en beğenilenleri (35) - sayfa 2

başlık listesine taşı
  • mako

    bir köpek balığı türü. bilimsel adı isurus oxyrinchus olan bu köpek balığı.
    denizlerin çitası olarak bilinir. aynı çitalar gibi, hızları saatte 70km'yi bulurken, sudan 6 metre yukarı sıçradıkları görülmüştür.
    bu hızlarını ve kıvraklıklarını, savaş uçaklarının kanatlarının tasarımına da ilham veren hidrodinamik derilerine borçludurlar.

    boyları 3 metre, kiloları da 200'ü bulabilen mako'ların ömrü 28-35 yıl arasında değişir. ılıman suları tercih eden mako'ların dişileri ve erkekleri çoğu zaman ayrı yaşarlar. harem selamlık yani.

    3 yılda bir çiftleşen bu köpek balıklarının dişileri 18 aylık gebeliğin sonunda 4 ila 25 arasında yavru doğururlar.

    mako'lar ernest hemingway'in the old man and the sea romanında da boy göstermiştir.

    santiago dev bir yelkenbalığı yakalamıştır ama onu tekneye çekemeden, bir mako saldırır avına.

    "kara kan bulutunun, denizde millerce derinliğe indiği ve yayıldığı yerden geliyordu. öylesine hızlı ve öylesine tedbirsizcesine gelmişti ki, mavi suların yüzeyini kırıp güneşte bulmuştu kendini. en hızlı yüzen balıklardan, çok hızlı mako köpek balıklarından biriydi. çenelerinden başka her yanı güzeldi. sırtı tıpkı kılıç balığınınki gibi mavi, karnı gümüş rengi, derisi dümdüz ve çok güzeldi."


    mako'lar insanlar tarafından yendiği için aşırı avlanma yüzünden nesilleri tehlikededir. iucn red list'e göre durumu "vu - vulnerable" (hassas) olarak sınıflandırılmış. yani tükenme tehlikesi büyük.

  • iucn red list

    1948 yılında kurulan, çevreyi ve doğayı korumayı amaç edinmiş international union for conservation of nature (iucn) tarafından soyu tükenmeyle karşı karşıya olan bitki ve hayvan türleri için 1964 yılında oluşturulmuş ve güncellenen liste.

    bu "kırmızı liste"nin amacı, koruma meselelerine kamunun ve siyasetçilerin dikkatini çekmek ve koruma girişimleri için uluslararası camiaya yardım etmektir. kırmızı liste ayrıca biyoçeşitliliğin durumuyla ilgili en geçerli rehber olarak kabul görmektedir.

    www.iucnredlist.org

    kırmızı listeye göre, 27,000'den fazla tür tehlikededir. amfibilerin %40'ının, memelerin %25'inin, kuşların %14'ünün, kozalaklı ağaçların da %34'ünün soyu tükenmeye yakındır. kırmızı listenin kategorileri şöyledir:

    tablo


    ex: (tükenmiş): kuşkuya yer bırakmayacak delillerle soyu tükenmiş olduğu ispatlanan türler. örneğin dodo kuşu.

    ew: (doğal ortamında tükenmiş): vahşi yaşamda soyu tükenmiş, fakat diğer alanlarda (yetiştirme veya sergileme amaçlı) varlığını sürdüren türler. güney çin kaplanı, mavi makav papağanı, pinta adası kaplumbağası.

    cr: (kritik tehlikede): vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi had safhada (extreme) olan türler. vaquita, beyaz balina, siyah gergedan, dağ gorili, çita, kaplan, leopar, yaz yaz bitmez.

    en: (tehlikede): vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi çok büyük olan türler.

    vu: (hassas): vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi büyük olan türler.

    nt: (neredeyse tehdit altında): şu anda tehlikede olmayan fakat yakın gelecekte vu, en veya cr kategorisine girmeye aday olan türler.

    lc: (asgari endişe): yaygın bulunan türler.

    dd: (yetersiz veri): üzerinde yeterli bilgi bulunmayan türler.

    ne: (belirlenmedi): şimdiye kadar yukardaki kriterlere uygunluğu değerlendirilmemiş türler.

    türkiye de biyoçeşitliliği sayesinde iucn'in önem verdiği ülkelerden biridir. kuşlar için iki büyük göç rotası üzerinde olmasının yanı sıra, 4000 tür omurgasız ve 70'i balık olmak üzere 100'den fazla omurgalı hayvan sadece türkiye'de yaşamaktadır (endemic).

    sayfasına girip biraz göz atmak bile insanın içini sıkıştırmaya yetiyor... yeni bir kitlesel yok oluşa hızla gittiğimizi görmemek imkânsız.

