entry'ler (1951) - sayfa 117

başlık listesine taşı
  • adelfik evlilik nedir?

    adelfik çok erkeklilik demektir. kuzey hindistan, tibet ve nepal'in yoksul bölgelerinde görülür. bir kadının ailedeki tüm erkeklerle aynı anda evlenmesi şeklinde uygulanır. yani başka bir toplumda yaşasaydık ben, babam ve erkek kardeşlerim hepimiz aynı kadınla evlilik ilişkisi içinde olabilirdik.

    insan gerçekten çeşit çeşit.

    kaynak:
    sapolsky, r. m. (2021). davranış: en iyi ve en kötü haliyle insan biyolojisi. pegasus yayınları.s. 336

  • !shakespeare'in zaza olma ihtimali

  • akraba spermlerin birbirini tanıması mümkün mü?

    sözlükte böyle bir başlık açıp buna hayır demek mümkün değil öyle değil mi? peki bu tuhaf durumu nereden biliyoruz? dişilerin birden çok erkekle sürekli çiftleştiği bir fare türünden *.

    bu fare türlerinde akraba erkeklerin spermleri birbirlerini tanıyor ve bir araya gelerek daha hızlı ilerliyorlar.

    kaynak:
    h. fisher and h. hoekstra, "competition drives cooperation among closely related sperm of deer mice," nat 463 (2010): 801

  • bruce etkisi nedir?

    yeni bir erkeğin kokusunu alan dişinin düşük yapması hali.

    dişinin, yakınlardaki erkeğin nasılsa doğacak çocuğu öldüreceğini bildiğinden hamileliği uzatmaması.

    kaynak:
    sapolsky, r. m. (2021). davranış: en iyi ve en kötü haliyle insan biyolojisi. pegasus yayınları.s. 332

  • langur maymunları neden çocukları öldürür?

    bu türe mensup maymunlar üreme kapasitesine sahip bir erkeğin etrafındaki dişilerden oluşan gruplar halinde yaşarlar. diğer erkekler de ara sıra bu erkeği devirmek için hamle yapar. eğer erkeği yerinden ederse grubun yeni sahibi olur ve ortalama 27 ay kadar bir vakti vardır.

    bu süreçte dişiler önceki erkekten olan çocukları emzirdikleri için yeniden yumurtlamazlar. bu sebeple yeni reis olmuş langur maymunu üreme şansını maksimize edebilmek için gruptaki tüm bebekleri öldürerek dişileri tekrar üreyebilir hale getirir.

    erkekler için durum böyle iken kadınlar için de çok farklı değil. onlar da çocuklarını korumak için ilk erkekle dövüşüyorlar. üstelik bir de sahte kızışma stratejisi geliştirmişler. kızışmış gibi görünüyorlar ve erkeklerle çiftleşiyorlar. böylece yakın zamanda bir bebek olursa babası ben olacağım. bu şekilde kandırıldıkları zaman çocukları öldürmeyi bırakıyorlar.

    bu süreç aslanlar, hipopotamlar ve şempanzeler dahil 119 türde gerçekleştiği gözlenmiştir.

    kaynaklar:
    g. hausfater and s. hrdy, ınfanticide: comparative and evolutionary perspectives (new york: aldine, 1984);

    m. hiraiwa-hasegawa, "ınfanticide in primates and a possible case of malebiased ınfanticide in chimpanzees," in animal societies: theories and facts, ed. j. l. brown and j. kikkawa (tokyo: japan scientific societies press, 1988), pp. 125–39;

    s. hrdy, "ınfanticide among mammals: a review, classification, and examination of the ımplications for the reproductive strategies of females," ethology and sociobiology 1 (1979): 13. rodents, lions: g. perrigo et al., "social ınhibition of ınfanticide in male house mice," ecology ethology and evolution 5 (1993): 181;

    a. pusey and c. packer, 1984, "ınfanticide in carnivores," in hausfater and hrdy, ınfanticide;

    s. gursky-doyen, "ınfanticide by a male spectral tarsier (tarsius spectrum)," primates 52 (2011): 385. see also: d. lukas and e. huchard, "the evolution of ınfanticide by males in mammalian societies," sci 346 (2014): 841.

  • sosyobiyoloji

    canlı davranışlarının evrimini ve gelişimini izleyen 1970'lerde kurulan bilim dalı. evrimsel psikolojinin doğmasına zemin hazırlamıştır.

  • antagonistik pleiotropi

    evrim sürecinde hayatta kalma ile üreme arasındaki farkı gösterir. canlıların üremek için hayatta kalmadan ödün vermeleri durumudur.

