en beğenilenleri (412) - sayfa 15

başlık listesine taşı
  • !atatürk, allah, cumhurbaşkanı ve ordu

    haklarında konuşulması yasak olan şeylerdir. bu yüzden haklarında konuşulması elzemdir.

    atatürk'ün güneş dil teorisi başta olmak üzere saçma sapan fikirleri vardır.
    allah yok, din yalan ve peygamber çocukları biraz fazla mı seviyor?
    cumhurbaşkanı bir tiran.
    ve ordu benim gördüğüm kadarıyla kendi askerini adam gibi yıkamaktan bile aciz. umarım bu kurmay kadrosuyla harbe girilmez zira ermenistan bile ankara'yı alabilir gibi görünüyor.

    yaşasın hürriyet yaşasın ifade hürriyeti yaşasın adalet.

  • ümit

    14 mayıs günü ait olduğum ülke kitlesince benden sökülen şey.

  • oremus nos, deus laboret

    "biz dua edelim, tanrı çalışsın!" anlamına gelen latince deyiş.

  • a disease without cure

    slavoj zizek'in 5 ekim tarihinde ön siparişe açılacak olan yeni kitabı "freedom"'ın alt başlığı.

    zannediyorum ki başlık kitap hakkında, zizek'in özgürlük anlayışı hakkında çok şey söylemektedir. hegelci olduğunu her yerde vurgulayan zizek büyük ihtimalle efendi köle ahlakı üzerinden bugünün özgürlük algısını tartışacak. özgürlük ona göre bir köle kategorisi aslında. bir kimsenin özgürlük sevdası varsa bu o an özgür olmadığı anlamına gelmektedir. ancak eğer bu özgürlük algısı daha ana rahminden bile çıkmadan medya aracılığı ile belirlenmeye başlıyorsa o zaman özgürlükten çok özgürlüğün ihtimalini konuşmak gerekir.

    merakla bekliyoruz kitabı. umarız tez zamanda libgili yerlere düşer.

    https://www.bloomsbury.com/uk/freedom-9781350357129/ buradan detaylı bilgi edinilebilir.

  • sesin yolculuğu genç besteciler festivali

    cemal reşit rey cemal reşit rey olalı böyle sanat görmemişti.

  • tristesse contempraine

  • !filozof

    bilebildiği en eski ile bilebildiği en yeni arasındaki tüm bağı kendinden geçirebilen kimse, düşünür.

    (bkz: kime filozof denir?)

  • !rakam

    felsefeciler tarafından söylenileni sayısalcılar da anlasın diye bulunmuştur. onlar yine dönüp harfe gelmişlerdir. *

  • yankı odası verisi

    kişinin kendi yankı odası dışında herhangi bir çapraz okumaya tabii tutmadığı ve bu sebeple sahihliğinden %100 emin olduğu veri.

    en iyi örneklerini babala tv yayınlarında gençlerin heyecanlı ve sesleri titreyerek sordukları sorulardan görebilirsiniz. bu verilerin ne kadar hatalı olabileceğini ise özellikle ali babacan'ın babala tv yayınındaki sorulara verdiğini yanıtlara bakarak değerlendirebilirsiniz.

    konuyla ilgili bir bilimsel yaklaşım için (bkz: yankı odaları ve yanlış bilginin yayılması)

  • !ismet özel'den alıntılar

    başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
    ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
    düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
    siz gidin artık
    düşman dağıldı dedikleri bir anda
    anlaşılıyor
    baştan beri bütün yeni düşenlerle
    aynı kışlaktaymışız
    incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
    sevinç günlerine hürya* doluştuğumuzda
    tek başınayız.

    kaynak
    şule yayınları, bir yusuf masalı, sf.30.

  • !ismet özel'e dair

    ismet özel'in biraz da ele avuca sığmaz, kontrol edilemez kişiliğinden kaynaklanmaktadır ki şairi şair yapan özelliklerin başında gelir. bir diğer "islamcı şair" olarak ibrahim tenekeci'yi ele alalım. ben şiirlerini pek severim ancak yeni şafak'ta köşe yazarlığı yapan ve kötüye muhalif olmayı başaramamış bir kimse kalarak bence şairliğine halel getirmiştir.

    ismet özel'e dönersek bana en az atilla ilhan, nazım hikmet kalibresinde bir şair gibi gelir. müslüman olmayanları türklükten atması gibi biraz da delilik alameti çıkışları olsa da günün sonunda ondan yadigar kalacak, onu taşıyacak olan siyasi fikirlerinden çok dizeleri olacaktır.

    akp'lilerin kendisini sevmemesi ise gelecekte hikayesi yazılırken onur madalyası olarak göğsüne takılacaktır.

    son olarak, ölmemiş, bir gençlik ölümü saklı kalmıştır kendisinde ve haklıdır çiçekler ve böcekler gibi değil, bulutlar ve ırmaklar gibi seviştiğinde insanın.

