en beğenilenleri (412) - sayfa 13

başlık listesine taşı
  • kojin karatani'den alıntılar

    "b tipi mübadele tarzı da topluluklar arasında doğar. bir toplulu­ğun diğerini yağmalamasıyla başlar. yağma esasen bir mübadele tü­rü değildir. öyleyse bir mübadele tarzına nasıl dönüştürülmektedir? eğer bir topluluk sürekli yağmaya meylediyorsa, sadece yağma ya­parak devam edemez, hedef aldığı topluluklara bir şeyler de verme­lidir: hakim topluluk tabi topluluğu diğer saldırganlara karşı korumalı, sulama sistemi gibi bayındırlık işleriyle desteklemelidir. bu da devletin prototipidir. weber devletin özünün şiddet üzerindeki tekeli olduğunu savunmuştur. yalnızca devletin şiddet üzerine inşa edildiği anlamına gelmez bu. devlet, devlet dışı aktörleri şiddet kul­lanmaktan men etmek suretiyle, bileşeni olan halkları korur. başka bir ifadeyle devletin tesis edilmesi, yönetilenlere itaatleri karşılığın­da barış ve düzen bahşedilmesi bakımından bir tür mübadeledir.bu­na b tipi mübadele diyoruz."

    karatani, k. (2017). dünya tarihinin yapısı: üretim tarzlarından mübadele tarzlarına (a. karatay, çev.). metis yayınları. sf,32-33

    yani, devletin ortaya çıkışından modern devlete kadar olan aristokratik devletlere b tipi mübadele diyoruz. öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki karatani'nin varsaydığı üzere ilkel topluluklar bir araya gelip tüm topladıklarını eşitlikçi bir şekilde bölüşmüyorlardı. homo cinsi şempanzelerde dahi görülebilecek şekilde mülkiyet anlayışına sahiptir. akraba seçiliminden dolayı, bölüşümde kimsenin diğerlerini açlıktanöldürecek şekilde almayacağını varsayabiliriz ancak bu bile iyimser bir yaklaşım olur.

    insanlar grup halinde yaşamakla birlikte mübadele tarzları sadece bundan ibaret değildir. iyileştirmek, öğretmek, güldürmek, dikmek, yemek hazırlamak, seks vs. hepsi birer mübadele aracıdır. kimse kimse ile eşit derecede almak zorunda değildir, esas olan kimsenin açlıktan ölmemesi ve üreyemeyecek şekilde yaşamamasıdır. önemli olan bir grup olarak çeşitlenerek yaşamaya devam etmektir.

    bu çaba insanların bir karşılıklılık ilişkisine bilinçli olarak geçmelerinden çok daha önce evrilmiş olan strateji kavramı içinde olduğundan sapiens türü için yeni değildir. paranın, ya da ortak değerlerin ortaya çıkma mecburiyeti de zaten eşitlikçi olmayan düzenin göstergesidir. para, para üstü vermek için icat edilmiştir. insanların hediyeleşiyor oluşu, sadece hediyeleştikleri anlamına gelmez. gerçek bir ailesi olan herkes bilir ki aile demek mutlaka iç çatışma demektir. hediyeleşmenin olmadığı ilişki türlerinde de bir şekilde bir ortak birim gerekmektedir. zira her zaman bir "ne bizden ne de onlardan olan"lar grubu vardır.

    hasılı devletin ortaya çıkışı da bir topluluğun diğer topluluğu ele geçirmesi ve yağmalamaya başlaması ile değil, toplulukların kendilerini daha iyi örgütleme becerisi geliştirmesiyle ortaya çıkmıştır. yan yana yaşayan 20'şer kişilik 50 sapiens grubu düşünün. bunların hepsinin kaynakları son derece bol olsun. aralarında da mutlak bir uyum olduğunu varsayalım. kimse kimsenin alanına meyilli değil. bu senaryoda daha az parçalanarak daha uzun süre aralarındaki ilişkiyi tutabilen sapiens grubu, birbiri için savaşacak daha fazla ve daha motive üyeye sahip olacaktır. mutlak bir barış ve uyum pozisyonunda başlansa bile insanlar arasında zaman içinde bir sürtüşme, kız kaçırma, güç gösterisi mücadelesi vs. gibi bir sebeple mutlaka bir çatışma yaşanacaktır. bu çatışma sonucunda ise kendinden daha fazla olanlar kendinden daha fazla olanlardan olmanın ne demek olduğunu ne nasıl bir üstünlük sağladığını derhal anlayacaktır. devlet işte bu örgütlülük üstünlüğünün farkındalığı olarak düşünülmelidir.

