea okulu'nu etkilemiş ve özellikle antropomorfik (in­sanbiçimci) tanrı inanışlarına savaş açmış olan ksenophanes'tir. (bkz: ksenophanes kimdir?) son büyük isim olarak da parmenides'in sadık izleyicisi ve platon'a bakılırsa sevgilisi, ele­alı zenon'u da sayabiliriz. stoa okulunun kurucusu kıbrıslı zenon ile karıştırılmamalıdır. (bkz: elealı zenon kimdir?)

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları.sf.59-63.

  • ksenophanes kimdir?

    m.ö. 569-477 yılları arasında yaşamış, kolophon (izmir, değirmendere) doğumlu, pythagoras'ın felsefeyi dine kurban etmesinden hiç etkilenmemiş, hatta onun kimi görüşlerini eleştirmiş düşünürdür.

    ksenophanes'e göre, homeros ve hesiodos'un politeist (çok tanrıcı) anlayış­ları bir safsatadan öteye gitmez; onlar "ne kadar ayıp ve kusur varsa insanlar ya­nında: çalma, zina etme ve birbirini kandırma" hepsini tanrılara yüklediler. yal­nızca bir tanrı vardır (monoteizm) ve onun da insanların tasarımlarıyla hiç ilgi­si yoktur. tanrı'nın gözü, kulağı yoktur. salt göz, salt kulaktır ve insanlar asla tanrı'nın bilgisine sahip olamazlar. bu bakımdan ksenophanes bir agnostiktir. salt göz, salt kulak, salt us gibi nitelemeler yaygınlaştırılıp geniş­letildiği takdirde tanrı'ya salt evren demekte hiçbir sakınca olmadığı da anlaşı­lır. bu yanıyla ksenophanes bir panteisttir de.

    görüldüğü gibi, ksenophanes'in dile getirdiği tek tanrıcılığın bugünkü tek tanrılı dinlerin yaratıcı, müdahale edi­ci, cezalandırıcı, öç alıcı, düzenleyici tanrılarıyla hiçbir ilişkisi yoktur.

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları. sf.61

  • pythagoras kimdir?

    güney italya'da felsefi düşünü­şü orpheusçu bir tarikat olarak canlandıran, bugün ünlü bir matematikçi ola­rak kabul edilen ve adı dik açılı üçgen teoremi olan "pythagoras teoremi" ile birlikte anılan, hiçbir şey yazmadan öğretisi­ni yandaşlarına ezberletmiş, sayıları bir anlamda arkhe olarak kabul eden iyonyalı düşünürdür.

    sayıları, bir anlamda arkhe olarak kabul eden pythagoras, sayıların özellikle­rinden yola çıkarak (tek sayılar, çift sayılar, sonlu ve sonsuz sayılar gibi) evrende­ki her şeyin sayıların bir uyumundan ibaret olduğunu savunur. sayılar, ikili kar­şıtlıklara temel rengini verir. erkek-dişi, iyi-kötü gibi karşıtlıklar, karşıt sayılardan oluşmaktadırlar. ama nihayetinde evrende bir uyum vardır. herak­leitos'u etkilediği de bilinmektedi. (bkz: herakleitos kimdir?).

    sayılar arkhe olarak kabul edildiğinde, bekleneceği gibi, her şey onlardan başlamakta ve onlarda bitmektedir. örneğin bir varlık olarak tasarlanan adaletin sayısı dokuz (9), sağlığın sayısı üç (3), yetkinli­ğin sayısı ondur (10). tek sayılar sınırlı olanlardır, çift sayılar ise sınırsız olanlar.

    pythagoras'ın etkisi tahmin edilebileceğinden daha uzun bir zamana yayı­lır. m.s 6. yüzyılın sonuna kadar zaman zaman çeşitli baskılarla karşılaşsa da varlığını sürdürür. pythagoras'ın hayatı gibi, ölümü de söylencelere karışmış­tır. ama bu söylenceler in ortak noktalarından biri, pythagoras'ın siyasal kimli­ğine ilişkindir.

