son oylananları (76) - sayfa 2

başlık listesine taşı
  • sakal safsatası

    sık sık bir safsataya dönüşmekle beraber bir paradoksu, düşüncede bir zorluğu ifade eden mefhum. fallacy of the beard veya continuum fallacy.

    kaynağını sorites paradoksundan alır. açıklayayım:

    elimizde iki durum olmalı. örneğin: yetişkin ve çocuk. çocukluktan yetişkinliğe geçmek elbette bir günde mümkün değil. ama sınırı da bir yere çizmek zorundayız. bir önceki gün oy veremeyecek veya içki içemeyecek kadar ham olan birey, 18 yaşına girdiğinde bir günde nasıl da olgun nasıl da aklı başında bir insana dönüşüyor.

    bu mefhumun sakal safsatası olarak adlandırılması "tek kılla sakal olur mu?" sorusundan geliyor. ama daha alaturka bir örnek olması açısından borç alırken kullanılan argodaki "sakal"ı öneriyorum.

    çünkü 50 sakal borç istenir, 500 sakal da borç istenir* ama 300.000 sakal borç istenmez.

  • gurura başvurma

    duygusal safsatalardan bir tanesi.

    sudan ordusunda yıllarca görev yapmış yetenekli bir general var. bu general zimmetine milyonlarca dolar geçirmekten ve orduda çeşitli sektlerden insanları kadrolaştırmaktan dolayı yargılanıyor diyelim. sonra bu sektlerden biri de darbe teşebbüsünde bulunmuş olsun.

    bu yargılamada generalin savunması muhtemelen şu sözlerle başlayacaktır:

    -"ben, şerefli sudan ordusuna yıllarca gururla hizmet etmiş bir general ve sudan milletinin sadık bir evladı olarak..."

    ah benim paşama bak benim be... sen orduyu politikleştir, kendi görüşünden insanları kilit noktalara getir. sudan harp okulu sınavlarındaki hilelerden haberdar ol. sonra da başın dik, alnın ak bir savunma yap. oldu mu?

  • appeal to extremes

    makul görünen bir argümanı reductio ad absurdum yönteminin aşırı kullanımıyla istismar etmek.

    genelde bir ibareyi motamot* kabul ederek yapılır.

    örnek 1:
    - hiçbir canlıya zarar vermemeliyiz.
    - o zaman bir yeri dezenfekte de etmemeliyiz, bakteriler ölüyorlar.

    örnek 2:
    - çoğu sarhoşluk verenin azı da haramdır.
    - o zaman hemen her besin haramdır çünkü çok az da olsa alkol içerirler.

  • safsatalar ansiklopedisi

    mantık yanlışlarını anlar ve anlatırken bazen başvurduğum immanuel tolstoyevski'nin epsilon yayınlarından çıkan güzide kitabı.

    bu kitap çıkmadan önce mantık hakkında yararlanılabilecek türkçe kaynaklar benim için verimsizdi. olanlar ya uzuuun uzun sembolik mantık, kümeleme mantığı anlattığı için benim gibi sıradan insanların gözünü korkutuyordu, ya da düşünsel süreçlerdeki yanlışların ilgi çekiciliğini güncel örneklerle arttırmak yerine sıradan ve yüzeysel betimlerle doğrudan "kuru bilgi" iletiyordu.

    tolstoyevski öncesi dönemden birkaç değerli örnek: ibrahim emiroğlu'nun - mantık yanlışları, hüseyin batuhan ve odtü'yü odtü yapan isimlerden biri olan teo grünberg'in yazdıkları modern mantık kitabı, hilmi ziya ülken'in "mantık tarihi".

    tolstoyevski, mantığı yalnızca akademinin ve fularlıların değil, bizim gibi sıradan insanların da kullanabileceği ilgi çekici ve eğlenceli bir kitaba dönüştürdü. tıpkı art of reasoning: an introduction to logic and critical thinking başlıklı kitapla david kelley'in yaptığı gibi.

    safsatalar ansiklopedisi ile kritik düşünceyi bir nebze olsun vatandaşa sevdirdiğini düşünüyorum. çünkü bilindiği üzere her türk; futbol ve siyaset yorumcusu doğar.(1) siyaset yorumculuğu ayağında kullanabilecek değerli bilgileri içeren bu kitapla da tartışma kalitesi -umarım- artmıştır.

