favorileri (26)

başlık listesine taşı
  • atatürk'ün okuduğu kitaplar ve notları

    anıtkabir derneği tarafından pdf halinde basılmış kamuoyuna burada sunulmuştur. ayrıca yabancı dildeki kitaplarda paşamızın nerelerin altını çizdiği de açıklanmıştır. muhteşem bir çalışma olmuş, yapanların ellerine sağlık.

  • jeolojik dönemler

    1- prekambriyen dönem (dünya'nın oluşumundan yaklaşık olarak 541 milyon yıl öncesine kadar)

    1.a. hadean eon (dünya'nın oluşumundan 4 milyar yıl öncesine kadar)
    1.b. arkean eon (4 milyar yıldan 2.5 milyar yıl öncesine kadar)
    1.c. proterozoik eon (2.5 milyar yıldan 541 milyon yıl öncesine kadar)

    2- paleozoik çağ (541 milyon yıldan 252 milyon yıl öncesine kadar)

    2.a. kambriyen dönem (541-485 milyon yıl önce)
    2.b. ordovisyen dönem (485-443 milyon yıl önce)
    2.c. silüriyen dönem (443-419 milyon yıl önce)
    2.d. devoniyen dönem (419-359 milyon yıl önce)
    2.e. karbonifer dönem (359-299 milyon yıl önce)
    2.f. perm dönem (299-252 milyon yıl önce)

    3- mezozoik çağ (252 milyon yıldan 66 milyon yıl öncesine kadar)

    3.a. triyas dönem (252-201 milyon yıl önce)
    3.b. jura dönem (201-145 milyon yıl önce)
    3.c. kretase dönem (145-66 milyon yıl önce)

    4- senozoik çağ (66 milyon yıldan günümüze)

    4.a. paleosen dönem (66-56 milyon yıl önce)
    4.b. eosen dönem (56-33.9 milyon yıl önce)
    4.c. oligosen dönem (33.9-23 milyon yıl önce)
    4.d. miyosen dönem (23-5.3 milyon yıl önce)
    4.e. pliosen dönem (5.3-2.6 milyon yıl önce)
    4.f. pleistosen dönem (2.6 milyon yıl öncesinden 11,700 yıl öncesine kadar)
    4.g. holosen dönem (11,700 yıl öncesinden günümüze)

  • liberteryenizm

    liberteryenizm 3 döneme ayrılabilir.

    1- primordial liberteryenizm

    libertertenizmin ilk ortaya çıkışı olarak thomas hodgskin'in "the natural and artificial right of property contrasted" (1832) kitabını düşünebiliriz. 1840-50'li yıllarda ise tam anlamıyla bir liberteryen eser patlamasının yaşandı. herbert spencer'ın the man versus the state'i, gustave de molinari'nin the production of security"'si (1849), frédéric bastiat'ın "the law"'ı (1850), ve spencer'ın, social statics (1851) adlı eseri.

    bu dönem için liberterliğin ilk defa sistematik bir hale geldiği dönem diyebiliriz. klasik liberallerden ise özgürlükçü felsefenin altı sacayağı olan bireycilik, özel mülkiyet, otorite düşmanlığı, serbest piyasa, kendiliğindenlik and negative özgürlük başlıklarında tavizsizlikleri ile ayrıldılar. klasik liberaller için toplumun genel çıkarı için bu altı başlıktan yer yer fedakarlıklar yapılabilirdi, liberterler için ise bu başlıkların herhangi birinden verilecek en ufak bir taviz bile kabul edilebilir değildi.

    bu dönemde liberterlerin klasik liberallerden ayrılmasının esas sebebi sosyalizmin yükselmesidir. özellikle ingiltere ve fransa'da sanayi devriminin yarattığı yeni koşullar sosyalizmin bir alıcı kitlesinin oluşmasına yol açtı. bunun karşısında klasik liberallerin daha uzlaşmacı yaklaşımı, liberter diye bildiğimiz cenahın kopmasına yol açtı. abd'de ise durum biraz daha farklıdır. orada sosyalizm tehlikesinin olmayışı liberterlerin anti-kölelik hareketi olarak güçlenmesine yol açtı. bu noktada belirtmekte fayda var amerika'daki ilk liberterler katı derecede anti-kapitalistlerdi. bir malın satış değerinin onun maliyetinde olması gerektiğini savunuyorlardı. avrupa'daki "haklar" liberalizmine karşı abd'de daha çok "ego" liberalizmi gelişmekteydi. önemli son fark ise abd liberterleri zenginlerden çok orta ve alt sınıfın özgürlüğü ile ilgilenmişlerdir.

