"toplumsal ağ kavramı, "toplumsal birimler bütünü ve bu birimlerin birbirleriyle doğrudan ya da dolaylı olarak, uzunlukları değişken zincirler boyunca gösterdikleri ilişkileri anlatır."
particiler, 1.bs, iletişim, sf.14,
entry'ler (1951) - sayfa 6
-
toplumsal ağ
-
mehdi hasan
buradaki videosundan yola çıkarak anglo sakson gazeteciliğinin hala yaşadığını gösteren güzel adamlardan biri olduğu sonucuna vardığım gazeteci.
bir diğeri için (bkz: tim sebastian) -
kama sutra
-
kama muta
birey kitle iletişiminde saksonların "being moved" dediği şeyin sanskritçesidir. hemen aklınıza gelmişken ekleyeyim (bkz: kama sutra)
bir kişinin yaptığı bir şey karşısında tüylerin diken diken olması, gözlerin dolması, bağırılıp çağırılması kısaca bir kişinin bir eylemiyle bir grubu etkileyebilmesi fenomenine verilen isim.
türkçe bir kaynak için buraya, laboratuvarını kuran insanlardan öğrenmek için buraya bakabilrsiniz. -
ontolojik nanik
ömer aygün'ün kullandığı ifade. hoca ile öğrenci arasındaki itaat ilişkisini sorgulamak adına kullanılmasını önerdiği kavramlardan biri. buradan izlenebilir.
-
!yazarlardan güzel şarkı önerileri
via del campo. "nothing is born from diamonds // flowers arise from manure" esg'den öğrendiğim bir şarkıdır ve sonu "nothing is born from diamonds // flowers arise from manure" şeklinde biter.
-
!beğenilen sözler
he [ludwig wittgenstein] once greeted me with the question: "why do people say that it was natural to think that the sun went round the earth rather than that the earth turned on its axis?" ı replied: "ı suppose, because it looked as if the sun went round the earth." "well," he asked, "what would it have looked like if it had looked as if the earth turned on its axis?"
elizabeth anscombe, an ıntroduction to wittgenstein's tractatus (london 1959, p. 151)
wiggenstein bir keresinde beni şöyle bir soruyla karşıladı verdi: "neden insanlar, güneşin dünyanın etrafında döndüğünü düşünmenin, dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü düşünmekten daha doğal olduğunu söylüyor?" ben de cevap verdim: "sanırım, çünkü güneşin dünyanın etrafında dönüyormuş gibi görünmesi yüzünden." o da sordu: "peki, dünya kendi ekseni etrafında dönüyormuş gibi görünseydi, nasıl görünürdü?" -
aristoteles
richard lazarus'a göre " duyguların ilk bilişsel teoristi"dir.
" [called] aristotle the 'first cognitive theorist of the emotions'. "
lazarus, r. s. 1991. progress on a cognitive-motivational-relational theory of emotion. american psychologist, 46(8), 819–834. -
retablito
ispanyolca ufak tablo anlamına gelir. hastalıklardan ve dertlerden kendilerini kurtaran meryem anaya adanmış ufak tablolardır. bu tabloları dertlerinden kurtulmuş olanlar bir teşekkür mahiyetinde yapar ve kiliseye sunarlardı.
-
anton petrov
youtube'daki kanalında güncel bilimsel bilgileri paylaşan ve gerçekten derinlikli bir şekilde değerlendiren kıymetli bir genç fizikçi/youtuber.
buradan izlemeye başlayabilirsiniz. -
taşizm
(bkz: lekecilik)
-
lekecilik
(bkz: taşizm) herhangi başka bir amaç gözetmeden sadece boyayı kullanış şekline odaklanmak. fırçanın bıraktığı iz ya da lekeyi öne çıkaran anlayış.
sanatın öyküsü, sf. 602. -
vasili kandinski
"birçok alman ressam arkadaşı gibi, gelişmenin ve biliminin ortaya çıkardığı değerlerden hoşlanmayan kandinsky, dünyanın, saf "ruhsallığı" temsil eden yeni bir sanat tarafından yenilenmesini özleyen bir gizemciydi. tutkulu, ama birazda karışık olan, sanatta ruhsallık üzerine (1912) adlı kitabında saf renklerin psikolojik etkilerini vurgulamış, canlı bir kırmızının, bir boru sesi gibi bizi nasıl etkileyebileceğini belirtmiştir. bu yolla, insanlar arasında ruhsal bir bütünleşme yaratmanın mümkün ve gerekli olduğuna inanıyor du. bu inançtan aldığı cesaretle, rengin müziği üstündeki ilk denemelerini sergiledi . böylece"soyut sanat" olarak adlandırılan akımı da başlatmış oldu."
sanatın öyküsü, sf.570. -
die brücke
tr:köprü. 1906 yılında bir grup alman ressam tarafından kurulan dernek. amaçları geçmişle olan bağlarını tamamen koparmak ve yeni bir gelecek için savaşmaktır.
sanatın öyküsü, sf.567. -
fonksiyonalizm
(bkz: işlevselcilik)