son oylananları (285) - sayfa 17

başlık listesine taşı
  • 16.01.23 haftası türkiye'de özgürlükçü gündem

    bu başlık tipinde 16.01.2023 pazartesi 22.01.2023 pazar arasında hürriyetçi fikir dünyasında ne konuşulduğunu derleyeceğim. aynı şekilde bu başlık her pazar günü o haftanın pazartesi gününün tarihiyle açılacak. şimdi gelelim bu hafta konuşulanlara.

    öncelikle liberal düşünce topluluğu başkanı ve türkiye özgürlükçülüğünün son entelektüel sütunlarından atilla yayla ile başlayacağız.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    17 ocak salı günü hür fikirler dergisinde yayla "selahattin demirtaş'a cevap" ismiyle bir yazı yayınladı. bu linkten ulaşılabilir.
    yazının özeti "bence" şu:

    1- kürt sorunu tek parti politikalarının ürünüdür.
    2- erdoğan büyük riskler alarak bu sorunu çözmeye çalışmışken ona bu düşmanlık niye?
    3- kürtler amerika'daki zencilerle kıyaslandığında gördükleri ırkçılık küçük boyutlardadır. devlet kürtleri mülk edinme, iş yapabilme ve adil yargı haklarını vermiştir.
    4- kürt problemi artık kck ve pkk problemidir. pkk ve kck kürt probleminin tüm boyutlarının kamuoyunca görülmesi önünde engeldir. gerçekten gerçekten kürtler kck pkk tarafından yönetilmek ister mi?
    5- karşılıklı fikirler aracılığı ile bu sorunu sadece kürtler için değil çerkesler ve araplar için de çözebiliriz.

    hür fikirler dergisinin ekonomi, uluslararası ilişkiler ve hukuk alanlarında bu hafta bir yazı çıkmamış.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    ikinci durak olarak mises enstitüsü'ne bakacağız.
    bu hafta üç yazı çıkmış.
    1- anarşi nereye? bu yazı randy e. barnett'in 01/10/1975 tarihli bir makalesinin çevirisi. çevirmen yeşim erdoğan. bu yazıda robert nozick'in anarşizmi çürütmeye yönelik özel ilgisi ele alınıyor ve eleştiriliyor. devleti meşrulaştırmaya çalışan nozick'in akıl yürütmesi değerlendiriliyor ve devletin nozickçi bir yaklaşımda bile meşru olmadığı vurgulanıyor. kesinlikle okunmaya değer bir yazı.

    2- evgin serbest'in çevirdiği bitcoin standardı adlı eserin liberus kitap/liber plus yayınları tarafından yapılan basımından alıntı bir yazı var. tabii ki biz de kitabın orijinal baskısının satın alınmasını şiddetle öneririz. yazı buradaki birinci bölümle başlıyor ve bu hafta gelen son yazı burada . bölüm bölüm ilerleyerek para konusunun tarihi ve gelişimi hakkında çağdaş bir incelemeyi okuyabilirsiniz. mutlaka değerlendirmenizi öneririm.

    3- mustafa acar'ın çevirdiği frederic bastiat'a ait 1845 yılına ait bir yazı. bastiat burada bolluğu üreten etmenleri ve kıtlığı üreten etmenleri değerlendirerek serbest piyasa ile ilgili temel argümanları açıklıyor. değerli bir giriş yazısı.buradan ulaşılabilir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    üçüncü durak serbestiyet gazetesi
    günlük bir gazete formatında çıktığı için epey tüketilebilir materyal var ancak aralarından teorik bağlamda önemli gördüklerimi seçerek sizlerle paylaşacağım.
    1. etyen mahçupyan'ın yazısı 21 ocak 2023 tarihinde "iktidar, yeni ittihatçı ideolojik tercihi bu seçim vasıtasıyla onaylatma, ona meşruiyet kazandırma peşinde." iddiasını paylaşmış.

