son oylananları (285) - sayfa 8

başlık listesine taşı
  • cute aggression nedir?

    insanların belirli durumlarda beklenenin tam aksi yönde tepkiler verdiğini hepimiz günlük yaşamımızda gözlemlemişizdir. mutluluktan ağlamak bu duygunun en bilinen örneği olabilir. bilimsel literatürde buna "dimorphous expressions of emotion" denir. yani duygunun çift biçimde ifade edilmesi.

    2015 yılında yapılan bir araştırma(1) bu konuyu detaylı şekilde incelemeye karar vermiş. ben de sizinle bunu anlayabildiğim kadarıyla paylaşmak istiyorum.

    öncelikle bu garip ikircikli tavrın sebebine bakmamız gerekiyor. yapılan çalışmalarda bazı duyguların kontrol edilemez şekilde hissedilmesinin normal olduğunu (2) ancak eğer bir şekilde üstesinden gelinmezse psikolojik olarak tehlike de yaratabileceğini (3) gösteriyor.

    insan evriminde yoğun duyguların kontrol edilebilmesi ve organizmaya zarar vermemesi için bir baş etme mekanizmasına ihtiyaç duyulmuş gibi görünüyor. yani bir duygu aşırı derecede hissedildiğinde o duygunun yaratacağı tepkinin tam olarak tersini göstererek ilgili duyguyu kontrol altına alma gibi bir özelliğimizin olduğunu gösteren pek çok çalışma da bulunmakta.(4,5,6,7)

    üstelik bu durum sadece mutluyken ağlamak ya da şirinlik karşısında saldırganlaşmak şeklinde pozitif duygunun negatif davranış ile dengelenmesini değil, tam aksi için de geçerli. örneğin '98 yılında yapılan bir çalışmada acıklı bir film izletilen deneklerin filmin en acıklı anında ağlamamak için gülmeye çalıştığı ve gülenlerin kalp ritimlerinin daha hızlı düzene girdiği gözlemlenmiştir. (8)

    sonuç olarak insanlar aşırı duygu hissettiklerinde tam aksi bir şekilde bir davranış göstererek hislerinin yoğunluğunu azaltmaya çalışırlar. böylece bu davranışı göstermeyenlere göre daha sağlıklı bir süreç yaşarlar. cute aggresion ise bu bilimsel olarak ispatlanmış ve iyice irdelenmiş meselenin sadece bir veçhesidir.


    kaynak
    1- aragón, o. r., clark, m. s., dyer, r. l., & bargh, j. a. (2015). dimorphous expressions of positive emotion: displays of both care and aggression in response to cute stimuli. psychological science, 26(3), 259–273.

    2-folkman, s., & moskowitz, j. t. (2000). positive affect and the other side of coping. american psychologist, 55, 647–654.

    3- colom, f., vieta, e., martínez-arán, a., reinares, m., benabarre, a., & gastó, c. (2000). clinical factors associated with treatment noncompliance in euthymic bipolar patients. thejournal of clinical psychiatry, 61, 549–555.

    4-fredrickson, b. l., mancuso, r. a., branigan, c., & tugade, m. m. (2000). the undoing effect of positive emotions. motivation and emotion, 24, 237–258.

    5-kappas, a. (2013). social regulation of emotion: messy layers. frontiers in psychology, 4, article 51. retrieved from http:// journal.frontiersin.org/journal/10.3389/fpsyg.2013.00051/full

    6-samson, a. c., & gross, j. j. (2012). humour as emotion regulation: the differential consequences of negative versus positive humour. cognition & emotion, 26, 375–384.

    7- schimmack, u. (2001). pleasure, displeasure, and mixed feelings: are semantic opposites mutually exclusive? cognition & emotion, 15, 81–97.

    8-fredrickson, b. l., & levenson, r. w. (1998). positive emotions speed recovery from cardiovascular sequelae of negative emotion. cognition & emotion, 12, 191–220.