    pythagorasçı tarikatın, çoğu benzer örgütlenmeler gibi, ortaklaşmacı ilkelere dayalı bir tarikat olduğu yönünde genel bir kabul vardır. öyle ki "dostların mal­ları ortaktır ve dostlar eşittir," sözlerini ilk kez pythagoras'ın söylediğine ilişkin savlar ortaya atılmıştır. bunu göstermek üzere, tarikata katılan her kişi, kişisel eşyaları dahil, tüm varlığını diğerlerinin varlığına katarmış. tarikatın aynı za­manda siyasal bir özellik gösterdiği de genellikle kabul edilmektedir. ancak ta­rikatın yapısından hareketle pythagoras'ın eşitlikçi bir düşünür olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. öncelikle kendisi de aristokratik bir aileden gelmektedir ve yurdundan ayrılmasının arkasındaki nedenler iktidar mücadeleleri gibi gözük­mektedir. fakat pythagoras'ın aristokrasi yanlısı bir düşünür olduğu, daha çok, organizmacı toplum görüşünü önceleyen fikirlerinden çıkartılır.

    pythagoras, olimpiyatlar benzetmesi üzerinden insanları üçe ayırır. bazı in­sanlar olimpiyatlara yalnızca toplanan kalabalığa bir şeyler satmak ve kazanç el­de etmek için gelirler. bazıları ise doğrudan yarışçılardır. onların amacı şan ve ün kazanmaktır. üçüncü grup ise seyircilerdir. pythagoras, seyirci grubu en üs­te yerleştirir. yarışçılar ikinci sırada gelir, kazanç peşinde koşanlar ise üçüncü sırada, en altta yer alır. bunu biraz daha açıklamak için, en alttaki grubun istek­lerine, maddi ihtiyaçlar alanına teslim olmuş grup olduğu söylenmeli ki insan­ların çoğu böyledir. yarışçılardan oluşan ikinci grup ise ruhsal yönü kuvvetli, cesur insanlardan oluşmaktadır. onlan besleyen şey şan, nam, ündür. en üstte yer alan seyirciler ise azınlık gruptur. bu gruptakiler akli yönü baskın olan, kü­çük bir gruptur. bunlar, izledikleri şeyin maddi yapısını ve onu oluşturan dina­mikleri kavramış, seyrettiklerinde var olan uyumu görmüşlerdir. ama aynı za­manda seyredilenin geçiciliğinin de farkındadırlar. o yüzden olabildiğince geçi­ci olana bulaşmamaya, yalnızca seyretmeye çalışırlar. gerçekte seyrettikleri ma­tematiksel bir uyumdan başka bir şey değildir.

    insanlara ilişkin bu sınıflandırma girişimi toplum ölçeğinde düşünüldüğün­de, pythagorasçıların organizmacı bir toplum görüşüne sahip olduğu düşünüle­bilir. toplumda her insanın ait olduğu bir kategori vardır ve herkes ait olduğu kategorinin özellikleriyle donanmıştır. bu ölçüde, kendisinde akli yönü hakim olanlar yönetmek, yürekli yönü baskın olanlar savaşmak ve korumak, istekleri­ne ram olanlar ise toplumun tümünün maddi ihtiyaçlarını karşılamak üzere do­natılmıştır. görüldüğü gibi, ortaklaşa bir yaşamı savunmak ve olabildi­ğince bunu sürdürmeye çalışmak, zorunlu olarak eşitlikçi bir düşünceye sahip olmayı gerektirmemektedir. pythagoras, bunun en güzel örneklerinden biri ola­rak tarikatını kurduğu şehir olan kroton'da sürekli siyasal etkinlikler içinde bu­lunmuş ama istediklerini gerçekleştiremeden, bir ayaklanma sırasında tarikatı­nın bir iki üyesi dışında neredeyse tümü öldürülmüş, kendisi ise, yaygın kabule göre, sığınmak zorunda kaldığı metapontum'da hayatını kaybetmiştir.

