favorileri (216) - sayfa 14

başlık listesine taşı
  • turkiyeraporu.com

    türkiye ve dünya ilgili pek çok veri bulabileceğiniz güzel görünen bir araştırma sitesi.

  • 16.01.23 haftası türkiye'de özgürlükçü gündem

    bu başlık tipinde 16.01.2023 pazartesi 22.01.2023 pazar arasında hürriyetçi fikir dünyasında ne konuşulduğunu derleyeceğim. aynı şekilde bu başlık her pazar günü o haftanın pazartesi gününün tarihiyle açılacak. şimdi gelelim bu hafta konuşulanlara.

    öncelikle liberal düşünce topluluğu başkanı ve türkiye özgürlükçülüğünün son entelektüel sütunlarından atilla yayla ile başlayacağız.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    17 ocak salı günü hür fikirler dergisinde yayla "selahattin demirtaş'a cevap" ismiyle bir yazı yayınladı. bu linkten ulaşılabilir.
    yazının özeti "bence" şu:

    1- kürt sorunu tek parti politikalarının ürünüdür.
    2- erdoğan büyük riskler alarak bu sorunu çözmeye çalışmışken ona bu düşmanlık niye?
    3- kürtler amerika'daki zencilerle kıyaslandığında gördükleri ırkçılık küçük boyutlardadır. devlet kürtleri mülk edinme, iş yapabilme ve adil yargı haklarını vermiştir.
    4- kürt problemi artık kck ve pkk problemidir. pkk ve kck kürt probleminin tüm boyutlarının kamuoyunca görülmesi önünde engeldir. gerçekten gerçekten kürtler kck pkk tarafından yönetilmek ister mi?
    5- karşılıklı fikirler aracılığı ile bu sorunu sadece kürtler için değil çerkesler ve araplar için de çözebiliriz.

    hür fikirler dergisinin ekonomi, uluslararası ilişkiler ve hukuk alanlarında bu hafta bir yazı çıkmamış.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    ikinci durak olarak mises enstitüsü'ne bakacağız.
    bu hafta üç yazı çıkmış.
    1- anarşi nereye? bu yazı randy e. barnett'in 01/10/1975 tarihli bir makalesinin çevirisi. çevirmen yeşim erdoğan. bu yazıda robert nozick'in anarşizmi çürütmeye yönelik özel ilgisi ele alınıyor ve eleştiriliyor. devleti meşrulaştırmaya çalışan nozick'in akıl yürütmesi değerlendiriliyor ve devletin nozickçi bir yaklaşımda bile meşru olmadığı vurgulanıyor. kesinlikle okunmaya değer bir yazı.

    2- evgin serbest'in çevirdiği bitcoin standardı adlı eserin liberus kitap/liber plus yayınları tarafından yapılan basımından alıntı bir yazı var. tabii ki biz de kitabın orijinal baskısının satın alınmasını şiddetle öneririz. yazı buradaki birinci bölümle başlıyor ve bu hafta gelen son yazı burada . bölüm bölüm ilerleyerek para konusunun tarihi ve gelişimi hakkında çağdaş bir incelemeyi okuyabilirsiniz. mutlaka değerlendirmenizi öneririm.

    3- mustafa acar'ın çevirdiği frederic bastiat'a ait 1845 yılına ait bir yazı. bastiat burada bolluğu üreten etmenleri ve kıtlığı üreten etmenleri değerlendirerek serbest piyasa ile ilgili temel argümanları açıklıyor. değerli bir giriş yazısı.buradan ulaşılabilir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    üçüncü durak serbestiyet gazetesi
    günlük bir gazete formatında çıktığı için epey tüketilebilir materyal var ancak aralarından teorik bağlamda önemli gördüklerimi seçerek sizlerle paylaşacağım.
    1. etyen mahçupyan'ın yazısı 21 ocak 2023 tarihinde "iktidar, yeni ittihatçı ideolojik tercihi bu seçim vasıtasıyla onaylatma, ona meşruiyet kazandırma peşinde." iddiasını paylaşmış.

