favorileri (216) - sayfa 13

başlık listesine taşı
  • seth putnam

    anal cunt grubunun solisti. nasıl bir insan olduğunu anlamak için şu parçasını dinleyebilir ve bir konserinde çekilmiş şu fotoğrafına bakabilirsiniz.

  • denis dutton

    sanat içgüdüsü kitabı türkçeye ayrıntı yayınları aracılığı ile çevrilmiş sanat filozofu. sanatın insana ait olduğunu ve bireysel seçilimde avantaj sağladığı için gelişip yayılmış olduğunu iddia etmektedir.

    "anlatılan, okunan, dramatik veya şiirsel olarak performansı yapılan hikayeler yazılı yazısız, ileri teknolojisi olan olmayan tüm bilinen kültürlerde birbirinden bağımsız olarak icat edilmiştir.[…] kurgu sevgisi, kurgu içgüdüsü; hiyerarşi kadar, evlilik, şakalar, din, tatlı, yağ ve ensest tabusu kadar evrenseldir."(dutton 2017, 128)

  • punk nedir?

    60'lar karşı-kültürü 1965-1966'da new york'tan başlayarak ingiltere'ye sıçrayan ve 1970'lerin ortalarına doğru gerçek ifadesini bularak 21. yüzyıla kadar taşan çok güçlü bir sanat akımına ilham verdi: punk rock.

    ingilizlere mâl edilse de punk rock'ın icadı new york'a, daha da özelleştirilmesi gerekirse ilk punk rock müzik grubu the velvet underground'a aittir. "velvet underground 1966'da new york'ta konserler vermeye başladı ve punkın ortaya koyacağı nihilizmin ilk örneği oldu. dylan ve stones'un sanatsal somurtmalarının çok ötesine geçti ve 60'ların protest türünün politik hezeyanlarını netleştirdi."

    new york punk rock müziği eski rock müziğinden birçok temayı miras alıyordu. ancak 'davayı satmış' rock müziği yerine isyanı, devrimi, karşı olmayı anlatan, o zamana kadar işlenememiş temaları konu alan bambaşka bir müzik ve yaşam felsefesi vaaz ediyordu. piyasa ile uzlaşmıyor, uzlaşanları aşağılıyor, marjinalliğiyle dikkat çekiyordu. "böylece punk özellikle amerika'da rock müziği köklerine döndürmüş oluyordu." çünkü rolling stones'un, the beatles'ın yaptığı müzik türü rock müziğin punk rock'çılar için müziğin "piyasaya uygun hale getirmek için sulandırılması, yaratıcılığının tükenmesi, pazarın içine çekilmesi ve ana akım kuvvetlere yenilmesi anlamına geliyordu.

    ana akımın içerdiği rock müziği köklerine döndüren new york punk'ı; the velvet underground'ın 1967 albümü ile o zamana kadar 'beyaz pop'un tabu gördüğü temalar ve sözler yerleştirerek müziği o zamana kadar hiç bulunmadığı bir mecraya çekti. bu albüm "içinde 'heroin' gibi rock müziği sonsuza dek değiştirecek şarkılar barındırıyordu ve bu şarkı daha önce hiçbir rock şarkısında duyulmamış ince bir ahlaki çürümenin tadını çıkarıyordu."
    https://www.youtube.com/...26BjDZs&ab_channel=CIAOsydni

    punk müzik, birkaç yıl içerisinde atlantik'i geçti ve ingiltere'ye ulaştı. new york punk'ının aksine eski rock müziğine sırtını çevirdi ve apayrı bir sosyopolitik felsefe ile tütsülendi. punk kültürünün ingiltere'de en müşahhas biçimde ifadesini bulduğu yıllarda ana akım müzik piyasasının durumu karşı-kültürü tatmin edecek şekilde ilerlemiyordu. swearingen durumu şöyle anlatıyor: "rock radyosu, büyük başarılar içinde kendilerini bir zamanlar hayata ait yapan sokak öğesini kaybeden rolling stones gibi gruplara yer veriyordu. bir zamanlar, 1965 tarihli satisfaction'da olduğu gibi genç ve dikkat çekici olan imajları, 1978'deki miss you ile şık yüksek sosyete diskosuna dönüşmüştü."

    satisfaction: https://www.youtube.com/...xlFzDi0&ab_channel=ABKCOVEVO
    miss you: https://www.youtube.com/...uAz-I&ab_channel=MrShadoobie

    punk rock, işte böyle bir sanat konjonktürünün içinde sivrildi ve müziğin karşı çıkmasını istediği şeyler tarafından ele geçirilip içerilmesine oldukça karşıydı. çok geçmeden punk rock müziği punk alt kültürü olarak adlandırılabilecek yeni bir popüler yaşayış ve algılayış biçiminin duyurucusu ve taşıyıcı haline geldi.

    punk kültürü, punk müziği ile doğmuşsa da sadece punk müziğinden ibaret değildir. punk kültürü, güçlü protest fikir ve eylem düzlemini barındıran bir yaşantı haline gelerek kitlelere hızla yayıldı. bundan böyle punk sadece bir müzik biçimi olmayacak aynı zamanda bir muhalefet biçimini de içerecekti. punk kültürünü benimseyenler konserler, toplantılar, fanzinler yoluyla iletişim kurarak sadece sanatsal kaygılarını değil hareketin içermesi gereken politik düsturları ve eylem biçimlerini de tartışıyorlardı.