  • hobbes vs rousseau

    bilmeyenler için hızlıca bu versus'un mantığını anlatalım. hobbes'a göre doğa durumunda herkes herkese karşı savaş halindedir. hobbes'un o meşhur cümlesiyle söyleyecek olursak: "dolayısıyla, herkesin herkese düşman olduğu bir savaş zamanı nelere yol açıyorsa, insanların kendi güçlerinden ve yaratıcılıklarıyla sağladıkları şeylerden başka güvenceleri olmadan yaşadıkları bir dönem de aynı şeylere yol açar… hepsinden kötüsü, hep şiddetli ölüm korkusu ve tehlikesi vardır ve insan hayatı yalnız, yoksul, kötü, vahşi ve kısa sürer."

    rousseau ise tam tersini savunur. ona göre doğa durumunda insanlar birbirlerine yardım eder, korur-kollar ve bugün "noble savage" diyebileceğimiz soylu vahşi mantığıyla hareket ederler.

    peki bunların hangisi gerçektir? gelin bilime başvuralım.

    arkeolog lawrence keeley'in tahminlerine göre devlet ya da bir dış güç yoksa kabilelerin %90-95'i savaşa giriyor ve genellikle de bir şekilde savaş halindeler. barışçıl kabileler ise ancak başka bir kabile tarafından pasifize edildikleri için barışçıl halde kalıyorlar.

    steven pinker ise daha da karamsar bir tablo çiziyor. ona göre gebusi ve mae enga gibi yeni gine kabilelerinde toplam ölümlerin %10 ile %30'u, amazon'daki waorani ve jivaro kabilelerindeki ölümlerin %35 ila %60'ı tamamen savaş kaynaklı. bu oranlar kabile yaşamında her sene tanıdığın bir kişinin savaşta ölmesi demektir. tanıdığınız insanlardan her sene 1 tanesinin savaşta öldüğünü düşünün bu epey ciddi bir oran.

    antropolog napoleon chagnon yanomamö kabilesiyle ilgili bir kitap yayınladı. aşırı derecede savaşçı olan bu kavimde katil olan yanomamö erkeklerinin ortalamaya göre daha çok karısı ve çocuğu olduğunu iddia ediyordu. yani daha çok öldürenin genleri daha çok yayılıyordu. (bu araştırma daha sonra dougles fry tarafından çürütülmüştür.)

    öte yandan yukardaki araştırmacıları savaş dediği şeyin genellikle bireysel çatışmalar olduğu eleştirisi geliyor, ayrıca eski insanlar şimdiki ölümcül silahlara sahip değiller dolayısıyla savaş çok daha zor bir şey, akademisyenlerin en az yarısı savaşçı vahşi imgesinin kasti yaratıldığını ve barışçı kabilelerin yok sayıldığını savlıyor. ayrıca avcı toplayıcılar tarım toplumlarına göre çok daha refah içinde yaşıyorlar. savaşa en meyilli olanlar iyi bir alan bulmuş ve oraya yeni yerleşmiş avcı toplayıcıların o alanı diğer gruplardan korumak için için uyguladığı şiddetlerden mürekkep.

    yani özetle ne hobbes ne rousseau ama ikisi birden. aslında anlaşılan aralarındaki fark sadece tarihsel. insanlar tamamen göçebeyken genel doğal durum barış şeklinde zira üzerine kavga edilecek bir şey, yeniden toparlanıp savaşı uzatacak bir yuva vs yok. eğer gıda az insan çoksa, bazı insanalr sadece başka yere geçiyor. bu elbette insanlar melekti demek değil. yine adalet, kadın paylaşımı ve aşırı güçlenmeyi önlemek için cinayetler işleniyordu ancak bunları savaş olarak tanımlamak biraz abartı görünüyor. öte yandan insanlar tarıma ya da yerleşik yaşama geçtikten sonra savaşlar artıyor, bölgeler için mücadele yükseliyor ve savaş süreleri uzuyor.

    yani hobbes ve rousseau doğal durumu düşünürken hobbes ilk yerleşik insanları rousseau ise tamamen avcı göçebeleri düşünüyor. bu da ikisini de kendi iddiasında haklı, ancak genel olarak haksız yapıyor.

  • kültür ve davranış arasındaki ilişki nasıldır?

    kadınlar mı matematikte daha iyidir erkekler mi? 1983 amerika sat(oranın öss'si diyelim) sonuçlarına göre en yüksek yüzdelik dilime giren 1 kadına karşı 11 erkek var. erkekler lehine ezici bir üstünlük değil mi? ama hemen atlamamak lazım.

