son oylananları (285) - sayfa 16

başlık listesine taşı
  • insanı metinlerinden tanımak

    bu sözlük çok büyümeden -tabi eğer bir gün büyürse- bol bol yapıp tadını çıkaracağım bir aktivite.

  • machiavelli

    tam adı niccolo di bernardo dei machiavelli'dir. 3 mayıs 1469 – 21 haziran 1527 yılları arasında yaşamıştır, boğa burcudur *. (bkz: boğa burcu erkeği)

    hakkında çok fazla ön yargı olduğundan önce bunları düzelterek başlamakta fayda var. öncelikle kendisi bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da oyun yazarı olduğu, şiirler yazdığı bilinmez. medici ailesi ile arası kötüdür diye bilinir. gerçekte ise machiavelli mediciler öncesinde de floransa'da önemli bir devlet adamıdır. mediciler yönetimi ele geçirince kendisinden şüphe duyarlar ve bir süre hapiste tutarlar. ancak machiavelli'nin iktidarın değil devletin adamı olduğu anlaşılınca işler değişir. onun oyunlarını izlemeye gider, sanat kariyerini desteklerler.

    söylevler ve hükümdar(prens) kitapları arasında büyük görüş farklılıkları olduğun söylense dahi cemal bali akal hocamız bunun gerçeği yansıtmadığını, machiavelli'nin külliyatı incelendiğinde aslında kendi içinde tutarlı ve tekrar eden temalar olduğunu söyler. bu temeları da talihin engelleyici rolü konusundaki karamsarlık, zaferi yarım bırakmamak gerekliliği (makyavelist şiddet), komşularla sıfır sorun, kendini tanımak ve gücünün sınırlarını iyi bilmektir.

    kendisini özetleyen şahane bir paragrafı yine akal'dan alıyorum: "machiavelli, yönetimi ve yöneticiyi modern siyasi-hukuki kavramlar bütünü içinde düşünmedi. o, şeylerin gerçek nedeni ardına düşüp, meşrulanmamış bir gücü iki yapılanma ve zihniyet arasındaki boşlukta, modernite-öncesinden moderniteye geçilirken beliren sıfır noktasında tüm çıplaklığı ile kavradı. "

    kaynak
    öztürk, a., & çevik, c. (ed.). (2022). kavramlar tarihi: özgürlük (1. bs). doğu batı yayınları. s199

  • fishermansfriend

    sözlüğe inanmış aktif yazarlardan.

    ekşi sözlüğün ilk zamanlarını incelemiştir, değişiklikten bazen yorulur, siyaset başlıklarından hoşlanmaz, mirza ali ekber sabir, sezen aksu ve klasik müziğe ilgilidir, sözlüğün bu zamanlarını (bkz: !tabula rasa günleri) olarak tanımlamıştır, eski filmleri sever, olimpiyatları takip eder, bitki yetiştirir -ki sadece bu sebeple güzel bir insan olduğunu düşünebiliriz.

    mevzular açık mikrofon konseptini biraz yadırgar, belleten dergisini takip eden eski türk entelijansiyasının nadir üyelerindendir, harp tarihiyle ilgilenir, antropoloji, siyaset bilimi ve tarih sever ve iddiaya girerim ki hayatının bir döneminde kedi beslemiştir :)

    (bkz: insanı metinlerinden tanımak)

  • gidiyorumbu

    sözlüğün en verimli yazarlarından.

    sinemayla ilgilidir, çok tatlı bir mizah anlayışı vardır, şimdilik kelimesini kaypak bulur, aşka inanmaz, toxic masculinity düşmanıdır her modern kadın gibi. feyyaz yiğit'in mi vermeyişini hatırlayacak kadar yaşlı, dans etmeyi hala sevecek kadar gençtir.

    sanatçıları pek havalı bulur, christian bale, oğuz atay, orhan pamuk, onur ünlü sever. psikoloji ile ilgilidir. kahve sever, ingilizcesi vardır, yemek yapmayı sevmez, insanlara kitap hediye etmeyi sever, piers faccini dinler.

    (bkz: insanı metinlerinden tanımak)

  • teoman duralı ile felsefe söyleşileri

    trt 2'de yayımlanan 42 bölümü youtube'a yüklenmiş şahane bir program. buradan ulaşabilirsiniz.