    her ne kadar homojen bir görünüm arz etmese de karşı olduğu konular bugünün yeni toplumsal hareketlerinin hala çok güçlü biçimde karşı olduğu konularla örtüşür. punk, ayrımcılığın ve otoritenin her türüne karşıdır: bunları sonlandırmak veya bunlardan kaçmak için mücadele eder. larry zbach en popüler punk fanzinlerinden biri olan mrr'da punk kültürünün ne anlatmak istediğini şöyle anlatıyor:

    "punk'ın asıl mesajının sınıfçılık, cinsiyetçilik, ırkçılık ve otoriterlik gibi birçok hedefleri var. 'punk'lar, punk hareketinin asıl mesajına kulak vermeden punk'ın formunu veya tarzını benimsedikleri zaman, insanların ırçılık, cinsiyetçilik, sınıfçılık ve otoritecilik hakkındaki ön yargıları tartışılmaksızın olduğu gibi devam ediyor; böylece punk hareketini yok edecek tohumlar da ekilmiş oluyor."

    zbach'ın bahsettiği 'apatik punk'lar punk'ın kitlelerce yanlış anlaşılmasına yol açan bir kütleyi oluşturur. bu kütle punk'ın açtığı yolda yürümekte oldukları halde gösterdiği hedefi ihmal etmektedir. punk bir isyan ve hezeyanın ifadesi olduğu gibi aynı zamanda toplumla kavgalı olsun olmasın, kendini yalnız hisseden gençlere bir aidiyet de sağlıyordu. hızlıca yayılmasının en büyük sebeplerinden birisi de bu aidiyet hissidir.

    toplumun geri kalanından farklı giyinen, farklı düşünen 'sürüden biri olmayan' punk'ların şeklî duruşları punk'ın felsefesine ilgi duymayan kişiler için de çekici gelebilmekteydi. bu durum punk'ın felsefi duruşunu da benimseyen insanlar için gayet üzücü olsa gerektir. o'hara gibi punk kültürü araştırmacıları punk'ın içinin boşaltılmasının, marjinalleştirilmesinin, geçici bir şiddet hevesi gibi gösterilmesinin suçlusu olarak medyayı işaret ederler.

    "punk'ın geçici bir heves ve moda olarak önemsizleştirilmesinin etkisi, daha önceki dönemde şiddet dolu ve olumsuz olarak nitelendirilmesinin etkisine benzer. şiddet eğilimli olmayan yeni punk'lar hareketin içine çekildi; fakat bunların punk eğilimleri de yoktu. "punk görünüşünü benimseyen insanların sayısı gittikçe artmaktayken, punk'ı benimseyenler arasında punk'ın içeriği hakkında fikir sahibi olanların sayısı gittikçe azalmaktadır."

    fakat punk hareketinin yeni mensuplarının punk hareketinin felsefesinden bihaber olmasını medya marifeti ile gerçekleştirilmiş egemen güçler komplosuna bağlamak naif bir çıkarım olacağı gibi o'hara punk kültürünün içindeki sekteryan odakları ve bunlar arasındaki iletişimsizliği ihmal etmektedir. bu iletişimsizliğin sebebi bu kültürün düstur olarak 'kendin yap' metodunu kullanması olabileceği gibi konserler, toplantılar şeklinde gerçekleşen etkileşimin anlık kalması, dayanıksız kağıtlara, az sayfa basılan fanzinlerin kalıcılığının bir kültür gündemini canlı tutmaya yetmemesi olabilir. ancak bu çıkarımdan hareket içindeki görüş ayrılıklarının ve merkezsizliğin olumsuzluk içerdiği anlaşılmamalıdır. aksine bu anlık iletişim biçimleri punk kültürüne bağlı düşüncelere büyük bir manevra kabiliyeti de sağlamaktadır.

    yeri gelmişken aktarmakta fayda var: "punk fanzinler (ya da kısaca zinler) punk'lar arasında kullanılan en yaygın iletişim aracıdır". bu fanzinlerin konusu müzikten politikaya, gastronomiden motorsiklet bakımlarına kadar çeşitlenebileceği gibi sadece punk kültürüne mensup insanların yazılarına yer verilmemekte, hareketin dışında hatta karşısında olan kişilerin yazıları da fanzinlerde yer bulabilmektedir. örneğin; önemli punk fanzinlerden biri olan positive force'da yayınlanan aşağıdaki yazı, alaycı veya hedef gösterici gösterici bir motivasyonla alıntılanması ihtimali yüksek olsa da, punk kültürüne sağ cenahtan bakışın ne boyutlara ulaşabileceğini göstermektedir.

    "siz punk'lar dünyanın en özgür ülkesinde yaşadığınızı göremiyor musunuz? 2000 mil uzaktaki bir savaş kimin umurunda? amerika'da olmuyor. nükleer silahlara gelince: özgür bir adam olarak ölmek, 100 sene köle olarak rusya'da yaşamaktan daha iyidir... ben bir sağcıyım ve liberaller, komünistler, geylerden (çünkü onlar sapıktır) nefret ediyorum ve bence hepsinin imha edilmesi gerekiyor... en çok punk'lardan nefret ediyorum, çünkü onlar komünizmi ve geyliği temsil ediyor ve tamamen aptal insanlar"

    bu satırlar punk kültürünün karşı olduğu düşünsel hizbi açıkça ortaya koymakta o dönemde yaşanan toplumsal gerilimin sebebini açıklamaktadır. bu çatışmanın sadece entelektüel düzlemde kalması elbette ki olanaksızdı. punk'lar ve punk karşıtları birçok şiddet dolu sahada çatıştılar. fakat bu çatışmalardan ve punk kültürünü benimsemiş insanların vandalist eylemlerinden punk hareketinin tümünün şiddet yanlısı bir duruşunun olduğu anlaşılmamalıdır.

