meşhur tiyatro ve sinema aktörü yılmaz gruda'yı kayıp şairler antolojisi nin içine almamın sebebi yakın zamanda gece kitaplığı'ndan çıkan yılmaz gruda'nın şiir yolculuğu kitabına kadar neredeyse kimsenin gruda'nın şairliğini görmemesi.
eski bir antolojide rastladığım ve internette hiçbir yerde bulamadığım bir şiirini paylaşıyorum:
pekoss -bill mehmet
devasa çığlıkların nabzı atıyor bu sokakta
bu sokakta düşlerimdeki dünyanın yıkılmışlığı
haykıra-haykıra hep yek geliyor attığım bütün zarlar
hep yek: kahrolası kıvancı dışımdaki kaderlerin
son defa yudumluyorum adanmış pınarları
aramıza bırakılmış bir çocuğun hüznü
aramıza karanlıklar yığılıyor
ben en güzel - en saf sesi
demet demet ışık
tertemiz ellerin sıcaklığını özlüyorum
bir açabilsem duvarlarınızdaki pencerelerimi
pencerelerimden bir haykırabilsem
bağırabilsem: kanımdaki yangınlarınızı
bağırabilsem nasıl düştü bileklerime sızılar
neden söktün büyüyen çocukların gözlerini
yollarımız neden ayrıldı?
oysa hep aynı elma ağaçlarını taşlamıştık
aynı isyanın açtığı yerden girmişti yüreğimize ilk sevda
dudaklarımızda hep aynı mısra gülmüştü
şimdi ötelerimde yaşıyorsunuz
ben kendi yoluma pusu kuruyorum
bir yumrukla dağıtıyorum değerlerini beynimin
sabıkamı çiviliyorum alnımın tam ortasına
yüreğimi bir çift kağıda sarıp limon çiçekleriyle donatıyorum dünyamı
gün görmemiş küfürler - feriştah bir nara savuruyorum yaşadıklarıma
sonra hanifem geliyor yaşamanızdan
gözpınarlarımda kirinden arınıyor
birtek yeşil zeytin - bir tutam tuzu paylaşıyoruz
üçümüz oturup zar atıyoruz mavilere
- üçümüz: hanifem gölgesi ve ben
benim gölgem uzanmıyor artık toprağa
ben yaşamıyorum
haykıra haykıra hep yek geliyor attığım zarlar
damarlarım çatlıyor ellerimde
acılı bir huzuru emiyorum dimpdiri memelerimden hanifemin
hanifem sessizce ağlıyor: geleceklerden gelmiyeceklerden yana
pekoss bill'im diyor: pekoss-bill mehmedim benim
kıhrım biraz uyuşuyor sesinde
sesinde en güzel baharın kımıldanışı
sesinde demet demet ışık
ve uzak sıcakları tertemiz ellerin
ellerimden bir yağmur boşanıyor çorak toprağıma
sonra şafağın grileri koparıyor hanifemi
-sonra bu kılıç ali hamamı benim mehmetsizliğim yitirilmiş kapılar
yaşamamız düşüyor aklıma sonra
kendimi bir kere da asıyorum bomboş sokakların darağaçlarına
---
şiirde bütünlüğün yalpalayışı aşikar, yine de 20'lerinin başlarında yazdığı bu tür şiirlerin hislerini dikkatle izleyen ve dile hâkim birinin satırları olduğu belli.
yılmaz gruda bugün 92 yaşındadır, sağlıklı nice yıllar dilerim kendisine.
entry'ler (236) - sayfa 16
-
yılmaz gruda kimdir?
-
nihat fadıllıoğlu kimdir?
hakkında internette hiç bilgi bulamadım. tuncay ılgaz'ın genç şairler antolojisi'nde (1955) hakkında şöyle bir not var:
"1931 yılında elazığ'da doğmuştur. liseyi diyarbakır'da bitirdi. şimdi istanbul hukuk fakültesindedir. çeşitli dergilerde şiir ve karikatürleri yayınlanmıştır."
acemice, ama yine de anlamca zengin bir şiiri paylaşılmış: ölümü hatırlamam
denizin güneşle birleştiği saatler
kaskatı bir bulut karşısında,
kadın resimleri çizerken toprağa,
ölümü hatırlamam...
bir çift kalp resmi çizilmiş ağaçta
damar damar soluyan
taptaze bir bahar yaşadığını duyarsam
ölümü hatırlamam.
parça parça yağan yağmurda
insan sevgisiyle yoğrulmuş,
masmavi bir göz izi görürsem,
ölümü hatırlamam. -
benim adım aşk
ben'li şiirlerden bir tanesi daha:
bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam
kimse gümân ü zann ile olmadı hakk ile biliş
hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam
sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim
cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam
hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam
genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam
arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
gerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim
dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam
cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam
encüm ile felek benim vahy ile melek benim
çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam
zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
zât ileyim sıfât ile kadr ileyim berât ile
gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam
şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam
tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam
yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam
gerçi bugün nesîmîyim hâşîmîyim kureyşîyim
bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam
---
https://www.youtube.com/...o&ab_channel=KalanM%C3%BCzik -
rabia bayraktar kimdir?
