entry'ler (1975) - sayfa 2

başlık listesine taşı
  • devlet nedir?

    bir yanıyla da dinin ikamesidir.

    kaynak
    n. ara, big gods, 2013, princeton university press.

  • apatheism

    tr. apatizm. jonathan rauch'un tanımıyla: "a disinclination to care all that much about one's own religion, and an even stronger disinclination to care about other people's—may or may not be something new in the world, but its modern flowering . . . is worth getting excited about."

    kaynak

  • weird

    ing. tuhaf, değişik. aynı zamanda bir kısaltma olarak da kullanılır :"western, educated, ındustrialized, rich, and democratic" demektir.

  • perfectionists of oneida

    "the perfectionists believed that jesus christ had already returned in the first century ce, which made it possible to enjoy god's kingdom here on earth. they practiced complex marriage, such that every adult man was married to every adult woman. postmenopausal women introduced young men to the pleasures of sex. however, such hedonism was tempered by the practice of mutual criticism, in which every member of the community was regularly subjected to public criticism by a committee, or sometimes by the entire community. the commune lasted about 33 years, splintering soon after its leader, john humphrey noyes, unsuccessfully attempted to pass on the leadership of the commune to his son."

    big gods, sf.3.

  • büyük tanrıların sekiz prensibi

    ara norenzayan'ın big gods kitabının girişinde aşağıdaki şekilde verilmiştir:

    "the entire argument in this book can be summarized in eight interrelated
    principles.

    1. watched people are nice people.
    2. religion is more in the situation than in the person.
    3. hell is stronger than heaven.
    4. trust people who trust in god.
    5. religious actions speak louder than words.
    6. unworshipped gods are impotent gods.
    7. big gods for big groups.
    8. religious groups cooperate in order to compete."

  • the intelligence age

    open ai şirketi'nin ceo'su sam altman tarafından 23 eylül tarihinde yazılmış ve buradan ulaşılabilecek metnin başlığı.

    metne altman çok büyük bir vaad ile başlıyor. bir kaç on yıl içinde dedelerimize büyü gibi görünen şeyler yapabiliyor olabileceğimizi söylüyor. toplumun kendi içinde bir ileri zeka olduğunu ileri sürerek genetik, aslında evrimsel demeye çalışıyor, bir değişiklik olmadan çok daha fazlasını yapabilir hale geldiğimizi söylüyor.

    sonrası ise biraz daha malını satmaya çalışan esnafçılık; bolluk olacak, insanlar bugün bildiğimiz işleri kaybetseler bile yeni işler uydurup birbirlerine para kazandırmaya devam edecekler, süper fikirleri sonsuz beceri ile birleştirdiğimizde her şey çok güzel olacak.

    bu kısa yazıdan altman'ın insanlığın tarihini teknolojinin tarihi olarak gördüğünü anlıyoruz. taş çağından tarım çağına oradan endüstriye teknoloji ile geçtiğimizi şimdi de zeka çağına geçiyor olduğumuzu söylüyor. tabi bu aşırı meta bir bakış. insanlar ne tarım yapabildiklerini anladıkları an tarıma geçtiler ne de endüstri devrimi insanlığa daha öncesinden daha iyi bir dünya sağladı. matbaa avrupa'dan çok önce çin'de biliniyordu, barut da aynı şekilde. teknolojinin varlığından, keşfinden, icadından ziyade onun kendini bir parçası olarak bulduğu insan toplumlarının yapısı, amaçları, arzuları, yönelimleri daha önemli olabilir.

    bir diğer önemli çıkarım artificial superintelligence (asi)'ın bir kaç sene içinde hayatımızda olacağını iddia etmesi(bir kaç bin gün). özellikle preview o modeli ile altman'ın bir şeyleri gördükten sonra konuştuğu kanaati oluştu bende. beklediğinize değecek diyordu ve kesinlikle değdi. genel olarak gpt'lerin zekasının arttığını, becerilerinin kolayca tespit edilebilecek şekilde ilerlediğini görmek için uzman olmaya gerek yok. asi ise kısaca her alanda insanların tamamından daha zeki bir zeka modeli demek. bu şu an adına sorun dediğimiz tüm durumlar için kullanışlı bir makine yapılıyor demektir.

    kabul edelim ya da etmeyelim, durum tüm insanlığı etkileyecek kadar ciddi. durum çok ciddi çünkü elimizdeki tek gelişme yapay zeka değil. özgür iradenin olmadığı konusunda gittikçe daha fazla kanıt birikiyor. tüm zekaların kolektif zeka olduğunu biliyoruz. bir bütün olarak insanlık teknolojik bir sıçrama yaşıyor gibi görünüyor ve bunun en önemli sonucu bugüne kadar bildiğimiz her şeyin değişmek zorunda olması.

