entry'ler (1951) - sayfa 114

başlık listesine taşı
  • türkiyenin ıq seviyesi

    okumayla değil, iyi beslenmeyle düşünmeyi öğreten bir eğitim sisteminin yokluğu ile ve elbette genlerle alakalıdır. gittikçe düşüyor olmasının sebebi hükümetin eğitim politikalarıdır.

  • aegis nedir?

    keçi derisi demektir. zeus'un gücünün sembollerinden biridir. gören herkesin içine dehşet salan bu sihirli nesne, büyük ihtimalle, eski çağlarda fırtına tanrısının kara bulutlarını sembolize eden ve keçi derisinden yapılmış bir kalkandan türemiş bir semboldü. zeus bu kalkanı athena'ya ödünç vermiştir. captain amerika'nın kalkanı işte bu kalkan yani aegis'tir.

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.164

  • tanrı tiu kimdir?

    gökyüzü anlamına gelen tiu antik germenlerin gökyüzü tanrısıdır. tuesday bu gökyüzü tanrısı adına adanan gün anlamına gelir.

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.164

  • nuh tufanı hikayesi'nin aslı nedir?

    1872'de genç asur bilimci george smith tevrat öncesi bir dönemde tufandan bahseden bir metin bulup dünyayı şok etmişti. smith bu hikayeyi asur kralı asurbanipal'in mö 612 yılında tahrip olan kütüphanesine ait çivi yazısı bir tablette okumuştu. bu hadiseden sonra araştırmacılar tevrat öncesi döneme ait bir kaç tufan hikayesi daha buldular. bunların içinde en eski olan mö üçüncü binyıla ait ve sümerlerden kalmaydı.

    hikayenin sümer versiyonunda tanrıların insanların kötülüklerinde bıkıp onları yok etmeye karar verdiklerini görürüz. ancak her tanrı aynı fikirde değildir. örneğin kurnaz tatlı su tanrısı enki olaya müdahale ederek iyi ahlaklı olan ziusudra'yı kurtarır. ona ulaşarak bir gemi yapmasını söyler. aynı şekilde dünyayı su basar ancak bu adam ve topladığı canlılar kurtulur sonrasında da zisudra tanrılar katına yükselir falan fıstık.

    hikayenin akad versiyonu da aşağı yukarı aynıdır. insanların nüfusu çok artınca tanrı enlil uyuyamaz olmuştur. insanlara veba, kuraklık gibi felaketler gönderir ancak yine de insanlar hayatta kalmayı başarır. o da insanları tamamen yok etmeye karar verir ve bir sel göndermeye karar verir. fakat bunu haber alan tanrı enki ahlaklı bir adam olan atrahasis'e haber yollayarak büyük bir gemi yapmasını ve tüm ailesi ile birlikte pek çok hayvan almasını ister. sonra yağmur yağar seller akar kuşlar zeytin dallarıyla döner ve mesele kapanır.

    musa bu hikayeyi mısırda öğrenmiştir ve anlatmıştır, sonrasında da görünmeyen ve her yerde her zaman olan bir "şey" ile konuşan musa tipli adamlar bu hikayeleri anlatmaya devam etmiştir. hala da anlatanı da vardır inananı da. evrim akıl fikir versin.

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.151-154

  • yunan mitolojisi'nde insan soyları

    hesiodos'un işler ve günlerinde anlattığı kadarıyla 5 adettir.

    birincisi altın soylu insanlar. mutlu mesut yaşarlar öldükleri zaman ise diğer insanlara yardımcı olan cinlere dönüşürlerdi.

    ikincisi gümüş soylu insanlar. bunlar çok şanssızdır. ilk 100 sene boyunca çocuk kalırlar. sonra birden çok hızlı büyüyüp yaşlanıp ölürler. sık sık şiddete başvururlar ve tanrılara saygı göstermezler. yine de toprağa düştükleri zaman cin olmalarına izin verilir.