    punk eylem ve örgütlenme biçimi olarak değişik metotlar seçti, ancak hareketin geneli itibari ile (punk'ın sadece şekli ifade biçimlerini benimseyen grup hariç tutulursa) bir noktada birleşmektedir: anarşizm. (bkz: anarşizm nedir?)

    punk, sadece anarşik öğeler barındırmakla kalmamış, yaşadığı her zaman diliminde anarşizmin en güçlü savunularını yapan bir imalathane de olmuştur. punk kültürünü benimsemek nasıl anarşik olmak demekse, bazı hal ve çevrelerde anarşist olmak da punk kültüründen kimi nüveleri taşımayı gerektirmiştir.

    anarşi ve ima ettikleriyle ciddi olarak ilgilenen ilk punk müzik grubu ingiliz crass'tı.
    punk is dead: https://www.youtube.com/...k0mN8&ab_channel=Crass-Topic

    bu müzik grubu; anarşizmin moda oluşuna bir tepki olarak kurulmuştu ve sadece müzik yapmıyorlar, punk-anarşist filmler de yapıyorlar, bir de aynı temaları işleyen gazete çıkarıyorlardı. burada bir parantez açmakta fayda var. punk müziği nasıl karşı-kültür öğelerini yaygınlaştırmada en büyük rolü oynamışsa, anarşizmi punk kültürüne dahil etmekte de aynı şekilde en büyük payın sahibidir. bu yüzden punk'ın moda oluşu her ne kadar hareketin düşünsel hacminin azametine kara çalıyor ise de hareketin politik görüşlerinin benimsenip -belki bilinçsizce-içselleştirmesine de katkıda bulunmuştur. sanatın politik faaliyetlerdeki önemi açısından bu argüman önemli bir boşluğu doldurabilir.

    crass'tan sonra anarşizm punk camiasında hızla tutulan bir görüş haline geldi ve kısa sürede diğer politik tutumları dışarıya itti. "punklar siyasi ideolojiyi seçmeye gelince, anarşizmi tercih ediyorlardı. kapitalizmin veya komünizmin herhangi bir türünün devam etmesini destekleyen punk neredeyse yoktur." bu ideolojinin benimsenmesinden sonra punk fanzinler de artık yeni bir fonksiyona kavuşmuş oluyordu. artık punk müziğin ve kültürün içerideki gündemini tartışmanın yanında anarşist gündemi ve tartışmaları okurlara taşımaktadırlar.

    örneğin; "profane existence, kuzey amerika'daki en büyük anarşist fanzindir ve içerdiği müzik ve politik bilgiler, anarşist bakış açısından aktarılmaktadır. daha entelektüel/aktivist eğilimli okurlara hitap eden ve punk hareketinin müzik tarafını safdışı bırakarak salt politik formatı benimseyen başka değerli birçok önemli fanzin vardır."

    anarşizmin, doğası gereği, sosyopolitik merkezin dışında kalan kitlelerde sempati uyandırma ve yayılma huyu vardır. punk kültürünün piyasa kapitalizmini benimsemesi doğasına aykırıydı. çünkü piyasa kapitalizmi punk rock'ın karşı çıktığı birçok şeyin müsebbibiydi. ancak punk'lar zamanlarının politik spektrumunun diğer ucunda alesta bekleyen komünizm idealini de tutmadılar.

    onların, saf özgürlüğe duydukları ihtiyaca cevap verecek tek çıkar yol anarşiydi. aşağıya alıntılayacağım; satırlar sadece punk kültürünün neden komünist olmadığını anlamak için değil, anarşinin doğasını ve hem kapitalist hem de komünist ideolojilere yaklaşımlarını ve bu sistemlerin tahakküm biçimlerine neden itiraz ettiğini anlamak için de çok büyük öneme sahiptir.

    "punklar, dünyanın mevcut sistemlerine, kısırdöngü haline gelmiş devrimlerle sonrasında yaşanan baskı ortamlarına karşı bir alternatif olan anarşizme yöneliyor. devletlerin (veya genel olarak hiyerarşilerin) doğası gereği, onların altında yaşayan (veya onlar tarafından etkilenen) insanlar baskı altında tutulur ve sömürülür. gençlik veya burjuva karşıt-kültürlerden farklı olarak punk'lar, komünizmi ve geleneksel demokratik devletlerin sol kanatlarının yanı sıra kapitalizmi de reddederler. iktidarda olan partilerin uyguladığı reformlar çoğu zaman devletçi (yani resmi devletin sürdürülmesinden yana olan) veya yüzeysel bulunarak kınanır.

    reformlar, insanları özgürleştirmek için değil, onları teskin etmek için yapılır. komünizme gelince, birçok punk, komünist hareketin en azından sözde geçerli olan kadın haklan ve işçi sınıfı desteği konusunda anlaşmaktadır ve kapitalist toplumdan aynı derecede hazzetmemektedirler. punk topluluğunun birçok üyesi, belli başlı konularla ilgili, görünüşe göre benzer amaçları olduğu için spartacist league, devrimci komünist parti (revolutionary communist party - rcp) ve başka marksist/leninist/troçkist grupların düzenlediği eylemlere katılmışlardır. anarşistler ve tarih hakkında okuyan herhangi bir kimse, komünizmin gerçeklerinin ideal anarşist devletin amaçlarından uzak olduğunun farkına varır."