    2- roni margulies'in yazısı 21 ocak 2023 tarihinde` homo homini lupus` meselesini tartışmış. ve "insan kötü, bencil, şiddete düşkün bir hayvan değil, toplumsal yaşamın yontup şekillendirdiği iyi ve sosyal bir hayvandır, sosyalizm için biçilmiş kaftan bir yaratıktır." sonucuna ulaşmış. arkadaşlar serbestiyet'in özgürlükçü olduğuna emin miyiz?

    3- vahap coşkun'un yazısı 17 ocak 2023 tarihinde devletin kötü kullanımı meselesine odaklanmış. "başını aç içeri hava girsin" diye kadının devlet baskısıyla bir cinayet şüphelisi gibi muamele görmesinin devletteki nöbetleşe zorbalığın bir örneği olduğundan bahsedilmiş. üstelik gerçek cinayet şüphelileri bir türlü bulunamazken.

    4- yıldıray oğur'un yazısı 18 ocak 2023 tarihinde apo için kendini yakan gencin detaylı hikayesini anlatıyor. meseleyi olabildiğince soğuk kanlı bir sosyal bilimci edasıyla irdelemiş ve son cümlesiyle hepimizi ilgilendiren bir nokta koymuş: "diyarbakır annelerinin sembolü hacire akar, devletin yardımıyla oğluna kavuştu ama bu oğlunu kurtarmasına yetmedi.
    bu acı hikayeden herkesin çıkarması gereken dersler var."

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    dördüncü durak karar gazetesi

    karar gazetesi yine aynı şekilde günlük olarak çıktığı için köşe yazıları özellikle tarafıma ulaştırılmazsa değerlendirmeye almayacağım. onun yerine görüşler kısmındaki yazılara odaklanacağım.

    dikkatimi çeken ilk yazı halil turhanlı'ya ait leszek kolakowski - muhalif ve soytarı yazısı. bu yazıda turhanlı "polonyalı düşünür leszek kolakowski'nin ülkesinin 20'nci yüzyılda yaşadığı bütün dönüşümlere etki ettiğini dile getiriyor.". entelektüel mücadelenin önemini kavramak için önemli bir yazı.

    ikinci olarak eski yargıtay birinci başkanı prof. dr. sami selçuk'un 16 ocak 2023 tarihli toplu mahkemelerde görüşme ve oylama ilkeleri ve ülkemizdeki uygulama yazısını paylaşmak istiyorum. ismiyle müsemma olan yazıda hukuk biliminin teknik taraflarına dair iyi bir inceleme yer alıyor.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    beşinci durak özgürlük araştırmaları derneği.

    bloglarına tıklayarak ulaşabilirsiniz. ben de analizler, yayınlar ve raporların arasında sadece blog kısmını dikkate alacağım.

    blog kısmında ise 16 ocak haftasına dair olan tek yazı aşağıdaki.

    mustafa erdoğan'ın yazısı 19 ocak 2023 tarihinde alman sosyolog ferdinand tönnies'in görüşlerini kısaca eleştiriyor.


    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    altıncı durak rothbard kürsüsü.

    siteye buradan ulaşılabilir.

    bu hafta sadece can çini'ye ait bir şiir çıkmış. toplumdan öte isimli kısa şiire buradan ulaşabilirsiniz.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    yedinci durak 3h hareketi 3 h ile kasıt hürriyet, hukuk, hoşgörü. ancak ü h'de bir ü, yani üretim eksik. bu hafta hiçbir yazı göremedim. eğer ben ulaşamadıysam lütfen beni bilgilendirin.
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


    sekizinci durak ekim atay, alperen özmengibi isimleri kadrosunda barındıran ve ilk sayısına hazırlanan vigilia dergisi. ilk sayıları ulaşılabilir olduğunda oradaki yazıları da düzenli olarak takip edeceğiz. sitelerine buradan ulaşılabilir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    dokuzuncu durak biz özgürüz hareketi ile yakın ilişki içindeki hür kirpi.

    bu kaynak da kurumuş gibi görünmektedir. en son yazı 30 ekim 2022 tarihli olan hür kirpi umarız en yakın zamanda eski aktif günlerine dönecektir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    hepimize hür günler.
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    not:
    yabancı kaynakları takip etmek için yardıma ihtiyacım var. ingilizce bilen, özgürlükçü olan ve türk özgürlükçülüğü tarihine girmek isteyen arkadaşların başvurularını bekliyorum.