    2008 yılında science dergisinde çıkan bir makaleye bakalım(1). biliminsanları 40 ülkede matematik puanlarıyla cinsiyet eşitliği arasındaki ilişkiyi incelemişler. cinsiyet eşitliğinin ekonomik siyasal eğitsel endekslerine dayalı olarak bu 40 ülkenin en kötüsü bilin bakalım hangisi çıkmış? (bkz: türkiye) abd ortalarda izlanda ise en yukarda çıkmış. bu araştırmanın sonucuna göreyse cinsiyet eşitliği ne kadar üst düzeydeyse matematik puanları arasındaki fark o kadar az. hatta izlanda'da kadınlar matematikte erkeklerden daha başarılı.

    bir diğer şahane araştırma bm diplomatlarıyla ilgili. diplomatların kendi ülkelerindeki yozlaşma ne kadar yüksekse manhattan'da park cezalarını o kadar geç ödüyorlar ya da ödemiyorlar. türkiye'nin diplomatlarının ne kadar borcu olduğunu gerçekten merak ettim şu an.

    kültürün öneminin ciddiyetini anladıysak şimdi biraz derinleşelim.

    öncelikle bir tanım. de waal'e göre kültür "şeyler hakkında, genetik olmayan yollarla aktarılan eylem ve düşünce biçimlerimizdir." bu çok geniş tanımdan hareketle kültürel farklılıklardan önce kültürel benzerliklere hatta antropolog donald brown'a ait evrensel insan özelliklerine bakalım. ona göre tüm insanlarda görülen evrensel niteliklerden "bazıları" şunlar:estetiğin varlığı ve estetik kaygısı, büyü, erkeklerin kadınların farklı doğaları olduğu inancı, bebek konuşması, tanrılar, evlilik, süslenme, cinayet, akrabalık terimleri, mahrem seks, dans, oyun, doğru yanlış ayrımı, kayırmacılık, belli seks türlerinin yasak olması, ritüel oluşturma, öbür dünya mitleri, müzik, renk terimleri, yasaklar, dedikodu, dil, mizah, yalancılık, sembolizm(2). tümü bu değil elbette tamamı için ilgili kaynağa başvurulabilir.

    kültürel farklılıklardan doğan demografik farklılıklardan bahsederek biraz heyecan yaratmak istiyorum. monaco'da doğan bir kızın ömrü ortalam 93 senedir, angola'da ise 39. letonya'da okur yazarlık %99,99 iken nijer'de %19. afganistan'da doğan çocukların %10'u bir yaşını doldurmadan ölürken bu oran izlanda'da %0,2. güney sudan'da doğum yaparken ölme ihtimali estonya'daki bir kadına göre 1000 (bin!) misli daha fazladır. honduras'ta birinin cinayete kurban gitme ihtimali singapur'da yaşayan birine göre 450 kat daha fazladır. orta afrikada kadınların %65'i eşinden şiddet görür, uzakdoğuda ise %16. güney afrikalı bir kadının tecavüze uğrama ihtimali japon bir kadından 100 kat daha fazladır. filipinler'de halkın %93'ü mutlu hissederken ermenistan'da bu oran %29. aynı bankanın aynı düzeydeki personelleri arasında dünya çapında yapılan bir araştırmada personelin birisine yardım etme sebebi; amerikalılar için önceden kendisine yardım etmesi iken, çin'de yüksek makamda bir kişi olması, ispanya'da ise arkadaş ya da tanıdık olması.

    hasılı kültür "çok" önemlidir ve bu sözlükte türkiye için yeni bir kültür yaratacağız.

    konuya geri dönüyorum. kültürleri arasında kolektivist ve bireyci kültürler şeklinde bir ayrım var. örneğin abd'nin bireyci kültürü otonomi, kişisel başarı, benzersizlik, bireysel ihtiyaçlar ve haklarla ilgilidir. doğu asyanın kolektivist kültüsü ise uyum, karşılıklı bağımlılık, itaat ve grup ihtiyaçları ile ilgilidir. peki sizce siz hangi kültüre aitsiniz? hemen bir test yapalım: boş bir a4 alın ve kendinizden başlayarak tanıdığınız insanlarla olan ilişkinizi onlara yakınlığınıza göre çizgilerle bağlayarak bir şema çizin. çizdiniz mi? sonuçlar geliyor: eğer kendinizi tam ortaya ve diğerlerinden büyük harflerle yazdıysanız bireyci kültüre mensupsunuz yok kendinizi ortaya uzak bir yerde diğerleriyle aynı büyüklükte şekilde yazdıysanız kolektivist kültürdensiniz(3).

