en beğenilenleri (92) - sayfa 4

başlık listesine taşı
  • appeal to extremes

    makul görünen bir argümanı reductio ad absurdum yönteminin aşırı kullanımıyla istismar etmek.

    genelde bir ibareyi motamot* kabul ederek yapılır.

    örnek 1:
    - hiçbir canlıya zarar vermemeliyiz.
    - o zaman bir yeri dezenfekte de etmemeliyiz, bakteriler ölüyorlar.

    örnek 2:
    - çoğu sarhoşluk verenin azı da haramdır.
    - o zaman hemen her besin haramdır çünkü çok az da olsa alkol içerirler.

  • gurura başvurma

    duygusal safsatalardan bir tanesi.

    sudan ordusunda yıllarca görev yapmış yetenekli bir general var. bu general zimmetine milyonlarca dolar geçirmekten ve orduda çeşitli sektlerden insanları kadrolaştırmaktan dolayı yargılanıyor diyelim. sonra bu sektlerden biri de darbe teşebbüsünde bulunmuş olsun.

    bu yargılamada generalin savunması muhtemelen şu sözlerle başlayacaktır:

    -"ben, şerefli sudan ordusuna yıllarca gururla hizmet etmiş bir general ve sudan milletinin sadık bir evladı olarak..."

    ah benim paşama bak benim be... sen orduyu politikleştir, kendi görüşünden insanları kilit noktalara getir. sudan harp okulu sınavlarındaki hilelerden haberdar ol. sonra da başın dik, alnın ak bir savunma yap. oldu mu?

  • !düzelmesi gereken atasözleri

  • umut sarıkaya

    yüceliği sınırlayan sıradanlığın şövalyesi büyük çizer-yazar.

    yumurtalı pazı kavurması yiyen david lynch ile eşofmanlı elyın aynı mizahi bakışın ürünüdürler. olağanüstü kişilerin gündelik hayatları.

    idealizm ile gündelik gerçeklerin karşıtlığından da güzel ürünler çıkarır. (bkz: ateizm ve pide) (bkz: evli ve solcu) (bkz: yerelde belediyeye veren bakunin)

    umut sarıkaya çok "ince görür" ve bu yüzden çok değerlidir. hala üç otuz paraya bulunabilecek benim de söyleyeceklerim var yazılarını okuyunuz. keşke daha çok yazsa çizse... hala bizi uzun süre gülümsetebilecek yaşta.

  • imkansızı bilmek

    öncelikle her şeyi bilen adam

    bilinmesi imkansız bir şeyi iddia etmek.

    literatürde "argument from omniscience" ya da "amazing familiarity" diye geçer. safsata olduğu yüz metre öteden belli olan bir safsatadır.

    örnek 1:
    haçlı seferleri esnasında haçlıların kullandığı "deus vult" yani "tanrı bunu istiyor" (tanrı kutsal topraklardaki ve oraya giden yoldaki yerlere saldırmayı ve yağmalamayı mı istiyor? istiyorsa bunu nasıl bilebiliriz ki? zaten tanrının olduğunu nereden bilebiliriz?)

    örnek 2:
    "recep'in söylediği istisnasız her şey yalandır." (recep'in söylediği her şeyi biliyor muyuz? biliyoruz diyelim, yalan olduklarını nasıl bileceğiz?)

    örnek 3:
    "padişahlarda allah korkusu vardı. bu yüzden asla günah işlemezlerdi." (padişahlardan çok sonra yaşamış ve tarih bilgisinin çoğunu trt'deki propaganda dizilerine borçlu bir insan için fazlasıyla cesurca bir iddia değil mi?)

  • fikirdurduran

    tartışmayı sonlandırmak amacıyla kullanılan duygusal çağrışımlar yapan klişeler. psikoloji literatüründe semantic stop-sign denir.

    ideolojilerin bu retorik eylemi kullanışını ilk defa, mao rejiminin totaliteryenizmini anlamak isteyen robert jay lifton incelemiştir. lifton'ın bize hediyesi olan bu kavramın sosyal hayattaki kullanımları da azımsanmayacak düzeydedir.

    en beğendiğim örnekleri:

    "çok düşünme kafayı yersin" (bkz: #3740)
    "felsefe yapma"

    politik bağlamda güvenlikleştirme eylemi için de kullanılır. "söz konusu vatansa gerisi teferruattır" sözünü ele alalım. bu ifade ne yazık ki katılımcı demokrasiyi sakatlamak maksadı ile vatansever hisleri istismar etmek amacıyla da kullanılmaktadır. evet, ben de dahil birçok insan için vatan kutsaldır. ama "gerisi" ibaresinin içini neyle dolduracağımız çok önemli. (bkz: güvenlikleştirme nedir?)

    kaynak:
    lifton, robert j. (1989), thought reform and the psychology of totalism: a study of brainwashing in china (reprint ed.). unc press. p. 429.
    martin, paul (1993). cult proofing your kids. grand rapids, mich.: zondervan pub. house (çok, çok güzel bir kitap)

  • foklamak

    ingilizcedeki "sealioning" adı verilen eyleme önerdiğim türkçe karşılık. deniz aslanını, foka çevirmemden ötürü filolojik-biyolojik hassasiyet sahiplerinin bana kızmayacağını umuyorum.

    peki nedir?

    foklama ya da foklamak, bir tartışmayı karşı tarafı kışkırtarak duygusal cevaplar vermesini sağlamak amacıyla tekrar eden kanıt istekleri bombardımanına tutmak.

    örnek

  • ad nauseam nedir?

    "nausea" bulantı demek. "ad nauseam" da bulantı yaratana, öğürtene kadar tekrarlamak anlamına gelen, bir hitabet tekniğinin ve safsata türünün adı.

    goebbels'e hunharca atfedilen ama bir türlü kaynağı bulunamayan bir alıntı var:
    "yeterince büyük bir yalan bulur da ısrarla tekrarlarsanız, sonunda insanlar buna inanmaya başlarlar" (diğer yalan dolan nazi alıntıları için bakınız)

    aslında goebbels buna benzer bir şey söylemiş ama "propagandanın esaslarını belirlerken" değil, churchill'i eleştirirken:
    "ingiliz, şöyle bir prensibi izliyor: yalan söylenecekse, büyük yalan söyle ve yalanına sahip çık. sahip de çıkarlar yalanlarına, saçma görünme riski olsa bile."

    yaşlı cato'nun meşhur hikayesini hatırlayalım. pön savaşları'nın üçüncüsünden önce senatoda yaptığı her konuşmayı "carthago delenda est" yani "kartaca yıkılmalı" diyerek bitirirmiş cato. bu ısrar işe yaramış olacak ki kartaca hakikaten de romalılarca yıkılmıştır. (hatta üzerine bir daha bir şey yeşermesin diye tuz döküldüğü bile söylenir. tevatür elbette)

    ad nauseam bir retorik yordamdır. tekrarlananın gerçek veya yalan olmasından bağımsız olarak çeşitli örneklerini görebiliriz.

    örnekler:

    128 milyar dolar nerede?: sorunun gündemden düşmemesi veya düşürülmemesi için kılıçdaroğlu'nun defalarca bu soruyu tekrarlaması.

    ezan: allah'ın ululuğu ve muhammedin onun peygamberi olduğunu günde beş defa çeşitli makamlarda ve hoparlörlerle tekrarlamak.


    kaynak:
    goebbels, joseph (1941). die zeit ohne beispiel. munich: zentralverlag der nsdap. pp. 364–369.
    the natural history of pliny. (1890). united kingdom: g. bell.
    pirie, m. (n.d.). how to win every argument: the use and abuse of logic (2006).

  • mizaha başvuru

    iddiayı, mizaha başvurarak redde-ispata çalışmak. ya da dikkati tartışılan şeyden başka bir yere bu yolla yönlendirmek. şakaya vurmak, osmanbölükbaşıizm.

    rahmetli demirel ve osman bölükbaşı bu retorik edimin ustasıydılar.

    demirel'in: "memlekette petrol vardı da şerbet yapıp biz mi içtik?" cümlesi hâla hatırlanır. "ege bir göl değildir." beyanı da öyle.

  • egosantrizm

  • !erkeklerden kadınlara sorular

  • magical thinking nedir?

    sebep safsatalarının en kolay tespit edileni.

    bir şeyin sebebini doğaüstü güçler zannetmek. allahsöyletticilik, açtınşomağzınıcılık.

    the secret isimli kitap 2000'lerde fazlasıyla popülerdi. kitabın mottolaşmış iddiasına göre "ne düşünürsen başına o gelir". yazarı, buna kanıt olarak da incil'i göstermekteydi.

    matta 21:22 der ki: "inanarak istersen, verilir"

    ne kadar rahatlatıcı bir düşünce. ama bu bir wishful thinking yani hüsnükuruntu'dan başka bir şey değil maalesef. ben de "keşke öyle olsaydı" diye düşünüyorum ama neredeyse zero-sum game - sıfır toplamlı oyun halindeki bir sosyal ve ekonomik sistemde herkesin istediğinin olması mümkün değil.

    diyelim ki istediğimiz şey oldu... bunun olmasının sebebi yeterince inanarak istememiz değil. eğer böyle düşünüyorsak "magical thinking" yanılgısına kapılıyoruz demektir.