1955 yılında 25 yaşında vefat eden, ankaralı şair. dinar'da çıkan 'şairler yaprağı' dergisinin (o zamanlar yerel şiir dergileri çıkıyormuş, ilginç değil mi?) aralık 1954 sayısında kendi yazdığı kısa biyografisi var.
"25 yıl önce ankara'da doğdum. ankara atatürk kız ilkokulu'ndan mezunum. başka okumadım, kendimi yetiştirmeye çalıştım. şiir ve hikaye yazmaya küçükken başladım. ankara , izmir, aydın gazetelerinde hikayelerim ve bazı dergilerde şiirlerim çıktı. bir de roman hazırlığım var. izmir sabah postası gazetesi tefrika edecek. sanata olan aşkım, kocam ve çocuklarımdan üstündür. 15 yaşımda evlendim. üç çocuk annesiyim. iki arzum var: çocuklarımı iyi yetiştirmek ve tanınmış bir sanatçı olmak. bunun için çalışıyorum."
yine aynı dergide yayımlanan bir şiiri var: denizde şarkı
ben hep böyleyim işte köpüklü dalgalar
şiir yazmak için gelip size bakarım
güzelliğinizden iyiliğinizden söz ederim
rüyalarıma da girersiniz benim
ama bana hiçbir parçanız bir gün
güzel kız merhaba bile demediniz
günler günü sahilinizde duran bu kızın
hatırını bir defa olsun sormadınız
sizin aklınız mı var sanki
köpük köpük kendinizi taşlara vuruyorsunuz
insan kardeşlerim sizi sevdikçe
siz neden öyle kuduruyorsunuz
bakın ben niçin geldim bana baksanız ya
ben balıkçı değilim balıklarınızı çalmam
ben gemici değilim sizi çiğneyip geçmem
ben yüzücü değilim kollarımla sizi dövmem
ben fırtına değilim sizi sallayıp üzmem
ben iyi kalpli şair bir kızım
yirmi beş yıldır sizin dostunuzum.
---
fakat eylül 1954'te, yukarıdaki şiiri yazdıktan 4 gün sonra kendini izmir'de denize atarak intihar eder. kardeşinin derlediği söylenen 'mavi çocuk' isimli bir kitap var, siparişini verdim, onun olup olmadığı ihtilaflı olduğundan henüz kaynak paylaşmıyorum. gelince girdiyi düzenleyeceğim.
kaynak:
güngör gençay. genç şairler antolojisi, ege matbaası, 1955, sayfa 32.
http://www.dergi.havuz.de/...CMISLER2007/rabia-bayraktar.html -
duende nedir?
ispanyol şair federico garcia lorca'nın tanımlamak için bir sürü satıra ihtiyaç duyduğu sanatla yeknesaklık ânı. böylesine yetkin bir şairin bile anlatmak için onca örneğe ve kelimeye ihtiyaç duyması tanım yapmak isterken tereddütleri kucağına bırakıyor insanın. ölümsüzlüğe giden yol diye sanatı seçenlerin karşısında, ölümlülüğü ile kucaklaşmış sanatçıların ilhâmı.
kendi tanımından bir pasajı çevirerek anlatmaya çalışalım:
"gizli ve ürpertici, baldıran zehri içerken sokrates'e ilişen, mermerden ve tuzdan mamül o şen şakrak cin"in ceddinden duende.
"descartes'ın, çizgiler ve çemberlerden bıkarak kanallardan, sarhoş denizcilerin şarkılarını dinlemeye kaçan melankolik şeytanından" geliyor.
lorca'nın tanımını okumak için:
https://www.poetryintranslation.com/PITBR/Spanish/LorcaDuende.php -
beste yapmak ne demektir?
beste hakiki bir hissi başkasına anlatmak istiyorsa 'duende' lazım.
lorca'nın deyişiyle: insanın kanını tozdan cam gibi tutuşturmalı, anladığımız bütün tatlı geometriyi reddetmeli. ne haritayla, ne disiplinle ulaşılmalı duende'ye.
(bkz: duende nedir?) -
ismet özel
anneciğimin erbain isimli derlemesini hediye etmesiyle tanıdığım, tanıdıkça hayran olduğum muhteşem şair. politik görüşleri ne kadar abuksa, şiirleri de bir o kadar mâhirane.