  • !en obsesif özelliğiniz

    yeni bir bardak kullanacağım zaman içindeki tozlara son bir müdahale olarak içine üflemek. normalde biraz pasaklı biri olduğumdan etrafımdaki titiz insanlar çok gülüyorlar bu huyuma.

  • iqsözlük

    ekşi şeyler maalesef "olunmaya çalışılacak" bir şey değil.

    zamanında oraya da pek çok entry vermiş bir yazar olarak, buradaki amacın gerçek araştırmalar üzerinden bir tartışma yürüterek kolektif bir şekilde daha az yanlış olan bir gerçeğe ulaşmak olduğunu söyleyebilirim.

    ekşi şeylerde tek amaç "biraz daha fazla" para kazanmak. ki bu amaç yüzünden koskoca ekşi sözlük bir b.ka yaramaz bir siyasi troll deposu olup çıkmıştır.

  • !iqsözlük

    sadece büyük penisli ve iri göğüslü insanların yazar olabildiği platform. giriş testinde insanlardan özellikle çıplak fotoğraf istemeleriyle niyetleri hakkında şüpheye düşmeme sebebiyet vermiştir. *

    (bkz: iqsözlük nedir?)
    (bkz: iqsözlük)
    (bkz: ünlemli başlık)

  • cute aggression

    bir şeye karşı duyulan aşırı pozitif duygularla beynin nasıl baş edeceğini bilemeyip negatif bir davranış ile onu dengelemeye çalışması. tatlı bebekleri, kedileri, yavru köpekleri ısırmak, mıncırmak, çimciklemek (çimdiklemek?) vs. istemek gibi davranışların sebebidir.

    aynı zamanda metalci bir abimizin kedisine yazdığı ve tüm kedi sahiplerinin ortak hislerini ifade eden parça. buradan bir kısmı dinlenebilir.

    sözleri şu şekildedir:

    this is cute aggression
    ı just wanna squeeze you
    cute aggression
    ı just want to bite you
    cute aggression
    ı don't want to cause any harm
    ıt's just these positive feelings are too intense

    ı love my cat
    ı like to squish her face
    ı like to pull her ears back and look at her face
    she's so cute does she know that she's a cat
    ı tell her every day that she is

    this is
    cute aggression
    ı just wanna squeeze you
    cute aggression
    ı just want to bite you
    cute aggression
    ı don't want to cause any harm
    ıt's just these positive feelings are too intense
    cute aggression

    ı kiss my furry little baby 500 times a day
    ı even take her little paw and put it on my face
    ı hug her, ı squeeze her, ı boop her little nose
    ı tell her ı love her ı wonder if she knows

    this is
    cute aggression
    ı just wanna squeeze you
    cute aggression
    ı want to eat your little toes one by one
    cute aggression
    ı don't want to cause any harm
    ıt's just these positive feelings are too intense

    you're so cute
    you're so cute
    you're so cute
    you are
    you're so cute
    yes you are
    you're so cute
    you are
    you're so cute

    this is
    cute aggression
    ı just wanna squeeze you
    cute aggression
    ı just want to squish your tiny face
    cute aggression
    ı don't want to cause any harm
    ıt's just these positive feelings are too intense

    these positive feelings are too intense
    these positive feelings are too
    these positive feelings are too intense

  • cin tonik

    tatlı oluşuyla yağ gibi akan ve deneyimsiz bünyelerin meyve suyu tüketir gibi tüketip 1 saat içinde zum olmalarını sağlayan, özellikle düğün-nişan-kına süreçlerinde herkesin severek tükettiği şahane içecek.

  • 100. yıl marşı

    dinlerken utandırmıştır. 29 ekim'e kadar birinin çok çok çok çok acilen düzgününü yapması gerekmektedir.