    2- roni margulies'in yazısı 21 ocak 2023 tarihinde` homo homini lupus` meselesini tartışmış. ve "insan kötü, bencil, şiddete düşkün bir hayvan değil, toplumsal yaşamın yontup şekillendirdiği iyi ve sosyal bir hayvandır, sosyalizm için biçilmiş kaftan bir yaratıktır." sonucuna ulaşmış. arkadaşlar serbestiyet'in özgürlükçü olduğuna emin miyiz?

    3- vahap coşkun'un yazısı 17 ocak 2023 tarihinde devletin kötü kullanımı meselesine odaklanmış. "başını aç içeri hava girsin" diye kadının devlet baskısıyla bir cinayet şüphelisi gibi muamele görmesinin devletteki nöbetleşe zorbalığın bir örneği olduğundan bahsedilmiş. üstelik gerçek cinayet şüphelileri bir türlü bulunamazken.

    4- yıldıray oğur'un yazısı 18 ocak 2023 tarihinde apo için kendini yakan gencin detaylı hikayesini anlatıyor. meseleyi olabildiğince soğuk kanlı bir sosyal bilimci edasıyla irdelemiş ve son cümlesiyle hepimizi ilgilendiren bir nokta koymuş: "diyarbakır annelerinin sembolü hacire akar, devletin yardımıyla oğluna kavuştu ama bu oğlunu kurtarmasına yetmedi.
    bu acı hikayeden herkesin çıkarması gereken dersler var."

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    dördüncü durak karar gazetesi

    karar gazetesi yine aynı şekilde günlük olarak çıktığı için köşe yazıları özellikle tarafıma ulaştırılmazsa değerlendirmeye almayacağım. onun yerine görüşler kısmındaki yazılara odaklanacağım.

    dikkatimi çeken ilk yazı halil turhanlı'ya ait leszek kolakowski - muhalif ve soytarı yazısı. bu yazıda turhanlı "polonyalı düşünür leszek kolakowski'nin ülkesinin 20'nci yüzyılda yaşadığı bütün dönüşümlere etki ettiğini dile getiriyor.". entelektüel mücadelenin önemini kavramak için önemli bir yazı.

    ikinci olarak eski yargıtay birinci başkanı prof. dr. sami selçuk'un 16 ocak 2023 tarihli toplu mahkemelerde görüşme ve oylama ilkeleri ve ülkemizdeki uygulama yazısını paylaşmak istiyorum. ismiyle müsemma olan yazıda hukuk biliminin teknik taraflarına dair iyi bir inceleme yer alıyor.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    beşinci durak özgürlük araştırmaları derneği.

    bloglarına tıklayarak ulaşabilirsiniz. ben de analizler, yayınlar ve raporların arasında sadece blog kısmını dikkate alacağım.

    blog kısmında ise 16 ocak haftasına dair olan tek yazı aşağıdaki.

    mustafa erdoğan'ın yazısı 19 ocak 2023 tarihinde alman sosyolog ferdinand tönnies'in görüşlerini kısaca eleştiriyor.


    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    altıncı durak rothbard kürsüsü.

    siteye buradan ulaşılabilir.

    bu hafta sadece can çini'ye ait bir şiir çıkmış. toplumdan öte isimli kısa şiire buradan ulaşabilirsiniz.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    yedinci durak 3h hareketi 3 h ile kasıt hürriyet, hukuk, hoşgörü. ancak ü h'de bir ü, yani üretim eksik. bu hafta hiçbir yazı göremedim. eğer ben ulaşamadıysam lütfen beni bilgilendirin.
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


    sekizinci durak ekim atay, alperen özmengibi isimleri kadrosunda barındıran ve ilk sayısına hazırlanan vigilia dergisi. ilk sayıları ulaşılabilir olduğunda oradaki yazıları da düzenli olarak takip edeceğiz. sitelerine buradan ulaşılabilir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    dokuzuncu durak biz özgürüz hareketi ile yakın ilişki içindeki hür kirpi.

    bu kaynak da kurumuş gibi görünmektedir. en son yazı 30 ekim 2022 tarihli olan hür kirpi umarız en yakın zamanda eski aktif günlerine dönecektir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    hepimize hür günler.
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    not:
    yabancı kaynakları takip etmek için yardıma ihtiyacım var. ingilizce bilen, özgürlükçü olan ve türk özgürlükçülüğü tarihine girmek isteyen arkadaşların başvurularını bekliyorum.