    üçüncüsü tunç soylu insanlar. bunlar gümüşten de beterler. bunlar korkunç görünümlü, aşırı saldırgan ve güçlüdür. silahları gibi evleri ve aletleri de tunçtandır.demir işlemeyi bilmezler. bunlar ölünce cin olmalarına izin verilmiyor ve doğrudan hadesin yanına postalanarak sonsuza kadar karanlıklar içinde yaşamaya mahkum ediliyor.

    dördüncüsü kahramanlar soyu olarak biliniyor. bunlar tunç soyundan daha iyidir. bunlar ölmüyorlar zeus'un tartatos'tan kurtardığı kronos'un egemenliği altındaki kutsanmışlar adasına gidiyorlar. orada her türlü acıdan münezzeh sakin bir yaşam sürüyorlar.

    beşincisi demir soylu insanlar. bunlar hesiodos'un yani bizlerin soyu. bunlar gündüzleri didinir ezilirler geceleri de kıvranır dururlar. yani iyice bokun boku bir hayattır yaşadıkları.

    bu soy meselesinin doğudan alındığı bilinmektedir. eski iran'da bir kral rüyasında bir heykel görmüştür başı altından, kolları gümüşten, kalçaları ve karnı tunçtan bacakları demirden ayaklarının da birazı demirden birazı kilden. bu hikayenin yunanistan'daki yansıması olabilir hesiodos'un soylar anlatısı.

  • !kadın düşmanı metinler

    " adet gördüğü için kan kaybeden kadın yedi gün kirli sayılacak. ona dokunan da akşama kadar kirli sayılacak. adet gördüğü günlerde kadının üzerinde yattığı ya da oturduğu her şey kirli sayılacaktır."

    incil, levililer 15:19-20

  • prometheus unbound

    ingiliz percy bysshe shelley tarafından aiskhylos'ın prometheus bound yani zincire vurulmuş prometheus oyununun devamı niteliğinde yazılmış olan oyun. zincirlerinden kurtulmuş prometheus anlamına gelir.

    aydınlanma ile birlikte güçlenmiş romantizm akımı içerisinde prometheus'un kutsanması sürecinin çıktılarından biridir. aklın keşfini prometheus'un ateşi çalışıyla örneklendirmeye çalışan yaklaşımın en nadide örneklerinden biridir.

  • !kadın düşmanı metinler

    [...]

    çünkü bu kaynaktan çıkmıştır aslında
    o kadın dediklerimizin belalı soyu,
    o ölümlü insanların baş belası.
    fukaralığa bir türlü alışamaz kadınlar
    hep bolluktur onların özledikleri.

    nasıl ki arı oğullarının sığındığı yerde
    hep beslerse verimli bal arıları
    işi gücü kötülük olan yaban arılarını,
    bal arıları her gün güneş batıncaya dek
    bembeyaz petekleri öredururken
    ötekiler sığınıp kovanların içine
    başkalarının emeğiyle beslenirler.

    işte bunun gibi bulutlarda gümbürdeyen zeus
    yarattı baş belası olarak
    kadınların soyunu ölümlü insanlara,
    o kadınlar ki kötülüktür işleri güçleri
    iyiliğen karşı kötülük sağladı onlarla.

    kaynak
    hesiodos, theogonia, 591-602

  • pandora ve havva arasındaki benzerlik

    prometheus mal kardeşi epimetheus'a tanrılardan gelen hediyeyi açmaması gerektiğini söyler.
    allah da ademe elmayı yememesi gerektiğini söyler.

    zeus pandora isimli şahane bir kadın şeklindeki hediyeyi epimetheus'a gönderir. epimetheus kadın zaafından pandora'nın kutusunu * açar ve dünyaya kötülük yayılır.

    şeytan yılan kılığına girerek havvayı kandırır. havva da adem'in elmayı yemesini sağlar. böylece kötülükten münezzeh cennetten kovulurlar ve kötülüğün kol gezdiği dünyada sınava tabii tutulurlar.

    kadınlar erkekleri yoldan çıkarır ve tüm kötülüklerin anaları onlardır. en azından dinler-mitoslar bize böyle söylerler. bir klitorisli feminist olsa da sözlükte buna bir reddiye yazsa keşke.

  • pek bilinmeyen bilim dalları

    koniyoloji - toz bilimi
    kaliyoloji - kuş yuvası bilimi
    batoloji - böğürtlen bilimi
    brontoloji - gök gürültüsü bilimi
    veksilloloji - bayrak bilimi
    zigoloji - bir şeyleri birbirine bağlama bilimi

  • özgür irade var mıdır?

    şimdilik vardır ancak uzun vadede ne olacağı şüphelidir.

    (bkz: determined a science of life without free will)
    (bkz: free agents)

    özgür irade demek her daim bir dualizm inşa etmek anlamına gelir. bir bedenimiz ve biyolojimiz var bir de bundan bağımsız olarak işleyen bir ruhumuz, aklımız ya da başka bir şey.