  • nah çekmek ne anlama gelir?

    buradaki nah çekmekten orta parmağın kaldırılarak gösterilmesinden bahsediyorum. benim de bugüne kadar bildiğim yaygın hikayeye göre bu işaret ingiliz-fransızlar arasındaki savaştan çıkmıştır. hikaye şu şekildedir: ingilizlerin uzun okları fransızları son derece rahatsız etmektedir. bu sebeple fransızlar esir aldıkların ingiliz askerlerin orta parmaklarını keserler ki tekrar savaşmak istese bile ok atamasın. bu şekilde esirlere işkence eden fransızların ingilizler karşısında geri çekilirken hem parmaklarınızı keseceğiz anlamında, hem de nasıl da parmaklarınızı kesiyoruz anlamında ingilizlere karşı bu işareti kullanması neticesinde ingilizler de aynısını yapmaya başlamış ve iki taraf arasında bir saldırgan sembol olarak nah çekmek dile yerleşmiştir.

    ancak bu hikayeden daha iyi bir açıklama okudum onu paylaşmak istiyorum.

    antik dönemde insanlar yollarını bulabilmek için küçük taş yığınları dizerlerdi. bu taş yığınlarına herma denirdi. o yoldan geçen herkes bu taşlar sayesinde yolunu bulabildiği için bir taş da kendisinden sonraki gelecek olan yolunu bulsun diye bu herma'ya eklerdi. zamanla bu hermalardan herm'ler ortaya çıkmaya başadı. herm, bu taş yığınları yerine konulan insan başlı sütunlara denir. bu sütunların başı sakallı bir erkek olurdu ve genelde erekte bir penisle birlikte taşa oyulurlardı. antik dünyada erekte penisin düşmanların korkutmak için bir yol olduğu düşünülüyordu ki bu aslında bir hakikattir. (bkz: sırtlan ereksiyonu) başlığında bununla ilgili çarpıcı gerçeklere ulaşabilirsiniz. hasılı, fallus'un bu kötülükleri uzak tutan etkisi yüzünden bu herm'ler antik yunan evlerinin girişlerine de konulmaya başlandı. bu kadar yaygın olan bu fallus gücü bugün işte bu nah çekme hareketinin içinde yaşamaktadır. insanlar aslında nah çekerek erekte bir penisin kötülükleri kovma gücünü yardıma çağırmaktadırlar.

    kaynak
    powell b., klasik mitoloji, çev.sinan okan çavuş, bilge kültür sanat, 2018, istanbul.s.204

  • documentarymania.com

    şahane bir ücretsiz belgesel sitesi.

  • !basiretsiz muhalefet

    2023 yılının ilk günlerinde tek tavsiyem 23 kasım 2016 tarihinde oynanan beşiktaş - benfica maçını izlemesi gerektiği olan insanlar topluluğu. beşiktaş maçı ikinci yarıda 3-0'dan 3-3'e getirerek berabere bitirmişti.

    antidepresanların, alkollerin bir şey bir şeylerin kucağında, fanatik beşiktaşlı bir arkadaşımla birlikte kadıköy'de bir kahvede izlediğim bu maçta, maç arası arkadaşıma çekinerek n'aber? dediğimde aldığım efsanevi cevap olan "bir takım bir yarıda üç gol atabiliyorsa onunla eşleşecek kapasitede olan diğer takımda aynısını yapabilir" cümlesi hayatımın dönüm noktalarından biridir ki maç da bu sonuçla bitmiştir. beşiktaşlı olduğum gündür.

    mesela bir altılı masa toplantısında yemek eşliğinde izleyebilirler bence. nasıl olsa oturup oturup kalkıyorlar bari azıcık oyun görsünler. (elbette muhalefet onlardan ibaret değil ama yine de kazanmak isteyen her muhalife de öneririm bu maçı)

    ayrıca nedir bu kazanmak utanılacak bir şeymiş gibi ahlakçı haller yahu?!

  • geldiklerigibigiderler.site

  • zeki ama çalışmıyor'un çözümü nedir?