  • 23.01.2023 haftası türkiye'de özgürlükçü gündem

    bu hafta ilk durağımız geçen hafta kendisine sitem ettiğimiz liberal düşünce topluluğu. sağolsunlar dergilerinin son sayısını gönderme inceliğini gösterdiler. ne hoş, ne liberal bir tavır. bu hoş tavrın teşekkürü olarak da kendilerine ilk sırayı vermeyi uygun gördüm.

    dergiyi bu adresten satın alabilir ya da aynı adresten abone olabilirsiniz.

    liberal düşünce'nin 108. sayısında;

    mesut aslan, "illiberalizmin yükselişi: sosyal medya ve demokrasi" başlıklı metninde sosyal medya ve demokrasinin illiberalizmle olan ilişkisine değiniyor.

    berat kara, "tarihsel süreçte tek vergi sistemi: türleri itibarıyla değerlendirilmesi" başlıklı metninde tek vergi sistemini tartışıyor.

    yasemin abayhan & heyyem hürriyetoğlu ve ayşe tuna , "mültecilere yönelik önyargı ölçeğinin türkçe formunun geçerlik ve güvenirlik çalışması" başlıklı metinleriyle mültecilere karşı önyargıyı tartışıyor.

    süleyman çağrı güzel, "elitizmden popülizme: cumhuriyet halk partisi'ndeki paradigmal dönüşüm ve ekrem imamoğlu örneği" başlıklı metninde chp'nin değişimini ekrem imamoğlu örneği üzerinden.

    ---------------------------------------- ------------------------- ---------------------- ------------------------ -------
    ikinci durağımız olan özgürlük araştırmaları derneği'nde bu hafta iki yazı çıkmış.

    1- ekoloji ve mülkiyet türkiye simge goorany, jonathan h. adler'den çevrilmiş. bu bir isim mi yoksa bir karışıklık mı oldu bilmiyorum.

    2- neoliberalizm ve liberteryenizm russell coates'ın yazısını salih ayhan çevirmiş. benzerlikleri ve farklılılarını göstermeye çalışıyor ama çok yüzeysel geldi bana.

    ---------------------------------------- ------------------------- ---------------------- ------------------------ --------
    üçüncü durağımız serbestiyet bu hafta cayır cayır

    vahap coşkun, diyarbekir'in havası özgürleştirir başlıklı yazısında meral akşener'in diyarbakır'da ne kadar da hoş bir insan olduğunu anlatmış. diyarbakır özgürleştirir demiş, bence kürt oylarıyla gelecek koltuk daha çok özgürleştirecek.

    oral çalışlar, eli kalem tutanın da bir sorumluluğu var başlıklı yazısında aydınların kamuoyunu demokrasi, eşitlik ve adalet için teşvik etmesi gerektiğini söylüyor. sonra da yazısına ulaşmak için posta gazetesine gitmemiz gerekiyor. gel burda yaz oral abi, eski aydınların yeni lazerlere destek vermesi de iyi etkiler yapar belki ;)


    ************************** mutlaka okumanızı öneriyorum.*******************************
    etyen mahçupyan, islam ve islamofobi: karşılıklı kolaycılık başlıklı yazısında özgürlükçü olmanın bir ideoloji savunmaktan çok tarafları anlamaya yönelik bir tavır olduğunu çok güzel göstermiş.bu hafta çıkan ikinci yazısı erdoğan'ın standart menüsü ve muhalefetten beklenen cevap başlığını taşıyor. yazının özetini yine kendisi veriyor "muhalefet toplumun isteyeceği ve gerçekçi bulacağı alternatif bir devlet, millilik, vatandaşlık ve gelecek tasavvuru üretmek durumunda."
    ************************** mutlaka okumanızı öneriyorum.*******************************

    cemalettin n. taşcı, stockholm'de ifade özgürlüğü başıklı yazısında son derece özgürlükçü soğuk kanlı bir şekilde kuran yakılması olayını ele almış. çok da büyütülmemesi gerektiğinin altını çizmiş. bence haklı.

