favorileri (16)

başlık listesine taşı
  • george roux

    1853 ile 1929 yılları arasında yaşamış, hakkında pek fazla bilgi olmayan fransız ressam ve ilüstratördür. en meşhur illüstrasyonları jules verne'in "les voyages extraordinaires" serisi için çizdikleridir. 22 kitabın illüstrasyonunu yaptığı sanılmaktadır.

    1885 tarihli "spirite" adlı eseri pek güzeldir. bkz: görsel.


    kaynak:
    creativeflair
    narrativepainting

  • iştiyak

    çok güçlü bir arzu, istek duyma anlamına gelen arapça asıllı isim soylu sözcük. şevk ve müştak sözcükleriyle de kökteştir.
    (not: arapçada arap alfabesiyle yazılışı farklı olduğu halde türkçede aynı şekilde okunan bir müştak sözcüğü daha vardır. bu diğer müştak sözcüğü--> türemiş anlamına gelir ve iştiyak sözcüğüyle kökteş ve yakın anlamlı olan müştak sözcüğünden tamamen farklıdır. işte bu nedenle yapılan dil devrimi bizim için çok önemlidir. bunu da özellikle not düşmek istedim.)

    türkçede uzun ünlü yoktur. zaten bir sözcüğün türkçe olup olmadığını anlamak için gözettiğimiz yollardan biri de aranılan/araştırılan sözcüğün içinde uzun ünlü olup olmadığına bakmaktır. yani bir türk, iki müştak sözcüğünü de aynı şekilde telaffuz eder. ve eğer eğitimli değilse sözcüğün anlamını araştırırken kafası karışır, doğru yerine yanlış sözcüğü seçebilir.
    hadi, bunları geçelim, asla bir dil 'şoven'i olmayan ve dile giren/kullanılan her sözcüğün dili zenginleştirdiğine inanan ben, yine de dilimizin sözcük yaratma zenginliğinden faydalanamadığımızı, başlangıçtaki baskın kültür olan arap ve fars kültürlerine ve dillerine bugün bulunduğumuz noktada ihtiyaç duymadığımızı düşünüyorum.
    -ek: mısır'da da görev yaptım. arap dünyasının dil ve kültür anlamında lideridir mısır. gördüğüm kadarıyla, arapça araplar için de zor bir dil ve kur'an arapçasından farklı olarak, gramer kurallarının tamamen esnetildiği, basitleştirildiği bir arapça kullanıyor insanlar. ve bu durum yalnızca mısır için de geçerli değil, diğer arap ülkeleri için de geçerli. dilde kolaylık ilkesi en önemli ilkedir. siz eğitimi geniş kitlelere yaymak istiyorsanız, kesinlikle bu kolaylığı genele yaymak zorundasınız. yoksa kağıtta arapça anamıza küfür edilse, onu bulup başının üzerine koyan atalarımızdan farkımız kalmaz ki, bunu hala yapanların ülkesinde yaşıyoruz.-

  • nurullah ataç

    denemenin türkiye'deki babası, öztürkçeci yazar.

    1898'de istanbul'da doğar. şair bir aileden gelmektedir, babası ata bey şair ve çevirmen olduğu kadar bürokrattır da (bir ara maliye nazırlığı yapmış). abisi galip bey de tek parti döneminde mebus olur. küçük nurullah'ın böyle edip bir ailede yetişip de edebiyatçı olmaması mümkün mü?

    neyse, nurullah galatasaray lisesi'ne yazılır, bitiremeden ailesi onu isviçre'ye yollar (belki de küçük abisinin 1. dünya savaşı'nda askere alınması ve şehit düşmesi üzerine nurullah'ı korumak için yaptıkları bir şey). 1919'da babasının ölümü üzerine yurda döner, fransızcasını kendi çabalarıyla bir yere kadar getirir., ama iyi bir yere kadar getirmiştir ki cumhuriyet döneminde fransızca öğretmenliği yapar. bu dönemde ayrıca yahya kemal beyatlı'yla tanışır, darülfünun'daki derslerini izler. ilk eserleri de dergah dergisinde yayınlanır.