    diğer önemsiz konuları(milyonlarca insanın işsiz kalması, finansal eşitsizliğin çok daha artması, kimsenin doğru bilgiye ulaştığından emin olmadığı bir dünyada yaşayacak olmak, kitlelerin çok daha az kişiyle çok daha etkili bir şekilde idare edilebilmesi, insanlar arasında teknoloji sayesinde aleni üstünlükler kurulabilmesi - ya da genel olarak tüm transhümanizm problemleri-, herkesin her şeyinin transparan olması, olası savaşların çok daha ölümcül olması ) şimdilik bir kenara bırakalım ve en temel konuya odaklanalım: biz, les miserables, bu gelişmelerden sonra gerçekten yaşıyor sayılabilecek miyiz? yaşamlarımıza gerçekliğini katacak o belirsizlik, o ümit, o bir şeyleri değiştirebilme kudreti, o dünyayla dolayısız iletişim kaybolduğunda bir hayat neye benzeyecek?

    en alttakiler olarak, ki bugünlerde bir kaç yüz milyon dolarınız yoksa en alttakilerden sayılırsınız, yaşamlarımızı idare eden dinamiklerin ne kadarının bir diğer insan grubu tarafından manipüle edildiğini bilmeden nasıl gerçekten yaşıyor sayacağız kendimizi? tanrının gerçek dünyaya istenildiği kadar etki eden bir alet olarak bazı insanların elinde olmasının dehşetinin gerçekten farkında mıyız? gördüğümüz rüyaların, kurduğumuz hayallerin, uğruna çalıştığımız amaçların "diğer insanlar" tarafından belirlenebilme ihtimali altında yaşamak köleliğin en ağır versiyonu olmaz mı?

    şimdilik bu teknoloji çok uzak görünüyor çoğumuza. oysa üssel olarak artan bir tehlike karşısındayız ve özellikle türkiye ve türk halkı olarak konuyla uzaktan yakından alakamız yok. ne hızla yaklaştığını doğru tahmin edemiyor olabiliriz. daha gelmesine çok var derken birden yanımızdan geçmiş ve bizden çok uzaklaşmış olabilir. buradaki karikatür durumu çok iyi özetliyor.

    ee?

    ee'si, eğer toplumsal olarak bu mesele üzerine konuşmazsak neticeler üzerinde hiçbir etkimiz olmayacak ve koca bir millet olarak gelişmeleri yönetenlerin bize layık gördüklerine mecbur kalacağız. sonra da ağlayacağız hatayı nerede yaptık diye.

  • felsefe

    "insanların çok zor ama bu zorluklar yüzünden ele almamak gibi bir seçeneklerinin bulunmadığı sorunlarla karşı karşıya bırakılmaları, ınsanlığın [humanitas'ın] bir alametidir. insan özünün, aynı zamanda başa çıkılamaz olan bu kaçınılmaz olanla kışkırtılışı, avrupa felsefesinin daha başlangıcındayken unutulmaz bir iz bırakmıştır; hatta belki de felsefe, en geniş anlamıyla bu izin ta kendisidir."

    peter sloterdijk, insanat bahçesi için kurallar, everest yayınları, sf.52.

    "philosophy is its place comprehended in thoughts."
    ın the world ınterior of capital, sf.3.

  • homo inhumanus

    lat. insanlıkdışı insan.

  • epistolografi

    mektup yazma sanatı.

  • nathan confas

    kendisini stanford classical liberalism initiative adlı youtube kanalından bu linkten izleyerek tanımış bulunduğum aşırı anti-wokist olduğunu düşündüğüm ancak bir yandan da aşırı gerçekçiliği karşısında kendisine saygı duyduğum genç akademisyen. kişisel çalışmalarına buradan ulaşılabilir.

    kendisi de aha bu.

  • john templeton foundation

    resmi sitesi burası olan vakıf. özellikle biyolojide amaç meselesini fazlaca fonluyor gibi. the well ve big think youtube kanalları da bu vakfa ait.

    eğer iyi niyetlilerse ne hoş, sayesinde pek çok şeyi bedavaya mal ediyoruz. yok eğer kötü niyetlilerse ve bir ajandaları varsa -ki bir çeşit bilimsel pozisyonu savunmak kötü niyetli bir ajanda sahibi olmak demek midir?- o halde kötü. durduk yere zehirlenmişiz demektir.

    benim gördüğüm kadarıyla olabildiğince tarafsız yaklaşmaya çalışıyorlar meseleye. ama tabi yine de temkinli olmakta faide var.