    halil berktay, provokasyon başlıklı yazısında ukrayna rusya savaşını ele alıyor ve putin'in delirmişliğine vurgu yapıyor. ukrayna'nın stalingrad'ı gelip çattığında türkiye ne yapacak başlıklı ikinci yazısında da ukrayna yani medeni dünya kazanırsa otokratik rejimlerle arası bu kadar iyi bir ülke olarak ne yapacağız? sorusu gündeme getiriliyor.

    roni margulies, yasaklanmalı mı yasaklanmamalı mı başlıklı yazısında ifade hürriyetini inançlara saygıya yeğleyeceğini söyledikten sonra ". fakat batı'nın ırkçılık, islamofobi ve işçi düşmanı koşullarında geçerli değil bu yaklaşım." diye ekliyor. hayır roni abi, isveç'in arkasında ırkçılık, islamofobi ve işçi düşmanlığı olduğuna en azından beni inandıramazsın. ifade hürriyetine "ama"'lar girmeye başlarsa sorun geri döndürülemez bir hale gelir. ya da isterseniz sizin kafanızdan oynayalım, roni bey artık gazetelerde yazamazsınız çünkü bence müslümanlardan korku koşulları var.
    oldu mu? olmadı. sizinki de olmadı.

    hülya sürer, bir distopya olarak kedisiz köpeksiz batılılaşmış şehirler projesi başlıklı yazısında neden sokak köpeklerinin yuvası sokaklardır bunu tartışmış. umarız bir akşam karanlık ya da ıssız bir sokakta 3-4 köpek kendisiyle oynamaya çalışır :)

    serbestiyet'ten son olarak başaran düzgün'ün erdoğan seçimi kaybedeceğini anlayınca kktc'yi ilhaka kalkışabilir mi başlıklı yazısında bizleri varlığından dahi bihaber olduğumuz tehditlere karşı uyarıyor.
    ---------------------------------------- ------------------------- ---------------------- ------------------------ --------

    dördüncü durağımız karar gazetesi

    taha özhan'ın rusya ne istiyor? başlıklı yazısında "rus troykasına mercek tuttuğu analizini ikinci bölümüyle sürdürüyor." birinci bölümü merak edenler buradan

    nimet demir, yasa; hayvanın erdemi insanın ayıbı başlıklı yazısında kılıçdaroğlu'nun başörtüsü çıkışı hakkında değerli yorumlarını sunuyor.

    burada yazan taha akyol hocamıza da ayrı bir bölüm ayırmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. görüşler kısmında bir görüş beyan etmemiş olsa da köşe yazılarının okunmasında fayda görüyorum. bu linkten ulaşılabilir.
    ---------------------------------------- ------------------------- ---------------------- ------------------------ --------
    beşinci durak hür fikirler

    atilla yayla, niall ferguson'un uygarlik bati ve otekiler kitabinin drami başlıklı yazısında ferguson'un kitabını kısa bir değerlendirmeye tabii tutmakta. pek çok yerini övmekle birlikte kitabın türkiye ve islam hakkında tarafgir olduğu kanaatinde. yani ya ferguson özellikle türkiye ve islam düşmanı ya da atilla yayla yine "müslümanlık" yapıyor. kararı bu metne ulaşan özgürlükçü arkadaşlara bırakıyorum.
    (bkz: dinin türk gencinden çaldığı aydınlar)

    cemal fedayi, akşener'in tarihi yanılgıları başlıklı yazısında meral akşener'in tarih konusundaki yanlışlarını düzeltiyor.

    ---------------------------------------- ------------------------- ---------------------- ------------------------ --------
    altıncı durak mises enstitüsü

    fırat kaan aşkın, otorite her zaman gayrımeşrudur başlıklı yazısında otorite üzerine fikirlerini beyan etmiş. otorite ile ilgili bir yazıda daha geniş bir yaklaşım gerektiği kanaatindeyim ancak hard-liberteryenlerin seveceğini düşünüyorum metni.

