richard lazarus'a göre " duyguların ilk bilişsel teoristi"dir.
" [called] aristotle the 'first cognitive theorist of the emotions'. "
lazarus, r. s. 1991. progress on a cognitive-motivational-relational theory of emotion. american psychologist, 46(8), 819–834.
entry'ler (1869)
-
aristoteles
-
retablito
ispanyolca ufak tablo anlamına gelir. hastalıklardan ve dertlerden kendilerini kurtaran meryem anaya adanmış ufak tablolardır. bu tabloları dertlerinden kurtulmuş olanlar bir teşekkür mahiyetinde yapar ve kiliseye sunarlardı.
-
anton petrov
youtube'daki kanalında güncel bilimsel bilgileri paylaşan ve gerçekten derinlikli bir şekilde değerlendiren kıymetli bir genç fizikçi/youtuber.
buradan izlemeye başlayabilirsiniz. -
taşizm
(bkz: lekecilik)
-
lekecilik
(bkz: taşizm) herhangi başka bir amaç gözetmeden sadece boyayı kullanış şekline odaklanmak. fırçanın bıraktığı iz ya da lekeyi öne çıkaran anlayış.
sanatın öyküsü, sf. 602. -
vasili kandinski
"birçok alman ressam arkadaşı gibi, gelişmenin ve biliminin ortaya çıkardığı değerlerden hoşlanmayan kandinsky, dünyanın, saf "ruhsallığı" temsil eden yeni bir sanat tarafından yenilenmesini özleyen bir gizemciydi. tutkulu, ama birazda karışık olan, sanatta ruhsallık üzerine (1912) adlı kitabında saf renklerin psikolojik etkilerini vurgulamış, canlı bir kırmızının, bir boru sesi gibi bizi nasıl etkileyebileceğini belirtmiştir. bu yolla, insanlar arasında ruhsal bir bütünleşme yaratmanın mümkün ve gerekli olduğuna inanıyor du. bu inançtan aldığı cesaretle, rengin müziği üstündeki ilk denemelerini sergiledi . böylece"soyut sanat" olarak adlandırılan akımı da başlatmış oldu."
sanatın öyküsü, sf.570. -
die brücke
tr:köprü. 1906 yılında bir grup alman ressam tarafından kurulan dernek. amaçları geçmişle olan bağlarını tamamen koparmak ve yeni bir gelecek için savaşmaktır.
sanatın öyküsü, sf.567. -
fonksiyonalizm
(bkz: işlevselcilik)
-
işlevselcilik
(bkz: fonksiyonalizm) özellikle bauhaus mimarlık okulunca benimsenmiştir. işlevine uygun olarak tasarlanan nesnenin kendiliğinden güzel olacağını iddia eder.
-
paul gauguin
resime epey geç başlamış, vincent van gogh ile birlikte arles'te bir cemiyet inşasına girişmiş, gombrich tarafından "gururlu ve tutkulu" olarak nitelendirilen, gogh bir delilik nöbetinde kendisine saldırınca paris'e kaçan, resim kariyerinden önce borsa simsarı olan, ilerleyen zamanda tahitiye yerleşen ve yerlilerin sanatını yakından inceleyen, sanatın yapmacık olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna inanan, avrupa'da biriken tüm zeka ve bilginin, insanı sahip olduğu en büyük yetenekten -güçlü ve yoğun duygulara sahip olma ve bunları açıkça ifade edebilmekten -mahrum bıraktığını düşünen, barbar olarak adlandırılmaktan gurur duyan, doğanın çocuklarının bozulmamış yoğunluğunu resminde yansıtabilmek için, batı sanatının yüzyıllık sorunlarını rahatça bilmezlikten gelebilen ve neticede avrupa'da anlaşılmadığını sezince, güney denizlerine temelli dönmeye karar veren, burada geçirdiği yalnızlık ve düş kırıklığı yıllarından sonra, hastalık ve geçim zorlukları içinde ölen ressam.