    çocuğunuz zeki ama çalışmıyor mu? ya da çocuğum zeki ama çalışmayanlardan olur diye korkuyor musunuz? merak etmeyin, bilim var.

    stanfordlu psikolog carol dweck motivasyon psikolojisi üzerine çığır açıcı çalışmalar yapan bir biliminsanı. hepinizin ders alacağını düşündüğüm bir deney planlıyor. çocuklara ödev veriyor ve ödevini iyi yapan çocuklara iki farklı şey söylüyor. bir gruba "ödevin şahane! çok çalışmış olmalısın!" diyor diğer gruba ise "ödevin şahane! çok zeki olmalısın!" diyor.

    bir sonraki haftaya çok çalışmış olmakla övünülen çocuklar tekrar ödevlerini yaparak ve daha güzel yaparak geliyorlar. zeki denilen çocuklar ise ödevlerini aksatmaya veya özensiz yapmaya başlıyorlar. zira zaten zekiyim, çalışmaya ne gerek var ki?

    çocukların iş yapma motivasyonlarını disiplinli ve uğraşılarak kazanılan bir zeminden, hiçbir şey yapmasa bile olur zeminine çektiğinizde çocuğunuz zeki olsa bile çalışmayacak ve arkadaşlarından geride kalacaktır. tüm ebeveynlere duyurulur.


    kaynaklar
    c. dweck, mindset: how you can fulfill your potential (london, uk: constable & robinson, 2012);

    c. dweck, "motivational processes affecting learning," am psychologist 41 (1986): 1040;

    s. levy and c. dweck, "trait-focused and process-focused social judgment," soc cog (1998); 151;

    c. mueller and c. dweck, "ıntelligence praise can undermine motivation and performance," jpsp 75 (1998): 33–52.

  • indexmundi.com

    dünya ile ilgili pek çok şahane istatistiğe ulaşabileceğiniz mükemmel web sitesi.
    bu linkten ulaşabilirsiniz.

  • neden semboller için ölüyoruz?

    örneklerle başlayalım.
    1-hz. muhammed'i terörle bağlantılı gösteren karikatürler çizen charlie hebdo çalışanlarından 12 kişi öldürüldü. yani, insanlar sırf bir şeyler çizdikleri için öldürülür.

    2-gettysburg savaşı'nda birlik içinde flamayı taşıyan john eakin 3 kurşunla vurularak öldürüldü. sonrasında flamayı albay robert allen aldı. kısa süre içinde öldürüldü. sonra flamayı teğmen john lee devraldı. o da anında öldürüldü. çatışmanın sonunda bayrak er marshall sherman'ın elinde kalmıştı. yani insanlar sırf bir bez parçası yere düşmesin diye öldürülür.

    3- 2015 ortalarında ondokuz yaşındaki zihinsel engelli tavin price, los angeles'ta çeteciler tarafından rakip çetenin rengi olan kırmızı çorap giydiği için öldürüldü. yani, insanlar çorabının rengi yüzünden öldürülür.

    4- 1980'de kuzey irlanda maze hapishanesi'nde normal mahkum kostümü giyerek siyasi mahküm statüsünden çıkarıldıkları için açlık grevine gittiler. 53 gün sonra bir tanesi komaya girince talep kabul edildi. yani, insanlar bir renk farklı kıyafet giymek istedikleri için öldürülüyorlar.

    örnekler uzayabilir. türkiye'de yan yan baktığın için, evlenmeden seks yaptığın için, kocana iyi hizmetkar olamadığın için, rakip takım forması giydiğin için, başka bir siyasi fikri desteklediğin için, tatbikata gidiyoruz diyen komutanının emrine uyduğun için öldürülebilirsin. peki nedir bunların önemi? nedir bu sembolün bizde yarattığı "her şeye değer!" duygusu? gelin bunu öğrenelim.

    anlamamız gereken birinci nokta insana ait olan dil meselesi. hayvanlarda mesaj anlamın kendisidir. yani yırtıcı geliyor diye çığlık atıyorsan yırtıcı geliyor diye çığlık atıyorsundur. insanlarda ise bu durum yalana da elverişli olacak şekilde farklıdır. picasso'nun o meşhur diyaloğunu hatırlayın:
    - bay picasso bu ne biçim balık?
    + bay vasat o bir balık değil, resim.

    yani insanlar baktıkları şeyin baktıklarından farklı bir şey olduğunu anlama hatta bunu sanat aracılığıyla yaratma kapasitesine sahipler ancak ortalama insanda bu fark hala tam oturmamıştır. sapolsky'nin ağzından söylersek : "metaforik olanla gerçek olan arasında ayrım yapma ve o şeyin "sadece bir mecaz" olduğunu hatırlama konusunda aslında oldukça kötüyüz.

