entry'ler (1948) - sayfa 111

başlık listesine taşı
  • grekler ölümü nasıl anlar?

    "öleceksin ve bir daha sesin çıkmayacak.
    kimse hatırlamayacak seni,
    gidişine üzülmeyecek kimse. dokunmadın ki sen hiç musaların çiçeklerine.
    gölgededir her daim ölüm'ün ülkesi,
    bir hayaletin pır pır eden kanatları üzerinde
    uçup gideceksin, kara gölgeli ölülerden biri olarak."(1)

    biz ölümü doğal bir süreç olarak algılarız ancak antik yunanlılar ölümün doğal bir süreç olduğunu bilmezlerdi. onlar için ölüm kötücül bir gücün, düşmanın ya da tanrıların gazabının bir sonucuydu. çoğumuzun aksine grekler var olan her şeyin bir ruhu ve özgür iradesi olduğunu insanoğlunun da bu iradelerin kurbanı olduklarını düşünüyorlardı. geri kalan her ölüm sebebi bu ruhların eylemlerinin bir bahanesiydi. tıpkı islamdaki kader inancı gibi.

    greklere göre tüm tanrılar insanları öldürebiliyordu. ancak pek çok rasyonel şüpheciye rağmen çoğunluk olarak ölümden sonra yaşama inanıyorlardı. toprağa gömülen bedenler çürüyecek, yakılanlar kül olacak ama ruh görünmeyen bir tür imge(eidolon) olarak yaşamayı sürdüreceklerdi. geleneksel olarak ruh nefesle ilişkilendirilirdi. greklerde ruh anlamına gelen psykhe nefes demekti. aynı şekilde latincedeki anima da grekçede rüzgar anlamına gelen animos kelimesinden türemiştir. yine latincedeki ruh anlamına gelen spiritus yine nefes anlamına gelir. diğer bir kültürden örnek olarak ibranicede de ruh nefes anlamına gelen ruach kelimesinden gelmektedir. biz de bu kelimeyi kullanıyoruz hala. nefesin görünmezliği ve temelliği antik insanların bu şekilde düşünmesine yol açmıştır diyebiliriz.

    bu akıl yürütme doğal olarak insanların etrafta "nefesvari" bir şekilde gezinen ölü ruhlarıyla ilişkilerini de etkilemiştir. nefesin/ruhun bedenden ayrılmak zorunda olduğu için öfkeli ve bu sebeple de tehlikeli bir şekilde avarece dolaştıkları düşünülüyordu.özellikle uygun bir şekilde gömülmemiş olanlar dünyada intikam aramakta son derece haklıydılar. insanların rüyalarına girmelerinin sebeplerinden biri de budur zaten.

    ilyada'da akhilleus'un ölen arkadaşı patroklos'un ruhu bu anlayışa iyi bir örnektir.

    "uyurken geldi zavallı patroklos'un ruhu,
    [....]
    umursardın ben yaşarken, şimdi umursamaz oldun,
    durma, çabuk göm de, gireyim hades kapılarından,
    ruhlar var burada, göçmüşlerin belirtileri,
    giremem içeriye, uzağa sürerler beni,
    ırmağı geçip bir türlü karışamam aralarına,
    boşuna dolanırım hades'in geniş kapılı
    evi önünde, boşuna"(2)

    bunu üzerine akhilleus arkadaşı patroklos'un isteğini yerine getirir, cesedini görkemli bir tören ateşinde yakar.

    ancak tabii ki de ruhlar her zaman tehlikeli varlıklar değildirler. onları kendi etrafınıza çekebilir hatta sizi korumalarını sağlayabilirsiniz. hatta altın ve gümüş ırklardan insanlar öldükten sonra zaten iyi ruhlara dönüşürler. (bkz: yunan mitolojisi'nde insan soyları)

    ancak çoğu ruh insanları kıskandığı için onların başına bela olmaya daha yatkındır. eski zaman geleneklerinin çoğu işte bu ruhları uzak tutmak için oluşturulmuştur. en sevilen eşyaların ölülerle birlikte gömülmesinin ardında bu anlayış yatar. ölünün sevdiği eşyaları bir başkası kullanırsa ölü bunu kıskanıp o kişiye musallat olabilir.iki kap kacak için alınacak risk değildir. ölüler için lahitler ya da ufak evler yapılması, ölünün öteki hayatında cinsel olarak yalnız kalmaması için mezarı başında dişi köleler kurban edilmesi de hep bu akıl yürütmenin sonucudur.