    2- soğuk savaş liberteryenizmi

    bu dönemin en verimli yılı olarak 1943 sayılabilir.rand'ın fountainhead'i, lane'in the discovery of freedom'ı ve paterson'ın the god of the machine'i bu yılda basılmıştır. bu dönemin karakteristik özelliği de anti sosyalizmdir. önceki dönemden farklı olarak abd'de de ağırlık merkezi anti-sosyalizme kaymıştır.

    bu dönemin bir diğer önemli özelliği ise liberteryen düşüncelerin adım adım farklılaşmaya başlamasıdır. kimi liberterlere göre sosyalizme karşı muhafazakarlıkla birlikte hareket edilmeliyken kimilerine göre esas rakip olarak sosyalizmi bir kenara bırakmak ve muhafazakarlığa odaklanmak gerekir.

    bu dönemde sosyalizmle birlikte özellikle nozick'in şahsında görülen bir rawls eleştirisi de liberteryen düşüncenin ağırlık merkezlerinden biri haline gelmiştir.

    3- üçüncü dalga liberteryenizm

    üçüncü dalga liberteryenizminin esas ayırıcı özelliği ise biribiri ile mücadele eden pek çok liberteryen pozisyonun varlığıdır.

    birinci pozisyon 1990'larda ortaya çıkan ve liberteryenizmi kültürel muhafazakarlık ile birleştirmeye çalışan görüştür. llewelyn rockwell jr. bu görüşün kurucusu sayılabilir. bu pozisyona paleo-liberteryenizm denir.

    ikinci pozisyon aşağı yukarı aynı dönemde belirmeye başlayan akademik liberteryenizmdir. bu tipte ise minimal bir devlet ve yeniden dağıtıma düşman olmayan bir liberteryenizm görmekteyiz. daha çoğulcu, daha empirist bir yaklaşıma sahiptirler.

    üçüncü pozisyon ise bleeding heart libertarians olarak bilinen pozisyondur. bu pozisyondaki önde gelen yazarlar olarak john tomasi, matt zwolinski sayılabilir. hareketin temel hedefi hayek ile rawls'ı birleştirmeyi başarmaktır.

    dördüncü pozisyon ise 2006 yılından sonra yükselişe geçmiş olan cato enstitüsü ve brink lindsey'in başını çektiği liberalterizm'dir. bu pozisyon liberterler ile demokratlar arasında bir uzlaşma arayışı olarak düşünülebilir.

    beşinci pozisyon olarak sol liberterleri sayabiliriz. bu fikrin esas argümanı "kapitalizmin liberter standartlara göre yeterli zengiliği yaratıp dağıtamaması"dır.

  • !felsefeye dair mizahi paylaşımlar

  • !fazıl say bir fiyaskodur

  • oremus nos, deus laboret

    "biz dua edelim, tanrı çalışsın!" anlamına gelen latince deyiş.

  • doğan öz

    1934 afyon doğumlu savcı. 24 mart 1978'de ankara'daki evinin önünde, otomobilinin içinde vurularak öldürüldü.

    savcı öz solcu olarak fişlenmiş, konya'da görev yaparken tehditler almış, denizli'de görev yaparken sürgüne gönderilmiş, süleymancıları, erbakan'ın kardeşlerini soruşturmuş biridir. son zamanlarda ankara adliyesinde görev yaparken de boş durmaz, o yıllarda mhp'nin şehirdeki kalesi olan atatürk ogrenci sitesi'ni, tamamen politize olmuş polise güvenmeyerek bizzat arar. bu gelişme üzerine de mhp'li milletvekilleri mecliste doğan öz adını vererek tehditler savururlar. ayrıca öldürüldükten sonra eşyalarını toplayan eşi, dönemin başbakanı bülent ecevit'e sunmak üzere hazırladığı mhp ve kontrgerilla raporunu görür. muhtemelen bu soruşturmada daha da derine inmek, hatta askerlere de dokunmak niyetindedir savcı, ama ömrü vefa etmez.

    ankara'nın göbeğinde kurşuna dizildiği zaman 200'den fazla tanık bulunur. en yakın iki görgü tanığından biri odtü'de profesör, diğer kapıcıdır. onların tarifleri üzerine tanınmış ülkücülerden olan ve teşhise de uyan ibrahim çiftçi cinayet suçlamasıyla gözaltına alınır. ayrıca cinayet silahı da başka bir cinayette kullanılmıştır. mahkemede kapıcı ısrarla çiftçi'yi teşhis ederken, profesör aniden ifadesini geri çeker. mahkeme de "koca profesör bilmiyorum demiş kapıcı ne bilsin" diyerek kapıcının teşhisine itibar etmez. her şeye rağmen altı kere idam cezası alan ibrahim çiftçi'nin hükmü her seferinde bozulur. nihayet son defa ilk kademe mahkemeye geldiğinde "deliller bu adamın aleyhinde ama üst kademe bozun dediyse emir demiri keser" diye beraat ediverir. mit'le de ilişkili olduğu söylenen, 1997'de devlet bahçeli'nin genel başkan seçildiği ilk kurultayda ona karşı aday olan ibrahim çiftçi, son kurultayda mhp parti meclisine de seçilmiştir. 14 mayıs seçimlerinde de ankara 1. bölge milletvekili adayıdır.

