entry'ler (1951) - sayfa 8

başlık listesine taşı
  • !nihilizm üzerine notlar

    bu bölümde tartışılan nihilizm tiplerinde, nihilizm teriminin ima ettiği üzere ortak bir olumsuzlama ya da yadsıma tutumu vardır. her tip, insan yaşamının önemli bir yanını yadsır. siyasal nihilizm, halihazırda yaşamın içinde sürdüğü siyasi yapılar gibi bu yapıları besleyen toplumsal ve kültürel görüşleri de olumsuzlar. yapıcı seçenekler veya bu seçeneklere nasıl ulaşılacağı hakkında pek az görüş içerir ya da hiçbir görüş içermez. ahlaki nihilizm, ahlaki yükümlülük duygusunu, ahlak ilkelerinin nesnelliğini ya da ahlakçı bakış açısını yadsır. epistemolojik nihilizm; tek bir birey, grup ya da kavramsal tasarıyla tamamen sınırlandırılmamış veya sımsıkı ona bağlı olmayan doğruluk ya da anlamlar gibi bir şeyin var olabileceğini yadsır. kozmik nihilizm, temel insani kaygılara karşı kayıtsız ya da düşmanca bulduğu doğanın anlaşılabilirliğini veya değerini yadsır. varoluşsa/
    nihilizm ise yaşamın anlamını olumsuzlar.

    donald crosby, the specter of the absurd: sources & criticisms of modern nihilism (albany: state university of n ew york press, 1988), 35 .

  • kinik

    kinik kişi kendisini; insanların niyetlerini değil eylemlerini önemseyen, neye erişmek istediklerine değil ne yaptıklarına odaklanan, gelecekte başarısızlığa uğrayabilecek vaatlere kapılmamak için geçmişin gerçekleşmemiş vaatlerini aklında tutan bir gerçekçi olarak tanıtır.

    gertz, n. (2022). nihilizm (m. tunçay, çev.; 1. bs). pan yayıncılık.sf,75.

  • !nihilizm üzerine notlar

    "insanüstü hedeflerin ve insanüstü amaçların varlığına inandığımızda, insani hedefleri ve amaçları gözden yitiririz. benzer şekilde, martin luther king j r. gibi birini ermiş ya da peygamber statüsüne yükselttiğimizde onu yalnızca bir ölümlüden fazlası sayar, böylece kendimizi onun seviyesine ulaşma sorumluluğundan kurtarırız; çünkü nasıl olsa yine onun gibi birinin geleceğini umut etmemiz yeterlidir. eğer iyimserlik bizi umursamaz hale getiriyor, iyi bir şey olmasını ya da başkalarının iyi bir şey yapmasını beklemeye yöneltiyorsa, bizi hiçbir şey yapmamaya sevk eder. başka bir deyişle, nihilizme benzeyen karamsarlık değil iyimserliktir."

    gertz, n. (2022). nihilizm (m. tunçay, çev.; 1. bs). pan yayıncılık.sf,71-72

  • nihilizm

    ilk defa filozof (bkz: friedrich jacobi) tarafından 1799 tarihinde kullanılmış kavram.

  • michael levin

    buradaki mülakatında: "(29:52) so perspective, in my definition, is a bundle of commitments to what am ı gonna measure about the outside world? what am ı gonna pay attention to? and how am ı going to weave that information into some sort of model about what's going on? and more importantly, what ı should do next? so there are many, many different perspectives."

    diyen kimse. canlılığa ait bu üç ayak yani algı, değerlendirme ve eylem aslında insan toplumlarının da bir canlı olarak davranıyor oluşuyla ilişkilendirilemez mi? sanat için toplumun algıları, felsefe için algılardan akan datanın değerlendirilmesi ve siyaset için değerlendirme sonucunda kararlaştırılan eylem diyemez miyiz?

  • adalet

    toplum büyüdükçe ortadan kalkandır. insan ait olduğu topluluğu kendisine fiziksel olarak yakın hissedemediği müddetçe "sadece tarafgir bir gözlemci" olmaya mahkumdur. bu gözlemcilikten ibaretlik onun haksızlıklar karşısında bir ses çıkarmasına engel olmaya başlar. günümüzde artık her şeyin merkezleşmesi ile birlikte merkeze uzak olanların kendilerine karşı bakışı iyice aşağılar hale gelmeye başladı. oyuna başladığımız anda yenildiğimizi idrak edersek bunun adı artık soykırımcı bir katliamdır. sudan'da doğan bir insanı düşünün. yemek bulmak her an gerçek bir sorunken insanların hastalıktan kaçmak için ada alışını izlemek zorunda. bu hayatta gerçekten çabalamaya değer mi?

    toplumun büyümesi umutları azaltır. daha fazla zenginleşmenin tek yolu daha uzun vadeler üzerinde konuşabilmekten geçiyor. bunun da adı hayatta kalmak. uluslararası ilişkilerde de doğadakinden farksız - doğal olarak- bir evrim süreci görünüyor. evrim sadece bazı biyolojik canlıları etkileyen bir sürecin adı değil, bir doğa kanunu.

