• bir konuyu politika alanının dışına taşımak için kullanılan retorik manevra.

    demokratik yönetimlerde, kamuoyunu ilgilendiren herhangi bir siyasetin, kamuoyunun fikirleri ve tercihleri dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. yani halk, kendisini ilgilendiren durumlarda ne kadar söz sahibiyse, politik sistem o kadar demokratiktir diyebiliriz.

    güvenlikleştirme ise şöyle işler; halkın belli bir kesiminin talebi, gerçek veya yapay bir tehdit gerekçe gösterilerek siyaset alanının dışına taşınır. normal şartlarda, milletin; yasama ve temsil aracılığıyla karar vermesi gereken konu "beka sorunu" olduğu gerekçesiyle, yalnızca bürokratların, güvenlik güçlerinin veya yürütmenin alanıyla kısıtlanır.

    misalen, adem-i merkeziyetçilik bir talep olarak ortaya çıkarsa, bu talepten hoşnut olmayan güç sahipleri, bunun memleket için kötü olabilecek şeylere yol açacağını ve federal düzenin, bölünmenin ilk aşaması olduğunu savlar. (bkz: slippery slope nedir?)

    sonra bu talebin sahiplerinin asıl niyetinin ülkeyi bölmek olduğunu söyleyerek (bkz: circumstantial ad hominem), bu talebe destek verebilecek insanları da -eğer bölücü değillerse- bu talebe destek vermemeye çağırır. böylece meseleyi, "bu talebi destekleyen haindir"e indirger.

    yeterince meşruiyet sağlayıp talep sahiplerini yalnızlaştırdığında da tartışmayı kamuoyunun tartışma alanından çekerek, karar odağını politik sahanın dışına çıkarır. gerekirse, elindeki meşru şiddet tekelini de bir tehdit unsuru olarak kullanmaktan çekinmez. (bkz: ad baculum nedir?)

    halbuki adem-i merkeziyet gibi yöntemler, bir ülkede, katılımcı demokratik kültürün gelişmesine ve demokratik bilincin gelişmesini sağlayabilir. vatan, türkiye özelinde, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile bölünebilecek kadar zayıf değil.

    bana göre; bu tür fikirlerin tartışılabilmesi, üniter yapının kurumlarını şahsi çıkarları için kullanan insanların varlığından daha sakıncalı görülmemeli.

    okunabilir kaynak:
    buradan