    "yılmaz güney hakimi şehit etti", "terörist geziciler savcımızı şehit etti" diskurlarını ağızlara sakız edenlerin bu ismi duyunca kulağının üstüne yatmaları da, bilemiyorum yaaani...

  • tarihin arka odası

    tarihle ilgili magazin yazılarıyla tanınan gazeteci yazar murat bardakçı ile klasik osmanlı profu, zamanımızın harp okulları rektörü erhan afyoncu'nun yedi yıl süreyle habertürk'te yaptıkları program. ana kadrosu bardakçı, erhan bey, solist yaprak sayar ve daimi kadın konuk olan program ayrıca her hafta değişen konuklar alır, samimi bir havada ilerler, cumartesi geceleri başlayıp pazar sabahına kadar sürerdi.

    bir bölümün formatı aşağı yukarı şu şekilde olurdu:

    * açılış
    * bardakçı'nin konuğu takdim etmesi, kendisiyle ayaküstü birkaç kelam edilmesi, derken bardakçı'nın gündeme dair bir iki laf etme ayağına uzun uzun nutuk çekmesi, kadın konukla da didişmesi.
    * reklam arasından sonra bardakçı'nın kitap reklamları, kitaplarla iligli birkaç kelam, bu arada bardakçı ve afyoncu'nun kadın konukla didişmeleri.
    * haftanın konuğu ile hasbıhal, konuya giriş, derken bardakçı'nın tekrar sazı eline alması, daha önceki tartışmaları hortlatması, bir iki mail okuyup ortalığı karıştırması ve mail atanlara sallaması.
    * bardakçı'nın tambur taksimi, yaprak sayar ile mini bir resital vermeleri.
    * konukla didişmeler (ki en az konuşabilen sayın konuk olur) yine bardakçı'nın maillerle atışmaları, konukların kendi aralarında atışmaları yahut goygoy.
    * sabaha karşı herkesin kayışı koparması, uyuklayanlar falan.

    programın hemen hepsi bardakçı'nın dominasyonuyla geçerdi. kendisi sık sık konukların lafını keser, daimi bayan konukla atışır ve atışmayı aralıklarla devam ettirir, hiçbir şey bulamazsa önündeki seyirci maillerine veryansın edip fırça atarak konuyu zırt pırt değiştirirdi. laf atmaları ve laf sokmalarından, çoğunlukla kendisiyle aynı düşünen erhan afyoncu da nasibini alır, o sıralarda yandaşlığın dibine vurmamış olan bardakçı afyoncu'ya "haklısınız sayın bakanım" "seçimler ne zaman sayın bakanım" diye "yandaş" lafı sokardı. kadın konuğun ve de o haftanın konuğunun işi daha da zordu. bir hocamız o programa katılan bir arkadaşına "neden kendini ezdiriyorsun orada" diye sitem ettiğini anlatmıştı.

    * kadın daimi konuk ilk başlarda, boğaziçi tarih mezunu aktris ve manken pelin batu idi. sağcı iki sunucuyla liberal görüşlerinin çakışması ve sunucuların birçok konuda (aldatma, feminizm, çevrecilik gibi) muhafazakar görüşleri sık sık tartışma konusu olurdu. ayrıca pelin taşak muhabbetiyle devam eden bölümde uyuyakalması ve canlı yayını terk etmeleriyle ünlüydü, bir gece yayını terk ettikten sonra kendisini geri döndüremediler. yerine ünlü yandaş mehmet barlas'ın yeğeni ve o sıra cem dizdar'la evli olan selin barlas devam etti. gerçi pelin kavga etmeyi biliyordu ama selin büsbüyün mıymıntı çıktı, bir yıla yakın kaldıktan sonra ayrıldı. o da gidince yerine birkaç hafta miraç zeynep özkartal baktı. iki selefinin aksine kendini ezdirmeyen ve tartışmadan daha iyi anlayan özkartal belki de bu sebeple pek devam etmedi, ondan sonra bu üçüne göre epey yaşlı ama tonton ve kafa profesör nurhan atasoy uzun süre devam etti. sonlarda ayşe özek çıkmış galiba, bilmiyorum.

    * program epey samimi bir havada geçiyor demiştik. örnek olarak özellikle ermeni meselesini işledikleri bölümler ve "ermeni vatandaşlarımızdan karşıt görüş beyan etmek isteyenlere kapımız açıktır" lafı üzerine bir ermeni vatandaşın canlı yayına gelmesi, bu abiyle uzun uzun tehcir tartışmaları, annesinin çektiklerini anlatırken pelin batu'nun gözyaşlarını koyvermesi, derken ertesi programda tekrar konuk ettikleri dikran karagözyan abiye bir de arya modunda sarı gelin okutmaları verilebilir. nitekim bardakçı da bu programla ilgili "evimizin oturma odasında gibiydik" demişti.

    bardakçı'nın yandaşlığın dibine vurduğu dönemde yapılan ve trt'de yayınlanan versiyonların bu programla pek ilgisi yoktur.