    ingilizce okuma yapabilenler ve safsatalar ansiklopedisi'ni beğenenler için önerdiğim diğer kitaplar:

    carl sagan - "the demon-haunted world: science as a candle in the dark": kuşkuculuk ve kritik düşünceyi konu alan bu kitap safsatalar konulu bir kısım da içeriyor.

    john chaffee - "thinking critically": bu kitap -özellikle- felsefe öğrencileri için hazırlanmış. akademik üretim yaparken eleştirel ve düşünsel niteliklerin geliştirilmesini amaçlayan çoook güzel bir metin.

    ali almossawi -"an illustrated book of bad arguments": komiklikler ve şakalar içeren, çeşitli illüstrasyonlarla safsatları tanıtan eğlenceli bir kitap. aynı, tolstoyevski'nin kitabında bazı safsata anlatımlarını karikatürlerle desteklemesi gibi, pek öğretici.

    nathaniel ve hans bluedorn - "the fallacy detective": gençler ve çocuklara mantığın eğlenceli yanlarını öğretmek için hazırlanmış kitap. ilk gençlik yıllarındaki kardeşlerimize hediye etmek için çok uygun.

    kaynak:
    1- tolstoyevski, ı. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.

  • argumentum ad lazarum

    fakirlik safsatası. ismini lazarus'tan, yeni ahit'te geçen luke gospelinde adı geçen bir dilenciden alır. tersi için (bkz: argumentum ad crumenam)

    toplumun dezavantajlı koşullarda doğup bu koşullarda yetişen insanlarının yoksulluğu ve sefilliği üzücüdür elbette. ama bu yine de onları her koşulda haklı yapmaz. fakir ama gururlu jön her konuda haklı değildir. hele ki kendi ihmali ve tembelliğinden dolayı fakir olanlar büyük olasılıkla daha çok konuda haksızlardır.

    ne var ki, kendimizden daha kötü koşullarda olan insanlara karşı duyduğumuz merhamet bu safsatayla istismar edilebilir. (bkz: fakir edebiyatı)

    bu yüzden, yoksul olmadığı üç nöronla anlaşılabilen bir politikacı kendisinden "bu fakir" diye söz edebilir.

    sokakta yaşayan insanlar dünyadan kendilerini soyutlamış ve nefsini terbiye etmiş insanlar gibi görünebilirler. ama evsizliklerinin sebebi nefislerine uyup tarlayı tapanı pavyonda yemek de olabilir. evsiz bilge romantizmi satirik edebi repliklerle sinemamızda iş yapıyor mu? evet. yine de evsiz alkoliklerimize de kuşkuyla yaklaşalım.

    not: bu arada ekonomik duruma göre bilgeliğin artıp artmayacağına dair bir çalışma da yapılmış. buradan

  • korkuya başvurma

    duygusal safsatalardan en etkili olanı. korku davranış ve düşüncemizi en fazla yönlendiren duygulardan biri. bu da bir hayatta kalma stratejisi aslında ve hor görülecek bir kaide de değil. yine de bunun farkında olmak daha saygın bir şekilde yaşamamıza yardımcı olabilir.

    alman ilahiyatçı martin niemöller'in naziler hakkında yaptığı konuşma hemen herkes tarafından bilinir.

    "naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
    sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
    sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.
    sonra yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım, çünkü yahudi değildim.
    benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı."

    niemöller'i alkışlamadan önce durup düşünelim. bu konuşmadan yola çıkarak bizim gibi olmayanları savunmak gerektiğini rahatlıkla anlayabiliriz. çünkü aşikar bir mağduriyet var.

    ancaak, yarın bir gün ses çıkarmadığımız için sıra bize gelecek diye düşünerek korku yüzünden bizden farklı düşünenleri savunmaya karar veriyorsak ortada bir problem var demektir. çünkü politik ve sosyal davranışlar ilkeler üzerinden ilerlemelidir, duygular üzerinden değil.

    bugün başka birinin haklarını savunmak için ne aynı safta olmamız gerekir, ne de yarın bir gün onun da bizi savunması beklentisi. birisi haksızlığa uğruyorsa, haksızlığa uğruyordur. renginin yeşil olması veya oralete inanıyor olması bir şeyi değiştirmez.

    not: en mühimini unutmuşum. (bkz: terör) dehşet ve korku yoluyla sindirme ve ajandasını dayatma, kendini kabullendirme amacındaki teröristlerin argümanı da maalesef korkudur. dediklerimi kabul edin, yoksa güvende hissetmezsiniz. (bkz: ad baculum nedir?)