    daha iyi anlayabilmek beynimizin içinde bu metaforik iletişimle ilgili neler oluyor ona bakmamız gerekiyor. beynimizdeki frontal kortikal anterior singulat korteks, yani acc, acının anlamını değerlendirir. ayağınızı bir yere vurursanız da burası harekete geçer, bir gruptan dışlanırsanız da. yani duygusal acılar sadece metaforik değildir, gerçekten acıtır. aşk acısı gerçek bir şeydir. daha ötesi aslında anti-depresan hapı aldığınızda aldığını şey fiziksel bir ağrı karşısında içtiğiniz ağrı kesiciyle aynı mantıkta çalışıyor. bir eğlenceli bilgi daha, kıskanmak da aynı acı bölgesini harekete geçiriyor.

    insular korteks ile devam edelim. çürük bir eti ısırdığınızda burnunuzu buruşturur, üst dudağınızı kaldırır, gözlerinizi kısarsınız. aynı şey çirkin birini gördüğünüzde ve kardeşinizle seks yaptığınızı düşündüğünüzde de olur. yani başkasının adına utanç duymak, bir şeyi iğrenç olarak nitelemek ve gerçekten de o şey karşısında midenizin bulanması çok normal. bu ilişki iki yönlüdür. yani iğrenç bir şey yedikten sonra normal bir olaya daha iğrenmeye hazır bakarsınız aynı şekilde kendinizden gurur duyduğunuz bir eylemden sonra yediğiniz yemek daha lezzetli gelir(1,2). bir diğer örnek kötü bir kokunun olduğu ortamda hepimiz olduğumuzdan daha muhafazakar oluruz.(3) yani iğrenme ile ahlaki pozisyonumuz arasında doğrudan bir korelasyon var. paul rozin'den alıntı yapacak olursak: "iğrenme, etnik veya grup dışı bir işaretleme işlevi görür." bu noktada bir yorum olarak islamın yok olmamasının altında temizlik alışkanlığı olabilir mi konusunu da eklemek isterim. zira kirli-iğrenç-kötü kokan = öteki, temiz- sağlıklı- iyi kokan = biz diye ayıran beyinlerimiz(4) içinde açıkça "biz" olan islami tarafın temizlik konusunda batıya yukardan bakıyor olması - toplumdaki fransızlar ve parfüm meselesi örneğin- bunun kanıtlarından biri olabilir. allahın varlığı konusunda tartışmasız imanlı babannem almanya'dan döndükten sonra tüm almanya'nın köpek boku kokuyor olduğunu söylemişti. zira sokağa kakalarını yapan köpekler ve onu ince poşetlerle yerlerinden alan - ve almayan!- insanlar babannemde doğrudan iğrenme yaratmıştı. bu üstünlüğü nereden geliyor peki? temiz olduğu hissiyatından, islamdan. (bkz: islam ve temizlik) bu konunun detaylarını sonra burada konuşabiliriz. şimdi meseleye geri dönelim.

    beyin, iğrenme ve ahlak ilişkisinde şahane bir çalışma daha var. insanlara 2 gruba ayrılıyor. bir gruba yalan söylemeleri isteniyor. diğer gruba ise bir yalanı yazmaları. çıkışta iki grup üyelerine de temizlik malzemeleri sunuluyor. yalan söyleyenler daha çok ağızla ilgili temizlik malzemeleri alırken yalanı yazan grup daha çok el sabununa yöneliyor(6,7,8,9). yani açıkça yalanı fiziksel bir kir gibi taşıyor bedenimiz. şahane bir şey değil mi bu?

    bir diğer önemli bulgu temasla anlam arasındaki ilişki. araştırmalara göre daha ağır bir dosyada verilen cv'ler daha çok dikkate alınıyor, daha yumuşak parçalarla yapboz yapan insanlar daha sert parçalarla çalışanlara göre bir sonraki meseleyi daha yumuşakbaşlı bir şekilde değerlendiriyor, daha sert koltukta oturanlar daha yumuşak koltukta oturanlara göre insanları daha esnek ve yumuşak olarak algılamaya meyilli oluyorlar. eline sıcak bir şey tutuşturup konuşturduğunuz iki insan eline soğuk bir şey tutuşturup konuşturulan iki insana göre birbirlerini daha sempatik buluyor. soğuk el, soğuk duygu. yani, beyin gerçek duyu ile metaforik değerlendirmeyi ayırmada başarısız, bu sebeple de kolaylıkla manipüle edilebiliyor.