  • introvert

    carl jung'un geliştirdiği bir kavramdır. toplumun çoğunun çok yanlış anladığı insan özelliğidir. antisosyal veya asosyal kavramlarıyla çok karıştırılır. introvert'ler asosyal değildir. sosyalleşmeyi severler ama azar miktarda insanlarla, azar süreler için.

    misal, ben fazla kalabalık ve gürültülü bir ortamda fazla kaldığımda dayak yemiş gibi oluyorum. hani konsere gidersiniz, eve döndüğünüzde kafanız zonkluyor olur ya? öyle işte. eve zor atıyorum kendimi. "too much peopleing" tabiri cuk oturuyor bence buna. sonra kendimi tekrar şarj etmek için biraz yalnız vakit geçirmem gerekiyor. kitap okuyarak, dizi izleyerek, yemek yaparak, uyuyarak veya sevdiğim ne olursa.

    tek çocuk olmanın getirdiği bir şey galiba. anne ve babam devamlı bir takım sosyal faaliyetlerde olurlardı ben küçükken. yalnız kalırdım çoğu zaman. oyalanacak bir kardeşim de olmadığından, kendi kendime yetmeyi, sıkılmamayı öğrendim. sık sık ülke değiştirip taşındığımız için, çok arkadaşım da olmazdı. hep kendi başımaydım. aynı alışkanlıklar yetişkinliğimde de benimle kaldı herhalde. işimi de evden yaptığım için insanlar çoğu zaman "ay sıkılmıyor musun bütün gün evde, çıksana dışarı" diye zorlar beni hep. "gel kafede birlikte çalışırız" en çok duyduğum davettir. o iş öyle olmuyor işte.

    o yüzden lütfen, introvert'leri sosyalleşmeye zorlamayalım, onlar kendilerine neyin iyi geldiğini, inanın ki sizden daha iyi bilirler ve çok da iyi birer dost olurlar.

  • sinan oğan

    bak, bak bak, şark kurnazına bak. sözleri çarpıtılmış, ha? ilk sözleri de tehditti, bu da tehdit.

    ilk açıklamada, bakanlık vermezseniz, nah size oy demişti,
    ikinci açıklamasında, eleştirmeyin lan beni, nah size oy dedi.

    yalan mı?

    hatırlayalım iki açıklamayı da:

    1-"seçim ikinci tura kalırsa masaya bedavaya oturmayız. bakanlık, cumhurbaşkanı yardımcılığı gibi taleplerimiz olacak. olursa katılırız olmazsa, anlaşamazsak yolumuza bakacağız..."

    2-"twitter'daki sevgili muhalif seçmen,
    seçimlere bir gün kala konuşmalarımı bağlamından koparıp bize haksız itham ve saldırılarda bulunduğunuza göre seçimlerin ikinci turunda bizim seçmen tabanımızın desteğine ihtiyaç duymayacaksınız sanırım. şu ana kadar cehennemin kapılarını kapatacağız" sözü sizin için bir anlam ifade etmiyor sanırım. eğer biz ikinci tura kalamazsak bizim seçmen tabanını şimdiden küstürerek ikinci turda çok kıymetli olacak sinan oğan seçmen tabanını ikna etmeniz gerekmeyecek mi?"

    bir gün içinde, aynı kişi veya konuyla ilgili ilk defa iki farklı girdi yazmak zorunda kalıyorum. bu da onun ayıbı olsun.

  • mikroevrim

    mikroevrim bir türün kendi içinde yaşadığı değişikliklerdir. yeni bir türün yaratılmasına neden olan değişiklikler değildir. mikroevrim aynı zamanda varyasyon olarak da bilinir. doğal yoldan yani doğal seleksiyonla veya insan eliyle yani yapay seleksiyonla gerçekleşebilir. mikroevrim gözle görülüp, gözlemlenebilir bir şeydir.

    doğal seleksiyonla gerçekleşen mikroevrimin en büyük örnekleri, bakterilerin zamanla antibiyotiklere direnç geliştirmesi veya darwin'e göre güvelerin sanayi devrimi sırasında renk değiştirmesidir.

