entry'ler (1925)

başlık listesine taşı
  • 30 ağustos 2024

    gelecekte türkiye cumhuriyeti devletinin yıkıldığı gün olarak anılacaktır.

  • !unutulmuş güzel kelimeler

  • müzevir

    söz getirip götüren, ara bozan kimse.

    "başarmak mümkün değilken kaçak bir köle gibi saklanmaya çalışmak ve ister istemez yakalanmak, çılgınca bir davranıştır, üstelik düşmanlığı arttırmaktan başka bir işe yaramaz; halkın bizden şikâyetlerine müzevirlikte eklenmiş olur çünkü."

    platon. (1999). "protagoras". şu kitapta: platon diyaloglar 2, çev. tanju gökçöl.
    istanbul: remzi kitabevi.

  • homo mensura

    protagoras'ın sarfettiği ve insan her şeyin ölçüsüdür anlamına gelen deyiş.

    "protagoras'ın homo mensura düşüncesi, düşünce tarihinin şiar olmuş sözlerinden biri olarak tanınır. insanı evrenin merkezi olarak görmeye büyük katkı sunmuş olan bu söz, hümanizm için kaynaklık yapmıştır. örneğin the searching mind of greece adlı çalışmada bu söz hümanizm için tarihsel bir başlangıç noktası olarak görülür. john m. warbeke şöyle der: "insan bu sözde evrenin merkezi olduğu için onu hümanizmin yapı taşı olarak kabul etmek yanlış olmayacaktır. diğer bir deyişle bilen evrenin karakterine kendi karar verir. her yeni deneyim ile onu genişletir. benim bir şey hakkındaki bilgim onu algıladığım kadar olmalıdır. kim ya da neyim, bu yüzden algıladığım nedir, öncelikli sorudur. gerçeklik, dünyanın merkezi olan benim kendi aklımda oluşur."

    john m. warbeke, the searching mind of greece, f.s. crofts, new york, 1930, s.116.

    siyaset felsefesinde olan-olması gereken tartışması ve değer kavramı,sema ülper oktar,2015'ten alınmıştır.

  • !beğenilen pasajlar

    adamın birinin kafasına bir taş düşmüş olsun, bundan doğal olarak taşın onu öldürmek için düştüğü sonucu çıkarılmaz mı? bu dünyada tesadüfe yer olmadığını göstermenin daha iyi bir yolu var mıdır? belki bunun olduğunu, çünkü rüzgârın estiğini, adamın da o sırada oradan geçmekte olduğunu söyleyeceksin. ama onlar ısrar edecekler: neden rüzgâr tam da o anda esmiş? eğer yine rüzgârın kalktığını, çünkü denizin bir gün önce sakinken aniden dalgalanmaya başladığını, adamın ise bir dostu tarafından davet edilmiş olduğunu söylersen; yeniden ısrar edecekler ve soruları asla bitmeyecektir: peki ya neden deniz dalgalanmıştı ? neden dostu adamı tam da o gün davet etmişti? ve böylece nedenlerin nedenlerini sorup durmayı asla bırakmayacaklardır; ta ki sen tanrının iradesine, yani cehaletin tımarhanesine sığınıncaya kadar..."

    deleuze, g. (2000). spinoza üzerine on bir ders. öteki yayınevi.sf,119.

  • canlı

    deleuze'ün aktarımına göre bergson tarafından "engeli araca dönüştüren varlık" olarak tanımlanmıştır.

    deleuze, g. (2000). spinoza üzerine on bir ders. öteki yayınevi.sf.85.

  • deleuze'den alıntılar

    ethica'yı kateden bir reddiye olarak "- o kadar kudretsiz insanlar var ki; işte onlardır tehlikeli olanlar - işte onlardır iktidarı ele geçirenler. ve iktidarı - kudret ve iktidar mefhumları birbirlerinden o kadar uzaktadırlar ki iktidar insanları iktidarlarını başkalarının kederi üzerinde kurabilirler ancak. iktidarlarını başkalarının kederleri üzerinde inşa eden güçsüzlerdir onlar. kedere ihtiyaçları vardır. kölelerden başka kimse üzerinde iktidar kuramazlar - ve kölelik tam anlamıyla kudretin azalışının rejimidir."

    deleuze, g. (2000). spinoza üzerine on bir ders. öteki yayınevi.sf.67-68.