    çalışmalar şunu gösteriyor, bir şeyi istemek biyolojinin işidir. temek ihtiyaçlar -gıda, giyinme, barınma- hayatta kalma güdüsüyle, sevişmek ise üreme güdüsüyle alakalıdır. geri kalan her şey de sevişmek istemekle.

    peki özgür irade nerede? özgür irade yapmayışta. yani acıkmak sizin elinizde değil ancak oruç tutmak sizin elinizde, sevişmeyi isteme sizin elinizde değil ancak tecavüz etmemek sizin elinizde. ama burada başka bir soru devreye giriyor, bizim elimizde olması ne demek? sizin elinizde olması bir dürtü karşısında prefrontal korteksiniz ile bir karar vermek demek. yani bir talep peyda olduğunda hemen ona ilerlemek değil, önce bir "bunu neden istiyorum?" diye düşünmek.


    (bkz: özgür irade reddedişi)

    bu düşünce işini de yaparken %100 özgür değiliz elbette. özgür düşünce şunlardan doğrudan ve kanıtlanmış şekilde etkilenir:
    1- kan şekeri seviyeniz
    2- doğduğunuz ailenin sosyoekonomik statüsü
    3- sarsıntılı bir kafa yaralanması
    4- uyku kalitesi ve miktarı
    5- doğum öncesi ortam
    6- stres ve glikokortikoid seviyeleri
    7- acı çekiyor olmak
    8- hangi ilacı kullandığınız
    9- perinatal hipoksi
    10- dopamin d4 reseptör gen varyantı
    11- frontal korteksin darbe almış olması
    12- çocuklukta istismara uğrama
    13- mao-a gen varyantı
    14- belli bir parazitin bulaşması
    15- çocukken musluk suyunuzdaki kurşun miktarı
    16- bireysel ya da kolektivist bir kültürde yaşamanız.
    17- etrafta çekici birinin bulunması
    18- korkmuş birinin ter kokusuna maruz kalmanız
    .
    .
    böyle uzar gider. anlaşılması gereken tek cümle ile şudur: insan davranışının biyolojisi çok faktörlüdür.

    bir insanın neyi ne için yaptığını şu anlık biyoloji %50'nin biraz üzerinde açıklıyor ancak orta-uzun vadede bu oran %100'e kadar çıkabilir. eğer biliminsanları bu konuda %100'e dayanırlarsa bileceğiz ki insanlarda özgür irade kesinlikle yoktur ve herkesin her hareketi tahmin edilebilir. yok bilimadamları oraya varamazlarsa ki şu an epey uzaklar, özgür irade hayır demek için ve eveti planlamak için var.

    kaynak
    sapolsky, r. m. (2021). davranış: en iyi ve en kötü haliyle insan biyolojisi. pegasus yayınları.s.570-602

  • cadıları tespit yöntemleri

    bir cadıyı üç şekilde tanırız arkadaşlar

    1- su üstünde durma testi. cadılar vaftizi reddettikleri için su onların vücudunu kabul etmeyecektir. suçlanan kişiyi bağlayıp suya bırakın, su üstünde kalanlar cadıdır batanları da hemen kurtarmak gerekir.

    2- şeytan noktası testi. şeytan cadılık bulaştırmak için vücudunuza girer ve o giriş noktası acıya karşın hissizleşir. her yerinden suçluya acı çektirin, eğer bir yerde acıyı hissetmiyorsa şeytan oradan girmiştir ve cadıyı yakaladınız demektir.

    3- gözyaşı testi. suçluyu alın ve ona isa'nın çarmıha geriliş hikayesini anlatın. ağlamıyorsa cadıdır.

    kaynak
    d. robinson, wild beasts and ıdle humours: the ınsanity defense from antiquity to the present (cambridge, ma: harvard university press, 1996)

  • neden semboller için ölüyoruz?

    örneklerle başlayalım.
    1-hz. muhammed'i terörle bağlantılı gösteren karikatürler çizen charlie hebdo çalışanlarından 12 kişi öldürüldü. yani, insanlar sırf bir şeyler çizdikleri için öldürülür.

    2-gettysburg savaşı'nda birlik içinde flamayı taşıyan john eakin 3 kurşunla vurularak öldürüldü. sonrasında flamayı albay robert allen aldı. kısa süre içinde öldürüldü. sonra flamayı teğmen john lee devraldı. o da anında öldürüldü. çatışmanın sonunda bayrak er marshall sherman'ın elinde kalmıştı. yani insanlar sırf bir bez parçası yere düşmesin diye öldürülür.