    19'uncu yüzyılın başında ingiltere taşrasında sanayi devrimi tam gaz sürüyordu. fabrikalar bol bol kömür yakıp, bacalardan is püskürtüyordu ve bu yüzden de londra ve manchester arasındaki ağaçlar kararmaya başlamıştı. bu, açık renkte olan biston betularia güveleri için kötü bir haberdi.
    normal renkli ağaçlar üzerinde arka planda müthiş bir şekilde kamuflaj olabilen güveler, ağaçların kararmasından dolayı cıscıbıldak ortada kalıp, kuşlara kolay yem olmaya başladı.

    ancak üstünden on yıllar geçtikçe, koyu renkli güveler türemeye başladı.
    bu mutantlar aynı türe aitti ama normal renklerini bırakmış, ağaç kabuklarının üstünde tekrar göze çarpmayacak koyu renklere bürünmüştü ve yüz yıl sona ermeden, manchester'da beyaz güve neredeyse kalmamıştı artık. ingiltere'de hava temizlenip, ağaçların rengi tekrar açılınca, siyah güveler tekrar yok olmaya başladılar.

    yapay seleksiyonla gerçekleşen mikroevrime örnek olarak da, bir hayvan ya da bitki yetiştiricisinin genleri manipüle ederek özel bir tür ortaya çıkartması gösterilebilir.
    bunun bir örneği de, hardal bitkisinden karnabahar, brokoli ve lahana'nın üretilmesidir.

  • çay

    türklerin gece gündüz ayırt etmeden rağbet ettiği içecek. içindeki uyarıcı tein maddesinden dolayı saat 16:00-17:00'den sonra içersem, bütün gece baykuş gibi oturtuyor beni. o yüzden akşamları keyif çayı diye bir kavram bende hiç olmuyor. bazen çok canım çekiyor, niye bilmiyorum. aşeriyorum sanki resmen ama su içiyorum yerine, ya da bitki çayı. ama aynı tadı vermediği için hüsran oluyor.

    bi de küçüklüğümden beri çayı sütle içerdim. büyüdükçe böyle devam ettim. ıyy çay sütlü mü içilirmiş, bre midesiz demeyin. comfort food'um oldu sütlü çay hep. yanında kekle tabii. sonra laktoz intoleransı başladı, bırakmak zorunda kaldım. aklıma geliyor arada sırada, canım çekiyor, çok özlüyorum.

    ne bileyim, öyle paylaşayım dedim. günlüğüme yazmış gibi oldum valla. evet, hayatım günlüğümde çay hakkında sızlanacak kadar sıkıcı.

  • chianti

    adını toskana'nın bir bölgesinden alan şarap türü. bölgenin şarapçılık tarihi 14'üncü yüzyıla dayansa da, chianti şaraplarının tescillenmesi ancak 1716 yılında gerçekleşmiş ve zamanla 'chianti' adı, diğer kırmızı şaraplardan çok daha farklı bir karışıma sahip bir şarap türü anlamına gelmeye başlamış. formül resmi olarak %70 sangiovese, %15 canaiolo, %10 malvasia ve %5 oranda da diğer yerel kırmızı çeşitleri olarak belirlenmiş. geleneksel olarak tombik bir şişede olan chianti, "fiyasko" adı verilen hasır sepetlerde servis edilir.

    hafif tatlı bir kırmızı şaraptır. ama bana göre şerbetten hallice porto kadar değil. yemeğe eşlik edebilecek hoş bir aroması vardır. etlerle tavsiye edilir.

    ayrıca hannibal lecter'ın da en sevdiklerinden biridir:
    i ate his liver with some fava beans and a nice chianti

  • ispermeçet

    ingilizcesi sperm whale olan balina türü. bilimsel adı physeter macrocephalus olan ispermeçet balinası, dişli balinaların ve dişli yırtıcıların en büyüğüdür. ayrıca cuvier gagalı balinasının ardından, en derine dalabilen ikinci en büyük balinadır. 1000 metreye kadar dalıp, suyun altında 90 dakikaya kadar kalabilirler. tüm denizlerde görülebilir ve akdeniz'de en yaygın görülen balinadır.

    bir boy bir portre
    boy karşılaştırması

    ispermeçetlerin genel görümü bir dikdörtgeni andırır. erkeklerinin boyu 20 metre, ağırlığı da 70 tonu bulurken, dişiler 13 metre ve 20 ton ağırlığındadır. ayrıca canlılar arasında en büyük beyne sahiptirler.