  • !seçime 4 gün kalması

    insan başka hiçbir şey düşünemiyor, başka hiçbir şeye odaklanamıyor. ben hayatımda ilk defa bir seçimi bu kadar çok bekliyorum. bir hürriyet dalgası yayılacak 4 gün sonra buna samimiyetle inanıyorum.

  • ignacz kunos

    büyük macar türkolog. istanbul üniversitesi halkbilim kürsüsünü başlatan insandır.

    türk folklor öğelerini derlediği gibi, kendisi de çeşitli formatlarında eserler çıkartmaya çalışmıştır. meraklısı için hikaye derlemesi.

  • wrong way corrigan

    yıl 1938, 31 yaşındaki makinist ve pilot douglas corrigan, curtiss robin ox-5 model tek kanatlı uçağıyla new york'taki floyd bennett hava meydanında 06 numaralı pist başına gelir.

    hangi pisti kullanması gerektiğini sorduğu meydan sorumlusu ona: "batıya doğru kalkış yapma da, hangisinden kalkarsan kalk" demiş ve eklemiştir: "bon voyage"

    corrigan sabah 05:15'te yanına yolluk olarak aldığı birkaç parça çikolata ve bir şişe suyla beraber doğuya doğru havalanır.

    28 saat 13 dakika sonra atlantik okyanusunu izinsiz ve kesintisiz bir solo uçuşla aşan ilk insan ünvanıyla irlanda'ya ayak basar.

    bu muazzam başarıdan 11 yıl önce charles lindbergh 1927 yılında new york - paris hattını solo uçmuştur. ancak corrigan'ın zavallı robin'i, lindenbergh'in spirit of st. louis isimli, sırf bu uçuş için imal edilmiş uçağının yanında anka yanında kanarya gibidir.

    corrigan bu uçuş için otoritelerden bir türlü izin alamadığı için "ortalık pusluydu, california'ya gidecektim ama yanlış yere doğru gittiğimi 26 saat sonra farkettim" bahanesiyle kendini savunur.

    memleketine döndüğünde gazete manşetlerinde kocaman puntolarla yazılan "hail wrong way corrigan" kelimelerini okuyacaktır. yani bu yanlış istikamet hikayesi kendisine yeni bir isim verir. fahrettin kerim gibi, pek güzel bir adlandırma hikayesi.

    sonradan on yıla yakın profesyonel uçuculuğa devam eden corrigan, emekli olduktan sonra portakal yetiştirmeye başlar. 95 yılında da aramızdan uçar. geçenlerde bir girdide gördüğüm bir tabir çok hoşuma gitti, burada da kullanmak isterim: göğe selam...


    not: john alcock and arthur brown daha önce 1919 yılında transatlantik uçuşu gerçekleştirmişlerdir ama nedense kuzey atlantik seyahatleri çok da şeyapılmıyor. amerika'nın keşfi meselesinde vikinglerden de fazla bahsedilmez malum.

    not 2: uktelendiren @fishermansfriend'e teşekkür ederim.

  • calcio fiorentino nedir?

    floransa'da ortaçağda doğan ve günümüzde de oynanan şiddetli spor.

    şehir kimliğinin geleneğe yaslanan güzel bir sembolüdür de bu olay. her yıl şehrin dört bölgesinden takımlar bu sporu yapmak için sahaya çıkarlar. türkiye'deki mahalle maçları gibi, her mahallenin takımı kendi bölgesindeki insanlardan oluşur. hatta, o bölgede doğmayan birinin takıma dahil olması mümkün değildir.

    2 takım yirmi yedişerden karşı karşıya gelir ve topu 50 dakika boyunca karşı tarafın kalesine atmaya çalışırlar. fakat olayı vahşete vardırmamak ve silah kullanmamak kaydıyla şiddet yasak değildir. yani karşı takımdaki herhangi birinin ağzını burnunu kırmak pekala mümkündür.

    yaralanan veya bayılanların değişmesine izin verilmez. düşen düşer, kalan sağlar oyuna devam ederler.

    peru'da buna benzer bir uygulama için (bkz: takanakuy)

    video kaynak ve detaylı bilgi:
    link

  • !bolayır'da yaşadığım gülümseten olay

    beş altı yıl önce gelibolu ve civarını gezmedeyim. çimpe kalesi, çanakkale savaşının geçtiği yerler, eceabat ve civarı şarap fabrikalarını listeye aldım. usul usul tek başıma seyahat ediyorum.