  • içinden geçeni söyle

    eğer kalite konusunda hassas 500 aktif kişi bulunabilirse düşündüğümüzden büyük bir şey haline geleceğini düşünüyorum sözlüğün.

  • nah çekmek ne anlama gelir?

    buradaki nah çekmekten orta parmağın kaldırılarak gösterilmesinden bahsediyorum. benim de bugüne kadar bildiğim yaygın hikayeye göre bu işaret ingiliz-fransızlar arasındaki savaştan çıkmıştır. hikaye şu şekildedir: ingilizlerin uzun okları fransızları son derece rahatsız etmektedir. bu sebeple fransızlar esir aldıkların ingiliz askerlerin orta parmaklarını keserler ki tekrar savaşmak istese bile ok atamasın. bu şekilde esirlere işkence eden fransızların ingilizler karşısında geri çekilirken hem parmaklarınızı keseceğiz anlamında, hem de nasıl da parmaklarınızı kesiyoruz anlamında ingilizlere karşı bu işareti kullanması neticesinde ingilizler de aynısını yapmaya başlamış ve iki taraf arasında bir saldırgan sembol olarak nah çekmek dile yerleşmiştir.

    ancak bu hikayeden daha iyi bir açıklama okudum onu paylaşmak istiyorum.

    antik dönemde insanlar yollarını bulabilmek için küçük taş yığınları dizerlerdi. bu taş yığınlarına herma denirdi. o yoldan geçen herkes bu taşlar sayesinde yolunu bulabildiği için bir taş da kendisinden sonraki gelecek olan yolunu bulsun diye bu herma'ya eklerdi. zamanla bu hermalardan herm'ler ortaya çıkmaya başadı. herm, bu taş yığınları yerine konulan insan başlı sütunlara denir. bu sütunların başı sakallı bir erkek olurdu ve genelde erekte bir penisle birlikte taşa oyulurlardı. antik dünyada erekte penisin düşmanların korkutmak için bir yol olduğu düşünülüyordu ki bu aslında bir hakikattir. (bkz: sırtlan ereksiyonu) başlığında bununla ilgili çarpıcı gerçeklere ulaşabilirsiniz. hasılı, fallus'un bu kötülükleri uzak tutan etkisi yüzünden bu herm'ler antik yunan evlerinin girişlerine de konulmaya başlandı. bu kadar yaygın olan bu fallus gücü bugün işte bu nah çekme hareketinin içinde yaşamaktadır. insanlar aslında nah çekerek erekte bir penisin kötülükleri kovma gücünü yardıma çağırmaktadırlar.

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.204

  • !zeus'un seviştiği kadın sayısı

    barry powell "helenistik dönem tarihçileri 115 adet saymışlardır" diyor.

    yani 115. ortalama ingiliz erkeğinden 10 kat fazla, ortalama türk erkeğinin yarısı kadar bile değil.

  • neden semboller için ölüyoruz?

    örneklerle başlayalım.
    1-hz. muhammed'i terörle bağlantılı gösteren karikatürler çizen charlie hebdo çalışanlarından 12 kişi öldürüldü. yani, insanlar sırf bir şeyler çizdikleri için öldürülür.

    2-gettysburg savaşı'nda birlik içinde flamayı taşıyan john eakin 3 kurşunla vurularak öldürüldü. sonrasında flamayı albay robert allen aldı. kısa süre içinde öldürüldü. sonra flamayı teğmen john lee devraldı. o da anında öldürüldü. çatışmanın sonunda bayrak er marshall sherman'ın elinde kalmıştı. yani insanlar sırf bir bez parçası yere düşmesin diye öldürülür.

    3- 2015 ortalarında ondokuz yaşındaki zihinsel engelli tavin price, los angeles'ta çeteciler tarafından rakip çetenin rengi olan kırmızı çorap giydiği için öldürüldü. yani, insanlar çorabının rengi yüzünden öldürülür.