  • !düzelmesi gereken atasözleri

  • umut sarıkaya

    yüceliği sınırlayan sıradanlığın şövalyesi büyük çizer-yazar.

    yumurtalı pazı kavurması yiyen david lynch ile eşofmanlı elyın aynı mizahi bakışın ürünüdürler. olağanüstü kişilerin gündelik hayatları.

    idealizm ile gündelik gerçeklerin karşıtlığından da güzel ürünler çıkarır. (bkz: ateizm ve pide) (bkz: evli ve solcu) (bkz: yerelde belediyeye veren bakunin)

    umut sarıkaya çok "ince görür" ve bu yüzden çok değerlidir. hala üç otuz paraya bulunabilecek benim de söyleyeceklerim var yazılarını okuyunuz. keşke daha çok yazsa çizse... hala bizi uzun süre gülümsetebilecek yaşta.

  • duygusal safsatalar

    duygulara başvurarak tartışılan asıl meseleyi gözardı edip, duygu yoğunluğundan ötürü haklı çıkma çabası, appeal to pathos. hemen her duyguyu kullanarak yapılması mümkündür ama bazıları ayrı başlıkları hak ediyor.

    öfkeye başvurma(argumentum ad iram): çok kızgınım, böylece haklıyım.
    kıskançlığa başvurma: iş yemeği de olsa gitmeyeceksin. seven insan kıskanır.
    merhamete başvurma: (bkz: ad misericordiam nedir?)
    korkuya başvurma: bugün tarikatçıları savunmazsak yarın sıra bize gelir. mapuslarda olan bizler oluruz.
    tiksintiye başvurma: obezler toplum içinde tayt giymesinler.
    umuda başvurma: (bkz: wishful thinking)
    gurura başvurma: botswana'nın şerefli bir evladı olarak...

  • imkansızı bilmek

    öncelikle her şeyi bilen adam

    bilinmesi imkansız bir şeyi iddia etmek.

    literatürde "argument from omniscience" ya da "amazing familiarity" diye geçer. safsata olduğu yüz metre öteden belli olan bir safsatadır.

    örnek 1:
    haçlı seferleri esnasında haçlıların kullandığı "deus vult" yani "tanrı bunu istiyor" (tanrı kutsal topraklardaki ve oraya giden yoldaki yerlere saldırmayı ve yağmalamayı mı istiyor? istiyorsa bunu nasıl bilebiliriz ki? zaten tanrının olduğunu nereden bilebiliriz?)

    örnek 2:
    "recep'in söylediği istisnasız her şey yalandır." (recep'in söylediği her şeyi biliyor muyuz? biliyoruz diyelim, yalan olduklarını nasıl bileceğiz?)

    örnek 3:
    "padişahlarda allah korkusu vardı. bu yüzden asla günah işlemezlerdi." (padişahlardan çok sonra yaşamış ve tarih bilgisinin çoğunu trt'deki propaganda dizilerine borçlu bir insan için fazlasıyla cesurca bir iddia değil mi?)

  • omniscience nedir?

    "her şeyi bilmek" anlamına gelen tanrısal özellik. hristiyan ve islam düşüncelerinde tanrının her şeyin farkında olduğuna inanılır.mesela islam'da "al-alim" sıfatıyla "olanın, olmuşun ve olacağın" mutlak bilgisine sahip bir allah tanımı vardır ve 49 ayetle bu doğrulanır.

    bu kavram da, eğer öyleyse "özgür irade var mıdır?" sorusuna yol açar ve bir paradoksu doğurur. buradaki paradoks şuradan kaynaklanır: bu tanrısal "olacağın bilgisi" tanrının kendi özgür iradesini ortadan kaldırır mı? yani her şey zaten belliyse tanrının kararları da belli midir?

    bir de işin içine tanrının külli irade ile her şeyi belirleyen olması, her şeyi kontrol etmesi girince bu deterministik karmaşa bambaşka sorular ve enteresan cevaplar doğurmaktadır.