    gezinirken karşıma çıkan tabelada "namık kemal'in mezarı - bolayır" ibaresini gördüm. mezarın yerini daha önceden bilmediğime eseflendim. (bkz: bir edebiyat öğretmeni tevfik fikretin ölüm yıldönümünü nasıl unutur)

    çünkü namık kemal şiirleri bana üniversite zamanlarımdan bu yana pek kıymetli hisleri tanıtmış ve hatırlatmıştır. ruhumu ve vatansever hislerimi besleyen bu büyük şaire saygılarımı sunmak üzere direksiyonu bolayır'a kırdım. ufak bir yer, biraz gezinince de mezar bulunuyor zaten.

    arabayı park ettim ve mezara yürüdüm. güzel bir deniz manzarasına karşı yapılmış mezarın başında sükunetle namık kemal'i yâd ettim. hemen yanında orhan gazi'nin oğlu süleyman gazi türbesi(mezarı?) de var.

    biraz zaman geçirdikten sonra nedendir bilmem içimden hürriyet kasidesini okumak geldi. arabadan tabletimi alıp hürriyet kasidesini açtım.* mezarın başında, bağırarak değil, konuşma tonunda hürriyet kasidesini okumaya başladım.

    okumaya başladığımda ortalıkta kimse yoktu. ama birkaç beyiti okuduktan sonra türbeyi ziyaretten çıkan 5-6 kadın yanıma gelip beni dinlemeye ve kendi aralarında fısıltıyla konuşmaya başladılar.

    ruhuma şairin coşkun hisleri geçtiği için, şiiri yarıda kesmek istemedim. yine de göz ucuyla artık beraber küçük bir cemaat görüntüsü oluşturduğumuz eşlikçilerime bakmaktan kendimi alamadım.

    bir iki beyit daha okumaya devam edince şiirin ritmini anlamış olan beraberimdekilerden, her beyit sonrası "amin!" seslerini duymaya başladım.

    yahu ağlasam mı? gülsem mi? vatanperver hisler bir tuğyan halinde benliğimi sarmışken bu gelen kahkahayı nasıl bastıracağım?

    küçük cemaatime ve merhum kahramana saygısızlık etmemek üzere kendimi büyük çabayla tuttum. okumayı -yine aynı saygıdan- çok da fazla olmamak üzere hızlandırdım.

    şiir bitince yavaşça arkama döndüm ve vakur biçimde beyitlerimi aminleyenlerin biriyle göz göze geldim. şiirin bittiğini anlamış olacak ki bir anda şöyle bir nida yükseltti:

    "el fatiha!"

  • !yazarların burada olma nedeni

    atsam atılmaz satsam satılmaz entelektüel kardeşlerim bu işe giriştiği ve biliyorum ki bu kişiler hep liberal liberal şeyler yazacaklar, dengeleyici insanların olması lazım diye düşündüğüm için buradayım. bunlar ldp'ye oyverir, bunlar kapitalizm düşkünüdür, aristokratöver bu kişiler evde battaniyeye sarılıp romalı taklidi yapmaktadır, bu hınzır desenli fötrlüler ne yapmaya çalışmaktadırlar!

  • ilkbahar ekinoksu

    kuzey yarım küre ilkbahar ekinoks'unu yaşamaya hazırlanıyor. resmi olarak ilkbahara girişimizi kutlayacağız. peki ilkbahar ekinoksu nedir ve dünyada nasıl kutlanıyor?

    ilkbaharın başlangıcını temsil eder. 'equinox' latince 'eşit gece' anlamına gelmektedir. günün 12 saat ve gecenin 12 saat olmasını ifade eder. halk içerisinde önemi coğrafik anlamından fazladır tabii, tarım için tohumları serpmenin vakti gelmiştir! hem mecazi hem gerçek anlamıyla, yeni başlangıçların, umutların ve enerjilerin başlangıcıdır çünkü! hem hayatımınızın hem de toprağın tarımının başlangıcı.

    kelt ve cermen topluluklarında bu ostara'dır. 19 ve 22 mart arasında kutlanan bir pagan bayramıdır. 8 wiccan sabbatı/kelt yıl çarkı'nın mevsimsel festivallerinden biridir. druidler ve wiccalar, doğa kökenli tüm dinler için önemli bir astronomik olaydır. ostara kelimesi anglo-sakson/cermen halkı tanrıçası eostre'den gelmektedir. doğumu, yeni başlangıçları ve baharı sembolize eder. yumurtalar ve tavşanların da bu resimde yerleri kutsal olarak tanrıça ve kutlamalara dayandığı düşünülmektedir.

    ingiltere'de bu druid ve wiccaların stonhenge'de toplanıp güneşin doğumunu karşılaması ile kutlanır. o dönem dışında stonhenge çemberine girilmesi yasak olsa da, şafakta ritüeller için bölge ziyaretçilere açılır. karşılamadan ve sarılmalardan sonra ziyaretçiler el ele tutuşup bir çember oluştururlar. druidler kendi sözlerini verirler ve tüm yönlere teşekkürlerini sunup ilkbahar'a hoş geldin denir.