    ************************** mutlaka okumanızı öneriyorum.*******************************
    fırat kaan aşkın'ın bu hafta bıraktığı şahane bombasıysa avusturo liberteryenizm okuma rehberi başlığı altında topladığı ve yürekli bir libertere yakışır şekilde drive'ına topladığı külliyat. ellerine sağlık dostum.
    ************************** mutlaka okumanızı öneriyorum.*******************************

    notlar:
    1- türkiye'deki özgürlükçü fikir yazılarını takip edebileceğimiz başka platformlar da varsa lütfen bana ulaşınız.
    2-vigilia henüz çıkmış değil ancak sosyal medyadan gördüğümüz kadarıyla ilk sayısı epey ses getirecek.
    3- hür kirpi'nin yakın zamanda tekrar canlanacağını istihbar ettik. umarız gerçektir.
    4- 3h hareketi bu hafta da hareketsiz.
    5- rothbard kürsüsü'nün bu hafta en büyük eylemi furkan bölükbaşı'nı istanbul il başkanı olarak ataması oldu. üzülmekten öte utanç duydum.

  • 26.01.2023 babala tv abdüllatif şener yayını

    yedinci "özlem gürses" sorusu
    yani diyor ki; öncelikli gazeteciyim bunu herkes bilsin ve duysun! en gazeteci benim gazeteciler tanrıçasıyım! gazetecelik nedir en çok bana soracaksınız!

    ( kabul sayın gürses, (bkz: gazetecilik nedir?) (bkz: gazeteci olmak ne demektir?) (bkz: gerçek haber nedir? ) (bkz: haber alma hürriyeti ne demektir? ) buyrun copy paste'in olmadığı metinler arası bir ortamda bize aklınız açın ve öğretin. vaktiniz mi yok? günde 1 saat youtube yayınınız var, kalan 23 saatinizde neler yapıyorsunuz? (bkz: özlem gürses'in 23 saati) başlığında da görmek isteriz. neyse. ben işime döneyim.

    özlem gürses'in sorusuna geçelim: erdoğan ve akp kurucuları mayıs 2000'de abd'ye gidip ve fettullah gülen'i ziyaret ettiğini söylediniz. turhan çömez, ahmet ergün,` ali ibiş `ziyaretçiler arasında idi. (1)- neden abd'ye gidildi? (2)- icazet mi alındır? (3)- kimler vardı (4)-ne konuşuldu (5)-ne kadarını biliyorsunuz (6)-niye anlatmıyorsunuz? (7)- parti kurucusuyken de bunu biliyor muydunuz?

    el cevab: akp'de fetö'ye bulaşmayan tek kişi var, benim. parti içinde olan herkes her şeyi bilmez, farklı koridorlar vardır ben kendi koridorumdan geçenleri bilirim. (bu arada bakanlar kurulu toplantılarının çoğu boş muhabbet imiş, öğrenmiş bulunduk) fısıltılar önemlidir. koridorlar bu fısıltılar üzerine kurulur bu sebeple benim bilemeyeceğim pek çok şey vardır. parti kurulmadan 3-4 ay önce ben erdoğan'ı yılda 1 ya görüyordum ya görmüyordum. ben abd'ye gittiklerini milletvekili olduktan 1 sene sonra öğrendim.

    evet erdoğan parti kurulmadan önce abd'ye gitmiş ve fetö'den destek istemiş. (ne kadar normal değil mi?) (oğuzhan araya giriyor, bu bir bilgi mi duyum mu? şener deniyor ancak toparlayamıyor, şener'in kaynakları şener'e yalan bilgi vermiyorlarsa bu olay hakikat. son olarak şener, gürses'e kalan soruları siz kendiniz yanıtlayın zira siz daha samimisiniz diyor. özlem hanım dağılıyor. şener için muazzam bir galibiyet: hem soruya detaylı yanıt vermedi hem de ne kadar derin ve güçlü bağlantıları olduğunu ima etti.)

  • the anarchist library

    bunun türkçesine nasıl katılabiliriz?