    3- 2015 ortalarında ondokuz yaşındaki zihinsel engelli tavin price, los angeles'ta çeteciler tarafından rakip çetenin rengi olan kırmızı çorap giydiği için öldürüldü. yani, insanlar çorabının rengi yüzünden öldürülür.

    4- 1980'de kuzey irlanda maze hapishanesi'nde normal mahkum kostümü giyerek siyasi mahküm statüsünden çıkarıldıkları için açlık grevine gittiler. 53 gün sonra bir tanesi komaya girince talep kabul edildi. yani, insanlar bir renk farklı kıyafet giymek istedikleri için öldürülüyorlar.

    örnekler uzayabilir. türkiye'de yan yan baktığın için, evlenmeden seks yaptığın için, kocana iyi hizmetkar olamadığın için, rakip takım forması giydiğin için, başka bir siyasi fikri desteklediğin için, tatbikata gidiyoruz diyen komutanının emrine uyduğun için öldürülebilirsin. peki nedir bunların önemi? nedir bu sembolün bizde yarattığı "her şeye değer!" duygusu? gelin bunu öğrenelim.

    anlamamız gereken birinci nokta insana ait olan dil meselesi. hayvanlarda mesaj anlamın kendisidir. yani yırtıcı geliyor diye çığlık atıyorsan yırtıcı geliyor diye çığlık atıyorsundur. insanlarda ise bu durum yalana da elverişli olacak şekilde farklıdır. picasso'nun o meşhur diyaloğunu hatırlayın:
    - bay picasso bu ne biçim balık?
    + bay vasat o bir balık değil, resim.

    yani insanlar baktıkları şeyin baktıklarından farklı bir şey olduğunu anlama hatta bunu sanat aracılığıyla yaratma kapasitesine sahipler ancak ortalama insanda bu fark hala tam oturmamıştır. sapolsky'nin ağzından söylersek : "metaforik olanla gerçek olan arasında ayrım yapma ve o şeyin "sadece bir mecaz" olduğunu hatırlama konusunda aslında oldukça kötüyüz.

    daha iyi anlayabilmek beynimizin içinde bu metaforik iletişimle ilgili neler oluyor ona bakmamız gerekiyor. beynimizdeki frontal kortikal anterior singulat korteks, yani acc, acının anlamını değerlendirir. ayağınızı bir yere vurursanız da burası harekete geçer, bir gruptan dışlanırsanız da. yani duygusal acılar sadece metaforik değildir, gerçekten acıtır. aşk acısı gerçek bir şeydir. daha ötesi aslında anti-depresan hapı aldığınızda aldığını şey fiziksel bir ağrı karşısında içtiğiniz ağrı kesiciyle aynı mantıkta çalışıyor. bir eğlenceli bilgi daha, kıskanmak da aynı acı bölgesini harekete geçiriyor.

    insular korteks ile devam edelim. çürük bir eti ısırdığınızda burnunuzu buruşturur, üst dudağınızı kaldırır, gözlerinizi kısarsınız. aynı şey çirkin birini gördüğünüzde ve kardeşinizle seks yaptığınızı düşündüğünüzde de olur. yani başkasının adına utanç duymak, bir şeyi iğrenç olarak nitelemek ve gerçekten de o şey karşısında midenizin bulanması çok normal. bu ilişki iki yönlüdür. yani iğrenç bir şey yedikten sonra normal bir olaya daha iğrenmeye hazır bakarsınız aynı şekilde kendinizden gurur duyduğunuz bir eylemden sonra yediğiniz yemek daha lezzetli gelir(1,2). bir diğer örnek kötü bir kokunun olduğu ortamda hepimiz olduğumuzdan daha muhafazakar oluruz.(3) yani iğrenme ile ahlaki pozisyonumuz arasında doğrudan bir korelasyon var. paul rozin'den alıntı yapacak olursak: "iğrenme, etnik veya grup dışı bir işaretleme işlevi görür." bu noktada bir yorum olarak islamın yok olmamasının altında temizlik alışkanlığı olabilir mi konusunu da eklemek isterim. zira kirli-iğrenç-kötü kokan = öteki, temiz- sağlıklı- iyi kokan = biz diye ayıran beyinlerimiz(4) içinde açıkça "biz" olan islami tarafın temizlik konusunda batıya yukardan bakıyor olması - toplumdaki fransızlar ve parfüm meselesi örneğin- bunun kanıtlarından biri olabilir. allahın varlığı konusunda tartışmasız imanlı babannem almanya'dan döndükten sonra tüm almanya'nın köpek boku kokuyor olduğunu söylemişti. zira sokağa kakalarını yapan köpekler ve onu ince poşetlerle yerlerinden alan - ve almayan!- insanlar babannemde doğrudan iğrenme yaratmıştı. bu üstünlüğü nereden geliyor peki? temiz olduğu hissiyatından, islamdan. (bkz: islam ve temizlik) bu konunun detaylarını sonra burada konuşabiliriz. şimdi meseleye geri dönelim.