    sonrasında ise örgütlülüğün idare tarafında olanlarının liderlik tarzı belirleyici olacaktır. liderin yönetim tarzı ve kazanırsa ganimeti nasıl dağıttığı. üstelik bir çatışma sona erdikten sonra herhangi bir gruba ait olmayan ancak kendilerini sevdirebileceğini düşünenler -sapiensin ilk yahudileri şakası ırkçı mı kaçar?- o topluluklara gönül rızası ile katılırlar. böylelikle "grup kendi dışına karşı davranmadan önce her davranışı kendi içinde öğrenmiştir" temel tezimizi daha sağlam savunabiliriz.

    yani devlet sadece bir tip mübadele tarzı olarak okunabilecek bir zorbalıktan ibaret değildir, aynı zamanda karatani'nin sadece bir tarafını gördüğü şekilde bir güvenlik hizmeti olarak da anlaşılabilir. az evvel verdiğimiz örnekten devam edelim. 1000 kişilik sapiens havuzumuz 5000 kişi olduğunda bir çatışma ile karşılaştık ve elimizdeki durum 100 kişilik 50 sapiens grubu değil, kimisi 200 kimisi 5 kişilik 65 sapiens grubu olarak süreç içinde değişti. iki yüz kişilik grup ufak grupları ve ellerindekileri almak için saldırıda da bulunabilir, onu bir diğer 35 kişilik ancak çok saldırgan bir gruptan korumak için onu kendisine dahil de edebilir. ilk haraç aslında basitçe yardımcı olacak bireylerin maaşlarından ibaret olabilir. daha ötesi bugün bile örneklerini gördüğümüz şekilde ikinci bir 190 kişilik grup üyesi kendi grubundan kaçabilir, sürülebilir ve diğer gruplara gönül rızası ile katılabilir.

    bu tartışmanın ilgili kısmını aydınlatacak empirik verimiz yok. ancak mübadele tarzlarını ilişki tarzları olarak düşünürsek karatani'nin kolaylıkla ekarte edilebileceğini görürüz.

  • kojin karatani'den alıntılar

    "marks meta mübadelesinin (c tipi mübadele tarzı) iki topluluk arasındaki mübadelelerden doğduğunu tekrar tekrar vurgular. "meta mübadelesi, toplulukların sona erdiği, bunların yabancı topluluklar­la ya da yabancı toplulukların üyeleriyle temas kurduğu noktalarda başlar." bu mübadeleler bireyler arasında gerçekleşiyor gibi görün­se bile, bu bireyler aslında ailelerinin veya kabilelerinin birer tem­silcisi durumundadır. marx bu noktayı adam smith'in bazı görüş­lerini eleştirmek için vurgular: smith'e göre mübadelenin kökleri bireyler arasındaki mübadelelerde yatar, marx ise bu görüşün çağ­daş piyasa ekonomisinin geçmişe yansıtılmasından ibaret olduğu kanaatindedir. diğer mübadele tiplerinin de topluluklar arasındaki mübadeleden doğduğunu unutmamalıyız. başka bir ifadeyle karşı­lıklılık, topluluklar arasında doğar."

    karatani, k. (2017). dünya tarihinin yapısı: üretim tarzlarından mübadele tarzlarına (a. karatay, çev.). metis yayınları. sf,32-33

    diğer topluluklarla karşılaşan topluluğun tümü değil bir bireyidir. o birey ya da bireyler diğer toplulukla karşılaştıklarında halihazırda mübadele yapmayı nereden biliyorlardı? zannediyorum ki marks'ın tamamen çürük olduğu yerlerden birine bastık. mill'in aksine bireylerden önce topluluklar arasındaki mübadeleden bahsediyor. bugünün bilimi tarafından tamamen çökertildiğinin farkında değil bence. mübadele sadece bir strateji parçasıdır ve mübadeleden çok daha fazlasını yani bir strateji oluşturmayı en ilkel canlılar bile tek başlarına bilmektedirler. blob denen canlı iyi bir örnek olacaktır.