    özet ve sonuç: punk bohem kültürü'nün, beat kuşağı'nın ve 60'lar karşı kültürünün değerlerini devşirerek kendi özgün muhalefet anlayışıyla ve ifade biçimleriyle harmanlamıştır. bu bağlamda punk, bahsedilen hareketlerle büyük bir düşünsel altyapıyı paylaşır. bu düşünsel altyapıyı kullanan hareketler 1950'lerden itibaren çeşitli ifade biçimleri bulmuşlarsa da, punk kültürü hareketin politik çıktılarıyla en çok ilgilenenidir. diğer hareketler politik ideolojilerini açıkça ifade edecek bir homojenliğe sahip değildiler. liberter olmaları dışında uzlaşacak zeminleri bulmakta zorlanırlar. fakat punk; etik ve politik tercihlerini her fırsatta dile getirmiş, böylece içerisinden çıkacak akımlara da yeni felsefi ufukları işaret etmiştir.

    çok subjektif görüş: protest sanat akımları, sosyal akımlar ve karşı-kültürler toplumun geneline bir şekilde etki eder ve alternatifleri keşfederler. yıkıcı ve zarar verici değillerse, bu tür akımların tolere edilmesi, zamanın ruhundaki renkleri arttırır. benim için anlaması zor ön kabullere sahip, radikal görüşleri benimseyen bu ötekilerden bile öğrenilebilecek bir şeyler var.

    kaynaklar:
    jessamin swearingen(2007), risale-i punk, altıkırkbeş yayın.
    andersen'den aktaran: craig ohara(2003), punk felsefesi, çitlembik yayınları.
    ohara, c. (1999). the philosophy of punk: more than noise!. ak.

  • mavra nedir?

    boş ve yalan sözlerle bezenmiş hikaye. nişanyan ve hulki aktunç; yunanca 'mavros: esmer'den geldiğinde hemfikirler.

    türkiye'nin en güzel ili adana'da; zafer algöz'ün zırtçı diye anlattığı kişilere, mavracı denir.

    zırtçılar hakkında zafer algöz'ün hikayeleri: https://youtu.be/RFpxzooiVMU

    mavra, ecnebilerin "tall tale" diye tanımladığı hikayelere denk gelir. inanılması güç olaylar ve olağandışı motiflerle süslenmiş hikayeler, mübalağanın iyi örneklerini içerirler.

    tarihteki önemli mavracılardan bir örnek verelim; türklere karşı da savaşmış olan baron munchausen, sonradan kurgusal bir karakter olarak da edebi hayatta kendinde yer edinmiştir.

    bir av öyküsü: "bir av partisi esnasında karşıma büyük bir geyik çıktı, kurşun niyetine kullandığım bilyelerim bittiği için cebimdeki kiraz çekirdeğini tüfeğime doldurdum ve ateşledim. geyiği alnının çatından vurdum ama hayvan koşarak uzaklaştı ve gözden kayboldu. aynı ormanda birkaç sene sonra yine bir av partisindeydik. aynı geyiği gördüm ama bir farkla, alnının ortasında bir kiraz ağacı büyümüştü."

    munchausen sendromu isimli psikolojik rahatsızlığa da ilham vermiş bu zatın hikayesini baron munchausen kimdir? başlığında detaylıca anlatmayı planlıyorum.

    son not: amerika ve ingiltere'de, mavracılığı sanatkarane bir şekilde kullanan insanlar için yarışmalar da düzenlenmektedir. (bkz: dünya mavracılık şampiyonası)

    kaynak:
    aktunç, h. (1998). büyük argo sözlüğü: tanıklarıyla. yapı kredi.
    fisher, jill a. (2006), "ınvestigating the barons: narrative and nomenclature in munchausen syndrome", perspectives in biology and medicine, 250–262.

  • dünya mavracılık şampiyonası

    ingiltere'de uzun yıllardır "world's biggest liar" ismiyle düzenlenen yarışma. avukatlar ve politikacılar, işleri mavracılık olduğu için, haksız rekabet yaratacakları gerekçesi ile yarışmaya katılamazlar.

    2011 yılında yarışmayı kazanan glen boylan'ın mavrası şöyledir: bir salyangoz yarışında prens charles, boylan'ın salyangozunun kazanacağı bahsine girer ve boylan'a bir taktik verir. aerodinamik efektiflik yaratması için, salyangozu kabuğundan çıkarmak gereklidir.

    yarış, başlarda boylan lehine çok iyi gitmekteyse de sonlara doğru salyangozları geçilir ve kaybederler. sebebi ise şeytanın aklına gelmez: rakipleri pille güçlendirilmiş android salyangozlar kullanmışlardır.

    (bkz: mavra nedir?)

  • !iqsözlük yönetimine açık mektup

    iqsözlük bir aydır erişime açık. ocak'ta ekşisözlük davetleri ve sözlüğün sosyal medya hesaplarındaki rutin paylaşımlar dışında bir reklam planlamamıştık. bunun dört sebebi var:

    1- teknik aksaklıkların görülüp çözülmesi ve 'soran' gibi fonksiyonların eklenmesi.
    2- birinci nesil yazarların konsepte ve teknik fonksiyonlara dair fikirlerini alarak siteyi bu fikirlerle düzenlemek.
    3- testin istediğimiz insanları filtreleyip filtrelemediğini anlamak, testte nasıl hile yapılabileceğini görmek ve hile yapanların yazılarını incelemek.(ki test her nesilde iyileşip, gelişsin)
    4- aradığımız insanlara reklam yapabilmek için, seo bağlamında, açılan başlıkların google index verileri ile karşılaştırılması.