şiirlerini duygusal epikler olarak anlarım, bilmediği hisleri bulmaya gitmek cesaretini taşır. "cebinde sedef çakı" gibi taşır hem de...
bullet for my valentine kurulmadan 30 sene önce, "sevgilime bir kefen" şiirinde üstünü 'karınca cesetleri ve titreyişler' ile örtmüştür.
"çatlayan tohumun hengamesi"nin kaşifidir.
ve umulur ki "yepyeni bir hata için" tekrar iner
"akdeniz'e"
keşke ilk girdisi benden olsaydı, imrendim. -
yüksel kasapbaşı kimdir?
1935 rodos doğumlu, gazeteci ve şair. hürriyet gazetesinde çalışan muzip bir muhabirdir. 1963 yılında 2 gazeteci arkadaşıyla bir arabada donarak ölmüştür. şiirleri sonradan başka bir gazeteci necati zincirkıran'ın çabalarıyla 'ömür boyunca' adıyla bastırılmıştır.
güngör gençay'ın hazırladığı 'genç şairler antolojisi 2' kitabında (şair 20 yaşındayken): istanbul erkek lisesi mezunudur. 'usta başılık yapmaktadır' diye bir not düşülmüş.
yaşamak başlıklı şiiri:
yaşadık,
emdiğimiz süt burnumuzdan geldi...
ot yedi koca bir memleket ahalisi
nice kadınların
nice günahları sayılamadı
bilmedi kardeş kardeşin acısını.
geviş getiren öküzcesine düşünceli
bir kaplumbağa kadar kendi kendinin
muza hasret ölen insanlar yaşadı
yaşadı
yaşadık
emdiğimiz süt burnumuzdan geldi... -
ömer nida kimdir?
1929 trabzon doğumlu sosyalist ve toplumcu-gerçekçi şair.
1955 basımı güngör gençay'ın hazırladığı 'genç şairler antolojisi'nde karşımıza çıkıyor.
şöyle bir not düşülmüş: "orta okuldan itibaren mektebi bırakmıştır. halen sümerbank bez fabrikasında çalışmaktadır ve şiirleri bir çok dergide yayınlanmıştır."
'sanaturyum havası' şiiri paylaşılmış:
kadıköy'den - erenköy'e
garipçe gidilir...
içli bakışların ardısıra
bir hafif öksürük duyulur beyciğim;
ve insan uzaklara kaç türlü bakar,
uzaklar kaç türlü görünür insana
bilir misin, bilir misin beyciğim?
erenköy'de çam kokusu,
yollarında, bir ömrün ürkekliği...
---
inceleyelim...
sade ve kısa bir şiir. tarzda orhan veli var, zira bu yıllarda neredeyse her genç şaire sinmiş durumda. kafiyeyi kaldırınca ahengi sağlamak üzere 'haiku' gibi tarzlardaki zarif formlardan ilham almışlar. 'haiku'daki son dize bilindiği üzere bizdeki şah beyite benziyor. bu yüzden çok da yabancısı değiller bu tür bir matematiğin.
dizelerinin konusu, gündelik yaşamdan, özel olarak ölümlülükten alınmış. rüştü onur ve muzaffer tayyip uslu'da da gördüğümüz, habis bir hastalığa gönderme var 'hafif öksürük' anılırken.
"insan uzaklara kaç türlü bakar": burada okura sonsuz hislerin sonsuz çeşidi olduğunu hatırlatıyor. nitekim işi de o, insana kendini hatırlatmak.
"bir ömrün ürkekliği": bu da hayatı olan insanların hepsinin bazen sarıldığı, bazen itiştiği bir hissi.
ruhu şâd olsun. -
kayıp şairler antolojisi
unutulmuş şairlerin şiirlerini paylaşarak güncelleyeceğim bir başlık.
ekşide yazmaya tenezzül etmediğim bir planımı burada hayata geçireceğim. arada bir güncellerim.
(bkz: ömer nida kimdir?)
(bkz: yüksel kasapbaşı kimdir?)
(bkz: rabia bayraktar kimdir?)
(bkz: nihat fadıllıoğlu kimdir?)
(bkz: yılmaz gruda kimdir?)
(bkz: ibrahim minnetoğlu kimdir?)
(bkz: orhan alkaya kimdir?)
(bkz: yaşar güngör kimdir?)
(bkz: güney dinç kimdir?)
(bkz: ahmet köksal kimdir?)
(bkz: zeki serman kimdir?)
(bkz: cemal kıral kimdir?) -
!güzel sözlük yapmışsınız
şiir-miir yazmaya geldim sevdim sizi