    grekler ruhların öldükten sonra aptallaştığına, dolayısıyla öbür dünyaya giderken yollarını kaybedeceklerine ve yaşayanların başına uğursuzluk gertireceğine inanılırdı. iyi ki hermes vardı ve ölülerin ruhlarını hades'in ülkesine götürüyordu da yaşayanlar rahat bir nefes alabiliyordu. hermes'e ayrıca psykhopompos (rıh rehberi) denmesinin sebebi buydu.

    ruhlar aynı zamanda sesten korkarlardı. ölülerin etrafında yas tutanla sadece ruhun gönlünü hoş tutmak için değil onları uzak tutmaya da yarıyordu. "seni seviyoruz ama bizden uzak dur". aynı şekilde düğünlerdeki şamatacıların da amacı ruhların dünya nimetlerine özenecekleri düğü ortamından uzak tutulmaya çalışılmasıdır. asker uğurlarken, düğün yaparken çıkarılan seslerin ve gürültülerin de kökeninde bu olabilir. tabi zamanla araçlar amaçları unutmuştur.

    ruhların gönlünü hoş tutmanın yollarından biri de ara sıra onların yeryüzünde rahatça gezebilmelerine imkan tanımaktır. atina'da her bahar kutlanan anthesteria bayramına ruhlar da çağrılır, fakat son gün herkes bir ağızdan çığlık çığlığa "gidin! geldiğiniz yere dönün, ey ölülerin ruhları! anthesteria bayramı bitti!" diye bağırırlardı. günümüzde kutlanan halloween'in kökeni de buradan gelir. antik yunan'da ölüler bu bayramda insanların arasında dolaşır ve kapı kapı gezerek yemek isterlerdi. bu yemeği vermemek ise uğursuzluk getirirdi. halloween'de çocukların korkunç kostümler giyip evlerden şeker istemeleri bu geleneğin devamıdır.

    kaynaklar
    1- sappho, fragman 58
    2- homeros, ilyada 23.61-74
    3- powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.322-326

  • büyük boy heykellerin kökeni

    "mısırlılar önemli kişilerin cesetlerini mumyalarlardı. ceset bir şekilde yok olduysa ya da mumyalanamayacak durumdaysa, onun yerine bire bir boyutlarda taştan heykel yapılırdı -ki insan vücudunu bütün ayrıntılarıyla gösteren büyük boy heykellerin kökeni bu inanıştır.

    eski grekler mısırlıların bu geleneğini almış, ama nedenini tam olarak anlayamadıkları için bu heykelleri mezarların başına dikmişlerdir."

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.326

  • polyksenos

    pek çoklarını ağırlayan anlamına gelen grekçe söz. hades yerine kullanılırdı.

  • polydegmon

    pek çokların gittiği yer anlamına gelen grekçe kelime. hades'in yerine kullanılırdı. bir diğer örneği için (bkz: polyksenos).

  • turkiyeraporu.com

    türkiye ve dünya ilgili pek çok veri bulabileceğiniz güzel görünen bir araştırma sitesi.

  • agdistis kimdir?

    leş bir herifin tekidir.

    zeus kybele'yi bir kayanın üstünde uyurken görür ve ona tecavüz etmeye karar verir. kybele kendini korumaya çalışırken erken boşalan zeus kybele'nin üstüne yattığı taşı döller. taşın üstüne düşen spermlerden agdistis doğar. bu herif taş kalpli aynı zamanda da taş kadar güçlü bir adamdır. şehveti o kadar büyüktür ki kadın erkek dinlemez. etraftaki kadınlara da erkeklere de sonsuz gücüyle musallat olur. ne tanrılardan ne insanlardan korkmadığını da herkese haykırmaktadır.

    derken dionysos olaya el koyar ve bu cinsiyet tanımayan mütecaviz zat'ı hadım eder.