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları. sf. 59-61

  • orpheus tarikatı nedir?

    "orpheus, hayvanları bile büyüleme gücüne sahip söylencesel bir yunan şairidir. onu tanrısal bir nitelikle donatıp apollon'un oğ­lu sayanlar da vardır. söylenceye göre, orp­heus karısı eurydike ölünce öbür dünyaya giderek karısını ister. bir şartla dileği kabul edilir. dönüş yolunda asla geriye bakmaya­caktır. ama orpheus, ne yazık ki sözünü tu­tamaz ve karısı hala kendisini takip ediyor mu diye geriye bakar. bunun üstüne karı­sını bir kez daha, bu kez sonsuza kadar kay­beder. orpheusçuluğa göre, beden maddi olduğu için ölümlüyken, ruh ölümsüzdür. beden kirliyken, ruh arı. yaşamak denilen şey ise, sürekli bir yolculuktan başka bir şey değildir. bu dünyadan ötekine sürekli bir gidiş-geliş: burada reenkarnasyon (yeniden bedenlenme, tenasüh) düşüncesiyle karşı­laşılır. ruhun bedenden bedene, bu dünya­daki yaşamını nasıl değerlendirdiğine bağ­lı olarak ve bedenler arasında bir hiyerarşi gözeterek, dolaştığı kabul edilir. dünyadaki maddi yaşamı olumsuzlayan ve manevi ev­reni yücelten orpheusçuluk buna bağlı ola­rak çileci (bkz: sparta, spartan, lakonik) bir hayatı öngörür."

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları. sf.59

  • panta rei

  • herakleitos kimdir?

    m.ö. 540-480 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen, izmir efes doğumlu, evrendeki birlik düşüncesini takip etmek yerine çelişki ve çatışmalara odaklanan, şehrin kralı olma hakkı kendine gelince reddeden, toplantılarda "bari sadece bir yanında insan olsun" diye hep en köşeye oturan, olgun insanlarla vakit geçirmek yerine köpek ve çocuklarla vakit geçiren, çağdaşları tarafından hiç sevilmeyen, ifadelerindeki örtülülük yüzünden "karanlık" lakabını alan, sokrates tarafından "anladıklarım yüksek bir tinin kanıtıdır, inanıyorum ki anlamadıklarım da öyledir; fakat bunları (herakleitos'un metinlerini) anlamak için deloslu bir dalgıç olmak lazım" denilerek övülen, her şeyin zıttıyla kaim olduğunu ve kendi zıttını içinde taşıdığını bu karşıtlığın da her şeyin babası olduğunu düşünen ve çekirdeğe çiğdem diyen düşünür.

    dikkatinin varlıktan çok oluşa çevirmiştir. ona göre bir valıktan söz edeceksek bu sürekli bir yanmadan, oluştan başka bir şey olamaz. bu düşüncesini de "panta rei" ilkesi ile özetler, yani her şey akar!

    "aynı nehirlere iki kez girilemeyeceğini söyleyişi meşhurdur. "aynı ne­hirlere hem gireriz, hem giremeyiz, hem biziz hem değiliz." bu yaklaşımın nihai olarak bir çıkmaza saplanacağı düşünülebilir. şöyle ki, aynı nehire değil iki kez, bir kez bile girmek mümkün değildir. çünkü hiçbir şey, nehir de, hiçbir zaman kendisiyle özdeş, yani aynı değildir. bir nehir hiçbir zaman aynı olarak kavranamayacağına göre, aynı nehre bir kez bile girilemez. ola ki herakleitos'un vurgu­lamak istediği şey bu aşırılaştırılmış yaklaşım değil, oluşun hiçbir zaman sabitlenemeyeceğidir. oluş sabitlenemese bile, yine de iki kez aynı nehre giremeyen ve kendisi de daima değişen insan, nihayetinde kendisinin kendisinden, nehirin de nehirden ibaret olduğunu bilmektedir. öyleyse demek ki değişimin ve olu­şun varlığına karşın, değişimin ve oluşumun ardındaki düzeni sağlayan ve nehi­rin nehir olarak gözükmesini mümkün kılan temel bir ilke vardır. işte bu ilke­ye de logos der herakleitos ve var olan her şey bu temel ilkeden, logostan az ya da çok bir pay almıştır.