    tatmin olmadıysanız bir deney daha. birilerini herhangi bir konuda etkilediğiniz (cinsel anlamda değil daha çok ilham anlamında) zamanlarımı daha çok hatırlıyorsunuz yoksa birileri tarafından etkilendiğiniz zamanları mı? birinci bireyci, ikincisi kolektivist kültürlerin özelliğidir. yani bir bir asyalı ve bir abd'li hem kendileri sigarayı başkasının yönlendirmesiyle bırakmış olsun hem de başka bir kişiyi sigrayı bırakmaya yönlendirmiş olsunlar. abd'li sigarayı bir başkasına bıraktırdığı zamanı daha iyi hatırlayacaktır. asyalılar için ise bu durum tam tersidir.

    hadi bu da son deney: maymun, ayı, muz. bunların hangisi alakasız? eğer kolektivist kültürdenseniz ayı; zira maymun muz yer. yok eğer bireyci kültürdenseniz muz zira ayı ve maymun hayvan, muz bitkidir. yani bireyciler kategorik, kolektivistler ilişkisel düşünür.

    elbette bunlar ortalamalar. yani batılı olup asyalı ortalamasından çok daha kolektivist olanlar olduğu gibi tersi de mümkündür. bu sebeple üstteki ayrımları mutlak hakikatler olarak değil genel kültürel özelliklerin bireyler üzerindeki ortalama etkileri olarak düşünmek daha doğru olur. ayrıca kültürler çok hızlı değişebilir. abd'de yaşayan asyalılar üzerinde yapılan incelemelerde kolektivist kültürden bireyci kültüre geçiş içn bir kuşağın yeterli olduğu sonucu çıkıyor.(4)

    peki bu kültürel farklılıkların sebebi ne? abd ile asyayı ele alırsak, abd göçmenlerin ve sürekli değişen sınırlar dolayısıyla hareketli, girişken ve rekabetçi olanların kazandığı bir coğrafya iken asya'da her şey pirince bağlı ve pirinç ya birlikte çalışarak üretilir ya da herkes aç kalır. bu meselenin ırklarla alakası olmadığını da ekleyelim. örneğin çinin kuzeyinde buğday tarımı yapılabiliyor ve buğday tarımı tek bir kişinin-ailenin yapabileceği bir şey. buradaki insanların bireyci kültüre mensup olduklarını görebiliyoruz.

    elbette genetiği de yok sayamayız. yenilik arayışı, dışa dönüklük ve dürtüsellikle ilişkili 7r gen varyantı avrupalıların %23'ünde varken asyalıların %1'inde var. peki hangisi önce geliyor? aslında beraber ilerliyorlar. insan grupları daha çok risk almak zorunda olduğunda 7r varyantına sahip olanlar seçiliyor daha çok uyum sağlamak zorunda olduğunda ise 7r sahibi olanlar uyumsuzlukları dolayısı ile eleniyor. yani insan her şeyiyle su misali mekanın dayatmalarına karşı sürekli değişiyor.

    tabi başka etmenler de var. örneğin çöl kültürü mensupları yağmur ormanı kültürü mensuplarına oranla daha tek tanrıcıdır, sosyal adaletsizliğin olduğu yerde insanlar daha bencil, saldırgan ve sağlıksızdır, kentlerde yaşayanlar köylerde yaşayanlara göre daha streslidir, toplum büyüdükçe tanrı ihtiyacı o kadar artar, ne kadar kalabalık bir yerde yaşarsanız sosyal eğilimleriniz o kadar belirginleşir(yani saldırgan daha saldırgan çekingen daha çekingen olur).

    sonuç olarak insanlar kültürle karşılıklı ilişki halindedirler. kültürden etkilenir ve kolektif eylemleri ile kültürü değiştirebilirler. eğer insanlar kültürlerinin ne olduğu hakkında daha fazla bilgiye sahip olup, kendi kültürlerini diğer kültürlerle kıyaslayarak en verimli çıktıyı almaya çalışırlarsa tüm insanlığın çok daha az saldırgan, çok daha az trajedi üreten ortak bir kültüre geçiş yapması mümkündür.



    kaynaklar:
    1-l. guiso et al., "culture, gender, and math," sci 320 (2008): 1164.
    2-d. brown, human universals (new york: mcgraw-hill, 1991)
    3- h. markus and s. kitayama, "culture and self: ımplications for cognition, emotion, and motivation," psych rev 98 (1991): 224; s. kitayama and a. uskul, "culture, mind, and the brain: current evidence and future directions," ann rev of psych 62 (2011): 419; j. sui and s. han, "selfconstrual priming modulates neural substrates of self-awareness," psych sci 18 (2007): 861; b. park et al., "neural evidence for cultural differences in the valuation of positive facial expressions," scan 11 (2016): 243.
    4-a. mesoudi et al., "how do people become w.e.ı.r.d.? migration reveals the cultural transmission mechanisms underlying variation in psychological processes," plos one 11 (2016): e0147162.