  • john templeton

    1912-2008 arasında yaşamış amerika doğumlu ingiliz yatırımcı, bankacı ve filantropist. yale'de okurken eğitim parasını pokerden çıkaran ve money dergisi tarafından "yüzyılın en iyi hisse seçicisi" olarak tanımlanan bir delikanlı. kaynak wiki

    (bkz: john templeton foundation)

  • markov örtüsü

    "markov örtüsü, bir düğümün (veya değişkenin) koşullu bağımsızlığını sağlayan çevresindeki düğümlerin (ebeveynler, çocuklar ve çocukların diğer ebeveynleri) oluşturduğu kümedir. yani, bir düğümün markov örtüsü bilindiğinde, bu düğümün ağın geri kalanından bağımsız olduğu kabul edilir."

    gpt'nin örneği şu şekilde:
    "diyelim ki basit bir sağlıkla ilgili bayes ağımız var ve aşağıdaki değişkenleri içeriyor:

    yaralanma (y)
    enfeksiyon (d)
    ateş (a)
    öksürük (b)
    soğuk algınlığı (c)
    bayes ağının yapısı:

    yaralanma (y) --> enfeksiyon (d)
    enfeksiyon (d) --> ateş (a)
    enfeksiyon (d) --> öksürük (b)
    soğuk algınlığı (c) --> öksürük (b)
    bu yapıda:

    yaralanma (y), enfeksiyon (d) üzerinde etkilidir.
    enfeksiyon (d), hem ateş (a) hem de öksürük (b) üzerinde etkilidir.
    soğuk algınlığı (c), öksürük (b) üzerinde etkilidir.
    markov örtülerinin belirlenmesi:

    1. yaralanma (y) düğümünün markov örtüsü:
    ebeveynler: yok
    çocuklar: enfeksiyon (d)
    çocukların diğer ebeveynleri: yok
    markov örtüsü: enfeksiyon (d)

    2. enfeksiyon (d) düğümünün markov örtüsü:
    ebeveynler: yaralanma (y)
    çocuklar: ateş (a), öksürük (b)
    çocukların diğer ebeveynleri: soğuk algınlığı (c) --> öksürük (b)
    markov örtüsü: yaralanma (y), ateş (a), öksürük (b), soğuk algınlığı (c)

    3. ateş (a) düğümünün markov örtüsü:
    ebeveynler: enfeksiyon (d)
    çocuklar: yok
    çocukların diğer ebeveynleri: yok
    markov örtüsü: enfeksiyon (d)

    4. öksürük (b) düğümünün markov örtüsü:
    ebeveynler: enfeksiyon (d), soğuk algınlığı (c)
    çocuklar: yok
    çocukların diğer ebeveynleri: yok
    markov örtüsü: enfeksiyon (d), soğuk algınlığı (c)

    5. soğuk algınlığı (c) düğümünün markov örtüsü:
    ebeveynler: yok
    çocuklar: öksürük (b)
    çocukların diğer ebeveynleri: enfeksiyon (d) --> öksürük (b)
    markov örtüsü: öksürük (b), enfeksiyon (d)"

  • stres

    michael levin'in tanımıyla "stress is a systemic response to a difference between current state and a desired setpoint; it is an essential component to scaling of selves because it enables different modules (which sense and act on things at different scales and in distributed locations) to be bound together in one global homeostatic loop (toward a larger purpose)."

    gpt 4o çevirisi
    "stres, mevcut durum ile istenen ayar* noktası arasındaki farkın sistemik bir yanıtıdır; bu, benliklerin ölçeklenmesi için hayati bir bileşendir çünkü farklı modüllerin (farklı ölçeklerde ve dağınık konumlarda algılayan ve etki eden) tek bir küresel homeostatik döngü içinde bir araya gelmesini sağlar (daha büyük bir amaca yönelik olarak)"

    yani b noktasındayım ve a noktasına gitmek istiyorum. a'da olmak isteyip olamayışıma sistemin (bedenimin) tepkisi stres. böylece neden cehaletin mutluluk ve gereklilik olduğunu çözmüş bulunuyoruz. cahil değilsen toplumsal fikirlerin kaçınılmaz olarak oluşuyor. toplumu istenilen noktaya getirmek gibi bir konsept de henüz bir insan ömründe gerçekleştirilemediği için hayatının geri kalanında doğal olarak stres altında kalıyorsun. bir yandan da gereklilik zira herkes bu kadar stresliyse toplum yaşanmaz hale gelir. birilerinin dünyada hiç dert yokmuş gibi gülmeye ve üremeye devam etmesi lazım.

    bu alıntının yapıldığı "kutu" da "stress as the glue of agency." başlığını taşıyor zaten. stres zamanlarında kitlenin de birleşmesi ve yeknesak hareket etmesi bununla alakalı olabilir mi? evet demeden önce dikkatli olmak lazım zira buna evet demek topluma "canlılık" atfetmek olur. peki bu tamamen yok sayılması gereken bir ihtimal midir? bence hayır.

  • baba is you

« / 132 »