    ama burada bir diğer sorunla karşılaşılır. oluşun ve değişimin sürekliliğine yapılan vurgu, bir şey hakkında bilgi edinilmesini ya da daha genel olarak bil­me olanağının da ortadan kalkmasına yol açmaz mı? zaten herakleitos'tan bes­lenen, ileride üzerinde durulacak bazı sofist düşünürler, tam da bu noktadan ve herakleitosçu görelilikten hareketle bilme çabasının imkansızlığı sonucunu çıkarsayacaklardır. öncelikle belirtilmesi gereken şey, herakleitos'un bilgiden, bilginlikten çok bilgeliği önemsediğidir. bilgelik gerçeği tanımak ve onu izle­mekten başka bir anlama gelmemektedir. bunu ise herkes yapamaz. herakleitos, soylu bir aileden geldiği için kitlelerden, avamdan ve en başta da kendi hemşehrileri olan efeslilerden *nefret eder. bir sözünde, efeslilerin yapacağı en hayırlı işin gidip kendilerini asmak olduğunu söyler, bir diğerinde zenginliklerinin onlan hiç terk etmemesi için dilekte bulunur; terk etmemelidir ki sefih yaşantıları hep ortada, göz önünde olsun. kitleler, avam halk çoğunlu­ğun kötü, azınlığın iyi olduğunun farkında değildir. çoğu, hayvanlar gibi tıkı­nıp yatmakta ve köpekler gibi de tanımadıkları herkese ve her şeye saldırmak­tadırlar. sağır gibidirler, varken yoklardır. herakleitos'un bu küçümsemesi hal­kın hemen her özelliğini kapsar. demokrasiden dine kadar her alanda halkı aşa­ğılar. örneğin halk dinlerinin kurban kesme ritüelleri için bir pisliği bir başka pislikle, kanla temizlemek benzetmesini yapar. yaygın olarak kabul edilen kanı­ya göre, platon'a gelinceye değin en azılı demokrasi düşmanı odur. çünkü ona göre, en doğru şey bilge bir kişinin iradesine itaat etmektir. herakleitos'un demokrasi düşmanlığının altında yatan nedenlerden biri, pers saldınlarıyla geleneksel yapısının parçalanarak yeni siyasal aktörlerin si­yasal alana indiği efes'te halk temsilcilerinin bu mücadeleden kazançlı çık­maları ve düşünürün en yakın arkadaşlarından hermodoros adlı bir soyluyu kentten sürmeleridir. ama asıl neden olarak soyluluktan ya da bu çeşit bağlan­tılardan öte, bilgelik üzerine yaptığı vurgu önemsenmelidir. kendisinin siyaset­le ilişkisi de buna işaret etmektedir. siyasal hayatta saygın bir yeri olduğu hal­de, hemşehrileri kendisinden yasa yapmasını istediğinde, rejimin kötülüğü ne­deniyle bu isteği geri çevirdiği gibi, artemis tapınağına çekilip çocuklarla oyun oynamayı tercih eder ve çevresinde toplananlara da "ne bakıyorsunuz lanet ola­sıcalar," deyip "böylesi aranıza katılıp devlet yönetmekten daha iyi değil mi?" diye yanıt verir.