    60-70 yıllık ömürleri olan ispermeçetlerin dişileri, 15 ay süren gebeliğin ardından, 4 ila 10 yılda bir doğum yapar ve yavrularına en az 10 yıl bakar.
    erişkin bir ispermeçet balinasının doğada düşmanı yoktur ancak yavruları ve zayıf düşmüş erişkinleri katil balina sürüleri öldürebilir. bu yüzden dişiler yavrularla birlikte 10-30 bireylik gruplarda tropik ve subtropik sularda yaşarken, erkekleri çiftleşme dönemi dışında genelde yalnızdır ve yazın soğuk denizlere göç eder. en sevdikleri besin mürekkepbalığıdır. dişileri günde 700-800 tane yerken, erkekler 400-500 civarı yerler.

    ispermeçet balinası ismini, baş bölgesinde bulunan ve mum yapımında kullanılan beyaz yağla dolu "spermaceti" adı verilen organından alır. uzmanlar günümüzde bile bu organın tam görevini belirleyememiştir. çoğunluk, dalma ve yüzme için kullanıldığını düşünürken bir grup da çiftleşme döneminde kafa tokuşturmaya karşılık koruyucu tampon görevini gördüğünü düşünüyor. bu teori herman melville'in ünlü romanı moby dick'te de dile getirilmiş.

    eti ve yağını mum yapımında kullanmak için uzun yıllar geniş çapta avlandıktan sonra 1979 yılında avlanması yasaklandı ve nesli tükenmenin eşiğinden döndü. ancak sayıları hâlen çok az olduğu için iucn kırmızı listesine göre tehlikede ve hassas (vu) olarak sınıflandırılmıştır.

    neslini koruma çabalarına, denizlerde artan plastik kirliliği de çok büyük bir balta vurmuştur. geçtiğimiz ay italya sardunya'da karaya vuran hamile bir ispermeçet balinasının karnından 22 kilo plastik çıkmış. midesinin üçte ikisini dolduran plastik atıkların bağırsaklarını da tıkadığı, bu yüzden de beslenemeyerek öldüğü tespit edilmiş. uzmanlar mürekkepbalığını çok seven ispermeçetlerin suda yüzen plastik torbaları mürekkepbalığı sanıp, yediklerini düşünüyorlar. yuttukları plastik de sindirilemediği için midelerinde birikiyor. insanoğlunun hayvanları avlaya avlaya bitirdiği yetmiyormuş gibi, kalanları için de dünyayı yaşanamaz hale getirmesi çok üzücü açıkçası.

    haberi burada

  • ad nauseam nedir?

  • vaquita

    yunus ailesinden, bilimsel adı phocoena sinus olan, dünyanın en küçük deniz memelisi.

    kendisi şöyle bir şey *


    sadece california körfezinin kuzeyinde yaşadığı için körfez yunusu veya meksika yunusu olarak da bilinen bu canlının önümüzdeki birkaç yıl içinde soyunun tükenmesi bekleniyor. bakın, 20-30 veya 50 yıl demiyorum. uzmanlar en fazla 2-3 yıl veriyorlar. 2019 itibarıyla sayılarının 10 civarında olduğu tahmin ediliyor.

    bildiğimiz sivri burunlu yunusların aksine, küt bir yüzü, siyah göz halkaları ve siyah dudakları vardır. boyları en fazla 5 metreyi, ağırlıkları da 50 kiloyu geçmez.