    4- 1980'de kuzey irlanda maze hapishanesi'nde normal mahkum kostümü giyerek siyasi mahküm statüsünden çıkarıldıkları için açlık grevine gittiler. 53 gün sonra bir tanesi komaya girince talep kabul edildi. yani, insanlar bir renk farklı kıyafet giymek istedikleri için öldürülüyorlar.

    örnekler uzayabilir. türkiye'de yan yan baktığın için, evlenmeden seks yaptığın için, kocana iyi hizmetkar olamadığın için, rakip takım forması giydiğin için, başka bir siyasi fikri desteklediğin için, tatbikata gidiyoruz diyen komutanının emrine uyduğun için öldürülebilirsin. peki nedir bunların önemi? nedir bu sembolün bizde yarattığı "her şeye değer!" duygusu? gelin bunu öğrenelim.

    anlamamız gereken birinci nokta insana ait olan dil meselesi. hayvanlarda mesaj anlamın kendisidir. yani yırtıcı geliyor diye çığlık atıyorsan yırtıcı geliyor diye çığlık atıyorsundur. insanlarda ise bu durum yalana da elverişli olacak şekilde farklıdır. picasso'nun o meşhur diyaloğunu hatırlayın:
    - bay picasso bu ne biçim balık?
    + bay vasat o bir balık değil, resim.

    yani insanlar baktıkları şeyin baktıklarından farklı bir şey olduğunu anlama hatta bunu sanat aracılığıyla yaratma kapasitesine sahipler ancak ortalama insanda bu fark hala tam oturmamıştır. sapolsky'nin ağzından söylersek : "metaforik olanla gerçek olan arasında ayrım yapma ve o şeyin "sadece bir mecaz" olduğunu hatırlama konusunda aslında oldukça kötüyüz.

    daha iyi anlayabilmek beynimizin içinde bu metaforik iletişimle ilgili neler oluyor ona bakmamız gerekiyor. beynimizdeki frontal kortikal anterior singulat korteks, yani acc, acının anlamını değerlendirir. ayağınızı bir yere vurursanız da burası harekete geçer, bir gruptan dışlanırsanız da. yani duygusal acılar sadece metaforik değildir, gerçekten acıtır. aşk acısı gerçek bir şeydir. daha ötesi aslında anti-depresan hapı aldığınızda aldığını şey fiziksel bir ağrı karşısında içtiğiniz ağrı kesiciyle aynı mantıkta çalışıyor. bir eğlenceli bilgi daha, kıskanmak da aynı acı bölgesini harekete geçiriyor.

    insular korteks ile devam edelim. çürük bir eti ısırdığınızda burnunuzu buruşturur, üst dudağınızı kaldırır, gözlerinizi kısarsınız. aynı şey çirkin birini gördüğünüzde ve kardeşinizle seks yaptığınızı düşündüğünüzde de olur. yani başkasının adına utanç duymak, bir şeyi iğrenç olarak nitelemek ve gerçekten de o şey karşısında midenizin bulanması çok normal. bu ilişki iki yönlüdür. yani iğrenç bir şey yedikten sonra normal bir olaya daha iğrenmeye hazır bakarsınız aynı şekilde kendinizden gurur duyduğunuz bir eylemden sonra yediğiniz yemek daha lezzetli gelir(1,2). bir diğer örnek kötü bir kokunun olduğu ortamda hepimiz olduğumuzdan daha muhafazakar oluruz.(3) yani iğrenme ile ahlaki pozisyonumuz arasında doğrudan bir korelasyon var. paul rozin'den alıntı yapacak olursak: "iğrenme, etnik veya grup dışı bir işaretleme işlevi görür." bu noktada bir yorum olarak islamın yok olmamasının altında temizlik alışkanlığı olabilir mi konusunu da eklemek isterim. zira kirli-iğrenç-kötü kokan = öteki, temiz- sağlıklı- iyi kokan = biz diye ayıran beyinlerimiz(4) içinde açıkça "biz" olan islami tarafın temizlik konusunda batıya yukardan bakıyor olması - toplumdaki fransızlar ve parfüm meselesi örneğin- bunun kanıtlarından biri olabilir. allahın varlığı konusunda tartışmasız imanlı babannem almanya'dan döndükten sonra tüm almanya'nın köpek boku kokuyor olduğunu söylemişti. zira sokağa kakalarını yapan köpekler ve onu ince poşetlerle yerlerinden alan - ve almayan!- insanlar babannemde doğrudan iğrenme yaratmıştı. bu üstünlüğü nereden geliyor peki? temiz olduğu hissiyatından, islamdan. (bkz: islam ve temizlik) bu konunun detaylarını sonra burada konuşabiliriz. şimdi meseleye geri dönelim.