  • kojin karatani'den alıntılar

    "kapitalist sistem, materyalist olmak şöyle dursun, güvene/kre­diye dayanan idealist bir dünyadır. tam da bu nedenle daima kriz ihtimalini barındırır."

    karatani, k. (2017). dünya tarihinin yapısı: üretim tarzlarından mübadele tarzlarına (a. karatay, çev.). metis yayınları. sf,32

    güveni sadece iktisadi olarak düşünmemek gerekir. güven bilgi gerektirdiğinden tamamen olamaz ancak bir olasılık olarak düşünülmelidir. güvene krediye dayanmayan hiçbir sistem kriz yaratmaz çünkü zaten en baştan büyüyen bir yapı meydana getiremezler. kapitalizmin krizleri bugüne kadar asla genel olarak küçülmeye sebebiyet vermedi. bildiğimiz ilk büyük 1928 krizinden beri dünyanın geldiği yer paranın/kaynağın/kredinin/güvenin azaldığı değil çoğaldığı bir dünyadır. genel olarak güvensiz kalanlar daha büyük bir güven zinciri inşa edemedikleri için ortaya çıkıp güven ekonomisi karşısında teker teker sönmeye devam ediyorlar.

  • kojin karatani'den alıntılar

    "genel hatlarıyla, asyatik, antikçağ, feodal ve modem burjuva üretim tarzları, toplumun ekonomik gelişmesindeki ilerlemeye işaret eden çağlar olarak tayin edilebilirler"

    dünya tarihinin yapısı, sf.28. marks'ın sözü bu bu arada, karatani sadece alıntı yapıyor.

    neye göre? aynı anda bir kaç tanesini birden yaşayan toplumları ne yapacağız? örneğin türkiye. eğer bir üretim tarzı kaçınılmaz olarak bir diğerine dönüşüyorsa o halde feodal ilişkileri, antikçağ'dan kalan ritüelleri ve asyatik temellerimizi ne yapalım? insanlığın üretim tarzlarının bundan ibaret olduğunu düşünmek aşırı indirgemek gibi bir hava veriyor.

    kotani ise marks'ı şu şekilde eleştiriyor: marks devlet ve ulusu felsefe ve sanat gibi üst yapının içine koydu oysa ulus ve devlet kendi başlarına birer özne olarak altyapıya ait olarak düşünülmelidir.

  • kojin karatani'den alıntılar

    "ne var ki kendi haline bırakıldığında kapitalist piyasa ekonomisi kaçınılmaz bir biçimde ekonomik eşitsizliklere ve sınıf çatışmasına yol açar."

    dünya tarihinin yapısı, sf.27.

    maalesef zayıf bir başlangıç. ekonomik eşitsizliklere kapitalizm yol açmaz sadece o yolu takip eder. kapitalizmin ahlaki bir sınırı yoktur o istenilen yere gitmek üzere tasarlanmıştır sadece. ayrıca bu buna kaçınılmaz bir şekilde yol açar haddinden fazla bir özgüven gösteriyor.

  • kojin karatani

    anarşist komünist bir japon yazardır. yakın zamanda fırsat bulup üzerine konuşacağım bir adamdır.

  • muhammed ali fatih erbakan

    14-15 yaşında cinsel erişkinliğe ulaşmış kadınların evlendirilmesini "yerli ve milli" gören siyasetçi. buradan utanılabilir.

  • 24 haziran 2023 meral akşener açıklamaları

    konuşmayı başından sonuna kadar dinledim, haklı ya da haksız, akşener de öfkesine yenik düşebilen bir kadın.

    konuşmanın ruhu yüksekti, salonda defalarca ayakta alkışlandı, önce kendi partisine sonra da diğerlerine yüklendi. hakikaten hem hesap verdi hem hesap sordu. partinin de iplerini sert bir şekilde ele aldı bu konuşma ve kurultay sonucuyla.