  • aviel roshwald

    the endurance of nationalism adlı kitabında milliyetçiliğin günümüzde yaygın kabul görmüş bir şekilde modern bir fenomen olmadığını bilakis antik çağlarda dahi aktif şekilde kullanıldığını gösteren georgetown üniversitesi tarih bölümü profesörü. doktorasını harvard üniversitesi'nde tamamlamıştır. detaylı bilgi için buradan

  • miteherik

    az ama öz yazan yazar, hoş gelmiş safalar getirmiştir. bu geç kalmış başlık altı için de kendisinin affına sığınıyoruz.

  • it's the economy, stupid

  • la chatte noire

    sözlüğe yeni gelmiş ve onu ileriye taşıma gücüyle bizi etkilemiş şahane bir yazar.

  • sosyalizmin sürdürülebilir olmamasının sebebi

    sosyalizm denince akla ilk önce sscb gelmesine rağmen sosyalizm pek çok farklı coğrafya ve kültürde denenmiş bir siyasal rejimdir. bugün hala kuzey kore'de, küba'da, venezuela'da görülebilir.

    arkasında marks ve engels gibi düşünürler olmasına rağmen, farklı coğrafyalar ve koşullar altında denenmesine rağmen bu sistemin çalışmamasının sebebi ne olabilir? ben kısaca bir kaç tanesine değinmek istiyorum.

    1- etik eminlik

    liberalizm ile sosyalizm arasındaki temel fark liberalizmin neyin doğru olduğunu bilmediği yönündeki ilkesidir. liberalizm temel ilkeleri sağlayıp piyasadan çekilen bir devlet düşler. temel mottolarından birini de "mind your own bussiness!" şeklinde belirler. böylelikle neyin doğru neyin yanlış olduğunu konusunda kimse tam olarak emin olmadığı için sistem yeni denemelere ve dolayısıyla yeni gelişmelere sürekli açıktır. yanısıra liberal sistemler neyin "doğru" olduğu bilmedikleri için ahlaki bir sınır çizip onu korumak için çaba ve kaynak sarfetmek zorunda da kalmazlar. ayrıca liberaller yanılabilecekleri ihtimali karşısında da sosyalistlere göre çok daha rahattırlar. bu sebeple liberalleri bazen milliyetçilerin bazen sosyalistlerin bazen anarşistlerin bazen de dini grupların yanında görebilirsiniz. liberalizmin bu eklemlenmeye sıcak bakan tavrı ülkemizde "liboş"luk olarak adlandırılmaktadır. kimiler bundan utanç duyar ancak ben liboş yakıştırmasını "açık kafalı" anlamında bir iltifat olarak algılama eğilimindeyim.

    sosyalizmin kendi felsefesine ve tarih okuyuşuna olan sarsılmaz inancı ise hakikate göre sürekli değişen bir liberalizm karşısında bir taş kadar hareketsiz görünür. bu hareketsizlik sonsuz farklılık üretme kapasitesine sahip insanların yer altına çekilmesine sebebiyet verir. zira daha önce sosyalist düşünürlerin üzerine uzunca düşünüp doğruluğuna karar vermediği her şey yozlaşmadır. kendi ahlaki pozisyonundan emin olan sosyalizm bu sebeple de kendi koyduğu hedefleri tartışmaya açmadığı gibi, bu yönde çalışmayan kişilere de düşmanlıkla yaklaşır. . tam bu pozisyon susma yükümlülüğü değil söyleme mecburiyeti olarak onu faşizm denen ideolojiye yaklaştırır. toplumcu ve kendi ahlaki pozisyonundan emin her hareket günün sonunda faşist özellikler göstermek zorundadır. çünkü etik, sınırlarını cezalar ile çizer. geniş kitlelere yeknesak bir ahlaki pozisyon dayatırsanız, şüphesiz ki dışarıda kalacak ve cezalandırılaması gerekecek çok fazla sayıda insan ortaya çıkacaktır. bu da tahmin edeceğiniz üzere hür düşüncenin, dolayısıyla yeniliğin, farkın ve çeşitliliğin imhası demektir

