• bir robert sapolsky kitabı olarak 17 ekimde çıkacaktır. kitabın ismi zaten yeterince açıklayıcı. bu kitabı okuyanla okumayan bir olmaz arkadaşlar, sakın kaçırmayın.

    buradan

    paranız varsa bir örnek de bana alın, libgili yerlere ne zaman düşer bilemeyiz

  • an itibarıyla elimize ulaşmıştır ve buradan okunacaktır.

    1. bölüm - turtles all the way down

    ilk almak istediğim not sapolsky'nin yaklaşımı. diyor ki eğer özgür iradeye inanıyorsanız bunun iki sebebi var. a- determinizmi tam olarak anlamıyorsunuz b- evrenin bazı parçalarının deterministik olmayan şekilde çalıştığını savunuyorsunuz. ikisi de doğal olarak yanlış.(1)

    ------

    davranış kitabında sapolsky davranışı şöyle özetlemişti:

    davranışından bir saniye önce beyin nöronlarında hareketlenme oldu. bu nöron dakikalar öncesinden ya bir düşünce ya hatıra ya duygu ya da bir algı tarafından uyarıldı. saatlerden haftalar öncesine hormonların düşüncelerini, hatıralarını, duygularını ve algılarının seçiciliğini belirledi. aylardan yıllar öncesine deneyim ve çevre nöronların nasıl değiştiğini ve kimi tepkilere daha duyarlı kimilerine ise daha duyarsız hale gelişini etkiledi. yıllarda geriye gittiğimizde ergenliğin beyninin spesifik bölgelerini, sosyalleşmeni ve kültüre dahil olmanı şekillendirdi. çocukluğunda ve anne karnında yaşadıkların beyninin şekillenmesini etkiledi. ondan öncesinde de genlerin etkisindeydin. doğduğun andan itibaren anne ilgisini şekillendiren çağlara yayılmış kültürün etkisi altında kaldın ve bu kültür de evrimsel bir süreç içinde şekillendi. (2)

    -------

    maymunlar da özgür iradeleri olduğuna inanıyorlar.

    l. egan, p. bloom, and l. santos, "choice-ınduced preferences in the absence of choice:
    evidence from a blind two choice paradigm with young children and capuchin monkeys,"
    journal of experimental and social psychology 46 (2010): 204.

    -----

    sapolsky'e göre kitabın iki amacı var, birincisi bizi özgür iradenin olmadığına - ya da düşündüğümüzden çok daha az olduğuna- ve özgür irade olmadan aslında daha iyi hayatlar sürebileceğimize ikna etmek.

    bu noktada felsefi yaklaşımın gerekli olduğunu düşünüyorsanız sapolsky şu listeyi öneriyor:

    g. strawson, "the ımpossibility of moral responsibility," philosophical studies 75 (1994): 5;
    d. pereboom, living without free will(cambridge university press, 2001);
    g. caruso, rejecting retributivism: free will, punishment, and criminal justice (cambridge university press, 2021);
    n. levy, hard luck: how luck undermines free will and moral responsibility (oxford university press, 2011); and s. harris, free will (simon & schuster, 2012).

    ------

    henüz hür iradeyi yok sayan tek bir bilimsel kanıt ya da disiplin yok, ancak tüm bilimsel kanıtları yan yana koyduğunuzda da özgür iradeye yer yok, diyor sapolsky. "yeah, no single result or scientific discipline can do that. but—and this is the incredibly important point—put all the scientific results together, from all the relevant scientific disciplines, and there's no room for free will.[*]

    -------
    özgür irade ile ilgili temelde 4 pozisyon olduğunu söylüyor sapolsky:
    1- dünya deterministiktir ve özgür irade diye bir şey yoktur. sapolsky bu kanatta, bu arkadaşların görüşüne "hard incompatibilism" deniyor. bunu "katı uzlaşmazcılık" olarak çevirmeyi öneriyorum.

    2- dünya deterministiktir ve özgür irade vardır. bunlara compatabilist deniyor. bu kelimeyi uzlaşırcılık olarak çevirmek istiyorum. bu fikri destekleyenler dünyanın deterministik olduğunu iddia etmekle birlikte zihin ve beynin farklı şeyler olduğunu ve özgür iradenin deterministik bir yaklaşımda dahi mümkün olduğunu iddia ediyorlar. felsefecilerin büyük bölümü (sapolsky'e göre %90'ı hossenfelder'e göre 59'i bu görüşte. bkz)

    3- dünya deterministik değildir ve özgür irade yoktur. bu arkadaşlar her şeyin tamamen random gerçekleştiğini düşünür. çok ciddiye almaya gerek yok bunları.

    4- dünya determinist değil ve özgür irade vardır. bu arkadaşlara da liberteryen deniyor. sabine'ye göre bu arkadaşlar da %19 civarında. tabi tüm bu istatistiklerin detaylarına da bakılmasında faide var. zira halk arasında değil akademide yapılan çalışmalar bunlar.
    ------

    sapolsky özgür irade, determinizm ve ahlaki sorumluluk meselesini bir bütün olarak ele almamız gerektiğini düşünüyor ve kendi pozisyonunu: "özgür irade yok, dünya deterministtir ve ahlaki sorumluluk yok" olarak tanımlıyor. "thus, my stance is that because the world is deterministic, there can't be free will, and thus holding people morally responsible for their actions is not okay"

    ----

    sapolsky yukarıda bahsettiğimiz compatabilism (uzlaşırcılık) hakkında epey bir şeyler okuduğunu ve aslında tüm kitapların şu üç temel cümleye indirilebileceğini savunuyor: (a) nörobilimdeki gelişmeler deterministik dünya görüşünü destekliyor (b) bu gelişmeler bizim klasik ahlaki olarak sorumlu aktör anlayışımızla ters düşüyor (c) yok ama yine de özgür irade vardır.