    hristiyan bayramı olarak, paskalya ya da easter, diriliş bayramı (yortu) olarak kutlanır. hristiyanlıktaki en eski ve en önemli bayramdır. isa'nın çarmıha gerildikten sonra 3. günde dirilişi kutlanır. 22 mart ve 25 nisan arasına denk gelen bir pazar günü kutlanır. direkt alıntı yaparsam, paskalya ya da triidium (üç kutsal gün) için yunan ve latin yazarlar 2. yy'daki karşılığı olarak 'pascha' kelmesini kullanmıştır, önce ibranice 'pesah' kelimesinin aramiceye geçmesinden üretilmiş, dokunmadan geçmek anlamına gelir. israiloğulları'nın mısır'daki esaretten kaçmaları ve ilk çocuklarının bağışlanmasına ilişkin anlamları vardır.

    nepal ve hindistan'da 'holi festivali' olarak kutlanır. renk ve cümbüş festivalidir. baharın gelişi, krishna ve rhada'nın sonsuz/ilahi aşkları ve iyinin kötünün karşısındaki zaferi kutlanır. kutlama 2 gün sürer, büyük şenlik ateşleri yakılır ve etrafında dans edilir. (bu da başka bir efsane referansıdır. prahlad ve hiranyakashipu) ikinci gün erken saatte pudra boyalar alınır ve herkes yabancı tanıdık demeden birbirine rengarenk boyalar, bazen de renklendirilmiş su balonları fırlatır. şu anda birleşmiş milletler, avustralya, mairutus, almanya ve amerika'da da kutlanmaktadır.

    burada ise nawruz/nevruz bayramı kutlanılıyor. iran kökenli bir şenlik olarak bilinir, doğanın uyanışı ve yeni yıl kutlanır. ilk defa 2. yy'da pers kaynaklarında adı geçer. islam kökenli değildir. fars kültüründe üç hafta öncesinde başlanır. yeniliğe kapı açmak için evler temizlenir, dövülmek için halılar dışarıya asılır. sonrasında'kırmızı çarşamba' gelir, o günün akşamı insanlar şenlik ateşi yakıp üstünden atlarlar ve şarkılar söylerler. kırmızı sağlığın ve positifliğin rengidir. zerdüştük ve bahailer için de kutsal bir gündür. kürtlerde mitolojilerindeki 'demirci kawa efsanesi'ni ve anadolu/orta asya türkleri için de göktürklerin ergenekon'dan çıkışı ve baharın gelişi anlamlarını taşır. eski farsça 'yeni gün/gün ışığı' demektir. kökeni böyle olsa da öyle geniş bir alanda kutlanıyor ki ülkeleri saymakla bitiremem. çokça ortadoğu ülkelerinde, orta asya türk devletlerinde, uzakdoğu/güneydoğu, slav ve balkan ülkelerinde kutlanmaktadır. her ülkeye göre çeşitli kutlanımları vardır. bazılarına göre nuh peygamberin yere ilk ayak bastığı ya da ilk insanın yaratıldığı gün olarak da görülüyormuş.

    japonya'da bu 'shunbun no hi'/ vernal (ilkbahar) ekinoks günü olarak kutlanır. yedi günlük haru no higan (higan/uzak kıyı) festivalinin bir parçasıdır. hem ilkbahar hem de sonbahar ekinoksunun üç gün öncesi ve sonrasındaki günleri kapsar. bu bir tık daha farklı bir kutlamadır. gecenin ve günün eşit olduğu bu günde buda belirir ve kayıp ruhlara yön gösterip onları ölümden sonraki hayata taşır. insanlar memleketlerine döner, evler temizlenir ve yeni enerjilere hazırlanırlar. vefat eden sevdiklerine öbür hayata geçmekte yardımda bulunmak ve onurda bulunmak için aileler mezarları ziyaret ederler. mezar taşları temizlenir, tütsüler yakılır, çiçekler ve adak olarak yemekler bırakılır ve saygılar sunulur. bu yiyecekler genellikle özel bir pirinç keki (fasulye pudralı) ve saki'yi içerir. günümüzde daha çok insanlar aileleri ile gün geçirerek kutluyor.

    meksika'da yutacan yarımadasındaki 'chichen itza' şehrinde bulalım şimdi kendimizi. kukulkan tapınağı'na (el castillo piramidi) vuran gün ışığının gölgesi, kıvrılarak piramitten inen büyük bir yılan izlenimi oluşturur gözlerde. binlerce insan güneş yılanının dönüşünü izlemek için toplanır. arkeologlar bunun maya feathered serpent god quetzalcoatl'ı uyandırmak ve dünyaya tohum mevsimi ve ekinler için dönüşünü temsil etmek için yapıldığını düşünür.