    nişantaşı, vefa, üsküdar liselerinde fransızca dersi verirken ataç'ın şiirleri ve öykü denemeleri de yayınlanmaktadır. öte yandan ataç, şiir veya hikayede büyük bir yeteneğinin olmadığını görerek eleştiri ve deneme türlerine yoğunlaşır. bir yandan da milli eğitim camiasında yükselmeye devam eder, ilköğretim genel müdürlüğünde şube müdürlüğü yapar, 1940'dan itibaren de tercüme heyetinin başına getirilir. bugün iş bankası kültür yayınlarının devam ettirdiği "hasan ali yücel klasikler serisi" kapsamında birçok kitabı bizzat çevirir, çevrilmelerine önayak olur. ayrıca 1940'larda artık edebiyat dünyasının en önemli eleştirmeni kabul edilmektedir. divan edebiyatına hayran olur, ayrıca birinci ve ikinci yenicileri de çok sever, "buna şiir değil rezalet denir" diye yerden yere vurulan orhan veli'lere sahip çıkar. ayrıca keçisiyle ünlü "ahveş" mahlasıyla dil eleştirileri de yazar. akşam, hakimiyet-i milliye, ulus, cumhuriyet, milliyet, son posta, haber, akşam postası, son havadis gazetelerinde, yedigün, yeni adam,yarım ay, pazar postası, seçilmiş hikâyeler, ülkü, varlık, türk dili gibi dergilerde yazıları yayınlanır. tdk'nın dergisi olan türk dili'nin editörlüğünü üstlenir. 1952'de yaş haddinden cumhurbaşkanlığı çevirmeni olarak emekli olan ataç, 1957'de vefat etmiştir.

    kaynak: yesevi sözlük, tdk islam ansiklopedisi.

  • atatürk'ün şiiri

    yarın parlak bir dizesini okuyacağımız türkiye başlıklı şiirdir.

  • üç kemaller

    türk edebiyatının 60 ve 70'li yıllarına damga vuran -klasik söylemden asla kaçış yok*- üç önemli yazara; kemal tahir, orhan kemal ve yaşar kemal'e edebiyat dünyasında yapılan adlandırma.

  • arhaveli ismail

    @nuh bey ukdesi.

    nazım hikmet'in kuvayı milliye destanı üçüncü babına adını veren karakter.

    --spoiler--
    karadeniz'de türk ordusuna silah kaçırırken cide açıklarında ingilizler tarafından gemisinin batırılması üzerine kurtardığı makineli tüfekle tek başına karaya çıkma mücadelesi ve hazin sonu anlatılır.
    --spoiler--

  • düttürü dünya

    kemal sunal'a kariyerindeki ikinci ödülü (ankara uluslararası film festivali en iyi erkek oyuncu ödülü) kazandıran film. yönetmeni zeki ökten olan film ankara'da çekilmiş ender filmlerdendir. ayrıca buz gibi politik bir filmdir. ana konu hayat pahalılığının yanı sıra hapisteki solcular da ufaktan kendilerine senaryoda yer bulur.

    --spoiler--

    dütdüt mehmet (kemal sunal), ulus'ta bir pavyonda klarnet çalarak hayatını kazanan bir garibandır. arkadaşı darbukatör rıfat (cezmi baskın) dışında kimse onun sanatını ciddiye almaz, pavyondan avans isteklerine cevap bile alamaz, karısı da sürekli tersler.

    dütdüt'ün bu huzursuzca, sürekli amatörce bestelerini satarak (tabii 1988'de youtube olmadığı için istanbul'un yapımcılarına muhtaç ve o imkan da elinde yok, dolayısıyla besteleri de elde kalıyor) çıkış aradığı ve kendisini sanatçı olarak gördüğü hayatını değiştiren, aynı zamanda ev sahibi de olan kayınbiraderi osman abi olur. orman bakanlığında odacı olan çakal kayınço, dütdütlere verdiği evi müteahhite vermiştir. haliyle ailenin de başka bir ev tutması gerektir ancak osman abinin kelepir evinin kirasını zor veren dütdüt başka evi nasıl tutacaktır? ek iş lazımdır, osman abi de bu ek işleri ayarlar. gel gör ki inşaat işçiliği yahut kızılay'da çakmakgazı satmak gibi bu işleri de dütdüt beceremez ve kriz ortamında psikolojisi yavaş yavaş zihinsel engelli oğlununkine benzemeye yüz tutar...

    --spoiler--

    kemal sunal yaşlandıkça şaban rolünden ve komedilerden çıkarak dramatik ve siyasi filmler çekmeye başlamıştı. bu film de o dönemin ürünüdür.