    şunu açıkça anlatmak isteriz: biz burayı sadece ekşiden değil, sosyal medyanın her yerine sirayet etmiş aleladelikten kaçmak için oluşturduk. ve bu kaçıştan sonra da istedik ki, bizimle aynı kaygılarla bir yer arayan insanları bulup, onlarla yazıp çizebilelim. bu yüzden, herhangi bir kütleye reklam yaparak burayı popülerleştirme yoluna gitmiyoruz. özellikle, hedefe yönelik reklamlar ve davetlerle ilerleyeceğiz.

    angelo spoiler vermiş aslında, buna bir açıklama getirelim. bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?

    şubat'ta seo çalışmalarının büyük kısmı bitecek ve google reklamlarına başlanacak.
    beraberinde, sosyal medyadan da -sözlükte olmasını istediğimiz kişilere ulaşılacak- reklamlar yapılacak.

    bu çalışmaların sözlüğü, kalite standartlarını koruyarak, hareketlendireceğini düşünüyoruz.

    sizden ricamız da şu; çoğu davetle gelen ilk nesil olarak bizimle fikirlerinizi paylaşın. ne kadar saçma görünürse görünsün. eklenmesini istediğiniz özellikler, başlıklar ve yazılar hakkında yorumlarınız, reklam fikirleriniz ve yazarların da elde edilebilecek gelirin adil bir paydaşı olabilmesi için buluşlarınız.

    eğer, asıl kullanıcı olan yazarların fikirleri ile gelişir ve büyürsek, sözlük gerçek amacına ulaşmış olacaktır.

  • spiritüel anarşizm nedir?

    anarşizmin tarih öncesindeki izlerini sürerken köklerinden biri olarak taoist felsefeyi de saymıştık.(bkz: anarşizm nedir?) taoist felsefe, özellikle 68 hareketleri ile bağlantılı olan spritüel anarşizmin beslendiği en önemli kaynaktır.

    (not: elbette hristiyanlık da -özellikle tolstoy'da okunabilecek- spritüal anarşizmi besleyen önemli bir felsefedir. ancak konu ile ilişkisi olmadığından ve politik konjonktüre etkilerinin daha kısıtlı oluşundan, bu konuyu kapsamlıca açıklamayıp, ehline bırakıyorum.)

    bu anarşizm biçiminin çağcıl popülaritesi 1950lerde beat kuşağı ile beraber ortaya çıktı. arthur versluis bu felsefenin ortaya çıkışını şöyle anlatmaktadır.

    "spritüal anarşizm, psikodelik devrimle beraber gelişti. ama asıl formunu sosyal düzenin uzlaşılmış formlarının genişletilmiş parodilerinde buldu. özellikle dini cemaatlerde. marihunana, lsd, psilocybin, mescaline, ve dmt kısa tarihi geçmişlerine rağmen büyük felsefi etkiler yarattılar. bir anda eski sosyal ve dini gelenekler saçma gelmeye başladı. yeni muzip bir ruh birçok insanın ciddiyetle bu olaya yaklaşmasını önler bir şekilde sahneye çıktı."

    burada şunu belirtmekte fayda var; versluis'in müstehzi indirgemeciliği spirituel anarşizmi sadece psikodelik uyuşturucularla (hatta belki meditasyonla) elde edilebilecek zihin durumlarından kaynaklanan bir politik tutum tanımına yaklaştırmaktadır.

    68 hareketinin, hippilerin ve aynı damardan gelen sosyal düşünce paradigmalarının psikodelik uyuşturucularla bol bol içli-dışlı olduğu yaygın ve bilinen bir gerçektir. ancak spritüel anarşizmin taocu yanı daha kayda değer görüngüler yaratmaktadır. özellikle tao'nun merkezinde bulunan wu wei prensibi spritüal anarşizmin belki de ilk ve en güçlü dayanak noktasıdır. (wu wei: kısaca,yapmadan eylemek prensibini ifade eder.)

    kaynak:
    nigel young(1977), an ınfantile disorder: the crises and decline of the new left, routledge & kegan paul
    peter marshall(2003), anarşizmin tarihi: imkansızı istemek, imge kitabevi, ankara

  • anarşizm nedir?

    anarşizm, otoritenin bulunmadığı bir düzenin mümkün, doğal ve doğru olduğuna duyulan güvendir.

    bu güvenden hareketle otoriteye karşı yapılan her eylem anarşist bir eylemdir. tanımdan da anlaşılacağı üzere anarşist anlayış; düzeni, normları, kuralları, tüzelliği reddetmez. bunun yanında; düzen adına hareket edenlere, düzeni devam ettirdiği iddiasındakilere, normu belirleyip dayatanlara, kural koyuculara karşıdır. bu sebepten, insan doğası ve özgürlüğünü ihlal eden bütün bu eylemlerin yürütücüsü konumundaki devlet mekanizmasını aşılması gereken bir kurum olarak görür.