  • büyük iskender'in hac ziyareti

    perslere karşı ilk zaferini m.ö.334 yılında hellespontos yakınlarındaki granikos nehri savaşı'nda kazanan büyük iskender troia'ya bir hac ziyeretinde bulunur ve çırılçıplak soyunarak akhilleus'un mezarının etrafında üç tur koşar.

    ahahahhahahaha

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.359

  • gılgamış destanı nedir?

    mezopotamya kökenli, dünyanın en eski kahramanlık efsanelerinden biri.

    hesiodos ve homeros'un destanlarının aksine yazılı olarak doğmuştur. eser, orijin olarak, nasıl yazı yazılacağını öğrenen katiplerin alıştırma metnidir ve okunmak, diğer katip olarak yetiştirilenler tarafından çalışılmak üzere üretilmiştir.

    gılgamış bir zamanlar sümer döneminde uruk şehrini yönetmiş gerçek bir kişidir. sümerlerin tuttukları krallar listesine göre m.ö 2600'ler civarında 126 yıl yaşamıştır. uruk'un surlarını yaptırdığını biliyoruz. m.ö. 612'de yerle bir olan ninova'daki asurbanipal kütüphanesinden kurtulan 12 tablette gılgamış'ı çağrıştıran ve binlerce yıl öncesine giden bir hikaye vardır. pek çok bağımsız bölümden oluşan hikaye sin-leke-unnini adlı bir katip tarafından bir araya getirilmiştir.

    gılgamış kısa bir özgeçmişle başlar. üçte ikisi tanrı üçte biri ölümlü olan gılgamış uruk kralıdır ve eninde sonunda ölecektir. aşırı derecede mağrur ve güçlüdür. karşısına çıkan herkesi ezip geçer. evlenen her kadın ilk gecesini onla yaşar. uruk halkı dayanamaz ve tanrılardan yardım ister. ana tanrıça aruru bir parça kil ve çamur alır ve ondan gılgamış'ı törpüleyecek bir rakip yaratır (tanıdık geldi mi? keh keh). bu rakibin adı enkidu'dur.

    enkidu uzun saçlı bedeni kıllarla kaplı ve yabanda yaşayan biridir. enkidu yabanda avcılara musallat olmaya başlar. onların tuzaklarını bozar ve yakaladıkları hayvanları salar. bunun üzerine bir avcu durumu gılgamış'a bildirir. gılgamış ise önceki gün rüyasında yakında yeni bir arkadaş edineceğini görmüştür. bu haberi aldıktan sonra avcıya yanına bir hayat kadını almasını ve enkiduyu tuzağa çekmesini ister. avcı bu onlyfans sahibi ile nehir kenarında 2 gün bekler. üçüncü gün enkidu'ya denk gelirler. kadın soyunur ve enkidu'nun yanına gider. enkidu 6 gün 7 gece kadınla sevişir *. enkidu bu travmatik olay üzerine değişir. insanlarla takılmaya başlar ve medeniyet öğrenir. sonra gılgamış'ın yeni evlenen bir kadının ilk gecesini alacağını öğrenir ve bunu durdurmaya karar verir.

    enkidu şehre girer gılgamış'ı ister. gılgamış gelir ve güreşmeye başlarlar. çok uzun ve zorlu bir mücadeleden sonra gılgamış enkidu'yu kaldırıp yere çarpar. sonrasında ise birbirlerinin gücüne hayran olan bu ikili çok yakın arkadaş olur.

    gılgamış enkidu'ya birlikta yaşayanların diyarına gitmeyi teklif eder. enkidu kararsızdır. daha önce oraya gitmiş ancak bekçi humbaba'dan çok korkmuştur. gılgamış arkadaşını yüreklendirir hazırlıklar başlar.

    hazırlıklar tamamlandıktan sonra yedi dağ aşarak yaşayanlar diyarına ulaşırlar. enkidu vardıkların yerin kapısına dokununca korkudan eli ayağı tutmaz olur. gılgamış onu sakinleştirir. ormanda epey yol alıp gece için kamp kurarlar. uyuduklarında korkunç rüyalar görürler zira humbaba onların varlığından haberdar olmuştur.

    ertesi gün gılgamış ile humbaba karşı karşıya gelirler. gılgamış humbaba'yı öldürüp kafasını fırtına tanrısı enlil'e sunar.