    meksika'da bir yer de teotihuacan arkeolojik alanı da vardır. yine binlerce insan beyaz geleneksel kıyafetlerini giyer ve 360 adım tırmanarak güneş piramidi'nin tepesine tırmanırlar. kollarını gerip güneşi karşılar ve ilkbaharın ilk gününün taşan enerjisini benimserler.

    benzer bir olay az bilinse de malta'da mnajdra tapınakları'nda da gerçekleşir. aynı stonehenge gibi megalitik bir yapıdır. ekinoks günü, ışık güney tapınağındaki ana koridora vurur. ve arkeologlar, druidler ve ilgi duyan gezginler orada toplanır.

    amerika'da yerliler tarafından ms 900 ya da 1000 zamanlarında yapılmış, günümüz illionis'inde choika woodhenge adlı bir arkeoloji alanı vardır ve bir dizi ahşaptan çember oluşturulmuştur. mevsim, ekinoks ve gündönümlerini temsil eden bir güneş takvimi olduğu düşünülmektedir. birkaç yıldır pandemilerden ötürü yapılamayan gün dönümü izlemesi bu yıl yapılıyor.

    çin kültüründe chunfen idir, direkt çevirisi ilkbahar ekinoksudur. japonca'daki shunbun'la aynı anlamı taşır. 24 güneş teriminden dördüncüsüdür. vakti zamanında imparatorlar şenliklerini yapmışlar. insanlar birbirlerine kapı kapı dolaşıp bahar öküzü resmi hediye ederlermiş. bu resim üzerinde 24 güneş teriminin yazılı olduğu kırmızı ya da sarı bir sayfa üzerine basılır, içerisinde de toprağı ters düz eden bir çiftçi ve sabanı çeken bir öküz tasvir edilirmiş. kural olarak da sanatçılar arkada şarkı söylerken veren kişi resmi çiftçi ve bahar için şanslı kelimeleriyle verirmiş komşularına. çin'in bir hanedanında bu günde güneşe tapmak da sergilenmiş. belli eyaletlerinde de şaraplar ve sirkeler yapılıp tarım tanrılarına bağlılıklarını bildirirlermiş. bir de yumurtayı dik tutmak gibi bir gelenek varmış, o gün yumurtanın dik durabileceğine inanıyorlarmış ve bu gelenek 4000 yıl öncesine dayanıyor. hala da bazı bölgelerde geleneksel yarışmalar yapılıyormuş. şu anda sosyalleşiliyor, bahar çorbaları yapılıyor ve uçurtmalar uçuluyor. garip bir şekilde en meşhur aktivite çocuklara aynı paskalya gibi yumurta boyatmaktır.

    tayland'da bu songkran'dır. herkes su tabancalarıyla, kovalarla, ve bir şekilde insanlara su fırlatabileceğiniz herhangi bir malzemeyle donatır kendini. sanskritçe astrolojik geçit anlamına gelir (dönüşüm ve değişiklik anlamına gelen samkranti kelimesinden gelir) ve aynı zamanda tayland'ın ulusal yeni yıl bayramıdır, bir yandan da ilkbahar su festivali tabii. günlerce sürer, budist tapınaklara gidilir, yaşlılar ziyaret edilir, sokaklarda yüksek sesle müzik eşliğinde dans edilir ve evet çokça su atılır.

    rusya'da maslenitsa'dır. ritüelleri slav mitolojisinden olan bir doğu slav bayramıdır. hristiyanlık öncesindendir ancak rusların hristiyanlığı kabul etmesiyle ortodoks şenliği olmuştur. büyük perhiz başlamadan bir hafta önce, doğu ortodoks pascha'dan önceki sekizinci hafta kutlanılır ve paskalya kutlamalarının tarihine göre her yıl değişir. ayrıyeten tereyağı haftası olarak da bilinir. büyük perhiz bu tarz şeylere yer vermediğinden sosyalleşme, şarkı söyleme ve dans etme zamanı için son şans olarak görülür. festivalin son gününde lady maslenitsa (tereyağı leydisi) büstü yapılır ve yakılır. bolca krep yapılır. bazı özgün kutlamalarda krep savaşları yapılır, buz pateni ve atlı araba gezintilerine çıkılıp havai fişek gösterileri yapılır. uzun karanlık bir kıştan baharı karşılama bayramıdır. son günü affetme pazarı diye anılır ve o gün herkes birbirinden af diler ve ufak hediyeler sunar.

    antik zamanlara da gidip sonrasında susacağım.