  • paddlers

    pampers çakması bebek bezi markası.

    oğlunuzun/kızınızın altının nemli kalmasını, o şirin koalanın yerini derdini ifade edemediği için iyiden iyiye garibana ya da belki bütün apartmanı ayağa kaldıran bir ciyakmatiğe bırakmasını, "ya nooldu ki, bu çocuk böyle diildi" diye düşünüp durmayı, o sırada kaynananızdan komşuya kadar herkesin ayrı bi akıl vermesini, 2 gram fazla işediğinde ya da siz bezi değiştirmekte az geciktiğinizde bir de üst-baş değiştirme sıkıntısı yaşamayı, geceleri 4-5 saat rahat uykusu olan çocuğun 2 saati bulmadan uyanmasını ve haliyle sizi de ayağa dikmesini, hatta yeri geldiğinde yatağa kadar ürik asitten fosfata bilumum kimyevi madde akışı sağlamayı istiyorsanız alacağınız marka budur. şiddetle tavsiye ederim. on numara, beş yıldız.

    bir de bu bez markalarında ne çakmalar varmış, piyasayla yeni tanışan biri olarak hayretle yenilerini görüyorum ne zaman hepsibuyannı'dan bebek bezi siparişi vermeye kalksam. prima yerine prina mı ararsın, evy baby yerine every baby mi istersin, her türlüsü var. benim gibi bi anlık dalgınlıkla yapacağınız bi hatanın maliyeti en az 3 günlük ruh sağlığınız olabilir.

  • 14 mayıs 2023 genel seçimleri

    bu yıl itibarıyla tam yarım asırdır bu dünyadayım. siyasetle, devletle iç içe bir ailede büyüdüm. yaklaşık 4 yıl haber muhabirliği yaptım, 90'lı yılların sonunda bir sürü seçim kampanyası takip ettim. birçok mecra için haber çevirisi yaptım. habercilikten ayrılsam da, haberden hiç kopmadım.

    şu ömrümde ilk defa bu kadar güzel, bu kadar umut verici bir seçim kampanyası görüyorum.
    kullanılan müzikler, sloganlar, verilen pozitif mesajlar. hatta şu kalp işareti. göreyim kalpleri diyor kılıçdaroğlu, koca koca adamlar, teyzeler, çocuklar, binlerce insan kalp yapıyor elleriyle. karşı taraf abuk sabuk şeyler söylese bile, kalabalıkların yuhalamasına izin vermiyorlar. medeniyet gözlerimi yaşatıyor.

    sancılı bir birleşme oldu, evet. ama bu kadar birbirinin zıttı düşüncenin, bu kadar egonun bir araya geldiği bir grupta bir takım aksiliklerin olması normal. önemli olan o aksilikleri aşabilmekti. şu son 10 gün içinde çok büyük bir felaket olmadığı sürece aksilikleri aşmayı başardılar diyebiliriz herhalde. en azından görüntüde. ki, bu bile çok önemli bir şey seçmen açısından.

    evet, ilk defa bu kadar umutlu olduğumu hissediyorum bu ülkede. gerçi ilk defa da bu kadar umutsuzluk yaşadığımı hissettiğim için mi emin değilim. bu ülke ilk defa bu kadar bölündü, ilk defa bu kadar batmaya yaklaştı. belki de o yüzden. tek dileğim var, güzel mesajların ve umudun verildiği bu seçim kampanyası amacına ulaşsın, başarıyla sonuçlansın.

    o zaman hayde

  • unutulmuş türkçe kelimeler

    sözlükler, memleketin farklı coğrafyalarından insanların toplandığı yerler. yöresel olarak günümüzde de kullanılan pek çok sözcüğü bugün kullanılan yörenin dışında pek bilen olmuyor. türkçenin hem tarama hem derleme sözlüğü var. meslek gerektirmesinin dışında bunlara bakıldığını sanmıyorum.
    böyle bir başlıkla belki, eskiden kullanılan ama günümüzde unutulmuş sözcükleri bu sözlük çatısı altında biriktirebiliriz diye düşündüm. herkes kendi duyduklarını yazsa, dünyanın sözcüğü olur. böylece hem sözlüğe hem kültüre katkımız olur. ben başlıyorum:

    beket-(mek): kapatmak. (örn: kapıyı beketsene.)