    beyin, iğrenme ve ahlak ilişkisinde şahane bir çalışma daha var. insanlara 2 gruba ayrılıyor. bir gruba yalan söylemeleri isteniyor. diğer gruba ise bir yalanı yazmaları. çıkışta iki grup üyelerine de temizlik malzemeleri sunuluyor. yalan söyleyenler daha çok ağızla ilgili temizlik malzemeleri alırken yalanı yazan grup daha çok el sabununa yöneliyor(6,7,8,9). yani açıkça yalanı fiziksel bir kir gibi taşıyor bedenimiz. şahane bir şey değil mi bu?

    bir diğer önemli bulgu temasla anlam arasındaki ilişki. araştırmalara göre daha ağır bir dosyada verilen cv'ler daha çok dikkate alınıyor, daha yumuşak parçalarla yapboz yapan insanlar daha sert parçalarla çalışanlara göre bir sonraki meseleyi daha yumuşakbaşlı bir şekilde değerlendiriyor, daha sert koltukta oturanlar daha yumuşak koltukta oturanlara göre insanları daha esnek ve yumuşak olarak algılamaya meyilli oluyorlar. eline sıcak bir şey tutuşturup konuşturduğunuz iki insan eline soğuk bir şey tutuşturup konuşturulan iki insana göre birbirlerini daha sempatik buluyor. soğuk el, soğuk duygu. yani, beyin gerçek duyu ile metaforik değerlendirmeyi ayırmada başarısız, bu sebeple de kolaylıkla manipüle edilebiliyor.

    bunun sebebi beynimizde ortaya çıkan bu soyutlama becerisinin çok yeni olması. milyonlarca yıllık bir evrimin üzerine böyle bir bilinç sprandel'i ortaya çıkınca beyin onun için ayrı bir şey geliştiremediği sürece onun bir diğer kısımla algılama eğilimi gösteriyor. yani birini yargılamak istiyorsanız beyninizin soyut düşünceyle ilgili kısımları ne kadar az gelişmişse temas ya da dışsal verilere o kadar çok yaslanacaksınız demektir. yani aslında semboller için ölüşümüzün temel sebebi beynimizin yeterince evrimleşmemiş olması. daha da derine gidersek aşırı pahalı olan von economo nöronları beynin düşünen yerinden ziyade hisseden tarafına yönelmiş durumda. bunu bilinçli olarak olması gereken noktaya doğru zorlamazsak basitçe savaşları asla bitiremeyebiliriz.

    (bkz: politik kutuplaşma evrimle ne oranda bağlantılı?)

    kaynaklar
    1-c. chan et al., "moral violations reduce oral consumption," j consumer psych 24 (2014): 381;
    2- k. j. eskine et al., "the bitter truth about morality: virtue, not vice, makes a bland beverage taste nice," plos one 7 (2012): e41159.
    3-e. j. horberg et al., "disgust and the moralization of purity," jpsp 97 (2009): 963.
    4-c. b. zhong and k. liljenquist, "washing away your sins: threatened morality and physical cleansing," sci 313 (2006): 1451;
    5- l. n. harkrider et al., "threats to moral ıdentity: testing the effects of ıncentives and consequences of one's actions on moral cleansing," ethics & behav 23 (2013): 133.
    6-m. schaefer et al., "dirty deeds and dirty bodies: embodiment of the macbeth effect ıs mapped topographically onto the somatosensory cortex," sci rep 5 (2015): 18051.
    7- c. denke et al., "lying and the subsequent desire for toothpaste: activity in the somatosensory cortex predicts embodiment of the moral-purity metaphor," cerebral cortex 26 (2016): 477.
    8- d. johnson et al., "does cleanliness ınfluence moral judgments? a direct replication of schnall, benton, and harvey (2008)," soc psych 45 (2014): 209;
    9- j. l. huang, "does cleanlines ınfluence moral judgments? response effort moderates the effect of cleanliness priming on moral judgments," front psych 5 (2014): 1276.