    uruk'a geri döndüklerinde gılgamış temizlenir, süslenir. tanrıça iştar (sümerdeki inanna) gılgamış'ın yakışıklılığından etkilenir ve eğer "tohumlarını içine akıtırsa" ona değerli armağanlar vereceğini söyler. gılgamış reddeder, üstüne iştar'ın erkeklerin başına ne işler açtığını sayıp döker. bu laflara gücenen iştar babası anu'dan gök cennetteki boğayı gönderip bu herifi cezalandırmasını ister. babası bu isteği geri çevirmez ve boğayı gönderir. boğayı önce enkidu karşılar. enkiduyla savaşlarının ortasında boğa dışkısını kuyruğuyla enkidu'nun suratına atar ve onu göremez hale getirir. bu haldeyken gılgamış yetişir ve boğayı öldürür. öfkeli enkidu boğanın testislerinin keserek olayı izleyen iştar'a fırlatır. elinde olsa boğanın bağırsaklarından da kırbaç yapıp onu cezalandırmak istemektedir. fakat enkidu'nun bu ileri gidişi tanırları kızdırır. olaydan sonra enkidu hastalanır. 12 gün sonra ölür. gılgamış belki hayata döner umuduyla 12 gün daha arkadaşının başında bekler. ancak bu sürecin sonunda enkidu'nun burnundan bir kurtçuk çıkar ve gılgamış enkidu'nun öldüğüne ikna olur.

    bu olaydan sonra gılgamış ölümsüzlüğü bulmak için kendini yollara vurur. utnapiştim'i bulup ona akıl sormaya karar verir. (utnapiştim sümerlerde ziusudra, akadlarda atrahasis ve ibranilerde nuh olmuştur.) yolda bir sürü güçlü yaratık öldürüp çeşitli kahramanlıklar yaptıktan sonra tanrıların dolaştığı bir bahçe bulur. bu bahçede bira getirip götüren siduri'ye ölümsüzlükten kaçabilmek için ne yapması gerektiğini sorar. siduri "bu sevdanan vazgeç, güzel yemekler ye, güzel giysiler giy, sert içkiler iç ve aileni sev" der. bahçenin kenarındaki ölümcül denizi geçip ölümsüz olmayı kimse başaramamıştır.

    gılgamış dinlemez gemiler yaptırır ve yola çıkıp ölümcül denizi aşar. orada utnapiştim'i bulur. utnapiştim de ona bu sevdadan vazgeçmesini söyler. gılgamış yine reddeder. utnapiştim bir oyun oynamayı teklif eder. eğer 7 gün boyunca uyumamayı başarır ve ölümün kardeşi olan uykuyu yenebilirse ölüme karşı da şansı var demektir. gılgamış kabul eder ancak ilk akşamın sonunda levent kırca'nın ölüm orucuna benzer şekilde uykuya dalar. 7 gün boyunca da uyanmaz. uyanınca da aslında hiç uyumadığını iddia eder. bunu üzerine utnapiştim gılgamış uyurken karısının düzenli olarak pişirip gılgamış'a getirdiği gıdaları gösterir. hepsinde farklı derecede küflenme vardır. gılgamış ikna olur.

    utnapiştim ölümden kaçış olmasa bile yaşlanmaktan kaçışın olduğunu söyler. denizin dibindeki bir ot yaratıkları gençleştirmektedir. gılgamış hemen ayaklarına taş bağlayıp denizin dibinden o otu çıkarır. geri dönerken bir pınar başında su molası verir. o su içerken yılanın biri gelip otu yer. yılanların deri değiştirmeleri bu sebepledir.

    gılgamış bu olaydan sonra oturup güzelce ağlar. sonra uruk'a döner ve onu surları karşılar. gılgamış en büyük mirasının bu surlar olduğunu anlar. başından geçenleri bir taş levhaya yazdırır ve öldükten sonra büyük bir törenle gömülür.

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.360-366

  • 25.01.2023 scihub'a ulaşılamaması

    benim bilimci-entelektüel kariyerim burada biter arkadaşlar :d eğer sizde sorun yoksa lütfen haber edin zira önemli bir kaynak benim için.

  • özgür irade var mıdır?

    şimdilik vardır ancak uzun vadede ne olacağı şüphelidir.

    (bkz: determined a science of life without free will)
    (bkz: free agents)

    özgür irade demek her daim bir dualizm inşa etmek anlamına gelir. bir bedenimiz ve biyolojimiz var bir de bundan bağımsız olarak işleyen bir ruhumuz, aklımız ya da başka bir şey.