  • boğa boğa

    adını ilk defa bugün duyduğum film. @magneto 5.5 verdiyse katiyen izlemem.

  • gelir dağılımı üzerine

    amerika'da yapılan şahane bir gelir dağılımı araştırmasına denk geldim. en güzel kısmını sizler için altta paylaşıyorum.

    2000-2020 arasında amerikalıların %10'luk dilimlerinin toplam gelirden aldıkları payın ortalaması şu:
    0-10 ----- 1,7%
    10-20 ----- 3,5%
    20-30 ----- 4,4%
    30-40 ----- 5,3%
    40-50 ----- 6,4%
    50-60 ----- 7,7%
    60-70 ----- 9,3%
    70-80 ----- 11,3%
    80-90 ----- 14,7%
    90-100 ----- 35,7%

    bu arada %5, 25,7% alırken %1'in de 13,5% aldığını da belirtelim. (1)

    türkiye'de ise bu denli ince bir araştırma var mı ben bulamadım. ulaşabildiğim tek şey %20'lik dağılımlar(2) ki o da şu şekilde:

    0-20 ----- 5.9
    20-40 ----- 10.6
    40-60 ----- 14.9
    60-80 ----- 21.1
    80-100 ----- 47.5

    avrupa ortalaması ise şu şekilde
    0-20 ----- 7-9 arası
    20-40 ----- 12-15 arası
    40-60 ----- 17-20 arası
    60-80 ----- 22-26 arası
    80-100 ----- 35-45 arası

    bu veriler herkesin ulaşabileceği ya da zaten daha önce mutlaka bir yerde gördüğü veriler. ben sadece bu dağılımın insan grubunun doğası ile ilgili bize bir şey söyleyip söylemediği hakkında biraz spekülasyon yapmak istiyorum.

    bildiğimiz şey şu ki devlet müdahalesi olmadığında para en fakirlerden en zenginlere doğru hızlanarak akıyor. avrupa -özellikle nordik ülkeler- bu konuda abd ve dünyanın geri kalanına göre biraz daha iyi durumda. ancak bunun sebebi piyasa ekonomisi değil, ağır vergiler ve yeniden dağıtım politikaları. liberal düşünce içindeki en büyük tartışma aslında en başından beri bu. tek cümlede özetlemek gerekirse, insanların hayırseverliği insanlığa yetmiyor.

    "kendim için yapıyorum!" motivasyonu; farklılığı, zenginliği ve refahı yaratan ancak aynı zamanda da onun bölüşülmesini engelleyen şey. peki bu sorunu nasıl çözebiliriz? çok farklı öneriler var elbette. sosyal demokratlar avrupa'daki gibi vergileri artırıp yoksullara dağıtma peşinde. ancak bu da avrupa'nın amerika karşısında geri kalmasının temel sebeplerinden biri. sosyal demokrasilerde tembeller çalışmaya ikna edilemiyor, sermaye birikimi abd örneğindeki gibi aşırı yükselmediğinden büyük yatırımlar ya yapılamıyor ya da doğrudan devlet tarafından finanse edilmek zorunda kalıyor. üstelik bizim gibi seküler aydınlanmanın tamamlanmadığı ülkelerde devlete verilen her kuruşun suistimal edileceğinden eminiz.

    liberterlerin önerisi kulağa ne kadar mantıklı gelse de henüz denenmiş değil ve sonuçlarından emin değiliz, durumu daha da kötü bir hale getirme ihtimali var. üstelik toplumsal dayanışma üzerindeki etkileri de negatif olabilir. liberal eşitlikçi rawls ve dworkin'in fikirleri ise dünyanın bugünkü noktasında uygulanması imkansız fikirler. sosyalistlere, nasyonalistlere ve islamcılara değinmiyorum bile.

    o halde yeni bir düşünceye, yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var. dünyada bunun üzerine çalışan çok fazla sayıda ekonomist olsa da gelir dağılımı sorunu sadece ekonomik bir sorun değil. tüm siyasal sistemi revize etmek ve hatta ahlaki normları en baştan tartışmak gerekiyor. umuyoruz orta-uzun vadede burada gerçekleşecek tartışmalarla da bu yeniliğe katkı sağlayanlar arasında olabiliriz.


    kaynak
    1-https://www.bea.gov/.../distribution-of-personal-income
    2-https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2180996

  • !düzelmesi gereken atasözleri

  • !beğenilen sözler

    "yaratamadığım şeyi anlayamam."

    richard feynman

    kendini anlamak bağlamında düşünüldüğünde üzerine spekülasyon yapması epey eğlenceli bir cümle.

« / 28 »