    adalet ancak her bir aktörün öngörülebilir zamanlardaki özgürlüklerini garanti altına almakla başlar. ancak sadece adil olmak yetmez aynı zamanda hareketli de olmak gerekir. zira adil olmanın yavaşlatıcı bir etkisi vardır; bakınız demokrasiler, yargı bürokrasisi. aynı anda söz verme gerekliliği ve aynı anda söz vermenin zamanın sınamasından hemen hiçbir zaman geçemediği bilgisi ile aynı anda uğraşmak zorunda insanlık. "bir şey yapmak zorundayız ancak zorunda olanlardan bazıları onu yapmayacak. ya da tam yapmayacak. "

    bu bildiğimiz good old free-rider problem. bununla herkes başka bir şekilde ilgileniyor ancak onun evrimsel olarak ele alınışını açıklayan metinleri bulmayı erteleyip bununla doğrudan yüzleşeceğim.

    beleşçi her zaman kötü bir insan değildir. bazen sadece yapamaz. bu üstün zekaya sahip olanlar ile düşük zekaya sahip olanlar arasında bilindik bir uzlaşmazlıktır. hagi'nin sabri sarıoğlu'na "oğlum nasıl 45 metreden doğru pas atamıyorsun!?" diye çıkıştığı hikaye iyi bir örnektir. askerde sağ sol yürüme komutlarını yapamayanlar örneğin. oysa subaylar, onları grupta ayrı biçimde cezalandırarak yürüttüğünde ne kadar da yapmak isterler. sadece yapamazlar, onlar için biraz fazla zordur.

    beleşçinin yapamıyor oluşu anlaşılabilirdir. ancak bir de yapamıyormuş gibi davrananlar vardır. aslında basit bir çabayla yapabilirler ancak o çabayı göstermekten de kaçınırlar. kimsenin sevmediği beleşçiler bunlardır. buradaki sorun aslında epey derindir: kim gerçekten yapamıyor ve kim yapamıyor gibi davranacak kadar tembel?

    bunu ayırmanın yolu insanların niyetlerini okumak. ancak insanların niyetlerini okuyamadığımız gibi insanların niyetleri de zaten kendi kararları değil. (bkz: robert sapolsky) özgür irade yoksa hep beraber yapılan bir işten kaytarmak da kişinin elinde değildir. big bang'den dolayı o vatandaş beleşçilik yapmaktadır.

    burada kilitlenip, beleşçileri sevelim sayalım deyip geçmeyeceğiz elbette. gerçekçi bir şekilde baktığımızda insan toplumu beleşçiliğe toleranslıdır. ben bu oranın tarihin bir noktasında yapılan deneylerce %19 bandına yaklaşacağı kanaatindeyim. yani bir grup içinde %19 pay birine verilecek ve kişi hiçbir şey yapmayacaksa o kişiyi seviyorsak veririz gider. tabi burada basit bir iş için bir araya gelmiş beş aile mensubunu düşünüyorum. aradaki sevgi bağından emin olmalıyız. ailesinde her zaman beleşçi olmasına izin verilmiş birinin iş bölümü zamanı geldiğinde biraz beleşçi olması onun suçu değildir. ona karşı bu kadar merhametli olmak da ebeveynlerin suçu değildir. beleşçilik istisnalar dışında kabahatsiz bir suçtur aslında.

    o halde beleşçi dediğimiz insan; beceriksizse ve seviliyorsa tolere edilebilir. beleşçilik, sadece gerçekten denediğine emin olduğumuz ve gerçekten kendini sevdirmeyi başaran insanların hakkıdır. bu etik bir ilke olarak öne sürülmüyor, etik ilke olarak bugüne kadar hayatta kalışı dile getiriliyor.

    öte yandan topluma hem denediğini dahi gösteremeyen, yahut gösteremeyecek kadar gururlu olan, ve sevimsiz insanlar var. onlara ne yapacağız? sürecek miyiz? öldürecek miyiz? cezalandıracak mıyız? şartlar zor değilse her zaman başımızın üstünde ağırlamanın bir yolunu buluruz ancak şartlar zorsa? şartlar zorladıkça biz de kötü olanlara karşı acımasızlaşırız. (bkz: crudelem medicum intemperans aeger facit) bunun adı kültürel evrimdir. ingiltere'de kapitalizm uğruna işçilerin ezilmesini körükleyen yasalar bunun en modern göstergesidir. toplum kültürü değişmeye başladığında, değişemeyenler değişme karşıtlarına katılırlar. demokrasinin günümüzdeki krizlerinden biri budur. gücü elinde bulunduran beceriksizleri, beleşçileri, eski dünyanın beceriklilerini, kötü niyetlileri vs. baskılamadığı müddetçe toplum süratli bir şekilde adapte olamaz. insanların sırf kendi çıkarları için makinalara saldırdığı bir dönemde ingiliz hükümeti insanlığın vicdanını sızlatacak şekilde makinelerden yana olmuş ve sonraki ingiliz jenerasyonlarının refahını garanti altına almıştır. değer midir? tartışılabilir.