    anarşizmin asıl kavgası devletleymiş gibi görünse de, otoritenin canlıları kuşattığı her alanda bir mücadele gerektirir. bu mücadele kimi zaman sermayedar sınıfa yönelir, kimi zaman baskılayıcı kültürel izleklere, kimi zaman doğaya zarar veren kişi ve kurumlara. devlet ve devlet organlarını kullanma vasfı ile hükümet, bu otorite odaklarını yer yer kapsayan, destekleyen, oluşturan, koruyan, teşvik eden, meşrulaştıran bir yapı olduğu için olsa gerek anarşistlerin istediği/özlediği doğal düzenin karşısındaki en somut engel olarak karşımıza çıkar.

    bu uzlaşılmış özlerin dışında anarşistlerin anarşi tanımları genellikle kendi anarşist sınıflandırılmalarına göre değişiklik arz etmektedir. en geniş tanımlardan biri, günümüz düşünürlerinden noam chomsky'e aittir.

    "anarşizm, benim görüşümce, insan düşüncesindeki basit bir meyilden ibarettir. bu meyil çeşitli şekillerde ve çeşitli koşullarda izlenebilir ve kendine has öne çıkan özellikleri vardır. esas olarak bahsettiğimiz meyil, baskılamaya, otoriteye ve hiyerarşiye karşı şüpheci ve sorgular haldedir."

    bu tanım, anarşizmin mülkiyetin hak olup olmadığı veya toplumun mu bireyin mi önemli olduğunu tartışmadan, klasik anarşizmi kapsayıcı biçimde açıklamaktadır.

    köklerini taoizm, zen budizmi, mütüalizm düşünce sisttemlerinde, hatta antik yunandaki birçok filozofun satır aralarında bulabiliriz.

    bununla beraber; anarşist fikri bütünlüklü olarak sistematikleştiren ve bu fikirden politik açıdan tutarlı, uygulanabilir bir sistem geliştiren dört kuramcı sayılabilir.

    1 - amerikan ve fransız devrimlerinin batı düşün hayatına ilham ettiği gerçek özgürlük arayışı tartışmalarına 1793 yılında yazdığı "an enquiry concerning political justice" adlı eseriyle katılan, bu eserde "en büyük mutluluk toplamının üretilmesini hedef alan ve aile içi duyguları, minnettarlığı, vaatleri, yurtseverliği, pozitif hakları ve birikmiş mülkiyeti reddeden bir adalet teorisi" geliştiren william godwin.

    2 - "mülkiyet nedir?" adlı eserinde kendi sorduğu soruya ilk bakışta çelişik gelecek fakat hegel'ci diyalektik ile anlaşılması mümkün görünen "mülkiyet hırsızlıktır" cevabını veren pierre-joseph proudhon.

    3 -"o halde, bütün hayatın sınırsız ve sonsuz kaynağı olduğu için yıkan ve yok eden sonsuz ruha güvenelim. yıkma tutkusu(veya yıkma dürtüsü) yaratıcı bir tutkudur." diyecek kadar radikal değişimin, yıkımın yüceliğine ve araçsallığına kâni olan mihail bakunin.

    4- bilimsel yaklaşım ve darwinizmi anarşist ideale ulaşmakta güçlü araçlar olarak kullanan, evrimsel etiğe yaptığı katkılar ve toplumsallaşma hakkındaki görüşleri ile anarşizme yeni ufuklar tayin etmiş, -bana göre- sayılan düşünürlerin içerisinde en tutarlı argümanların sahibi olan peter kropotkin.

    anarşizm fikri -veya ideolojisi- günümüz yeni sol'una, radikal bireycilik fikirlerine ve bir çok sanat akımına ilham verse de, sosyokültürel ve politik akımların çeşitli siyasalarına ilham olmaktan daha ileri gidememiştir. bunun sebebi; egemenlerin, özünde anarşist olan toplumu çeşitli araçlarla baskılaması değil, tutarlı ve uygulanabilir politik kurumsallığı sindiremeyecek ve araçsallaştıramayacak ön-kabullere sahip bir ideoloji olmasıdır.


    kaynaklar:
    nigel young(1977), an ınfantile disorder: the crises and decline of the new left, routledge & kegan paul s. 132
    peter marshall(2003), anarşizmin tarihi: imkansızı istemek, imge kitabevi, ankara
    mikhail bakunin(2007), tanrı ve devlet, öteki yayınevi, ankara
    peter kropotkin(2020), mutual aid: a factor of evolution, books on demand, frankfurt am main.
    jessamin swearingen(2007), risale-i punk, altıkırkbeş yayın, 2007.

  • kavat

    fuhuşa aracılık eden kişi. arapça gawt: çukur* kökünden gelmesi muhtemeldir.

    kavat sözcüğünün günümüzde söylenişi 'gavat'a kaymıştır ve çoğunlukla 'eşinin kendini aldatmasını tolere eden kimse' anlamında kullanılmaktadır.