    herakleitos, platoncu bir kabulden hareket edilirse, adeta kö­tü yönetilen bir ülke toprağına düşen bilgenin zehirli çiçekler vereceğini öngörmüş ve etkin siyasetten çekilerek münzevi bir hayatı tercih etmiştir. bu açıdan onun demokrasi düşmanlığı, soylulukla sınırlı olarak açıklanamaz görünmek­tedir. münzevi bir yaşamı seçmesi bakımından sokrates'ten ayrılsada, bilgeliğe yaptığı vurgu bakımından sokrates'i öncelediği söylenebilir. aynı şekilde, iyon­ya düşünüşünün bu son ve en büyük düşünürü (diğerleri için (bkz: miletos okulu)), panteist yaklaşımıyla stoacıları, göreceliliğiyle sofistleri, diyalektiğiyle hegel ve onun dolayımıyla marx'ı etkile­yecektir. ama aynı zamanda, oluş üstüne yaptığı vurgu kendi döneminde cid­di bir karşı çıkışı da beraberinde getirecektir ki bu itiraz da herakleitos'un çağ­daşı ve tam karşı kutbunda yer alan, parmenides'te kendini ifade edecektir.

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları.sf.56-59

  • anaksimenes

    (bkz: anaksimenes kimdir?)

    anaksimandros'un öğrencisidir. miletos okulu'nun son büyük düşünürüdür. arkhecidir. m.ö. 585-525 arasında yaşadığı düşünülmektedir.

    "anaksimenes, apeiron kavramının (bkz: anaksimandros) yarattığı bir sorunu, apeiron ile fiziksel dünya arasındaki ilişki sorununu kendince bir çözüme kavuşturmuştur. buna göre, var olanlar yine tek bir kaynaktan geli­yordu ama bu madde, halden hale geçebilen ve hayatın asıl kaynağı olan hava­dan (aer) başka bir şey değildi. anaksimenes, havaya bir yanda maddi bir va­roluş atfederken aynı anda onu ruhsal bir nitelikle de donatıyordu. bu yüzden­dir ki bir tür hava gibi düşünülen ruh, bedeni terk ettiğinde ölüm meydana ge­liyordu. anaksimenes'ten günümüze gelen çok daha önemli bir miras vardır. o da, hava-ruh ilişkisi üzerinden geliştirdiği ve hocası anaksimandros'tan beri bildi­ğimiz kozmos (ki sözcük anlamı düzgün süs takısı, ziynettir) ile ruh- havayı iliş­kilendirmesidir. ruh insanı, hava da dünyayı bir arada tutuyorsa, o halde bir küçük evren, mikrokozmos olan insanla, bir büyük evren, makrokozmos olan dünya ve evren arasında bir benzerlik olmalıydı.

    diğer miletos okulu düşünürlerinde olduğu gibi, anaksimenes'in de siyasal görüşleri hakkında hiç­bir şey bilinmiyor ama pythagoras'a yazdığı bir mektuptan tiranlıktan hoşlanmadığı açıkça anlaşılır. öyle ki tiranlık yüzünden kendi gökbilimciliğini bi­le sorgular: "tiran yöneticiler miletoslular'ın yakasını bırakmıyorlar. vergi ver­meye yanaşmadığımız zaman medlerin kralı da bize korkunç yüzünü gösteri­yor. ama iyonlar herkesin özgürlüğü uğruna medlerle savaşmaya hazır; ne var ki savaşırsak, hiçbir kurtuluş umudumuz olmayacak. bu durumda nasıl olur da anaksimenes ölüm ya da kölelik tehlikesiyle burun buruna yaşarken, gönlün­den hala gökbilimci olmayı geçirebilir?"

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları. sf.56

  • anaksimandros

    (bkz: anaksimandros kimdir?)

    thales'in hem ardılı hem öğrencisi hem de dostudur. m.ö. 610-545 arasında yaşadığı tahmin edilmektedir.

    fiziksel varlıkların kendi zıtlarıyla birlikte var olmaları onları arkhe olmak için yetersiz hale getiriyordu. örneğin arkhe su olamazdı zira yok edilebiliyordu. arkhe bir fiziksel nesne değil, bir töz olmalıydı. anaksimandros bu töze "sınırsız" anlamına gelen apeiron adını verdi.

    kendisinden yazılı bir eser kalmamıştır. siyasetle de ilgilendiği bilinse dahi tam olarak görüşleri bilinmemektedir.