    2- motivasyonsuzluk ve bedavacılar

    bedavacılık problemi basitçe çalışan bir grup insan içinde sürekli işten kaçan ancak gidip başka bir iş de yapmayan, çalışan grubun sırtında bir parazit olarak yaşamaya devam eden kimselere denir. sosyalizm %100 istihdam demek olduğu için eğer hapse girecek kadar birileriyle papaz olmadıysan işin garanti demektir. bu da bir bedavacıdan kurtulmanın imkansız olduğu anlamına gelir. sosyalizm her ne kadar gençlik örgütleri içinde paul lafargue ve tembellik hakkını savunuyor görünse de hakikatte durum son derece başkadır. çalışan grup içinde eğer bedavacılar varsa ve bu bedavacılara hiçbir şey olmuyorsa bedavacı neden aksi yönde bir hareket göstersin ki?

    bu soru sosyalistlere sorulduğu zaman genelde "çalışmanın onuru" tarzı şeyler söyleyerek eşitlikçi bir sistem içinde herkesin kendi istediği işi bulacağını ve orada çalışacağını söylerler. bu argümanın gerçek olduğu henüz görülmüş şey değil.

    sosyalist rejim altında işçilerin liyakatlarına göre yükseltileceği böylelikle topluma ve kendilerine daha fazla fayda sağlamak için daha çok çalışacağı öngörülür, ancak liyakat tam olarak nasıl ölçülür? sosyalist rejimlerden gördüğümüz kadarıyla parti ile olan ilişkiler nispetinde. sosyalizme yürekten insanmış bir insan için bile eğer etrafındaki bedavacılardan kurtuluş mümkün görünmüyorsa, üstelik çok iyi bir çalışan olmak da gerçek anlamıyla kişisel hayatında bir fark yaratmayacaksa, neden "daha" verimli çalışsın ki?

    üstelik finansal korkunun topluma kattığı dinamizmden de mahrum kalır sosyalizm. bir şarapçı tipi düşünelim. sokaklarda yaşamayı ve hayatında sadece şarap içip sokaklarda dolaşmayı istiyor olsun. yaşadığı hayatın insan onuruna aykırı olup olmadığını da umursamayan bir kinik olduğunu düşünelim bu kişinin. bu kinik şarapçı sosyalist bir sistem tarafından kendi haline bırakılamaz çünkü işsizlik -en azından sscb'de- yasaktır. sosyalist sistemin doğruyu bilmesi alternatif doğruların ve iyilerin yeşermesini engelleyerek, hatta onları cezalandırarak sistemin çöküşüne büyük katkıda bulunmuştur.

    3- devlet denen problem

    burayı okuyan bir sosyalist varsa şu soruyu yanıtlamasını istiyorum: sosyalist sistemde fuhuş sektörü ve cinsel oyuncak üretimi nasıl sağlanıyordu? ya da eğer türkiye örneğin sosyalist olursa bu sistem nasıl olacak? elbette bu soruyu duyanların çoğunluğu zeki birer sosyalist oldukları için "sosyalist sistemde kimse hayat kadınlığı yapmak zorunda kalmayacak!" diyecektir. ah benim canlarım.

    öncelikle türkiye'de jigolo olmak isterken dolandırılan insanların hikayelerine aşinayız. buyrun. ikinci olarak pek çok kadın için hayat kadınlığı kısa yoldan çok zengin olmanın yoludur. inanmayan onlyfans adlı sitedeki türk hanımların sayfalarını büyütmek için ne kadar çabaladığına bakabilir. o halde devlet ya para karşılığı cinsel ilişkiyi yasaklayacak ve tek tek bu işe kalkışan herkese müdahale etmeye çalışacak ya da bazı kadın ve erkekleri bu iş için özel yetiştirmesi gerekecektir. sosyalistler hakikate uyum sağlamak yerine devlet aracılığı ile onu sonsuz değiştirmeye yeltenirler bu ne marks'ın ne de engels'in tahmin bile edemeyeceği problemler yaratır.