  • aldatılanlara neden boynuzlu denir?

    ortaçağ avrupası ikonografisinde kullanılan ve edebiyatında 'wearing horns of a cuckold' şeklinde kullanılan 'boynuzluluk' yakıştırmasının çıkış kaynağı geyiktir. geyikler, dişiler için mücadele ederken boynuzlarını kullanarak kavga ederler ve yenilen geyik, daha önce çiftleştiği bir dişi bile olsa, galip erkek geyiğin bu dişi ile çiftleşmesine rıza gösterir.

    bu nosyondan hareketle, başkaları ile seks yapan eşine karşı çıkmayan erkeğe boynuzlu yakıştırması yapılır. türk argosunda bu kimselere 'geyik' denmesi, veya aldatan kadının eylemini; boynuzları yaldızlamak diye anlatmak da bu yüzdendir.

    bununla beraber; fuhuş aracısı, muhabbet tellalı anlamındaki kavat sözcüğünün günümüzde söylenişi 'gavat'a kaymıştır ve çoğunlukla 'eşinin kendini aldatmasını tolere eden kimse' anlamında kullanılmaktadır.


    kaynak:
    aktunç, h. (1998). büyük argo sözlüğü: tanıklarıyla. yapı kredi.
    brewer, e. c. (2019). brewer's dictionary of phrase and fable, mobius. (şiddetle tavsiye edilir)

  • türk kadını

    istatistiklere göre;

    avrupa'nın kocasına en sadık kadınıdır

    nüfusu türkiye'nin %49.9'u idi. son 2-3 senede %47'ye kadar gerilediği kanaatindeyim.

    2020 itibarıyla 25 yaş ve üstü olup üniversite mezunu olanların oranı %20.

    trabzon, ordu, giresun, rize, artvin, gümüşhane illerindeki kadınlar %34,4 çalışma oranıyla en çok çalışan kadınlar iken, mardin, batman, şırnak, siirt illerindeki kadınlar 12,9 ile en az çalışan kadınlar. tabi bunun sebebinin kendi çalışmak istememeleri ya da iş bulamamaları değil, patriarşi baskısı olduğunu biliyoruz.

    ortalama 25.4 yaşında evlenirler. %15.4'ü kocalarından daha eğitimlidir.

    %35.5'i kendi mahallelerinde geceleri yürümekten korkarlar. %4'ü ise evde yalnız olmaktan.(1)

    %2'si 15 yaşından önce %15'i 18 yaşından önce "evlendirilir"(2). 18 yaş öncesi evlilik için %28 oranını telaffuz edenler de var.(3)

    kadın erkek eşitsizliğinde 162 ülkeden 68. sıradır.(4) bir başka istatistikte ise türkiye, nijerya ve ürdün kadın erkek eşitsizliğinde aynı sırada(5).

    ortalama olarak yüzü bu şekildedir.(6) ortalama boyu 152.2(7) ortalama kilosu 70.1 kg.(8)

    ortalamada türk erkeğinden %12.9 daha obezdir.(9)

    daha fazla istatistiğe ulaşan olursa lütfen paylaşsın.

    kaynak
    1- https://data.tuik.gov.tr/...lerle-Kadin-2021-45635&dil=2
    2-https://data.unwomen.org/country/turkey
    3- https://www.nytimes.com/...child-brides.html?pagewanted=all
    4-https://en.wikipedia.org/wiki/Gender_Inequality_Index
    5- https://en.wikipedia.org/wiki/Global_Gender_Gap_Report
    6-https://www.artfido.com/...rson-looks-like-in-each-country/
    7-https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3628386/#:~
    8-https://en.wikipedia.org/wiki/Human_body_weight
    9-https://jakubmarian.com/...lation-by-country-in-europe-map/

  • beyoğlu'nda gezerim

    bir ferhan şensoy mânisi:

    beyoğlu'nda gezerim
    gözlerimi süzmeden
    şaraplarımı içerim
    hiç doktora sormadan

    beyoğlu'nda şarabi
    hoşgeldin feran'ağbi
    yüreğim pek harabi
    boşver be feran'ağbi
    şarap verin hanıma
    orda hanım yok ağbi
    …hass.ktir be sezai

    beyoğlu'nda gezerim
    burada geçmiş hayatım
    şarapları içerim
    hiç elimde olmadan

    beyoğlu sakinleşti
    sıyrıldı maskesinden
    tramvay bomboş geçti
    istiklal caddesi'nden

    boş masada hayalin
    kimseye görünmeden
    şarap verin hanıma
    orda hanım yok ağbi
    …hass.ktir be sezai

    balo sokağa sızarım
    hiç kimseyi üzmeden
    bir intihar biçimi
    hiç de faça vermeden

    beyoğlu'nda gezerim
    burada geçmiş hayatım
    şişe aç be sezai
    burada bitsin hayatım.

  • akademinin sevdiği müzikler

    bu başlıkta akademideki hocaların spotify'da denk geldiğim listelerini paylaşacağım. şimdilik sadece mimar sinan üniversitesi bunu akıl edebilmiş. eğer denk gelirsem diğer üniversitelerin özellikle müzik bölümü hocalarının neler dinlediğini de sizlerle paylaşmak istiyorum. müzik ruhun gıdasıdır ancak bazı gıdalar çürük bazıları besleyicidir. hocalarımızdan seçtiklerinden daha besleyici olanları bulamayacağımı düşünüyorum.

    mimar sinan kadrosundan:
    (bkz: elif damla yavuz) - müzikoloji
    (bkz: tülay hatip) - opera
    (bkz: ipek tuvay) - matematik
    (bkz: gülay ilona telsiz kayaoğlu) - matematik
    (bkz: özlem güçlü) - sosyoloji
    (bkz: şükrü sönmezer) - sanat tarihi
    (bkz: merih tangün) - tiyatro
    (bkz: nezih aysel) - mimarlık
    (bkz: mehmet kerem özel) - mimarlık
    (bkz: abdurrahim yılmaz) - giyim üretim teknolojisi
    (bkz: tuğba eray biber) - tarih