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları.

  • thales

    miletoslu , felsefenin kurucusu, arkheci, matematikçi, antik dünyanın yedi bilgesinden birincisi. (bkz: antik yunan'ın yedi bilgesi).

    medler ve lidyalılar arasındaki savaşta güneş tutulmasını tahmin ederek ve ilan ederek ünlenmiş bir kimsedir. m.ö. 624- 548 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. kendisine "denizcilik astronomisi" adıyla bir eser yakıştırılsa da yaygın kabul hiç yazılı eser bırakmadığıdır.
    kendisine atfedilen vecizlerden bazıları ise;
    "en hızlı şey akıldır, çünkü her yerde dolaşır; en bilge şey zamandır, çünkü her şeyi ortaya çıkarır".
    "en zor şey kendini tanımak, en kolay şey başkasına akıl vermektir."
    "kendini tanı!"

    thales hylozoist'tir. evrendeki her şeyin bir tür tanrısal cevherle (daimon) dolu olduğunu düşünür. mıknatıs demiri çekiyorsa bundan büyük canlılık kanıtı olabilir mi? *

    esas ilgilendiği problem evrenin esas maddesinin neliğidir. kendisi bu arkhenin su olduğu kanaatine varmıştır.

    siyasetle aktif olarak ilgilendiği bilinir ancak tam olarak görüşleri hakkında fikir sahibi değiliz. sadece solon'a yazdığı iddia edilen bir mektuba bakarak tiranlıktan hoşlanmadığını söyleyebiliriz.

    ----------
    kendisine ait elimizde tek bir metin bile bulunmamaktadır. ancak aristoteles kendisinden ilk filozof olarak söz etmektedir. baba tarafından karia'lı ana tarafından milet'lidir. iyonya yurttaşlarına lidya'lılara karşı ittifak kurmayı önerecek kadar politikanın içinde, memleketinin ordusu kızılırmak'ı rahatça geçsin diye mühendislik yapacak kadar da anadolu çocuğudur.

    thales yazılı bir eser bırakmadığı için ne söylediğine dair en güçlü kaynak aristotelestir. (bkz: aristoteles kimdir?)

    aristoteles'in aktardığına göre thales'in öğretisini üç ana başlık altında toplamak mümkündür:
    1- su her şeyin arkhesi, ilkesi, doğası, nedeni veya tözüdür.
    2- dünya suyun üzerinde yüzer.
    3- her şey tanrılarla doludur.

    ayrıca mıknatısın da canlı olduğunu düşünmektedir.

    thales'in her şeyin nedeninin su olduğunu düşünmesinin sebepleri ise her şeyin sıvımsı bir varlıkla beslenmesi, her şeyin tohumunun nemli bir yapıda olması ve suyun buza ve buhara dönüşebildiğini gözlemlemesidir.

    dünyanın suyun üzerinde yüzmesi görüşü ise aristoteles'in de dediği gibi yeni bir görüş değil, homeros'ta da mezopotamya efsanelerinde de bu görüşü destekleyecek kanıtlar mevcuttur. thales bu görüşü olduğu gibi benimsemiş görünmektedir.

    her şeyin tanrılarla dolu olması ise her şeyin bir ruhu olduğu inancının bir yansımasıdır. mıknatısın demiri çekmesi cansız gibi görünen şeylerin bile aslında canlı olduğuna yönelik bir mantık yaratmış olabilir.

    --------

    peki thales'in önemi nedir?

    ilk kez evrenin özü nedir sorusunu o sormuş ve soruya dinsel-efsanevi içerik taşımayan seküler bir yanıt vermeye çalışmıştır. yanıtlarını din ile değil akıl ile temellendirmeye çalıştığı için kendisini dini önder olarak değil felsefi karakter olarak anıyoruz.