  • nefret etmek

    "nefret etmek sizi yok etme tehlikesi gösteren şeyi yok etmek istemektir. nefretin anlamı budur. yani sizi çözüp dağıtabilecek olan şeyi çözüp dağıtmayı "istemek".

    deleuze, g. (2000). spinoza üzerine on bir ders. öteki yayınevi.sf.63.

  • deleuze'den alıntılar

    "bütün bunlardan bahsediyorum belki faydasız bilmiyorum ama bütün niyetim felsefi bir metni okuduğunuzda kafanızda en olağan en gündelik durumları bulundurmanız gerektiği konusunda sizi ikna etmek."

    deleuze, g. (2000). spinoza üzerine on bir ders. öteki yayınevi.sf.59.

  • affectio

    "duygulanış bir duyguyu kaplar. hatırlıyorsanız duygulanış mutlak olarak kesin bir tanım vermek gerekirse bir şeyin imgesinin bende bıraktığı anlık etki demektir. mesela algılar duygulanışlardır. eylemime bağlanan şeylerin imgesi bir duygulanıştır. duygulanış kuşatır, içerir, bütün bunlar spinoza'nın sürekli olarak kullandığı kelimelerdir. kuşatma: bunları gerçekten maddi metaforlar gibi ele almak gerekir, yani duygulanışın bağrında bir duygunun bulunduğu anlamındadır."

    deleuze, g. (2000). spinoza üzerine on bir ders. öteki yayınevi.sf.5.

  • deleuze'den alıntılar

    "bu durumda, spinoza'nın adi duygusal iştah dediği şu anlama gelir - eylem her durumda, söz gelişi sevişmek bile-- eylem bir erdemdir! neden? çünkü bu bedenimin yapabileceği bir şeydir; kudret temasını asla unutmayın. vücudumun kudreti dahilinde bir iştir. öyleyse bir erdemdir çünkü bir kudretin ifadesidir."

    deleuze, g. (2000). spinoza üzerine on bir ders. öteki yayınevi.sf.48.

  • toplumsal cinsiyet

    feministlerin inandığı kadar güçlü olmayabilecek bir kavramsallaştırma. örneğin erkek rhesus maymunları eril oyuncakları dişil oyuncaklara ezici çoğunlukla yeğliyor.(1,2)

    kaynaklar

    1-g. m. alexander and m. hines, "sex differences in response to children's toys in nonhuma
    primates (cercopithecus aethiops sabaeus)," ehb 23 (2002): 467.
    2- j. m. hassett et al., "sex differences in rhesus monkey toy preferences parallel those of children," horm behav 54 (2008): 359.

  • irade

  • walter benjamin

    1892 - 1940 yılları arasında yaşamış düşünür. doktora tezi alman romantizminde sanat eleştirisi kavramıdır. alman tragedyası ile yunan tragedyasını karşılaştırdığı metni türkçeye çevrilmemiştir.

    hayatına intihar ile son vermiştir.

  • war machine

    başrolünde yaşlı bir looser (bkz: brad pitt )izlediğimiz son derece eğlenceli ancak bir o kadar da karanlık komedi-dram. bence mutlaka izlenmelidir.

    film %100 diyebileceğimiz mükemmellikte bir asker ile açılır. her şeyi mükemmel yapmıştır. her şeyi mükemmel yapmaya devam ederek en sonunda sadece daha önceden verilen süreci hızlandırmıştır. yani karar kendisi dışından verilmiştir.

    başarısız olan "kimsenin daha önce doğru yapmadığı!" fikridir. doğru yapmak ise gücün belirli ölçülerde kullanılmasını zorunlu kılar ki bu da masraflıdır. afganistan'da olan abd'nin bir fikre verdiği değerin ömrüdür. yayılan şey kendinden değilse, etki edemez. bu nedenle paralı askerler eğer yerliler değilse kısır ordulardır, vatan yaratamazlar. vatan yaratmak bunu bir fikir uğruna ciddiyetle yaratmaktır. türkiye'yi vatandaş ordusu yaratacak kadar zengin yapmak için ise ilk yol maalesef bunu profesyonel olarak anlayabilecek bir ekonomileşme sürecinden geçmesidir. askerler yaptıkları işe göre ücretlendirilmedikleri için, savaş olmadığı anlarda gereksizleşen insanlara dönüşüyorlar. oysa savaş masadaki seçeneklerden bir tanesi bile değil derken aslında en baştaki seçenek olması korkutucu.

/ 129 »