  • 1000. entry

    hayırlı uğurlu olsun.

    kaliteli ve çok üretmeye devam. burayı hakikatin kalesi, fikir savaşlarının arenası, her sivil entelektüelin not defteri yapacağız!

  • oğuzhan uğur'a açık mektup

    dostum merhaba,

    bu yoğun tempo içerisinde umarım bu metni okumaya vakit bulabilirsin, ben de elimden geldiğince kısa tutacağım. bu mektubu buradan okuyabileceğin üzere nihat genç'in senin hakkındaki yazısının gördükten sonra kaleme alıyorum.

    nihat genç sana "paracuk"larını korumak için memleketi satan bir vatan haini, memleket gençlerini fetö, pkk ve liberalizm sempatizanı yapmak için atatürkçülük "ayağı" yapan bir yalancı, omurgasız, haysiyetsiz, namussuz, ciğerleri çürümüş, götü başı oynayan ve "pkk diliyle iç savaş iklimleri hazırlayan pilli bebek oyuncak siyasilerin oyuncağı" diyor. haksızlığına ve saldırganlığına gelmeden önce; bu ne edepsizliktir?

    daha önce de bu yazısında epey sert yüklenmişti sana. sen de twitter'dan "silkinmem lazım" demiştin. açıkçası bu tavrın beni çok şaşırtmıştı zira hakan şükür'ün konuşmasına bu kadar sert bir tepkinin gelmesi aslında hakan şükür'ü olduğundan daha önemli, tartışmalı bir adam haline getirerek onun etkisini artırmadı mı? bu tartışma büyüyüp ilker canikligil senin boşluğunu doldurduğunda ve ilker canikligil'in kolejli nezaketi şükür'ü durduramayınca aslında nihat genç'in en çok korktuğu olmadı mı? hakan şükür neredeyse 3 saat kesintisiz bir şekilde 800.000 aboneli bir kanalda konuşmadı mı? üstüne kendi hür iradenle soruları takip etmekten vazgeçip "otorite"ye itaat etmiş olmak sence sana yakıştı mı?

    bildiğim kadarıyla ailevi sebeplerin de etkisiyle türkçü camiaya yakın hissediyorsun kendini. seküler bir milliyetçiliğin -ki atatürkçülük temelde budur- ülkemiz ve insanlarımız için en hayırlısı olduğunu düşünüyorsun ve bu konuda açıkça bildiklerini, öğrendiklerini kamu ile paylaşmaktan imtina etmiyorsun. ben de bir on yıl kadar seninle aynı fikir safında idim, artık değilim ve gördüğüm kadarıyla sen de -belki farkında değilsin ama- tam olarak sınır çizgisindesin.

    liberal deyince senin de aklına batılıların hedefleri doğrultusunda çalışan, kendi ülkesini peşkeş çekmeye hazır, omurgasız, beyni yıkanmış, para düşkünü, batı hayranı, yerli işbirlikçi, ülkenin gerçek ihtiyaçlarından bihaber, kandırılacak kadar naif, "karı kızla takılan", korkak liboş tipinin geldiğini biliyorum. nihat genç'in sana söyledikleri ile ne kadar benzer değil mi? galiba benim başıma geldiği gibi, senin mahallen de seni ait olduğun yere, bireysel düşünmeye, batıyı batı yapan değerlere yani aydınlanma ve liberal düşünceye itiyor.