    örnekler:

    -eski roma'da kesilen bir hayvanın dalağının böbreğinin temizliğine bakarak sefere çıkıp çıkmamayı kararlaştırmak. (bkz: augur)

    -birine lanet okumak, beddua etmek.

    -psikolojik rahatsızlığı olan kişiyi "cinlenmiş" sanmak.

    -karma.

    -depremi zinadan ötürü sinirlenen tanrının veya tanrıların gazabından sanmak.

    aslında bütün semavi dinlerde olan ama islam'dakini daha kolay anlayabileceğimiz "kaza ve kadere iman" düşüncesi bizi bu yanılgıya götürür.

    ya jacque fresco'nun bir röportajında ya da george carlin'in bir gösterisi esnasında dikkat çekilen önemli bir nokta vardı. hangisi olduğunu tam hatırlamıyorum. *

    " trafik kazalarında insanlar ölünce buna kader diyoruz. peki neden asansörler çarpışmıyor? çünkü asasnsörler birbirleriyle çarpışamayacak şekilde tasarlanmışlardır."

    velhasıl deprem'in tanrıların gazabından olduğunu zannetmek nasıl tektonik faaliyetleri bilmemek veya itibar etmemekten kaynaklanıyorsa depremlerde yaşanan ölümleri de yapıların sağlam-uygun olmayışı yerine tanrı iradesine bağlamak aynı tür bir yanılgıdan kaynaklanıyor.

    haa, diyebilirsiniz ki tektonik faaliyetleri kontrol eden zaten tanrıdır. işte buna pek emin değilim.

    kaynak:
    shermer, michael (1 june 2007). "the (other) secret". scientific american. 296 (6): 39.
    piaget, jean (1929). the child's conception of the world. london: routledge & kegan paul.

  • !sözlükte farklı dillerin çevrilmemesi

  • ad lapidem

    dağa taşa anlatsam daha iyiydi dedirten safsata. en güzel örneğini "elimlen gonuş" tartışmasında görüyoruz. buradan

    tartışılan kişinin bütün argümanlara sağır olduğu bir diyalog düşünün. recep ivedik karakterinde karikatürize olmuş bu durumları türkiye'de büyümüş insanların düşünebilmesi çok zor değil zaten.

    a: almanya'nın bizi kıskandığını nereden çıkarıyorsun ki? olası değil, gülünç hatta.
    b: he gardaş hee
    a: kıskanmaları için bir tane sebep söyleyebilir misin? bütün parame...
    b: la hee la heee...
    a: bir dinle beni, bak adamların alım gücüne baktığında ve bizim alım güc...
    b: yav hee heee

    halbuki doğru tepki meşhur "sezen aksu tartışması"na bodoslama dalan kadir isimli kullanıcınınki gibi olmalıdır. bilmeyenler için link

  • kuralı kanıtlayan istisna

    bir istisnaya işaret etmenin kuralı göstermesi durumu. bir restoranın girişinde "salı günleri kapalıyız" tabelasını görürsek yapacağımız çıkarım ne olur? elbette diğer günlerde restoranın açık olduğu.

    halbuki bu durum her zaman geçerli değildir. "buraya çöp dökmek yasaktır" tabelası, sokağın kalanına çöp dökebileceğimiz anlamına gelmez. yaygın fakat farkına varması ve kaçınılması kolay bir safsata.

    "a dictionary of modern english usage" kitabının yazarı henry fowler bu isimlendirmenin, cicero'nun pro balbo başlıklı savunmasından geldiğini söylüyor. aramızda latince bilmeyen kimse olmadığı için gönül rahatlığıyla metnin latince halini paylaşıyorum. * buradan

    "exceptio probat regulam in casibus non exceptis"

    kaynak:
    fowler, henry (1965). a dictionary of modern english usage (second ed.). oxford: oxford university press
    tolstoyevski, i. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.

« / 7 »