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları. sf.56

  • arkhe

    "ana madde, ilke-madde, asıl-madde, as­li neden" gibi, çeşitli biçimlerde çevrile­ bilecek olan arkhenin çift katmanlı olduğu unutulmamalıdır. yani, kavram evrenin kendisinden oluştuğu, başlangıçta bulu­nan şey anlamında kullanılmaktadır ama aynı zamanda, her şey kendisinden kay­naklandığı için, evrendeki her şeyin yapı­sını oluşturan, kendisinden oluşanlar de­ğişmekle birlikte kendisi değişmeyen, hep aynı kalan şey anlamında da kullanılmak­tadır."

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları. sf.55

    arkhe'yi ana madde, ilk madde, asli madde, ilke, neden, doğa olarak çevirmek mümkündür.

    "bütün yunan doğa filozofları'nda, özellikle bu ilk filo­zoflarda arkhe, bir yandan başlangıçta bulunan şey (ursprung), öte yandan varlığın yapısını teşkil eden, değişenin altında değişmeyen, her şeyin kendisinden meydana geldiği şey (urstoff) anlamındadır. yani arkhe hem kozmogonik bir ilkedir, hem ontolojik bir ilke. o hem "başlangıçta ne vardı?" ve "kozmos nereden çıktı?" sorusunu, hem de "şu andaki şekliyle, halihazırdaki durumuyla dünyanın yapısının te­melinde neyin bulunduğu, varlıkların neden oluştuğu" sorusunu ce­vaplandırır."

    arslan, a. (2011). sokrates öncesi ve yunan felsefesi (4. bs). istanbul bilgi üniversitesi yayınları.sf.101.

  • hylozoist

    canlımaddeci. arkheci filozoflar bu sınıfa girerler. yunanca hyle (madde) ve zoon (canlı) kelimelerinin birleşiminden oluşur.

  • miletos okulu

    m.ö. 6. yüzyılda refah seviyesi son derece yüksek olan, iyonya düşününün kalbi sayılabilecek kent. thales, anaksimandros, anaksimenes ve miletoslu aspasia miletosludur. düşünceyi özne değil nesne üzerinden ilerletmeye çalışan arkhe düşüncesinin kalbi olan düşünürleri yetiştirmiş, felsefenin yuvası sayılabilecek ve türkiye'de yaşayan birisi için her an ulaşılabilecek bir yerde olmasıyla ayrıca sevdiğimiz okuldur.

    m.ö. 494 yılında perslerce yıkılınca felsefi zincir sicilya ve güney italya'dan devam etmiştir.

  • antik yunan'ın yedi bilgesi

    "miletoslu thales, lindoslu (rodos'ta bir kent) kleobulos, atinalı solon, sparta­lı khilon, lesboslu pittakos, pireneli bias, korinthoslu periandros. bunlardan dördü siyasetle aktif olarak uğraşan devlet adam­larıdır (pittakos, bias, periandros ve so­lon.). ancak gerek sayılan bilgeler, gerek sayıları konusunda farklı yaklaşımlar ol­duğu da unutulmamalıdır. kimi kaynakla­ra göre, gerçekte on yedi bilge vardır ve iç­lerinden yedisi rastgele seçilmiştir. kimi kaynaklarsa yedi bilgeyi kabul etmekle bir­likte farklı isimler verirler. fakat sayısı ve kimlerden oluştuğu tartışma konusu ol­sa da bütün listelerde thales yer almakta­dır. ayrıca burada özellikle bilgelik ile siya­set arasında kurulan ilişkiye de dikkat edil­melidir. yunan dünyasında bilgelik, yalnız­ca kişinin kendisiyle sınırlı düşünsel ya da davranışsal niteliğiyle ilişkili olmakla kal­mayıp aynı zamanda doğrudan yurttaşlık görevleri, kendisini yurttaşlara ya da polise adamasıyla da ilişkilendirilmektedir."

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları.s.55

  • 21.02.2023 ekşi sözlük erişim engeli

    hali hazırda girilememektedir. buradan sitenin resmi açıklamasını görebilirsiniz.

« / 131 »