    bunun sebebi beynimizde ortaya çıkan bu soyutlama becerisinin çok yeni olması. milyonlarca yıllık bir evrimin üzerine böyle bir bilinç sprandel'i ortaya çıkınca beyin onun için ayrı bir şey geliştiremediği sürece onun bir diğer kısımla algılama eğilimi gösteriyor. yani birini yargılamak istiyorsanız beyninizin soyut düşünceyle ilgili kısımları ne kadar az gelişmişse temas ya da dışsal verilere o kadar çok yaslanacaksınız demektir. yani aslında semboller için ölüşümüzün temel sebebi beynimizin yeterince evrimleşmemiş olması. daha da derine gidersek aşırı pahalı olan von economo nöronları beynin düşünen yerinden ziyade hisseden tarafına yönelmiş durumda. bunu bilinçli olarak olması gereken noktaya doğru zorlamazsak basitçe savaşları asla bitiremeyebiliriz.

    (bkz: politik kutuplaşma evrimle ne oranda bağlantılı?)

    kaynaklar
    1-c. chan et al., "moral violations reduce oral consumption," j consumer psych 24 (2014): 381;
    2- k. j. eskine et al., "the bitter truth about morality: virtue, not vice, makes a bland beverage taste nice," plos one 7 (2012): e41159.
    3-e. j. horberg et al., "disgust and the moralization of purity," jpsp 97 (2009): 963.
    4-c. b. zhong and k. liljenquist, "washing away your sins: threatened morality and physical cleansing," sci 313 (2006): 1451;
    5- l. n. harkrider et al., "threats to moral ıdentity: testing the effects of ıncentives and consequences of one's actions on moral cleansing," ethics & behav 23 (2013): 133.
    6-m. schaefer et al., "dirty deeds and dirty bodies: embodiment of the macbeth effect ıs mapped topographically onto the somatosensory cortex," sci rep 5 (2015): 18051.
    7- c. denke et al., "lying and the subsequent desire for toothpaste: activity in the somatosensory cortex predicts embodiment of the moral-purity metaphor," cerebral cortex 26 (2016): 477.
    8- d. johnson et al., "does cleanliness ınfluence moral judgments? a direct replication of schnall, benton, and harvey (2008)," soc psych 45 (2014): 209;
    9- j. l. huang, "does cleanlines ınfluence moral judgments? response effort moderates the effect of cleanliness priming on moral judgments," front psych 5 (2014): 1276.

  • cadıları tespit yöntemleri

    bir cadıyı üç şekilde tanırız arkadaşlar

    1- su üstünde durma testi. cadılar vaftizi reddettikleri için su onların vücudunu kabul etmeyecektir. suçlanan kişiyi bağlayıp suya bırakın, su üstünde kalanlar cadıdır batanları da hemen kurtarmak gerekir.

    2- şeytan noktası testi. şeytan cadılık bulaştırmak için vücudunuza girer ve o giriş noktası acıya karşın hissizleşir. her yerinden suçluya acı çektirin, eğer bir yerde acıyı hissetmiyorsa şeytan oradan girmiştir ve cadıyı yakaladınız demektir.

    3- gözyaşı testi. suçluyu alın ve ona isa'nın çarmıha geriliş hikayesini anlatın. ağlamıyorsa cadıdır.

    kaynak
    d. robinson, wild beasts and ıdle humours: the ınsanity defense from antiquity to the present (cambridge, ma: harvard university press, 1996)

  • gidiyorum bu

    onur ünlü'nün ah muhsin ünlü rumuzu ile çıkarttığı şiir kitabının adıdır.

    kitabın en meşhur şiiri olan "hatırlat da haziran'ın sonlarında çocukluğumu yakalım" adlı şiir aşağıdadır.

    sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
    şehre inerim bir sinema yağmura çalar
    otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
    dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    -senegalliler dahil değil

    sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
    çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
    o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
    hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    -yoksa seni rahatsız mı ettim?

    sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -freud diye bir şey yoktur.

    sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -haydi iç de çay koyayım.

    benzer bir şiir mantığı için (bkz: garanti karantina) (bkz: murat menteş)

  • verikaynagi.com

    buradan ulaşılabilecek ülkemiz hakkındaki pek çok veriye ulaşabileceğiniz şahane site.