    çalışmalar şunu gösteriyor, bir şeyi istemek biyolojinin işidir. temek ihtiyaçlar -gıda, giyinme, barınma- hayatta kalma güdüsüyle, sevişmek ise üreme güdüsüyle alakalıdır. geri kalan her şey de sevişmek istemekle.

    peki özgür irade nerede? özgür irade yapmayışta. yani acıkmak sizin elinizde değil ancak oruç tutmak sizin elinizde, sevişmeyi isteme sizin elinizde değil ancak tecavüz etmemek sizin elinizde. ama burada başka bir soru devreye giriyor, bizim elimizde olması ne demek? sizin elinizde olması bir dürtü karşısında prefrontal korteksiniz ile bir karar vermek demek. yani bir talep peyda olduğunda hemen ona ilerlemek değil, önce bir "bunu neden istiyorum?" diye düşünmek.


    (bkz: özgür irade reddedişi)

    bu düşünce işini de yaparken %100 özgür değiliz elbette. özgür düşünce şunlardan doğrudan ve kanıtlanmış şekilde etkilenir:
    1- kan şekeri seviyeniz
    2- doğduğunuz ailenin sosyoekonomik statüsü
    3- sarsıntılı bir kafa yaralanması
    4- uyku kalitesi ve miktarı
    5- doğum öncesi ortam
    6- stres ve glikokortikoid seviyeleri
    7- acı çekiyor olmak
    8- hangi ilacı kullandığınız
    9- perinatal hipoksi
    10- dopamin d4 reseptör gen varyantı
    11- frontal korteksin darbe almış olması
    12- çocuklukta istismara uğrama
    13- mao-a gen varyantı
    14- belli bir parazitin bulaşması
    15- çocukken musluk suyunuzdaki kurşun miktarı
    16- bireysel ya da kolektivist bir kültürde yaşamanız.
    17- etrafta çekici birinin bulunması
    18- korkmuş birinin ter kokusuna maruz kalmanız
    .
    .
    böyle uzar gider. anlaşılması gereken tek cümle ile şudur: insan davranışının biyolojisi çok faktörlüdür.

    bir insanın neyi ne için yaptığını şu anlık biyoloji %50'nin biraz üzerinde açıklıyor ancak orta-uzun vadede bu oran %100'e kadar çıkabilir. eğer biliminsanları bu konuda %100'e dayanırlarsa bileceğiz ki insanlarda özgür irade kesinlikle yoktur ve herkesin her hareketi tahmin edilebilir. yok bilimadamları oraya varamazlarsa ki şu an epey uzaklar, özgür irade hayır demek için ve eveti planlamak için var.

    kaynak
    sapolsky, r. m. (2021). davranış: en iyi ve en kötü haliyle insan biyolojisi. pegasus yayınları.s.570-602

  • supersonikkomiks.org

    memo tembelçizer'in çizdiği çok ama çok kötü web sitesi.

  • !anarsist vs vecihi satranç maçı

    yiğidin biri çıktı meydane diğerleri nerelerde? ben bu maçı yutuptan izlemek istiyorum kardeşim

  • 24.01.2023 uykusuz dergisi'nin kapanması

    rehberimi kaybetmiş gibi hissettirmiştir bana kendimi.

    uykusuz dergisi ile başlamadı aslında maceram, penguen'in 650.000 tl olan 17. sayısıyla başladı. orta okulda olduğum için haftalık çıktığını bile anlamadan, hatta ersin karabulut'un sandık içini bile "çok yazı" olduğu için okumadan neredeyse her gün okulun karşısındaki süpermarkete gidip yeni sayı geldi mi diye bakardım. bir kaç sene sonra sayılar birikmeye başlayınca annem otisabi'nin benim "ahlakımı" bozacağını düşündüğü için ilk sayılarının hepsini çöpe atmıştı.

    lisede artık derginin haftalık çıktığını ve gününü biliyorum, yazar çizerleri tanıyorum ve her hafta dergiyi elime alıp en diplerine kadar okuyorum. yetmiyor penguen'in eksik sayılarını tamamlıyorum, kemik, lombak ne varsa elimdeki öğrenci harçlığından biriktirip onlara yatırıyorum. nietzsche'yi orada görüyorum ilk defa, bir umut sarıkaya köşesinde. hemen gidip kitaplarını alıyorum. yıllar sonra üniversiteden mezuniyet tezimi nietzsche üzerine yazacak kadar etkiliyor beni.