    kaynak:
    grim, patrick (1985). "against omniscience: the case from essential indexicals". noûs. 19 (2): 151–180.
    https://www.kuranvemeali.com/...yi-bilir-ilim-ile-ilgili-ayetler

  • fikirdurduran

    tartışmayı sonlandırmak amacıyla kullanılan duygusal çağrışımlar yapan klişeler. psikoloji literatüründe semantic stop-sign denir.

    ideolojilerin bu retorik eylemi kullanışını ilk defa, mao rejiminin totaliteryenizmini anlamak isteyen robert jay lifton incelemiştir. lifton'ın bize hediyesi olan bu kavramın sosyal hayattaki kullanımları da azımsanmayacak düzeydedir.

    en beğendiğim örnekleri:

    "çok düşünme kafayı yersin" (bkz: #3740)
    "felsefe yapma"

    politik bağlamda güvenlikleştirme eylemi için de kullanılır. "söz konusu vatansa gerisi teferruattır" sözünü ele alalım. bu ifade ne yazık ki katılımcı demokrasiyi sakatlamak maksadı ile vatansever hisleri istismar etmek amacıyla da kullanılmaktadır. evet, ben de dahil birçok insan için vatan kutsaldır. ama "gerisi" ibaresinin içini neyle dolduracağımız çok önemli. (bkz: güvenlikleştirme nedir?)

    kaynak:
    lifton, robert j. (1989), thought reform and the psychology of totalism: a study of brainwashing in china (reprint ed.). unc press. p. 429.
    martin, paul (1993). cult proofing your kids. grand rapids, mich.: zondervan pub. house (çok, çok güzel bir kitap)

  • la chatte noire

    sözlüğe hızlı bir giriş yapmış, bilgilendirici girdilerin sahibi yazar. işte bu gibi yazarlarla aynı yerde yazmak ve fikirleşmek hevesi ile buradayım.

  • tu quoque

    argümanı karşı tarafın bir eylemi veya özelliğine çekerek reddetme. senkendinebakçılık, ikiyüzlülük. "appeal to hypocrisy"

    güzel dedem ölümünden birkaç yıl öncesine kadar günde 2 paket sigara içerdi. ben on beş yaşındayken sigaraya başladığımı fark etti ve beni karşısına oturtup o nafile aforizmayı söyledi.

    "sigara içme, zararlı"

    ah benim güzel dedim, ah benim canım dedem. sen benim idolüm değil misin? ben seni ağzında sigarayla bir sandalyeyi ters çevirip tek bacağında tek elinle amuda kalkarken görmedim mi? sen değil miydin olimpik havuzu tek nefeste baştan sona yüzebilen adam? sigara zararlıydı da balkonda rakı içerken sigara dumanını o kadar büyük keyifle yarısı batmış güneşin ışığına neden savurdun?

    "sen dediğimi yap, yaptığımı yapma"

    dedem haklıydı: sigara içmek sağlığa zararlıdır. dedemin atletik kabiliyetleri de, akrobatik hareketleri de bu gerçeği değiştirmez. ama nedense, telaşla sarıldığımız ilk argüman olan 'ama sen de içiyorsun' bize olduğundan daha makul geliyor.

    bunun sebebi bu argümanın gerçek olması. yani evet, dedem de sigara içiyordu. içiyordu ama kendi öğüdünü tutmuyor-tutamıyor olması öğüdünün yanlış olduğu anlamına gelmiyor. yani insan, davranışından bağımsız olarak belli gerçekleri kavramış olabilir.

    bu da çok normal. hangimiz istediğimiz gibi yaşayabiliyoruz ki?

    politika örneği:

    muharrem ince: chp milletvekili adaylarının içinde eski akp'li birçok isim var. bu isimlerden ötürü seçmen chp'ye oy vermemelidir.
    herhangi biri: sizin milletvekili adaylarınızda eski akp'liler var.

  • foklamak

    ingilizcedeki "sealioning" adı verilen eyleme önerdiğim türkçe karşılık. deniz aslanını, foka çevirmemden ötürü filolojik-biyolojik hassasiyet sahiplerinin bana kızmayacağını umuyorum.

    peki nedir?

    foklama ya da foklamak, bir tartışmayı karşı tarafı kışkırtarak duygusal cevaplar vermesini sağlamak amacıyla tekrar eden kanıt istekleri bombardımanına tutmak.

    örnek

« / 6 »