    eski dünyada bu sorunun en muteber çözümü değişimi zamana yaymak olarak kabul edilmiştir. kültürel değişimleri halka yavaş yavaş benimsete benimsete anlatmak gerekir. oysa kültürel değişimler hızlandığında halkın da hızlanması gerekir. halk bu hız için hazırlıklı değilse, örneğin kötü beslenmiş, kötü eğitilmiş, kötü bir yerde yaşamış, kötü şeyler giyinmişse, halk değişime o denli güçlü bir şekilde karşı koyar. akp iktidarının uyandığı mesele de budur. halkın amaçsızca kontrol altında tutulması. gerçekten evsensel ve herkesin lehine olmak üzere düşünülmüş bir fikre yönlendirilmeden.

    netice itibarıyla adalet hiç kimsenin hiç bir haksızlığa uğramadığı alan değildir, haksızlıkların ve hakların daha net anlaşılabilir bir şekilde kamusal olduğu alandır. beni çok güldüren kardeşim hayatının sonuna kadar benden geçinebilir, çok güzel karım hayatının sonuna kadar hiçbir şey üretmeden benim üstümden yaşayabilir, 2 ay önce mamut öldürürken bacağı kopan avcı arkadaşımıza ölene kadar bakabiliriz, sırf ana babamız olduğu için insanlarla yıllarca ilgilenebiliriz, mağaranın duvarına çok güzel resimler çizen arkadaşımız meyve toplamaya gelmese de olur.

    işte tüm bu örnekleri bilebilmek için toplumlar ufak olması gerekir. başta dediğimiz gibi eğer toplum çok büyürse kurallar aşırı karmaşıklaşır ve neyle neyin takas edildiği takip edilemez hale gelir. bu durumda kimse adaletin ne durumda olduğunu kolaylıkla anlayamaz ve adilden yana olup olmadığını bilmediği için gönül rahatlığı ile devrimci bir şekilde örgütlenmekte zorlanır. adil bir dünya için liberalizmin insan toplumlarının olabildiğinde küçülmesine -ancak asla tek başına birey derecesine inmeye zorlamadan- çalışması gerekir. bir koca dünya olarak birleşmenin kaçınılmaz olduğunu biliyoruz ancak aynı şekilde insanların adaletsiz yaşamaktan nefret ettiğini de biliyoruz. adem-i merkeziyetçilik beleşçilik meselesi üzerinden yeniden değerlendirilmeli ve adalet arayışına tek bir an dahi olsa ara verilmemelidir.

  • osmanlıca gazeteler

    bu siteden ulaşabileceğiniz türkiye'nin her yerinde neşredilmiş ve latinceye çevrilmiş gazetelerden oluşan site. gezinmesi aşırı keyifli.

  • erkek olmak ne demektir?

    erkeklere yasaklanmış en önemli şey, ağlamak, işte tam olarak budur.

    söylediği her şey doğru ancak bunu söylemek 2slgbtqia+ olmaktır.

  • simonides kimdir?

    "mö 556 yılında doğmuş olan şair simonides şiirsel dönüşümü yaratan kişi olarak anılmaktadır. sanatın öneminin yeni bir kavram olan apate'nin kurulmasında başrolü oynaması olduğu ileri sürülmektedir. her şeyden önce simonides şiirden bir meslek yaratmıştır. para kazanarak şiiriyle yaşayan ilk şair olarak kabul edilmektedir. "

    kaynak
    ali atay, aydınlanma nedir?, doğu batı yayınları, 2021, sf 13-14.

  • parrhesia

    doğru bildiğini söylemek anlamına gelen grekçe kavram. hakikati söylemenin risk teşkil ettiği anlarda riski göze alıp doğruyu söylemek anlamına gelir. kral çıplak diyen çocuk parrhesia kavramına örnek oluşturur. doğruyu söyleyip risk alana ise parrhesiastes denir.

  • soft bullshit

    "soft bullshit bullshit produced without the intention to mis-lead the hearer regarding the utterer's agenda."

    (bkz: bullshit) (bkz: harry frankfurt)

  • harry frankfurt

    (bkz: bullshit) kelimesini kavramlaştırmış düşünür. türkçeye "boktanlık" olarak çevrilmiştir. buradan türkçeye kazandırılmış eserlerine ulaşabilirsiniz.

  • hard bullshit

    "hard bullshit bullshit produced with the intention to mis-lead the audience about the utterer's agenda."

    (bkz: bullshit)
    (bkz: harry frankfurt)

  • bullshit

  • !yazarlardan güzel şarkı önerileri

    myth sözüyle müziğiyle muhteşem bir parça.

« / 131 »