  • abuli

    türk argosundaki gabi ya da seme.

  • festina lente

    latince "yavaşça acele et" anlamına gelen vecizdir.

  • gwas

    genom çapında ilişkilendirme çalışması.

    boyla ilgili gwas çalışması yapmak demek çok sayıda insanın genom bilgisini almak ve boyların uzunluğuyla genomlar arasında bir bağlantı kurmaya çalışmak demektir. boyla ilgili olan çalışmada boy özelliğinin en güçlü habercisi olan varyant boy uzunluğunun sadece %0,4'ünü açıklamaktadır. diğer tüm boyla ilişkili varyantlarla birleştiğinde ise ancak %10'unu(1).

    kaynak
    sapolsky, r. m. (2021). davranış: en iyi ve en kötü haliyle insan biyolojisi. pegasus yayınları.s.260

  • menarş

    kız çocuklarının ilk adet döngüsünü tamamlaması hadisesi.

  • savaşçı geni ve gen-çevre ilişkisi

    maoa-l gen varyantı x kromozomuyla bağlantılı olduğu için savaşçı geni olarak bilinir. bu genin insanların daha saldırgan yaptığı yönündeki inanç o derece yaygındır ki amerika'da iki davada maoa-l varyantına sahip insanlar bu gene sahip oldukları için cezalarında indirime gidilmiştir(1).

    ancak bu karar hatalıdır ve davranış üzerindeki gen etkisininin aşırı abartılması neticesinde verilmiştir. 2002 yılındaki bir araştırmada bir grup çocuk 26 yaşına kadar takip ediliyor ve bu genin etkisi sadece çocukluğunda ciddi istismarına maruz kişilerde ortaya çıkıyor. böyle bir geçmiş yoksa bu genin hiçbir anlamı kalmıyor. bu da bizi gen çevre ilişkisi konusuna getiriyor. evet bazı davranışları güçlendiren genler var ancak bunlar sadece çeşitli çevresel faktörlerle bir araya gelince etkisini gösteriyor. benzer deneyler rhesus maymunlarında da yapılıp aynı sonuçlar alınıyor.

    özetle, eğer çevresel faktörler ve sosyal yaşamınız görece düzenliyse genlerin sizin üzerinizdeki etkisi son derece sınırlı. bu sebeple kendinizde eğer beğenmediğiniz bir özellik seziyorsanız ve ailenizde de bu özelliği görüyorsanız bu genlerle ilişkili. ancak kendi sosyal çevrenizi ve hayata bakış açınızı değiştirirseniz o şikayetçi olduğunuz genetik etkiden kurtulmak mümkün.


    kaynak
    1- sapolsky, r. m. (2021). davranış: en iyi ve en kötü haliyle insan biyolojisi. pegasus yayınları.s.251
    2- a. caspi et al., "ınfluence of life stress on depression: moderation by a polymorphism in the 5htt gene," sci 297 (2002): 851.

  • on emir

    wikipedia'ya göre aşağıdaki şekilde olan, george carlin'e göre aslında ikiye de indirilebilecek ( izleyiniz ), allah'ın sonradan değiştireceği bir stilde meleklerle göndermek yerine doğrudan taşa yazdığı emirlerdir.

    1- tanrın yhvh'den başka ilah(lar)ın olmayacak.

    2- kendine yukarıda, gökte; aşağıda, yerde; veya derinlerde, yeraltında yaşayan put(lar) yapmayacaksın. onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.

    3- tanrın yhvh'nin ismini boş yere anmayacaksın. çünkü yhvh onun adını boş yere ağza alan kişiyi cezasız bırakmayacaktır.

    4- haftanın altı günü üretecek ve dünyevi çalışmalarını gerçekleştireceksin. haftanın son günü, yedinci gün mukaddes şabat günündeyse bütün işlerini bırakacak ve tanrın yhvh'e ibadet edeceksin. o gün sebt'tir.

    5- annene ve babana hürmet edeceksin.

    6- öldürmeyeceksin.

    7- zina etmeyeceksin.

    8- çalmayacaksın.

    9- komşu(ları)na karşı yalan yere şahitlik yapmayacaksın.

    10- komşu(ları)nın, yakın(lar)ının mülklerine tamah etmeyeceksin.

« / 131 »