yaygın söylenti. yaşar kemal romanlarında çoğunlukla "yanlış yaygın söylenti" anlamında kullanılıyor.
ancak islami literatürde hadis için kullanılan tevatür, mütevatir kavramlarının "üzerinde yalan söylemek için ittifak etmesi mümkün olmayan farklı kaynaklarca dile getirilen" anlamına geldiğini gördüm.
son oylananları (76) - sayfa 3
-
tevatür
-
ad nauseam nedir?
"nausea" bulantı demek. "ad nauseam" da bulantı yaratana, öğürtene kadar tekrarlamak anlamına gelen, bir hitabet tekniğinin ve safsata türünün adı.
goebbels'e hunharca atfedilen ama bir türlü kaynağı bulunamayan bir alıntı var:
"yeterince büyük bir yalan bulur da ısrarla tekrarlarsanız, sonunda insanlar buna inanmaya başlarlar" (diğer yalan dolan nazi alıntıları için bakınız)
aslında goebbels buna benzer bir şey söylemiş ama "propagandanın esaslarını belirlerken" değil, churchill'i eleştirirken:
"ingiliz, şöyle bir prensibi izliyor: yalan söylenecekse, büyük yalan söyle ve yalanına sahip çık. sahip de çıkarlar yalanlarına, saçma görünme riski olsa bile."
yaşlı cato'nun meşhur hikayesini hatırlayalım. pön savaşları'nın üçüncüsünden önce senatoda yaptığı her konuşmayı "carthago delenda est" yani "kartaca yıkılmalı" diyerek bitirirmiş cato. bu ısrar işe yaramış olacak ki kartaca hakikaten de romalılarca yıkılmıştır. (hatta üzerine bir daha bir şey yeşermesin diye tuz döküldüğü bile söylenir. tevatür elbette)
ad nauseam bir retorik yordamdır. tekrarlananın gerçek veya yalan olmasından bağımsız olarak çeşitli örneklerini görebiliriz.
örnekler:
128 milyar dolar nerede?: sorunun gündemden düşmemesi veya düşürülmemesi için kılıçdaroğlu'nun defalarca bu soruyu tekrarlaması.
ezan: allah'ın ululuğu ve muhammedin onun peygamberi olduğunu günde beş defa çeşitli makamlarda ve hoparlörlerle tekrarlamak.
kaynak:
goebbels, joseph (1941). die zeit ohne beispiel. munich: zentralverlag der nsdap. pp. 364–369.
the natural history of pliny. (1890). united kingdom: g. bell.
pirie, m. (n.d.). how to win every argument: the use and abuse of logic (2006). -
mizaha başvuru
iddiayı, mizaha başvurarak redde-ispata çalışmak. ya da dikkati tartışılan şeyden başka bir yere bu yolla yönlendirmek. şakaya vurmak, osmanbölükbaşıizm.
rahmetli demirel ve osman bölükbaşı bu retorik edimin ustasıydılar.
demirel'in: "memlekette petrol vardı da şerbet yapıp biz mi içtik?" cümlesi hâla hatırlanır. "ege bir göl değildir." beyanı da öyle. -
!erkeklerden kadınlara sorular
ekşideki tek elle açılan başlıklar ekolü buraya da gelmiş. bravo.
-
!sözlükte farklı dillerin çevrilmemesi
ben de mümkünse çevirme yanlısıyım. bununla beraber @anarsist gülümsetti (bkz: kafadan çevirmeye üşeniyorum)
-
ilişki safsatası
ilişkiler üzerinden saldırı: bir kişinin iddiasını çürütmek için kurduğu mevcut veya geçmiş ilişkilere saldırmak.
örnek:
a: ığdırspor maçında verilen penaltı hatalıydı.
b: sen fenerbahçeli değil misin? dinamo kiev maçında "putin" tezahüratı yapan takımın taraftarının konuşma hakkı var mı?