    çirkin ve kısa boylu bir çocuğum lisede. güldürmeye çalışıyorum kızları beni sevsinler diye. genelde işe yaramıyor. şakalarımı mizah dergilerinden çalıyorum. "ekmeklerini yiyorum" yani. onların toplum eleştirilerini süzüyorum, edebiyat derslerinde hoca hikaye yazın deyince "benim de söyleyeceklerim var" köşesini deftere yazıp sınıfta okuyorum. insanlar şok oluyor. kadın erkek ilişkilerinde, politikada, sosyal hayatta komik durumların ve komik durumlara düşenlerin maceralarına bakarak o komik durumlara düşmemeye çalışıyorum. mizah eğitiyor beni. her hafta alıyorum, tek bir sayısını bile kaçırmıyorum, erasmus'ta bile kız arkadaşım mektupla gönderiyor bana sayılarını bir kaç ayda bir. tam 20 senedir günleri penguen-uykusuz dergisinin hediye takvimlerinden takip ediyorum. çok arkadaşım yok hele oturup konuşabildiğim kimse yok. param çok az çıkıp dolaşamıyorum. her hafta perşembe gününü bekliyorum.az paramla alabildiğim en güzel şey. çok az paralı bir insanın hayatını güzelleştirebilecek bir şey. üniversiteye istanbul'a geliyorum, üniversiteli olmak benim için kadıköy vapuru'nda uykusuz okumak.

    sonra eksilmeye başladı kadro. en sevdiklerimiz ayrılmaya başladı. uğur gürsoy istisnaen çizmeye başladı, umut, ersin, yiğit komple gitti. 2021-22'de iyice dağıldı kadro. bana sorarsanız çok iyi yetişen bir yeni jenerasyon vardı ve aslında epey iyilerdi. cihan ceylan ve cihan kılıç dergiyi en keyifli hale getirenlerdi. ömer göksel yükselen bir yetenekti, yutuber olsa dahi nisan hakan ara sıra çiziyordu. ender yıldızhan bir görünüp bir kaybolan bir yetenek gibiydi. özer aydoğan, kubilay odabaş kadroya katılmıştı. cem güventürk artık genç kızların melankolik sevgilisiydi. deniz göktaş'ın rüştünü ispatlaması uykusuz'un onu kabul etmesiyle gerçekleşti bence. uykusuz toplumda birbirimizi tanımamız için en güzel yeşil sakaldı. ben hiç mizah dergileriyle içli dışlı olup kötü olan bir insana denk gelmedim.

    son sayısı 13 lira. kimse 13 liraya daha çok eğlenceyi satın alamaz. buna rağmen yetmedi. çizerlerin instagram'da karikatürlerini gördükçe hoşuma gidiyordu aslında herkesin artık biliyor olması, çizerler üzerine konuşabileceğin daha geniş bir çevrenin olması. işlerin buraya geleceğini nasıl tahmin edebilirdim ki?

    canım yanıyor gerçekten. kılavuzumu kaybetmiş gibi hissediyorum. gözlerim doluyor. ben hala her sayısını alıyorum. 2002'de başladığım mizah dergisi alışkanlığım uykusuzla birlikte ölüyor. 20 sene. leman'ı hiç sevmedim komik olmaktan çok politik olmaya çalışıyor gibi geldi bana. kafa bavul falan aynı ligde bile değil zaten.

    64'ü, fermuar'ı, ciciyi, para tuzağı'nı da sektirmeden takip ediyordum kapanmadan önce. ama uykusuz kapanmaz gibi geliyordu bana, devletin batmaması gibi bir şey bu. uykusuz da kapanırsa ne kalacak geriye? işte bugün oradayız. geriye hiçbir şey kalmadı. sadece bir dergi değil zira kapanan daha çok bir "basılı mizah dergisi geleneği". online dergiler takip etmek istemiyorum, mis dergisine hala erişemedim mesela. bilmiyorum çok mu uzatıyorum ama hiç arkadaşım ölmemişti benim daha önce. bu haberle ilk defa yakın bir arkadaşım öldü.

    bu akşamı yas tutmaya ayıracağım.

« / 19 »