  • sırtlan ereksiyonu

    pek çok memelide ereksiyon, bir erkeğin malını sergileyerek hakimiyetini gösterme işaretidir. dişileri erkeklerinden güçlü olan sırtlanlarda ise bu tam tersidir. bir dişi erkeği korkutmak istediğinde erkek ereksiyon olur ve bu ereksiyon " lütfen bana zarar verme! bak ben tehdit falan değilim!" demektir.

    ayrıca dişi sırtlanların klitorisleri erkeklerdeki penis kadar büyüktür ve erekte olabilirler. aynı şekilde üst rütbeli bir dişi sırtlan ast bir dişi sırtlanı korkuttuğunda bu klitoris erekte olur. bu da erkek sırtlan ereksiyonuyla aynı anlama gelir: " beni incitme ben erkek gibi zayıf bir şeyim zaten!"

    kaynak
    sapolsky, r. m. (2021). davranış: en iyi ve en kötü haliyle insan biyolojisi. pegasus yayınları. s.118

  • umut sarıkaya

    yazıları karikatürlerinden daha komik olan ancak toplum vasatında okuma kültürü olmadığından o tarafı henüz yeterince popülerleşmemiş karikatürist.

  • rebetiko

    gurbetin, garabetin, sürgünün hüzünlü kültürünün ve müziğinin adı. bizdeki çevirisi 'serkeş'e denk gelen rebetis, bu kelimenin köküdür. rembetiko da tabir edilebilir, yanlış değildir.

    bizde kurtuluş savaşı, ege'nin karşısında anadolu trajedisi olarak adlandırılan büyük savaştan sonraki mübadeleler, rebetiko'ya yeni bir avaz verdi. rebetiko mübadele ile başlamış değilse de popülerliğini bu zamanlarda bulmuş ve en bilinen eserleri yine bu zamanda doğmuştur.

    evlerini, topraklarını, işlerini ve topraklarını kaybeden mübadiller, yunanistan'daki ouzeri, tekedes ve tavernalarda buluşur; eski zamanları nostaljik hislerle(kelimenin tam anlamıyla nostaljik, nostalji: kayıp vatan anlamına gelir) yâd ederler, yerleşik toplumdan dışlanmışlıklarına ah ederlerdi.

    rebetiko, türk müziğine de aşinalıktan, bize yabancı olmayan bir sürü unsuru içerir. rast, saba, hicaz gibi basit makamlar sıklıkla kullanılır. taksimler parçaların girişlerinde müzisyenlerin maharetlerini sergilemesi için enfes araçlardır ve türkçe kelimeler de sık sık duyulur.

    acının, kederin ve uyuşturucunun (özellikle haşhaş ve eroin) şarkı sözlerinde sıklıkla bulunması sebebi ile toplumun büyük çoğunluğu tarafından mesafeli bakılan bir kültürdür rebetiko. maginot'dan sonraki en meşhur hattat olan metaksas tarafından sansürlenir, tekedes'lerin (bitirimhane) de kapatılması ile amanedes'ler artık radyolarda duyulmaz olur.

    rebetiko günümüzde çağdaş müzik araçlarından da beslenerek hala yoluna devam ediyor.

    roza eskenazi'den klasik bir örneği için:
    https://www.youtube.com/...DzXPLX8JdQ&ab_channel=1iakov

    çağdaş bir örneği için:
    https://www.youtube.com/...ab_channel=SonyMusicT%C3%BCrkiye

    son not olarak bir youtube videosu altındaki yorumu da paylaşmak istiyorum:

    "this is what could bring peace with the turks; their music, which is also ours. my family lived in asia minor since the ıonian times, until 1922. they shared happy times with all nations that came and went, keeping theirs in their heart. ın 1919, they were 'liberated' and soon became refugees. we still sing 'rampi rampi'; it's ours, and theirs."

« / 15 »