-
vincent van gogh
1853'te hollanda'da doğan van gogh, bir papazın oğluydu. çok dindardı. ingiltere'de ve belçika'da, ma den işçileri arasında vaizlik yapmıştı. millet'nin sanatı ve bu sanatın toplumsal içeriğinden etkilenmiş ve ressam olmaya karar vermişti. bir sanat galerisinde çalışan kardeşi theo, onu empresyonistlerle tanıştırdı. theo olağanüstü bir insandı. yoksul olmasına karşın, ağabeyi vincent için elinden geleni esirgemedi ve güney fransa'daki arles'a yaptığı yolculuğun parasını bile ödedi. vincent, birkaç yıl rahatsız edilmeden çalışırsa, belki bir gün, tablolarını satıp kardeşinin cömertliğinin karşılığını vere bileceğini umut ediyordu. arles'daki gönüllü yalnızlığı sırasında, kardeşi theo'ya yazdığı ve kesintisiz bir günlük gibi okunan mektuplarda, tüm düşünce ve umutlarını ortaya koyuyordu. neredeyse kendi kendini yetiştirmiş bu alçakgönüllü sanatçının, kendisini bekleyen ünden habersiz yazdığı bu mektuplar, dünya edebiyatının en dokunaklı ve ilginç örnekleri arasın da yer alırlar.bu mektuplarda, sanatçı vincent'in görev duygusunu, mücadelelerini ve zaferlerini, umutsuz yalnızlığını ve arkadaş özlemini hissedi yor, ateşli bir enerjiyle çalıştığı aşırı yorucu ortamın farkına varıyoruz. daha bir yıl dolmadan, 1888'in aralık ayında, van gogh bir ruhsal çöküntü, ardından delilik nöbeti geçirdi. 1889'un mayısında bir akıl hastanesine yatırıldı, ama arada bir kendine gelip resim yaptığı zamanlar oluyordu. bu ıstırap on dört ay sürdü. 1890 yılınıntemmuz ayında, van gogh yaşamına son verdi. öldüğünde tıpkı raffaello gibi otuz yedi yaşındaydı.bir ressam olarak on yıldan fazla çalışmamıştı ve ün ünü borçlu olduğu resimlerini, kriz ve umutsuzlukla dolu son üç yılında yapmıştı.
tablolarının, hayran kaldığı renkli japon baskıları gibi, doğrudan ve güçlü bir etkiye sa hip olmasını istiyordu. yalnızca zengin sanat uzmanlarına hitap eden değil, tüm insanlığa mutluluk ve avuntu götüren içten bir sanata ulaşmaya çabalıyordu.
sanatın öyküsü, 354-355.
ayrıca bir delilik nöbeti sırasında yana yakıla yanına davet ettiği ressam paul gauguin'e saldırmışlığı vardır. -
georges seurat
"empresyonistlerin yöntemlerinden yola çıkarak, renk teorisini inceledi ve tablolarını, saf renklerden, aynı boyda fırça vuruşları kullanarak, bir mozaik gibi boyamaya karar verdi. bu yolla, renklerin gözde (daha doğrusu beyinde), yoğunluk ve parlaklıklarını yitirmeksizin kaynaşabileceklerini umuyordu. sonradan adına noktacılık (pointillism ) denilen bu aşırı teknik, tüm dış hatları ortadan kaldırdığı ve her biçimi çok renkli noktalardan oluşan yüzeylere dönüştürdüğü için, doğal olarak tabloların zor ani aşılmasına neden oluyordu. seurat, kendi tekniğinin karmaşıklığını gidermek için, kullandığı biçimleri, cezanne'ın düşün düğünden bile daha aşırı bir şekilde basitleştirmek zorunda kaldı. seurat'nın dikey ve yatay çizgileri vurgulama yönteminde mısırlı sanatçıları andıran bir şeyler vardır. bu vurgulama yöntemi onu, aslına bağlı verilmiş doğal görünümlerden uzaklaştırmış, belirli bir ifade taşıyan ilginç desenler üzerinde araştırma yapmaya yönlendirmiştir."
sanatın öyküsü, sf.544. -
!yazarlardan kısa film önerileri
no offense . ödüllü bu kısa filmde bugün geldiğimiz noktada sanatsal özgürlüğün imkansızlığında bahsediliyor. 6 dakikalık izlemesi keyifli bir animasyon.
-
zihinsel ön yargılar haritası
buradan ulaşabileceğiniz hoş bir çalışmadır.
-
farklı kültürlerden atasözleri
you can not have both the dick in the ass and the soul in heaven.
-bulgar