    antik roma ve mısır'da navigium isidis ya da isidis navigium dini bir roma bayramı olarak geçer. isis'in festivali adı üzerinde tanrıça isis için düzenleniyordu. isis'in sular/denizler üzerine hakimiyeti kutlanırdı. antik roma'da balıkçılık sezonu baharda başladığından gemicilere, romalılara ve liderlerine güvenlik için dualar edilirdi. büyük bir tören alanı toplanır, isiac rahipleri (genellikle mısır kökenli tanrılara hizmet eden yunan rahipleri) ve takipçileri köstümlerini ve sembollerini toplarlar, ve lokal bir tapınaktan denize model bir gemi taşırlardı. bazıları kostüm ve yüzdürmenin günümüz karnaval (carnival) festivallerinin kökeni olduğunu düşünüyor (carrus navalis/naval wagon ya da float sonrasında car nival'e dönüşür) italya'da 5.yy'a kadar kutlandı ve mısır'da da 6.yy'da hristiyanlar bastırana kadar kutlanmış bir festivaldir.

    antik yunan'dan bir de dionysia/dionysus festival'imiz var! buradan dionysus'a selam olsun. vakti zamanında yılın en önemli olaylarından biriydi. yılın farklı zamanlarında birbiriyle alakalı iki festival olarak kutlandı: kırsal dionysia ve kentsel dionysia. aslında aralarında birkaç daha festival var ancak o da başka bir zamana kalsın. bunların arasında kentsel dionysia ise asıl bayramdı ve işte ilkbahar ekinoks'u için yapılırdı. atina'nın ihtişamı herkese gösterilirdi. (ayrıyeten attika'da da kutlanırdı) doğurganlık, şarap, yeniden doğuş ve tiyatronun tanrısı dionysus, büyük ziyafetler, içmeler ve delicesine bir cümbüşle onurlandırıldı. dansçılar tüm gece dans eder, içenler bayılana kadar içerdi. törenin en önemli kısmında da dağlara yol alıp buldukları hayvanlar kurbanlar edilirdi ve çoğu yunan oyunları dionysus'un bahar festivalinde sergilenmek için yazılırdı, ve tüm katılımcılar, yazarlar, oyuncular, eleştirmenler festivalde tanrı dionysus'un kutsal hizmetçileri olarak görülürlerdi. 5 ya da 6 gün olarak başlayıp yedi güne artan festival, ilk günü hazırlık son günü ise bir toplantıyla noktalanırdı. *nietzsche, müziğin ruhundan tragedyanın doğuşu adlı ünlü yapıtında dionysosca yaşanan törenler için 'bu bayramlar alabildiğine canlı, dişi erkek ayrımı gözetilmeksizin, bir kendi başına bırakılmışlık içinde, belirli bir yerde düzenlenir, kuşakların dalgalanmaları her ailenin bağlı bulunduğu gelenek kurallarını aşar, ağırbaşlılık bilmez, doğanın en yırtıcı yabansılları kendilerini koyuvermiş gibi bir ortam oluşur, en yadırganan biçimde, aşırı sevgiyle yırtıcılık birbirine karışır'

    bir diğer roma festivali de hilaria, kibele festival'inden bir gün. kahkaha ve neşe festivali olarak bilinir, mart'ın 25'inde kutlanır ve modern 1 nisan şaka günü'nün kökeni olduğu düşünülür. tam olarak baharla ya da ekinoksla alakalı olmasa da bu festivalin bir nedeni de kışın bitimi ve sıcak havanın dönüşüne sevinmek aslında.

    bunca şeyden sonra demem o ki, tüm dünya yüzyıllardandır hangi köşesi olursa olsun yılın belli vakitlerinde ve özellikle bahar aylarında neşeyi ve umudu kutluyor. toprak/doğa biz onu delip deşsek de/yok etsek de bunun karşılığında bize hala hediyeler vermeye devam ediyor; onu hala kutsal sayanlar bu güvenceyle tohum atmayı kutluyor hiç olmazsa onun getirdiği havayı ve bereketi solumanın şükranını kutluyoruz. başımıza ne gelirse gelsin, meteor da yağsa, patlamalar da olsa, savaş da olsa bu kutlamalar yok olmadı; form değiştirdi, gelenekler birbirini katladı ancak biz hep iki kadeh içip birlikte olmanın yolunu bulmuşuz.

    yazıyı yazarken içimi kaplayan ufak bir umut ışığıyla hepimize güzel şeyler ve sağlık getiren bereketli bir ilkbahar diliyorum. umarım ülkemize de, insanımıza da ve dünyanın öbür köşesine de dokunur baharın ilk ışıkları. sevgilerle yazmam gerekir mi şimdi peki?

    kaynakça:
    shopatmaporg, the spring equinox: celebrations in cultures all around the world
    pure synergy/space tourism guide, spring equinox celebrations all around the world
    boston public library, the origins and practices of holidays: ostara, holi and purim
    brill, what is isiac priest in the greek world
    ntv türkiye, maslenitsa/nevruz
    beijing tourism chunfen spring equinox
    *tarihli sanat, dionysos antik yunan'da dionysos kültü ve festivalleri
    nietzsche, müziğin ruhundan tragedyanın doğuşu

/ 2 »