    nihat genç'in ve türkiye'de hemen her sürü ahlakının egemen olduğu yerden bakıldığında liberaller gerçekten de öyleler. gerçekten de liberallerin batılı bir ajandaları var. mesela hakan şükür olsan bile ifade hürriyetinin sağlanması. mesela ele geçirilmiş bir pkk'lı olsan bile kişisel hakların dokunulmazlığı, işkencenin önlenmesi. mesela her şeyi bilmekten çok sormayı, noktadan çok soru işaretini savunmak. mesela tarikat olsan bile ezilmekten çok anlaşılmak, denetlenmek ve toplumsal uzlaşının tarafı haline getirilmek. mesela göçmen, mülteci, sığınmacı, kaçak göçmen olsan bile temel insan haklarına uygun muamele görmek, mancınıkla atılmamak mesela, ucuz işçi olarak çalıştırılmamak, çoluk çocuğunla oturduğun evden polis copuyla zorla çıkarılarak yaka paça idam edileceğin ülkeye gönderilmemek. türkiye'nin en okumuşları akp'den kaçmak için yurtdışına giderken taliban denen akıl almaz medeniyetsizlikten kaçanları korku içinde yaşamamasını savunmak. mesela azınlıklardan korkmamak, kürtlerin de kendini eşit hissetmesini sağlamak. mesela "yerli ve milli" drone için bile kamusal ihale kanunlarını çiğnememek, yolsuzluğu aklamamak. mesela kendi ülkesinin çocuklarını ezen çin, rusya gibi otoriter devletlere mesafeli olmak. mesela kızların istediğini gibi giyinme, istedikleriyle sevişme haklarından yana olmak. mesela ibneyi küfür olarak kullanmamak, travestiyi e-5 caddesinde fuhuşla geçinmeye zorlayacak kadar toplumdan dışlamamak.

    ben de uzun süreler türkiye'de dört temel kafa olduğunu düşünüyordum. sosyalistler, kemalistler, milliyetçiler ve islamcılar. ancak görüyorum ki aslında sadece iki tip kafa var. sorulardan yana olanlar ve cevaplardan yana olanlar.

    biliyorsun ki kitle için sorular kafa karıştırıcıdır, uzun yanıtlar ise sıkıcı. onlar bir kaç kelimeyi geçmeyecek yanıtların arkasında birleşmeyi, gücü ele geçirmeyi ve kendilerinin rahatsız hissettiren kim varsa imha etmeyi amaçlarlar.

    diğer taraftaki bireyler için ise bir kaç kelimelik yanıt olmaz, zira sadece yanıtların dayandığı bilimsel kaynaklar bile sayfalarcadır. hedef gücü ele geçirmek değil gücün seni ele geçirmesini engellemektir, zira yaratılmış bir otorite pozisyonunu biri mutlaka ele geçirecektir ve önemli olan pozisyonun nasıl kullanılacağıdır. seni rahatsız edenleri değil seni onaylayanları uzaklaştırmak gerekir zira "sen haklısın!" diyen konuyu kapatıyordur, "sen haksızsın, çünkü..." diyen ise aslında ya bir soru soruyor ya da bilmediğin bir şeyi öğretiyordur.

    bu iki insan tipi, yani ister birey-toplum de, ister efendi ahlakı köle ahlakı, her ideolojik çatı altında görülebilir. ancak takip edebildiğim kadarıyla birey olarak düşünebilen insanlar her çatı altında ağırlıksız bir vitrin ögesinden fazlasını ifade etmiyor. sosyal medya ile birlikte fikrin geçerliliği de kalabalıkların like'ları ile ölçüldüğünden neredeyse tüm etkileri silinmiş durumda. yanıt veren sonsuz kaynaklara karşı soru soran -iqsözlük ve m.a.m. ve belki bir kaç grup daha hariç- hiçbir mekanizma, kurum yok. en hakiki mürşit'e dayanarak konuşanlar "kafa s.kiyor", karmaşık hakikati izah etmeye çalışanlar "bayıyor" ve rahatsız eden soruları soranlar "diğerlerinin ajanı" olarak derhal dışlanıyor. geriye kokoreç ısmarlayarak * tavlanabilen bir gençlik, duyanın mutlu olduğu sorular ve he deyip geçmekten farksız yanıtlar kalıyor.