    sosyalist bir idarede devlet her şeydir. devlet kimin ne kadar ne satın alacağına, toplumun nereye doğru evrileceğine , neyin iyi neyin kötü olduğuna karar verir. ancak devletin çalışmasını sağlayan bürokrasi insanlardan mürekkeptir ve insanlar hele ki bir çıkarları yoksa işlerini savsaklamayı severler. böyle bir ortamda her şeyin devletin elinde olması bir bütün halinde toplumun yavaşlamasına sebep olur. bunu bedenimizin yaptığı her şeyi düşünerek yapmasına benzetebilirsiniz. nefes almak, göz kırpmak, kaşınmak, yellenmek, hıçkırmak, cinsel olarak uyarılmak, refleks göstermek, terlemek vs. gibi tüm özelliklerin hepsinin öncelikle beyinde bilinçli olarak düşünülerek yapıldığını düşünsenize? kimse 1 tam gün bile hayatta kalmayı başaramazdı. sosyalizmin her şeyi devletleştirmesi her şeyin öncelikle uzun bürokratik süreçlere maruz kalması demektir. devlet dairesine işi düşen her insan bilir ki, memurlar çalışmaz. kapitalist ülkelerde bile.

    devletin bir diğer kötü tarafı her şeyi devletleştirdikten sonra artık kişisel alan denen bir zeminin kalamayacak olmasıdır. devlet o sene bol buğday üretmişse rejiminizde buğdayın yeri artacaktır. devlet o sene bol ipek kumaş üretmişse moda odur. devlet istemezse gıda bulamazsın (bkz: holodomor). devlet istemezse kültürünü dahi değiştirmek zorundasın. (bkz: kültür devrimi)

    büyük devletin bir diğer sorunu hataların telafisiz olmasıdır. devlet bir karar verdiğinde bu istisnasız tüm yurttaşlar için geçerli olduğundan, kimse farklı bir şey yapamaz ve devletin planı hatalı çıkarsa telafi edecek hiçbir aktör bulunamaz.

    şimdilik benim aklıma gelenler bunlar. eminim sizlerin de katkısıyla bu meseleyi eni konu anlayacak kadar veri birikecektir burada.

  • ortak varlıkların trajedisi

    ortak varlıkların trajedisi, sahibi olmayan kamusal bir kaynağın o kaynaktan yararlanmaya çalışan kişiler arasındaki rekabet neticesinde sömürülmesidir.

    okyanuslar bu konuda iyi bir örnektir. kimsenin olmayan okyanuslarda balıkçılık yapanlar diğer balıkçı tekneleri gelmeden olabildiğince çok balık tutmaya çalışırlar. bu sebeple de daha üreyemeyecek kadar küçük balıkları bile avlamaktan çekinmezler. zira eğer onlar avlamazsa başkaları avlayacaktır. bu şekilde davranmak da hem balık türlerini tüketmekte hem de balıkçıların bindiği dalı kesmelerine yol açmaktadır. ancak kimsenin olmadığı için üzerinde gerçekleşen eylemlere itiraz edilemeyen balık havzasının balıkçıları eğer bu şekilde davranmazlarsa karşı tarafın gönlünce eylemlerine göz yummuş olacaklardır.

    ortak malların trajedisi için özetle, sahipsiz kaynaktan yararlananlar arasında "ya bindiğin dalı kes ya da bindiğin dalın başkası tarafından kesilmesine razı ol" tarzı bir ilişkinin varlığıdır diyebiliriz.