    nanna (anneanemin annesi) yörük kızıydı, yaşlılar hep çok üşüdüğü için sık kullanırdı bu sözü, ondan aklımda kalmış. araştırmadan, etmeden şu anda da futbol terimi olarak kullanılan "bek" sözcüğünün ve yine yaşayan türkçe içinde kullanılan bek-çi sözcüğünün bu "bek"le aynı kökten türediğini düşünmüştüm. çünkü bence 'cuk' oturuyordu. öyle değil elbette, alakası yok. biri has be has türkçeden, öteki ingilizceden. bunu fark ettiğimde epey hayal kırıklığı yaşamıştım. bekçi 'bek'ten geliyor, tamam, ama futbol terimi olarak kullanılan 'bek'in benim yazdığım kapatmak anlamına gelen 'bek' sözcüğüyle anlam ilişkisi olsa da etimolojik açıdan herhangi bir bağı, bağlantısı yok.

    fark et-(mek)-->arapça+türkçe : ayırdına var-(mak)--> türkçe

    apar-(mak): alıp götürmek--> 'geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni.' (evliya çelebi)

    yu-(mak): yıka-(mak)--> nanna bu sözcüğü de çok kullanırdı, eş anlamlı bir ikileme içinde--> yunmuş yıkanmış (çamaşır)

    kaltak: üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü (tdk)

    örnek:
    şalvarı şaltak osmanlı
    eyeri kaltak osmanlı
    ekende yok biçende yok
    yiyende ortak osmanlı

    (not: yukarıda verilen örnek dörtlükten de anlaşılacağı üzere, zaman içinde dilde oluşan değişimler nedeniyle 'kaltak' kelimesi (üzerine oturulan 'şey' anlamındayken) anlam değişikliğine uğramış, günümüzde hepimizin malumu olan anlamını almıştır.)

  • kaşgarlı mahmud

    islamiyet öncesi türk edebiyatı sözlü dönem'in en önemli ve biricik kaynağı olan divanü lügati't-türk'ün yazarı.
    kaşgarlı mahmud'un, 1072 - 1074 yılları arasında o zaman bilinen türk dünyası içinde dolaşarak hazırladığı divanü lugati't-türk; türk dili ve edebiyatı öğretmenlerinin, türk edebiyatı tarihi sözlü dönemi anlatırken örnekledikleri; şiir (koşuk), atasözü (sav), sagu (-->günümüzde ağıt) örneklerinin tek kaynağıdır. (yani, kaşgarlı mahmud olmasaydı, bugün okutulan islamiyet öncesi sözlü dönem örnekleri elimize ulaşmayacaktı ve bilinmez olarak kalacaklardı.

    leksikograf; sözlükbilimci (leksikografi->sözlükbilim) olarak nitelendirilen kaşgarlı mahmut, bilinçli bir dilciydi.
    divanü lugati't-türk'ün önsözünde, kitabını, araplara türkçe öğretmek ve türkçenin zengin bir dil olduğunu onlara kanıtlamak için arapça yazdığını belirtir.

    'cevahir ün-nahv fi lugat it-türk' adıyla türkçenin bir gramerini de yazdığı bilinen kaşgarlı mahmud'un bu eseri şu ana kadar bulunamamıştır.

    divanü lugati't-türk ise, 1908'den sonra istanbul'da bir sahafta tesadüfen bulundu. ilkin 1915-1917'de 3 cilt olarak bastırıldı, daha sonra besim atalay tarafından türkçeye çevrilerek tdk yayınları arasında 5 cilt olarak yayımlandı (1939-1943).
    divanü lügati't-türk'ün bugün yer yüzünde bir tek yazma nüshası vardır. o da istanbul'da fatih millet kütüphanesinde ali emirî kitapları arasındadır.

    kaşgarlı mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında öldü. mezarı, kaşgar şehrine 45 kilometre uzaklıktaki opal köyünde, (o zamanlar ders verdiği) mahmudiye medresesi mezarlığındadır. ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen ve günümüze kadar dört defa yenilenen bir türbede yatmaktadır.

    ilk söylediğimi yeniden söyleyeyim: bu adam o kadar önemli bir adamdır ki, bugün benim gibi bir çoğunuzun 'kutsalı' olan türkçe, bu adam olmasaydı, tarihine ilişkin pek çok bilgiden mahrum kalacaktı. keşke o kayıp olan diğer kitap da bir gün tesadüfen bulunsa. türkçeyle ilgili bugüne kadar bilinen pek çok 'şeyi' yerinden oynatacağına eminim. öyle bir durumda türkoloji öğrencilerinin ders kitapları da yeni baştan yazılırdı. şu anda doğru bilinen pek çok yanlış da ortaya çıkardı. belki de bulunmuştur, bir yerlerde gizlidir. neden olmasın. (bkz: insanlık tarihini değiştiren kitaplar nelerdir?)

