• beş altı yıl önce gelibolu ve civarını gezmedeyim. çimpe kalesi, çanakkale savaşının geçtiği yerler, eceabat ve civarı şarap fabrikalarını listeye aldım. usul usul tek başıma seyahat ediyorum.

    gezinirken karşıma çıkan tabelada "namık kemal'in mezarı - bolayır" ibaresini gördüm. mezarın yerini daha önceden bilmediğime eseflendim. (bkz: bir edebiyat öğretmeni tevfik fikretin ölüm yıldönümünü nasıl unutur)

    çünkü namık kemal şiirleri bana üniversite zamanlarımdan bu yana pek kıymetli hisleri tanıtmış ve hatırlatmıştır. ruhumu ve vatansever hislerimi besleyen bu büyük şaire saygılarımı sunmak üzere direksiyonu bolayır'a kırdım. ufak bir yer, biraz gezinince de mezar bulunuyor zaten.

    arabayı park ettim ve mezara yürüdüm. güzel bir deniz manzarasına karşı yapılmış mezarın başında sükunetle namık kemal'i yâd ettim. hemen yanında orhan gazi'nin oğlu süleyman gazi türbesi(mezarı?) de var.

    biraz zaman geçirdikten sonra nedendir bilmem içimden hürriyet kasidesini okumak geldi. arabadan tabletimi alıp hürriyet kasidesini açtım.* mezarın başında, bağırarak değil, konuşma tonunda hürriyet kasidesini okumaya başladım.

    okumaya başladığımda ortalıkta kimse yoktu. ama birkaç beyiti okuduktan sonra türbeyi ziyaretten çıkan 5-6 kadın yanıma gelip beni dinlemeye ve kendi aralarında fısıltıyla konuşmaya başladılar.

    ruhuma şairin coşkun hisleri geçtiği için, şiiri yarıda kesmek istemedim. yine de göz ucuyla artık beraber küçük bir cemaat görüntüsü oluşturduğumuz eşlikçilerime bakmaktan kendimi alamadım.

    bir iki beyit daha okumaya devam edince şiirin ritmini anlamış olan beraberimdekilerden, her beyit sonrası "amin!" seslerini duymaya başladım.

    yahu ağlasam mı? gülsem mi? vatanperver hisler bir tuğyan halinde benliğimi sarmışken bu gelen kahkahayı nasıl bastıracağım?

    küçük cemaatime ve merhum kahramana saygısızlık etmemek üzere kendimi büyük çabayla tuttum. okumayı -yine aynı saygıdan- çok da fazla olmamak üzere hızlandırdım.

    şiir bitince yavaşça arkama döndüm ve vakur biçimde beyitlerimi aminleyenlerin biriyle göz göze geldim. şiirin bittiğini anlamış olacak ki bir anda şöyle bir nida yükseltti:

    "el fatiha!"