"sanat uzun, hayat kısa." yani diyor ki "gördüğüm sanattan pişman değilim, aklım hala göremediklerimde."
entry'ler (378)
-
ars longa vita brevis
-
vincent van gogh
dokunaklı, anlatılası bir hikayesi olduğundan filmlere de konu olmuş ressam, bana hakkında yakın zamanda çekilmiş iki filmi (loving vincent ve at eternity's gate) izlemem gerektiğini hatırlatıyor.
-
şaraplı şiirler antolojisi
desem ki
desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
sende tattım yemişlerin cümlesini.
desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin;
nimettensin, nimettensin!
desem ki...
inan bana sevgilim inan,
evimde şenliksin, bahçemde bahar;
ve soframda en eski şarap.
ben sende yaşıyorum,
sen bende hüküm sürmektesin.
bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi farkedemezsen,
rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme, müsterih ol;
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
cahit sıtkı tarancı -
the zone of interest
bir de nevzat beyden dinleyin.
-
doğum günleri günü
beyler…
gerçekten önemsediği tek mesele biricik olmak olan insanlar var (bir arkadaşımın arkadaşının arkadaşının arkadaşı mesela) ve bu onlar için korkunç bir fikir.
yine de herkesin doğum günü kutlu olsun. -
!türkçe karşılığı olmayan sözcükler
komorebi: japonca; güneş ışınlarının ağaç dallarının arasından süzülüp yarattığı alacalı ışık.
laotong: çince; iki kız arkadaş arasındaki kuvvetli ve sonsuzluğa uzanan bağ. -
lisztomania
adına "liszt fever" da denen, 'müzik dinlemeden duramama' hastalığıdır. bulunduğunuz her ortamda, herhangi bir iş yaparken, sürekli müzik dinleme arzusu duyuyorsanız bu sendroma sahip olabilirsiniz.
hastalığın ismi 19. yüzyılda yaşamış ve hayranları histeri krizleri geçiren müzisyen franz liszt'den geliyor. -
william turner
tam adıyla joseph mallord william turner, 1775 yılında doğmuş londralı ressamdır. romantizm akımını izlemiş ressam; dışavurumcu renkleri, hayali manzaraları ile çalkantılı ve kaotik deniz resimleri ile meşhurdur.
görsel
"the scarlet sunset"
görsel
"the slave ship"
görsel
"the snow storm"
fırçasını ve renkleri çok hoş kullanmış. -
anhedoni
yunanca'da -an (-sız) ve hedone (keyif) kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan sözcük, "keyif alamamak" anlamına geliyor. anhedoni, çeşitli psikolojik rahatsızlıkların teşhisinde bir semptom olarak sayılıyor.
harvey'nin 2007 tarihli beyin görüntüleme çalışmalarının sonuçlarına göre anhedoninin derecesi kişinin beynindeki ventromedial prefrontal korteks (vmpfc) aktivitesiyle doğru, ventral striyatum aktivitesiyle ters orantılı. vmpfc'nin duygusal davranışları önleme ve oto kontrolü sağlarken ventral striyatum da beynin ödül sistemi ve davranışsal motivasyonları yönetmede rol oynuyor.
anhedoninin belirtileri ise şu şekilde:
hayata karşı ilgisizlik
daha önce keyifle yapılan aktivitelerden artık keyif alamama
aşırı uyku veya uykusuzluk
aşırı yeme isteği veya iştahsızlık
halsizlik ve bitkinlik
konsantrasyon eksikliği
algılama ve hareketlerde yavaşlama
cinsel istekte aşırı değişim
hiwell -
!türkçe karşılığı olmayan sözcükler
ya'aburnee: arapça; "seni kaybetmeye dayanamayacağımdan senden önce ben öleyim" dileğiymiş.
yuanfen: çince; aşıkları birbirine bağlayan güç.
ayrıca;
(bkz: litost nedir?)
(bkz: schadenfreude) -
!yazarlardan güzel şarkı önerileri
-
bildungsroman nedir?
alman edebiyatında karakterin gelişip olgunlaşma dönemini ve en sonda eriştiği ideal noktayı konu alan roman türüdür.
türkçe'ye "oluşum romanı" olarak geçen türde, illa çocuk karakterin büyümesine şahit olmak gerekmez. yaşça olgun olup karakterini oluşturamamış, tecrübesi eksik kalmış, hayattaki yerini bulamamış karakterlerin gelişiminin konu edilmesi de bu türe dahildir.
kaynak -
verba volant scripta manent
"söz uçar, yazı kalır."
-
!türkçe karşılığı olmayan sözcükler
hiraeth: galce, var olmuş ve artık olmayacak veya hiç var olmamış ve hiç olmayacak bir şeyin özlemini çekmek.
saudade: portekizce; artık olmayan bir şeyi özlemenin verdiği yas duygusu.
toska: rusça; sebebi bilinmeyen keder ya da bir tür melankoli.
dor: rumence; aşık olunan kişiden uzak kalmanın verdiği acı.
viraha: hintçe; yaşanan ayrılık sayesinde anlaşılan aşk.
odnoliub: rusça; hayatı boyunca aşkı bir kere tatmış kişi.
forelsket: danca; aşık olmanın yarattığı tarifsiz mutluluk hali. -
!edip cansever'den alıntılar
hiçbir pul hiçbir zarfa yakışmıyor
hiçbir zarf üçbeş satıra
ne zaman yanyanayız işte o zaman
doyamıyoruz tenlerimizin bitmez tükenmez sorgusuna.
bırakmak bırakılmak demeyelim
durmadan yer değiştiriyor anlamlar da
ben ki bir boşluk kadar büyümüşüm bu yüzden
sanki kış aylarında bir uçurumda.
anlarım sedir ağacının dilinden
ve usta bir aslan terbiyecisinin ruhundan da
hiç anlamaz olur muyum öpüşünü de kalbimi
o öpen sensen bir de dalgaları çekiştiren bir kız çocuğuyla.
hepsini biliyorum, hepsi aklımda
hepsi de hiç kımıldamayan bir duman gibi havada.