    fakat hesabında bence hala hatalar var. öncelikle istanbul'un hdp sayesinde kazanıldığı algısına çok bozulmuş. haklıdır, iyip oyları olmasa da kazanılamazdı ancak belediyede iyip kendi başına kazanabilecek miydi? eğer aday çıkarsa seçimi erdoğan'a hediye etmiş olacaktı, aday çıkarmayıp akp adayına bassaydı mhp'den ne farkı var denecekti? türkiye'nin siyasi ikliminin sıkışıklığı iyi partiyi ittifaka mecbur bıraktı. istanbul ve ankara seçimlerinde "ben zaten türkiye'li değilim, adayımı çıkarır işime bakarım" diyebilme hakkına sahip hdp, chp'nin zamanında yaptığı baraj katkısı hasebiyle istanbul ve ankara'da chp-iyip ittifakının kazanmasını sağladı, yetmedi, altılı masa zan altında kalmasın diye cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarmayıp chp ile çalıştı. hdp'nin türkiyelileşme dışında bir siyeseti yok zannediyorsa akşener, yanılıyor. hpd de kendi içi dinamikleri ile çatışarak aslında kürt sekülerleşmesini taşıyor. bu bağlamda evet, istanbul'da ankara'da hdp sayesinde kazanılmıştır. şimdi yerel seçimde hdp kendi adayını çıkaracak, iyip kendi adayını çıkaracak ve seçimi açık ara farkla akp kazanacak.

    gelelim ikinci meseleye, akşener'in partisinin bir davası yok. üstelik partisi içinde muhammed bahadırhan dinçaslan gibi teori yazan genç ve kalibreli adamlar varken. bugünkü konuşmasında yine türk-islamcılık aldı başını gitti. türk islamcı parti zaten var meral hanım, iki tane türk islamcı partinin anlamı nedir? sekülerlik vurgusu yok üstüne karakoç'tan şiirler var. akşener içi boş bir merkez sağ partisi olmaya çalışacaksa adım adım tüm tabanını zafer ile mhp arasında kaybedecek gibi görünüyor.

    bir diğer mesele parti için koltuk dağılımı. üyelerini bir türlü memnun edemediğinden uzun uzun dert yandı sayın akşener. 6 senedir neyle uğraşıyorsunuz o halde diye sormazlar mı adama? şımarıklık bitti artık dedi akşener, 6 senedir neden partide şımarıklığa izin veriyordunuz ki? üstelik net bir çıkıştan da bahsetmedi akşener, almış eline bir torba "ne yapayım kurayla mı seçeyim?" 2017 tarihinde kurulmuş bir parti olarak hala kendi içinizde seçimlerin nasıl yapılacağını belirleyecek oturmuş bir sistem geliştiremediyse sayın akşener, gerçekten liyakatli bir siyasetçi olarak sayılabilir mi?

    son mesele kürt meselesi. bu seçimde de açıkça görülmektedir ki kürtler blok halinde oy kullanıyorlar. kürtlerle arasına gittikçe daha sert bariyerler çekmeye çalışan akşener güneydoğu'da hangi tabanına dayanmaktadır. bir sonraki seçimde nasıl olacak da hdp saflarında sıkışmış kürt seçmenin oylarına talip olacaktır? iyi parti kendi düşünce dünyası içinde bu kadar çok türk-islam diye bağırırken şırnak'ta hangi desteği alarak bir türkiye partisi haline gelecektir? akp karşısında olması mecburi bir sonraki koalisyonda hangi yüzle kürt seçmenden oy isteyecektir? ya da zafer partisi gibi dışlayıcı bir şekilde mi politika yapacaktır? akşener'in samimi öfkesi bence kendisinin ahlaki temizliğini göstermekle birlikte genel strateji inşasında önünde bir engel teşkil etmektedir.

    netice olarak akşener öfkesini kusmuş, salondaki partilileri biraz sindirerek, biraz tehdit ederek biraz cesaretlendirerek kurultaydan ezici çoğunlukla parti lideri olarak çıkmıştır. eğer bu saatten sonra kendisinin gerçek bir planı olduğunu doğru bir şekilde anlatmazsa bir sonraki seçime kadar partisinin tamamen ortadan kalkması muhtemel görünmektedir. yok eğer kendi sistemini, teorisini, kadrosunu ortaya koyarak 5 sene boyunca çalışır, hem chp, hem akp, hem hdp tabanından oyların akabildiği bir parti haline gelirse türk siyasi hayatının yeni merkez partisi olması da muhtemeldir. ancak ben karamsar taraftayım.