    burada sapolsky epey açıktan uzlaşılırcılıkçılarla dalga geçiyor gibi görünüyor. devamında da eğer bir uzlaşırcı biyolojiden gelen seslerle boğuşmadan özgür irade savunmaya devam ediyorsa onunla vakit harcamaya gerek yoktur diyor, haklı.
    ----

    birinci bölümün sonunda da determinizmden ne anladığını şöyle açıklıyor sapolsky: mezuniyet töreninde mezun olan biri ile o sırada temizlikçilik yapan birini ele alalım. ikisinin de hayatındaki kontrol edemediği değişkenleri yer değiştirelim (anneleri, babaları, genleri, çocuklukları vs.) bu iki arkadaşın aslında tamamen değiştirmiş olmaz mıyız?

  • 9. bölüm a primer on quantum ındeterminacy

    eh artık kitabın yapısını anladınız, a primer bölümlerinde sapolsky önce meselenin ne olduğunu anlatıyor sonrasında da bu yaklaşım üzerinden inşa edilmiş özgür irade vardır iddialarına yanıt veriyor. bu sebeple bölümleri ikişerli inceleyerek gitmek daha mantıklı görünüyor. ben de bu yolu takip edeceğim ayrıca vakit ayırıp böyle bir başlığı okumaya devam ettiğiniz için de yanaklarınızdan öpeceğim.

    bu bölümde sapolsky quantum tünelleme, quantum dolanıklık ve yerelsizlik *, deterministik olmayan rastgelelik ve parça/dalga ikiliğinin ne olduğunu basitçe anlatıyor. bir sonraki bölümde de bunun özgür irade savunucuları için nasıl bir başlangıç noktası olduğunu ve aslında neden olmaması gerektiğini açıklayacak.

    10. bölüm ıs your free will random?

    burada birinci problem aslında aksini iddia etmesi epey zor olan ve roger penrose gibi ağır isimler tarafından da savunulan bir yaklaşım. iddia şu: yukarıda adını andığımız kuantum etkileri elektron seviyesinde birikerek biyolojiyi etkileyebilir ve özgür irade dediğimiz şeyi oluşturabilir. sapolsky'nin yanıtı ise mit'de fizik çalışan max tedmark'ın çalışmasına dayanıyor. yukarıda adı anılan kuantum etkileri o kadar ufak zaman dilimlerinden gerçekleşiyor ki bunların biyolojik bir organizmayı etkilemesi imkansız. ayrıca aşağıda verdiğim makalelerde savlandığı gibi penrose'un tezini dayandırdığı mikrotüpler onun önerdiği şekilde, en azından yetişkin beyninde, çalışmıyor.

    m. tegmark, "why the brain ıs probably not a quantum computer," ınformation science 128 (2000): 155;

    m. tegmark, "ımportance of quantum coherence in brain processes," physical review e 61 (2000): 4194;

    m. kikkawa et al., "direct visualization of the microtubule lattice seam both in vitro and in vivo," journal of cell biology 127 (1994): 1965;

    c. de zeeuw, e. hertzberg, and e. mugnaini, "the dendritic lamellar body: new neuronal organelle putatively associated with dendrodendritic gap junctions," journal of neuroscience 15 (1995): 1587.
    ------

    özgür iradenin random olduğu gösterilen quantum etkileri üzerine inşa edilmesi üzerine bir kaç argüman daha var ancak bunlara tek tek girmek hem sıkıcı hem de anlamsız olacak zira aslında kitabın ilk on bölümünde tekrar tekrar gösterildiği gibi özgür iradeciler teolog gibi hareket etmeye meyilli görünüyorlar. bu onların salt metafizik inançlar üzerinden düşündükleri anlamına gelmiyor sadece özgür irade olarak tanımladığımız şeyi biyolojide kimse bulamadığından -ki böylesi çok daha iyi!- onu bulmak için farklı yollar deneniyor. zira özgür irademizin olmadığını iddia etmek günlük yaşam pratiklerimizle kesinlikle uyuşmuyor. kimi ciddi filozof ve biliminsanları da "özgür irade bir yerde var ve bir şekilde bilimsel olarak temellendirilebilir ancak biz henüz onun nerede olduğunu bilmiyoruz" akıl yürütmesine dayanarak yeni bilimsel gelişmelerde özgür irade için temel olabilecek bir şey var mı diye derinlemesine bakınıyorlar. sapolsky'de bu bakışların iddialı olanlarını ele alıp iddiaların bilimsel olarak neden mezkur anlatının mümkün olmadığını inceliyor.

    onuncu bölümün sonunda da şunları söylüyor:
    "the easy takeaway from the first half of this book is that the biological determinants of our behavior stretch widely over space and time—responding to events in front of you this instant but also to events on the other side of the planet or that shaped your ancestors centuries back. and those influences are deep and subterranean, and our ignorance of the shaping forces beneath the surface leads us to fill in the vacuum with stories of agency."

    yani,

    kitabın ilk bölümünden(ilk on bölüm) çıkarılacak basit sonuç şu: davranışlarımızın biyolojik belirleyicilerinin zaman ve mekana yayılmıştır ve her gün karşımıza çıkan olaylar kadar gezegenin diğer tarafından gelişen olaylar ve yüzyıllar öncesinde atalarımızı şekillendiren olaylara verilen tepkilerdir. bu biyolojik belirleyicileri bilmediğimiz için de davranışlarımızı yöneten bir "ajan" hikayesi yaratmaya meyilliyiz.

4 entry daha