    beyin, iğrenme ve ahlak ilişkisinde şahane bir çalışma daha var. insanlara 2 gruba ayrılıyor. bir gruba yalan söylemeleri isteniyor. diğer gruba ise bir yalanı yazmaları. çıkışta iki grup üyelerine de temizlik malzemeleri sunuluyor. yalan söyleyenler daha çok ağızla ilgili temizlik malzemeleri alırken yalanı yazan grup daha çok el sabununa yöneliyor(6,7,8,9). yani açıkça yalanı fiziksel bir kir gibi taşıyor bedenimiz. şahane bir şey değil mi bu?

    bir diğer önemli bulgu temasla anlam arasındaki ilişki. araştırmalara göre daha ağır bir dosyada verilen cv'ler daha çok dikkate alınıyor, daha yumuşak parçalarla yapboz yapan insanlar daha sert parçalarla çalışanlara göre bir sonraki meseleyi daha yumuşakbaşlı bir şekilde değerlendiriyor, daha sert koltukta oturanlar daha yumuşak koltukta oturanlara göre insanları daha esnek ve yumuşak olarak algılamaya meyilli oluyorlar. eline sıcak bir şey tutuşturup konuşturduğunuz iki insan eline soğuk bir şey tutuşturup konuşturulan iki insana göre birbirlerini daha sempatik buluyor. soğuk el, soğuk duygu. yani, beyin gerçek duyu ile metaforik değerlendirmeyi ayırmada başarısız, bu sebeple de kolaylıkla manipüle edilebiliyor.

    bunun sebebi beynimizde ortaya çıkan bu soyutlama becerisinin çok yeni olması. milyonlarca yıllık bir evrimin üzerine böyle bir bilinç sprandel'i ortaya çıkınca beyin onun için ayrı bir şey geliştiremediği sürece onun bir diğer kısımla algılama eğilimi gösteriyor. yani birini yargılamak istiyorsanız beyninizin soyut düşünceyle ilgili kısımları ne kadar az gelişmişse temas ya da dışsal verilere o kadar çok yaslanacaksınız demektir. yani aslında semboller için ölüşümüzün temel sebebi beynimizin yeterince evrimleşmemiş olması. daha da derine gidersek aşırı pahalı olan von economo nöronları beynin düşünen yerinden ziyade hisseden tarafına yönelmiş durumda. bunu bilinçli olarak olması gereken noktaya doğru zorlamazsak basitçe savaşları asla bitiremeyebiliriz.

    (bkz: politik kutuplaşma evrimle ne oranda bağlantılı?)

    kaynaklar
    1-c. chan et al., "moral violations reduce oral consumption," j consumer psych 24 (2014): 381;
    2- k. j. eskine et al., "the bitter truth about morality: virtue, not vice, makes a bland beverage taste nice," plos one 7 (2012): e41159.
    3-e. j. horberg et al., "disgust and the moralization of purity," jpsp 97 (2009): 963.
    4-c. b. zhong and k. liljenquist, "washing away your sins: threatened morality and physical cleansing," sci 313 (2006): 1451;
    5- l. n. harkrider et al., "threats to moral ıdentity: testing the effects of ıncentives and consequences of one's actions on moral cleansing," ethics & behav 23 (2013): 133.
    6-m. schaefer et al., "dirty deeds and dirty bodies: embodiment of the macbeth effect ıs mapped topographically onto the somatosensory cortex," sci rep 5 (2015): 18051.
    7- c. denke et al., "lying and the subsequent desire for toothpaste: activity in the somatosensory cortex predicts embodiment of the moral-purity metaphor," cerebral cortex 26 (2016): 477.
    8- d. johnson et al., "does cleanliness ınfluence moral judgments? a direct replication of schnall, benton, and harvey (2008)," soc psych 45 (2014): 209;
    9- j. l. huang, "does cleanlines ınfluence moral judgments? response effort moderates the effect of cleanliness priming on moral judgments," front psych 5 (2014): 1276.

  • atatürk ateist midir?

  • kötülüğün sıradanlığı

« / 131 »