  • liberalter

    liberaltarian'ın türkçesi olarak önerdiğim kavram. liberterliğin sosyal adalet ile daha barışık bir formu olarak okunabilir.

    liberaltarian 2010 yılında urban dictionary'de "a political philosophy that combines liberalism and libertarianism. liberaltarians are usually left on fiscal issues, such as healthcare and tax policy, and libertarian on issues such as drug and prostitution legalisation. they often do not believe in some social liberal ideas such as affirmative action, smoking bans and hate crimes. they are usually anti war, as both liberalism and libertarianism are, and pro-same sex marriage. liberaltarians exist in the usa as well as other countries.

    liberaltarianism proves that somebody can believe in personal responsibility and that the government can look after it's citizens. they believe strongly in the philosophy that people should be able to do anything they want as long it doesn't effect anybody who didn't voluntarily participate, and they also believe that the government can and should help it's citizens." şeklnde tanımlanmıştır.

    tabi bu tanımda liberalterizm'i mali politikalarda solcu olduğunu iddia ediliyor. ancak rawls ile başlayan liberal eşitlik düşüncesini dikkate aldığımızda bu eğilimin sol olarak değil, sosyal adalete duyarlı şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir. solu, marksizm'e eşitleyip, toplumsal hiyerarşide aşağıda olanları iyileştirme kaygısını sadece sol olarak tanımlamak hem liberal mirasa hem de hakikatin kendisine saygısızlıktır. yukarıdaki tanıma geri dönersek liberalterler sağlık ve vergi politikalarında daha sosyal adaletçi iken uyuşturucu ve fuhuş konusunda daha hürriyetçidirler. sigara yasakları ve nefret söylemi gibi sol diyebileceğimiz yaklaşımlara karşıdırlar ancak savaş karşıtlığı ve 2slgbtqıa+hakları konusunda hürriyetçidirler.

    buradan anladığımız ise liberalterler kişisel sorumluluğa da devletin bir işbirliği mekanizması olarak okunmasına da aynı oranda inanırlar. yani bir kişi diğerlerinin hürriyetini kısıtlamadığı sürece istediklerini yapmakta özgürdürler ancak hükümet toplumsal çıkarı büyütmek için bazı insanlara yardım da etmelidir. özgür tiyatroların fonlanması, yurtdışında öğrenci gönderilmesi gibi işlevler bireylere de orta uzun vadede fayda olarak yansıyacaktır ve kişisel olarak kimsenin buraya yatırım yapmak istememesi tüm kişilerin de faydasına olma ihtimali çok yüksek olan bir eylemin devletçe fonlanmasına mani değildir.

    türkiye'de daha yoğun bilinmesinde fayda olan bir kavramdır.

  • merhametli liberterler

    bleeding heart libertarians'ın çevirisi olarak kullanılması gereken tanım. lib-sol olmamak için acımasız olmaya gerek olmadığını düşünürler. özgürlük ve sosyal adaletin aynı anda sağlanması gerektiğini ve sağlanabilir olduğunu savunurlar. jason brennan örneğin bunlardan biridir. ki aklın yolu da budur.

  • dark matter

    pavel kroupa tarafından olmadığı iddia edilen fiziğin temel taşlarından biri. araştırmaların sürmesinin sadece fonlarla alakalı olduğunu iddia ediyor. burada bir dark matter uzmanı ile tartışmasını izleyebilirsiniz.

    bir hevesli adamın teorisi mi yoksa hakikatin kendisi bilemiyorum, kanıtın niteliği beni fersah fersah aşıyor.

  • pavel kroupa

    ateşli bir şekilde dark matter diye bir şeyin olmadığını savunan astrofizikçi.

    kanıtlarını dinlemek için buradan

  • yalan

    thomas reid'e göre insanın kendi doğasına şiddet uygulamasıdır.

  • pakize arıkan sandıkçıoğlu

    kendisinden "bonjour'un bağdaşımcılığında duyu deneyimlerinin rolü" isimli makalesi ile haberdar olduğum, akademik saçmalıklara sapmadan meramını son derece net ve açık şekilde anlatabilen, izmir katip çelebi üniversitesi felsefe bölümü öğretim üyesi. lisans eğitimini boğaziçi'nde, master ve doktora öğrenimini odtü'de tamamlamıştır.

  • !yazarların favori beyitleri

    pîş ü pesinde şevk ile rû-mâl olup gider
    sâyen de sana bencileyin mübtelâ mıdır

    nahifi.

    türkçesi
    peşinde şevk ile dolanıp durur
    gölgen de sana benim gibi müptela mıdır?

« / 28 »