  • büllende

    70'lerin ortalarında ağzı gevşek sağcı basının bülent ecevit'e salvador allende'ye benzetilerek taktığı lakap. süleyman demirel de 77'den sonra sonunun allende gibi olacağını ima ederek mi bilinmez, birkaç kez allende-büllende olarak anmıştır ecevit'i.

  • erdoğan sayesinde

    gnclikdevirecek isimli oluşumun çok zekice oluşturulmuş protestolarındaki ibare. fikir maalesef orijinal değil; trump döneminde de şimdi de amerika'da aynı minvalde eylemler yapılmıştı.

    etiketleri tasarlayan mahir akkoyun isimli genci gözaltına almışlar. başka bir free ezhel benzeri tepki oluşmadan da isabetli bir kararla serbest bırakmışlar.

    ne gerekçeyle bu vatandaşı gözaltına aldıklarını bilemiyorum. yargı ve emniyetin barışçıl protestolara dahi tahammülsüz olduğunu düşündürüyor bana.

    kaldı ki ekonominin ve hatta hemen her şeyin sorumlusu olarak kendini işaret eden reis lakaplı şahıs bu düşüncesini değiştirmediyse, tasarımcı arkadaşla hemfikir olmalı.

  • lilith kimdir?

    yahudi mitolojisinde şeytani ruhlu dişi olarak geçer. inanışa göre ademle aynı zamanda ve aynı topraktan yaratılan lilith, ikisinin eşit olduğuna inanır. adem'e boyun eğmeyi reddederek kaçar. lilith'i geri getirmesi için üç melek gönderilir. melekler lilith'i geri dönmediği takdirde onun samael'den olan 100 çocuğunu öldürmekle tehdit ederler. lilith çocuklarının ölmesi pahasına bu teklifi reddeder. geri dönmediği her gün için bir çocuğu kurban edilir. bunun üzerine lilith de adem ve havvadan olan çocukları öldürmeye başlar.
    türk mitolojisinde yeni doğan çocukları öldürdüğüne inanılan iblis albız ile lilith'in aynı kişi olduğuna inanılır. kimi inanışlara göre ise inanna ile lilith aynı kişidir. (bkz: tanrıça inanna)
    dünya yazılı tarihinde kendisinden ilk olarak gılgamış destanı'nda (bkz: gılgamış destanı nedir?)bahsedilir:

    "yuvasını huluppu ağacının köklerine kurdu.
    ağacın dallarından anzu-kuş kuluçkaya yattı.
    ve gövdesinde karanlık bakire lilith evini inşa etti…
    gılgamış eğitilemeyen yılanı öldürdü.
    anzu-kuş yavrularıyla dağlara uçtu.
    ve lilith evini yıkarak vahşi, ıssız yerlere kaçtı."

    kaynak:
    lilith

    tarkan, s. (2020, aralık). lilith: ataerkil düzene başkaldırının ilk mimarı.arkeofili. arkeofili

  • definitional retreat nedir?

    tevil safsatası. benonukastetmedimcilik. itiraza uğrayan önermedeki bir terimi, görünen anlamının dışında kullandığını iddia edip tartışmayı terimin anlamını tartışmaya çevirmek.

    tolstoyevski "zam değil güncelleme" örneğini veriyor ama bana kalırsa bu örnek tam olarak bu safsatayı karşılamıyor. aslında no true scotsman safsatasına da benziyor. (bkz: no true scotsman nedir?)

    örnek:

    eski afyon valisi'nin klarnet tuttuğu bir pozu sosyal medyada paylaşması üzerine paylaşımın altına: "valinin eline vermişler" yazan vatandaşa dava açıldı, tazminata hükmedildi.

    vatandaş mahkeme sonrası sosyal medya paylaşımında bulunarak kendini savundu: "şimdi yazacağım 'ama' demiyorum onu da yanlış anlar bu yüzden 'fakat' diyorum, 'vali bey şimdi bu haberleri neresi ile okur' desem, vali bey, neresi kelimesinden 'şuramı anladım' diyerek tekrar dava açar mı acaba?"

    kaynaklar:
    tolstoyevski, ı. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.
    https://www.afyonyerelbasin.com/...-orada-onu-kastetmemistim/54089/

/ 2 »