örnek 2:
a: erdoğan'ın sürdürdüğü politikalar ülkeye zarar vermektedir.
b: hdp pkk'nın terör örgütü olduğunu kabul etmiyor. siz de hdp ile aynı fikri taşıdığınıza göre teröristsiniz.
ilişkiler üzerinden yüceltme: (bkz: gurura başvurma)
"ben şerefli türk ordusunun bir mensubu olarak hiçbir zaman milletime yanlış yapmam" -
texas keskin nişancısı
benzerlikleri görüp, farklılıkları ihmal ederek yanlış sonuca varma hatası.
clustering illusion yani kümeleme illüzyonunun mantık hatası karşılığıdır. hikaye şöyle:
texas'ta bir adam revolverini çekip ahırın kapısına ateş etmeye başlar. atışlar bittiği zaman da alır eline bir boya, kapıda en çok nereyi vurduysa orayı merkeze alan bir hedef tahtası çizer.
işte astrologlar da böyledir değerli dostlar. beş tane başak burcu aynı huya sahipse bu durum astrolojinin geçerliliğini ispatlamaya yeter. ama kalan doksan beş başak burcu yükselenine göre hareket etmektedir.
falcılar da bu nosyondan yararlanırlar. günde yüz tane kehanet üfüren falcının doksan beş yanlışı ona bir şey kaybettirmez. ama hakkındaki olayları doğru bildiği beş kişi ona bir sonraki kehanetleri için para vermeye gönüllüdür. hatta arkadaşlarına da bedava reklam yaparlar. nitekim; şeyh uçmaz müritleri uçurur.
şiddetle tavsiye ettiğim kaynak*:
carroll, robert todd (2003). the skeptic's dictionary: a collection of strange beliefs, amusing deceptions, and dangerous delusions. john wiley & sons. p. 375. -
cum hoc ergo propter hoc
aynı anda olan iki şeyden birini, diğerinin sebebi zannetmek.
"maraş depremi olurken amerikan zırhlısı istanbul boğazı'ndaydı. böylece depremi yaratan amerikan zırhlısıdır. "
"korelasyon nedensellik değildir" bunu bilmemekten doğan hatalardan biri bu. diğeri için (bkz: post hoc ergo propter hoc)
immanuel tolstoyevski çok isabetli bir sebebe bağlıyor bu safsatayı. kendisinin de yaptığı gibi wikipedia'daki maddenin "see also" kısmına girersek apophenia kavramı ile karşılaşıyoruz. apofeni özetle, ilişkisiz şeylerde bir bağ görmek demek.
halıdaki desenleri, gökteki yıldızları var olan şeylere benzetmek. rüyayı hayra yormak eylemleri apofeni ile ilişkili. bu "örüntücülük" evrimsel olarak işimize yarıyor. çünkü tehlike ihtimalini sezdiğimiz anda buna ölem almak evhamlı bir karaktere dönüşmemizi sağlasa bile bizi güvende tutuyor.
fakat ihtiyatın dozu önemli: yağmur ve fırtına esnasında yüksek yerlerde gezinmemek yıldırımdan korunmamıza yarıyor ama hava açıkken de yükseklerde dolaşmaktan kaçınırsak bir problem var demektir. (bkz: tek sebep safsatası)
bambaşka verilerin korelasyonunu görebileceğiniz bir site için link
burada amerika'da sosyoloji doktorası yapan kişilerle, araştırma için uzaya gönderilen roketlerin arasındaki tatlı paralellik görülebilir. ama bu demek değildir ki bu roketlerin fırlatılma sebebi sosyoloji doktoralarıdır.
sebebi tam anlayamamaktan kaynaklanan diğer yanılgılar için: (bkz: sebep safsataları)
kaynak:
tolstoyevski, ı. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.
https://evrimagaci.org/...nedensellik-anlamina-gelmez-4277
kelley, d. (2014). the art of reasoning: an introduction to logic and critical thinking (fourth edition). w. w. norton & company, ınc. -
sebep safsataları
yanlış ve geçersiz sebeplerle sonuca varmaktan kaynaklanan informal safsata türlerine verilen genel ad. latince "non causa pro causa" veya ingilizce "causal fallacy".