    1958'de keşfedildikten sonra yarım asır bile geçmeden yasadışı avlanma nedeniyle nesli tükenmeye yakın hale gelen bu canlıları korumak için atılan tüm adımlar başarısızlıkla sonuçlanıyor. california tepeli akbabası ve kızıl kurtta işe yarayan "yakala, çoğalt ve geri sal" girişiminden, yakalanan vaquitaların birkaç saat içinde ölmesi nedeniye vazgeçildi. ayrıca bu yakalama işlemi sırasında, vaquitaların yerini belirlemek için abd donanmasının eğitimli yunuslarının kullanıldığını da bir not düşelim. meksika hükümeti, solungaç ağıyla balık tutulmasını yasaklasa da, meksikalı balıkçılar çin'de büyük rağbet gören totoba balığını yakalamak için bu ağları tecih ediyorlar ve bedelini maalesef vaquitalar ödüyor.

  • yurt dışı milletvekilliği

    amacım @ugur ismail'in girdisi üzerine kendi girdime bir ekleme yapmaktı. ancak lafı biraz uzattım ve düzenlemenin görülmeyeceğini düşündüm. bu yüzden ayrıca bir girdi yazmak istedim.
    başlıktaki ilk girdiyi yazarken amacım, yurt dışında yaşayanların temsil hakkı olmamalı demek değildi. tabii ki olmalı ve var zaten. yurt dışındaki vatandaşları dışişleri bakanlığı temsil eder. onların sorunlarıyla bakanlık ilgilenir. sorunlar bakanlar kuruluna getirilir, orada çözülür. vatandaşlıktan çıkartılmaları da bakanlar kurulu veya cumhurbaşkanı kararlarıyla olur. tbmm muhattabı değildir. çünkü bakanlar kurulu da milletvekilini muhattap almaz yapısı itibarıyla. meclis bakanlara soru sorar ama cevabı beğenmezse yaptırımı yoktur.

    bu temsilciler, gurbetçilerin yaşadıkları ülkelerle ilgili çok kapsamlı bilgi sahibi olmalılar. bu yüzden de dışişleri mensuplarıdır bunu yapan. bu eski parlamenter sistemde de böyleydi, şimdiki ucubik sistemde de öyle. ama son 20 yılda devletin tüm kurumlarını, işleyişini, protokollerini öyle bir hiçe saydılar, öyle bir değiştirdiler ki, hiçbir şey işlemesi gerektiği gibi işlemiyor.
    liyakatlı, eğitimli ve tecrübeli diplomatları monşer diye aşağılayıp, türkçeden başka dil bilmeyen, uluslararası ilişkilerle ilgili tek bir şey okumamış, tek istediği kapağı yurtdışına atıp, para kazanmak, gezip tozmasını, yemesini içmesini devletin hesabına yazdırmak olan insanları alıp, büyükelçi yaparsan, dış politikan masaya yumruk vurup, dayılanmak olursa senin diasporan da yaban ellerde yalnız kalır. sesini duyuramaz. 3 tane milletvekili seçip alın bunlar da sizi temsil edecek dersen hele hiç olmaz. sadece 3 tane milletvekiline devletin kasasından hayatını yaşatmış olursunuz ve bu devletin yeterince sömürüldüğünü düşünüyorum. sadece şu son 20 yılda değil, çok uzun zamandır öyle ama o başka bir girdinin konusu

    sonuç olarak fikir doğru, uygulama yanlış çünkü niyet yanlış. babacan'ın niyetinin yurt dışında yaşayan muhafazakar seçmenlerin oyunu akp'den tırtıklayıp, deva'ya milletvekili kazandırmak olduğundan eminim ama kanıtlayamam.

  • denizanası

    500 milyon yıldan fazla bir süredir bu dünyada olan canlılar. yani dinozorlardan da eskiler. muhtemelen daha birçok canlının yok olup gitmesine tanık olacaklardır.

    beyinleri, gözleri, kalpleri, kemikleri veya kan dolaşımları yoktur. deniz yıldızları gibi rejeneretif hayvanlar oldukları için çok hızlı bir şekilde çoğalırlar. üstelik diğer deniz canlılardan daha az oksijene ihtiyaç duydukları için kirli denizlerde çok daha hızlı çoğalıp, büyüyebilirler. uzmanlar, kirliliğin ve iklim değişikliği yüzünden artan deniz sıcaklıklarının, denizanalarının üremesini tetikleyip, sayılarının artmasıyla denizlerdeki besin zinciri dengesinin bozulmasından endişeliler.