    senin için değeri nedir bilmem ancak şunu açıkça söylemek istiyorum ki nihat genç'in bedeninde tecessüm etmiş sürü ahlakına karşı ben, soruların ve soruların yanında olan senin yanındayım. onlar biliyor olmaya, emin olmaya, inanmaya devam etsinler biz de sormaya ve şüphe duymaya. ancak vatanperverliği, karakterimiz olan hürriyeti ve soru işaretinin şerefini bu sürüye bırakmaya niyetimiz yok. senden de sadece kendi inandığın özgürlükçü değerleri takip etmenden başka bir beklentimiz, ricamız yok.

    senin kendinde fazla olanlara dayanarak hasan can'a, efe aydal'a sorduğun soruyu ben de bizde fazla olanlara dayanarak sana sormak istiyorum; oğuzhan, soru sorma konusunda yardıma ihtiyacın var mı? lütfen elimizden bir şey geliyorsan haberdar et bizi.

    sevgilerle,

  • köpek canı mı daha değerlidir insan canı mı?

    insanın kim olduğuna göre değişir.

    yapılan bir araştırmaya göre deneklere basit bir soru soruluyor. bir araba geliyor ve ya bir insanı öldürecek ya da bir köpeği. hangisini kurtarırsın?

    eğer insan kardeş ise %1, dede/nene ise %2, uzak kuzen ise %16 ve yabancı ise %26 oranında köpek kurtarılıyor.

    köpeğin kim olduğuna göre de değişen garip veri: kadınlar %46 oranında yabancı bir turist yerine köpeklerinin hayatını kurtarmayı tercih ediyor.

    sokak köpekleri konusunun yoğun tartışmalara sebebiyet verdiği bir dönemde, türkiye'de de buna benzer bir çalışmanın yapılması gerekiyor olabilir.

    kaynak:
    r. topolski et al., "choosing between the emotional dog and the rational pal: a moral dilemma with a tail," anthrozoös 26 (2013): 253.

  • 12 ocak 2023 babala tv barış atay yayını

    4 saat boş muhabbet izleyecek kadar boş vakti olan birinin izleyip özetlemesini çok istediğim yayındır.

  • eşi kuzenle aldatmak

  • vigilia

    kendisini "vigilia; uluslararası siyaset, gündem, dış politika ve savunma sanayi hakkında çalışmalar yapan, makaleler ve çözüm önerileri hazırlayan, haberler paylaşan genç bireylerin bir araya gelmesiyle oluşmuş bir platformdur." olarak tanıtan özgürlükçü platform.

    http://vigilia.com.tr/ adresinden web sitelerine, @vigiliacomtr adresinden ise twitter hesaplarına ulaşılabilir.

    yolları açık, fikirleri derin olsun.

    ayrıca latince teyakkuz anlamına gelen kelime.

  • cihan kılıç

    ve sinem, sokak dövüşçüsü, tuvofi, ama arkadaşlar iyidir serileriyle bilinen, tekil hikayelerinde de rahatlıkla görülebilecek derin ironi ve alayla türk mizahının parlayan yıldızlarından olan uykusuz çizeri, karikatürist.

    instagram adresine buradan, twitter adresine de buradan ulaşılabilir.

  • bob dylan

    "kanunlara aykırı yaşamak için dürüst olmanız gerekir" veczinin sahibi, hakkında anadolu kökenli olduğu yönünde iddialar bulunan amerikalı folk müzik sanatçısı.

  • mhp'de ülkücü kalmaması

    sonuncusu da vurularak mhp ülkücülüğünün soyu kurutulmuştur.

  • umut sarıkaya

    yazıları karikatürlerinden daha komik olan ancak toplum vasatında okuma kültürü olmadığından o tarafı henüz yeterince popülerleşmemiş karikatürist.

« / 19 »