ters nedensellik: sebeple sonucu karıştırmak.
cum hoc ergo propter hoc: aynı anda olan şeylerden birini diğerinin sebebi zannetmek
indirgeme hatası - tek sebep safsatası: bir sonucun yalnızca tek bir sebebi olduğunu zannetmek.
post hoc ergo propter hoc: arka arkaya gerçekleşen olaylardan öncekini, sonrakinin sebebi sanmak.
regression fallacy: normalleşme safsatası. anormal vaziyetler normale döndüğünde, gereken önlemler alındığı için normalleşildiğini sanmak.
texas keskin nişancısı: benzerlikleri görüp, farklılıkları ihmal ederek yanlış sonuca varma hatası.
sonuca zıplamak - jumping to conclusion: yeterli veri olmadan sonuca vararak ihmal, imhal ve aceleden kaynaklanan akıl yürütme hatası yapmak.
ilişki safsatası
ilişkiler üstünden saldırı: guilt by association.
ilişkiler üstünden yüceltme: honor by association.
magical thinking: bir şeyin sebebini doğaüstü güçlere bağlamak. -
ad lapidem
dağa taşa anlatsam daha iyiydi dedirten safsata. en güzel örneğini "elimlen gonuş" tartışmasında görüyoruz. buradan
tartışılan kişinin bütün argümanlara sağır olduğu bir diyalog düşünün. recep ivedik karakterinde karikatürize olmuş bu durumları türkiye'de büyümüş insanların düşünebilmesi çok zor değil zaten.
a: almanya'nın bizi kıskandığını nereden çıkarıyorsun ki? olası değil, gülünç hatta.
b: he gardaş hee
a: kıskanmaları için bir tane sebep söyleyebilir misin? bütün parame...
b: la hee la heee...
a: bir dinle beni, bak adamların alım gücüne baktığında ve bizim alım güc...
b: yav hee heee
halbuki doğru tepki meşhur "sezen aksu tartışması"na bodoslama dalan kadir isimli kullanıcınınki gibi olmalıdır. bilmeyenler için link -
teruo nakamura
(bkz: hiroo onoda kimdir?)
aslında iki asker de o zamanki japon imparatorluğunun ideolojisinin kurbanıdır. atom bombalarının atılmasını topyekün harp ve asla teslim olmama fikirleri üzerinden tekrar okumak gerekir.
savaş kötüdür. iş iyidir. bilim süperdir. sanat yücedir. -
!dünkü maçı izleseydim sonucu değişir miydi?
derinlemesine bir analiz yapayım... değişmezdi.
-
accentus
cümlenin herhangi bir kelimesine yapılan vurgudan dolayı anlamın değişmesi.
ben damla'nın dizlerine yatmadım. (başka biri yattı)
ben damla'nın dizlerine yatmadım. (başka birinin dizlerine yattım)
ben damla'nın dizlerine yatmadım. (başka bir yerine yattım)
ben damla'nın dizlerine yatmadım. (damla'nın dizleriyle başka bir etkileşime girdim) -
borsa türkiye
gizli sabit kurun varlığı yüzünden sağlıklı ilerleyemeyen piyasa.
-
ünlüye başvuru
bir şeyi ünlü biri söylüyor diye doğru kabul etme safsatası.
yüz numaralı adam filmini hatırlayın. halk, sevdiği bir ünlünün kefil olduğu bir ürüne teveccüh göstermekten çekinmez. seçim yapmak için kullandığı bu kısayol da reklam şirketleri tarafından doyasıya sömürülür.
şampuan reklamında aktrisler, pantolon reklamında aktörler hep bunun ürünüdür. hatta iş imar barışı gibi insan canına mal olacak bir düzenlemeyi müjdelemeye(!) geldiğinde, bu müjdenin etkisi artsın diye sempatik görülen bir ünlü figürle duyurulabilir. (bkz: hasan kaçan)