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.284

  • analoji büyüsü

    benzer eylemlerin benzer sonuçlar doğuracağı ilkesine dayanan ritüellere verilen ad.

    örneğin mezopotamya'da yeni yılın ürünlerinin bereketli olması için tanrı dumuzi ile tanrıça inanna rolüne girilirdi. bu ikisinin evliliği, su ile toprak'ın, kadın ile erkek'in birleşmesini semboliz ediyordu. bu trenlerde krallar dumuzi rolünü rahibeler ise inanna rolünü üstleniyorlardı ve dumuzi ile inanna'ya adanan zigguratın en üst katında gerçekten çiftleşiyorlardı.

    bu analoji büyülerinin en ilkel versiyonlarını futbol fanatiklerinin totemlerinde bulabilirsiniz :)

  • triptolemos

    ejderhalar tarafından çekilen bir arabayla tüm dünyayı dolaşarak insanlara ekip biçmeyi öğrettiğine inanılan antik yunan mitosu karakteri.

  • dante gabriel rosetti

    ingiltere'ye yerleşmiş italyan bir göçmenin çocuğudur. 1828-1882 yılları arasında yaşamıştır. bu adamla ilgili şahane bir olaya denk geldim onu anlatmak istiyorum.

    oxford'da eğitim görmüştür ve akıcı bir şekilde fransızca, italyanca, ingilizce ve almanca konuşabiliyordu. bu dillerde şiir yazabiliyor kendi yazdığı şiirleri kendi çizdikleri ile süslüyordu.

    hem şiirleri hem de resimleri karamsar atmosferleri ve cinsellik yüklü güzel kadın tasvirleriyle dikkat çekmeye başladı. ağır depresyon ve tüberkülozdan mustarip karısı intihar ettiğinde çok üzülen ve şiirlerini onunla birlikte gömen rosetti, bir kaç yıl sonra mezarı açtırmış ve şiirleri çıkarttırarak yayınlatmıştır.

    en bilinen resmi nar tutan proserpina'dır.

  • panathenaia

    atina'da her yıl athena'nın doğum gününü kutlamak için düzenlenen etkinlik.

    törenler her dört yılda bir daha şatafatlı düzenlenir, beraberlerinde kutsal eşyalar ve kurbanlık hayvanları bulunan aristokrat gençler ve hizmetkarlar süsülü arabalarla akropolis'e doğru törensel bir yolculuk yapar ve orada, özel olarak dokunmuş bir giysiyi athena heykeline giydirirlerdi.

  • piero di cosimo

    "venüs ile mars" tablosu ile tanıdığım floransalı ressam.

  • sandro boticelli

    meşhur venüs'ün doğuşu tablosunu hepinizin bildiği 1445-1510 yılları arasında yaşamış ressam.

  • tanrı ares kimdir?

    zeus ile hera'nın oğludur. savaş tanrısı olarak bilinir ve romalılardaki karşılığı marstır. ares büyük ihtimalle lanet okuyan anlamına gelir. anayurdu'nun trakya olduğu düşünülmektedir.

    ares'in etkisi altındaki askerler acımasız, korkusuz ve acıya karşı duyarsız hale gelirler. anlaşılacağı üzere genel olarak savaşın değil savaş öfkesinin, yükselen hormonların temsilidir.

    ayrıca aphrodite ile hephaistos'un yuvasını yıkmış itin tekidir.

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.227

  • per aspera ad astra

    "zorlukların içinden yıldızlara doğru" anlamına gelen latince veciz.

  • mutlu eden basit şeyler

    kendine koyduğun bir hedefi gerçekleştirmek.

« / 130 »