  • daha güzel yaşamak parayla mı?

    entrylere baktıktan sonra farkettim ki soruyu peşinen evetleyecek gerçek dünya insanları adına da birinin konuşması gerekiyor.

    hemen ispatımızı yanlışlanamaz ve bu satırları yazarken reel zamanlı olarak yaşadığım meseleyi göstererek yapalım.

    msgsü'de öğrenciyim. okuldan çıktım. hiç param olmadığı için beşiktaş'a yürüyerek gitmeye karar verip yola çıktım. okuldan çıkalı 300 metre olmamışken birden sağanak bastırdı. sabah hava güneşli olduğu için yanıma şemsiye almamıştım. sağanak not almak için yanımda taşıdığım bilgisayara zarar verebileceği için kendimi bulabildiğim ilk "yağmur dinene kadar oturulacak" mekana attım. çayımı beklerken, burayı unutmayın önemli, yazıyorum bu satırları.

    mekan güzel. içeri girer girmez çalışanlar buyrun dediler. en son 17 nisan saat 18.00 sularında gıda aldığım için epey açtım. şakayla karışık çok pahalı değilsiniz değil mi? diye sordum personele. yok ya restoranlara göre ucuz bile sayılır dedi. sonra menüyü getirdiler. çay 19 lira, etli yemek 300 lira.

    yağmur hızlandı. (hala yağıyor.) mekanı beğenmeyip başka bir yere gitmeye çalışırsam yağmur diz üstü bilgisayarıma zarar verebilir diye korktum ve mekana oturup bir çay söyledim. bu bilgisayarın zarar görme ihtimali çok önemli zira eğer bilgisayara bir şey olursa şu kardeşiniz büyük ihtimal önümüzdeki 6 ay boyunca yeni bir girdi giremez.

    şimdi soruyu tekrar soralım. daha güzel yaşamak parayla mı? evet.

    ancak elbette başlığın açılışındaki küçük tuzağa düşmemek gerekiyor. "daha" epey göreceli bir kelime. daha iyi hissetmek için meditasyon yapmak bedava, sokağa çıkıp güzel bir yürüyüş yapmak bedava, yumurtayı bir kaç farklı şekilde yapmak bedavaya yakın. üstelik aşk, dostluk, aile sıcaklığı - en azından sen alt kuşak isen- insanı mutlu kılacak durumlar da bedavaya yakın.

    ancak parasızlıktan günde 10 kilometre yürümek kötü yaşam. parasızlıktan her gün yumurta yemek kötü yaşam. et yiyememek, paran olmadığı için hayatındaki kadının "arada dışarda da görüşelim" çemkirmesini duymak, sadece evin içinde titremeye başladıktan sonra kombiyi açmak, su parası kaygısıyla üç günde bir duş almak, yırtılan, epriyen elbiseni yenileyememek, adıyaman tütünü içerek sigaradan alacağımız tattan mahrum kalmak, büyük hayranı olduğum kalt'ın canlı gösterisine gidememek, çok yakın bir sanatçı arkadaşımın parçası olduğu etkinliklere parasızlıktan katılmamak, hocaların mutlaka okuyun dediği kitapların pdf'si yoksa okunamaması ve bunların tümünün farkında olmak, iyi yaşam değil. daha iyileştirilmesi de bedavaya değil.

    elbette birisi kinik bir felsefe savunabilir. sadece artık yemeklere tav olursan ölene kadar bedava gıda alırsın, sadece kimsenin istemediği kadınlarla yatarsan çok aktif bir cinsel yaşamın olur, kimsenin oturmak istemeyeceği evde oturursan bedava konaklar, insanların eskilerini giyersen bedavaya giyinirsin. bu yaşamı dahi daha iyi hale getirmek aslında ilk girdi sahibinin söylediği, ancak artısı kadar eksisini de hesaba katarsak elimizde "daha iyi yaşamak parayla değil" önermesi değil, "yeterince onursuzlaşırsan parasız da hayatta kalırsın" önermesi kalır. yağmur dindi, ben parasızlıktan sırtımda çantayla bir 5 km kadar yürüyeceğim, yürürken belki bir ıslık çalarım "daha iyi yaşıyor olmak" için. *

  • azınlığın zenginliği hepimizin çıkarına mıdır?

    zygmunt bauman'a ait ayrıntı yayınlarından çıkmış ve hakan keser tarafından ingilizceden çevrilmiş ince bir kitap. kitap başlığındaki soruyu yanıtlamaya çalışıyor ve hayır yanıtına ulaşıyor.

« / 19 »