    misal, nomura adı verilen ve japonya çevresindeki sularda yaşayan denizanasının boyu 2 metreyi ve ağırlığı 200 kiloyu bulabiliyor. bu dev canlı eskiden 20-30 yılda sadece bir kez görülürken, son birkaç yıl içinde her yıl görülmeye başlanmış.

    işte bu arkadaş:

  • 28 mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı seçimi

    tip, emek ve özgürlük ittifakı çatısı altında kendi listesiyle seçime girdi,
    yrp ise cumhur ittifakı çatısı altında kendi listesiyle seçime girdi.

    yrp meclise 5 milletvekili sokarken, tip 4 sokabildi.

    ikisi tabii ki doğrudan rakip değildi ama ülkenin genel seçmen profilini göstermeye yeter bence.

    aşılar kuyruklu bebek yapıyor demek için basın toplantısı düzenleyen ve neredeyse "kadının hiçbir hakkı olmasın" diyecek bir partiyi, herkese hak, adalet ve özgürlük diyen bir partiye tercih ediyorlar, sırf dindar olduğu için. yoksa bu parti neyi savundu ki bugüne kadar?

    daha fazla bir şey diyemiyorum. aysun'un hakkını çok yedik. kızı prof yapmak lazımdı.

  • plankton

    gezegen tarihinde oluşan ilk canlılar ve birçok deniz hayvanının ana besin kaynağı olmalarının yanı sıra, özellikle fitoplankton denen alt türü, dünyamızda tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük rol oynar.

    -fotosentezle dünya'daki oksijenin yarısını üretirler. hatta prochlorococcus adlı bir plankton, tek başına bu miktarın %10'unu üretir. ancak son yıllarda oluşan mikroplastik kirliliği yüzünden, onlar da çok büyük bir darbe almış durumdalar.

    -karbon emisyonunda rol oynarlar. planktonlar karbon dioksiti emerler ve bundan dolayı öldüklerinde de denizin dibine batarlar. birçok şirket, dünyadaki karbon dioksiti azaltıp, denizin dibine "gömmek" için planktonlarla çalışmalar yürütüyorlar. ileride bunun deniz için nasıl bir etkisi olur bilinmez tabii.

    -size garip gelecek ama planktonlar bulutların oluşumunda rol oynar. evet, gökyüzündeki bulutların. bulut oluşumuna yol açan su buharındaki partiküllerini üretirler.

  • comfort food

    ingilizce bir terim. kişinin yediğinde kendini daha iyi hissetmesini sağlayan yiyeceğe denir. bu yiyecek genelde kötü bir gün geçirildiğinde, mutsuz olunduğunda, depresyondayken aşerilir ve kişi bunu yediğinde bir süreliğine kendini daha iyi hisseder.

    bunun arkasında aslında çok basit bilimsel bir neden vardır; serotonin ve dopamin. başka görevlerin yanı sıra, bu iki hormon kendimizi nasıl hissettiğimizi kontrol eder. dopamin anlık bir mutluluk sağlarken, serotonin daha uzun vadeli bir "mutluluk hormonudur".

    sevdiğimiz şeyleri yiyip, mutlu olduğumuz zaman, vücut bu yiyecekleri bu hormonlarla bağdaştırdığı için, ne zaman o yiyecekleri yesek, bu iki kimyasalı salgılar. özellikle de dopamin'i.

    yani çocukken yediğiniz ve yemekten zevk aldığınız bir yiyeceği yetişkinliğinizde mutsuz olduğunuz zaman yediğiniz zamanda keyfinizin yerine gelmesinin nedeni budur.

    tabii bu yiyeceklerin çoğu karbonhidrat ve/veya şekerli yiyecekler olur. istisnalar illa ki vardır ama bugüne kadar mutsuz olduğunda bamya yemek isteyen kimseyle henüz tanışmadım. ha, bamya yenir yenmesine de böyle sevgilinden ayrıldığında yenecek bi şey değildir. *
    makarna, patates, tatlılar, çikolata comfort food'lara örnektir.

    benim için çay ve kektir. istinasız. ikisinin karışımı bir anda keyfimi yerine getirir.

« / 3 »