  • the anarchist library

  • 24.01.2023 uykusuz dergisi'nin kapanması

    rehberimi kaybetmiş gibi hissettirmiştir bana kendimi.

    uykusuz dergisi ile başlamadı aslında maceram, penguen'in 650.000 tl olan 17. sayısıyla başladı. orta okulda olduğum için haftalık çıktığını bile anlamadan, hatta ersin karabulut'un sandık içini bile "çok yazı" olduğu için okumadan neredeyse her gün okulun karşısındaki süpermarkete gidip yeni sayı geldi mi diye bakardım. bir kaç sene sonra sayılar birikmeye başlayınca annem otisabi'nin benim "ahlakımı" bozacağını düşündüğü için ilk sayılarının hepsini çöpe atmıştı.

    lisede artık derginin haftalık çıktığını ve gününü biliyorum, yazar çizerleri tanıyorum ve her hafta dergiyi elime alıp en diplerine kadar okuyorum. yetmiyor penguen'in eksik sayılarını tamamlıyorum, kemik, lombak ne varsa elimdeki öğrenci harçlığından biriktirip onlara yatırıyorum. nietzsche'yi orada görüyorum ilk defa, bir umut sarıkaya köşesinde. hemen gidip kitaplarını alıyorum. yıllar sonra üniversiteden mezuniyet tezimi nietzsche üzerine yazacak kadar etkiliyor beni.

    çirkin ve kısa boylu bir çocuğum lisede. güldürmeye çalışıyorum kızları beni sevsinler diye. genelde işe yaramıyor. şakalarımı mizah dergilerinden çalıyorum. "ekmeklerini yiyorum" yani. onların toplum eleştirilerini süzüyorum, edebiyat derslerinde hoca hikaye yazın deyince "benim de söyleyeceklerim var" köşesini deftere yazıp sınıfta okuyorum. insanlar şok oluyor. kadın erkek ilişkilerinde, politikada, sosyal hayatta komik durumların ve komik durumlara düşenlerin maceralarına bakarak o komik durumlara düşmemeye çalışıyorum. mizah eğitiyor beni. her hafta alıyorum, tek bir sayısını bile kaçırmıyorum, erasmus'ta bile kız arkadaşım mektupla gönderiyor bana sayılarını bir kaç ayda bir. tam 20 senedir günleri penguen-uykusuz dergisinin hediye takvimlerinden takip ediyorum. çok arkadaşım yok hele oturup konuşabildiğim kimse yok. param çok az çıkıp dolaşamıyorum. her hafta perşembe gününü bekliyorum.az paramla alabildiğim en güzel şey. çok az paralı bir insanın hayatını güzelleştirebilecek bir şey. üniversiteye istanbul'a geliyorum, üniversiteli olmak benim için kadıköy vapuru'nda uykusuz okumak.

    sonra eksilmeye başladı kadro. en sevdiklerimiz ayrılmaya başladı. uğur gürsoy istisnaen çizmeye başladı, umut, ersin, yiğit komple gitti. 2021-22'de iyice dağıldı kadro. bana sorarsanız çok iyi yetişen bir yeni jenerasyon vardı ve aslında epey iyilerdi. cihan ceylan ve cihan kılıç dergiyi en keyifli hale getirenlerdi. ömer göksel yükselen bir yetenekti, yutuber olsa dahi nisan hakan ara sıra çiziyordu. ender yıldızhan bir görünüp bir kaybolan bir yetenek gibiydi. özer aydoğan, kubilay odabaş kadroya katılmıştı. cem güventürk artık genç kızların melankolik sevgilisiydi. deniz göktaş'ın rüştünü ispatlaması uykusuz'un onu kabul etmesiyle gerçekleşti bence. uykusuz toplumda birbirimizi tanımamız için en güzel yeşil sakaldı. ben hiç mizah dergileriyle içli dışlı olup kötü olan bir insana denk gelmedim.

    son sayısı 13 lira. kimse 13 liraya daha çok eğlenceyi satın alamaz. buna rağmen yetmedi. çizerlerin instagram'da karikatürlerini gördükçe hoşuma gidiyordu aslında herkesin artık biliyor olması, çizerler üzerine konuşabileceğin daha geniş bir çevrenin olması. işlerin buraya geleceğini nasıl tahmin edebilirdim ki?

    canım yanıyor gerçekten. kılavuzumu kaybetmiş gibi hissediyorum. gözlerim doluyor. ben hala her sayısını alıyorum. 2002'de başladığım mizah dergisi alışkanlığım uykusuzla birlikte ölüyor. 20 sene. leman'ı hiç sevmedim komik olmaktan çok politik olmaya çalışıyor gibi geldi bana. kafa bavul falan aynı ligde bile değil zaten.

    64'ü, fermuar'ı, ciciyi, para tuzağı'nı da sektirmeden takip ediyordum kapanmadan önce. ama uykusuz kapanmaz gibi geliyordu bana, devletin batmaması gibi bir şey bu. uykusuz da kapanırsa ne kalacak geriye? işte bugün oradayız. geriye hiçbir şey kalmadı. sadece bir dergi değil zira kapanan daha çok bir "basılı mizah dergisi geleneği". online dergiler takip etmek istemiyorum, mis dergisine hala erişemedim mesela. bilmiyorum çok mu uzatıyorum ama hiç arkadaşım ölmemişti benim daha önce. bu haberle ilk defa yakın bir arkadaşım öldü.

    bu akşamı yas tutmaya ayıracağım.

« / 15 »