• üzerine çok düşündüğüm bir konu. ben bu "çeviri" faaliyetini "o dilde söylemek" şeklinde anlatıyorum.

    katılıyorum: şiir çevrilemez. ancak böyle dedim diye, "bu çaba beyhudedir" diye düşündüğüm anlaşılmasın.

    insanın güzel bir uğraşıdır şiir. insan da başka zaman ve başka yerlerde olsa da, diğeriyle biraz aynıdır. dün bir girdide gördüğüm alıntı bana destek olabilir sanırım. (bkz: #3227)

    eğer herkesle biraz aynıysak, bu aynılığı anlatan şiir de, hangi dilde olursa olsun, bize bizi anlatmaktadır.

    böylece, bir şiiri türkçe söyleyerek bu anlatışın bir zerresini bile yakalayabilmek güzel bir şey. bir de bu çeviri işinin neden önemli olduğunu anlatan, aşina olanların hemen hatırlayacağı hasan ali yücel'den satırları paylaşayım. aynı görüşteyim.

    "hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde iadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. bunun içindir ki bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zekâ ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır.

    işte tercüme faaliyetini, biz, bu bakımdan ehemmiyetli ve medeniyet dâvamız için müessir bellemekteyiz. zekâsının her cephe sini bu türlü eserlerin her türlüsüne tevcih edebilmiş milletlerde düşüncenin en silinmez vasıtası olan yazı ve onun mimarisi demek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işleyen ve sinen bir tesire sahiptir. bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve mekânda bütün hudutları delip aşacak bir sağlamlık ve yaygınlığı gösterir.

    hangi milletin kütüpanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet âleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir. bu itibarla tercüme hareketini sistemli ve dikkatli bir surette idare etmek, türk irfanının en önemli bir cephesini kuvvetlendirmek, onun genişlemesine, ilerlemesine hizmet etmektir. bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemiyen türk münevverlerine şükranla duyguluyum. onların himmetleri ile beş sene içinde, hiç değilse, devlet eli ile yüz ciltlik, hususi teşebbüslerin gayreti ve gene devletin yardımı ile, onun dört beş misli fazla olmak üzere zengin bir tercüme kütüphanemiz olacaktır.

    bilhassa türk dilinin, bu emeklerden elde edeceği büyük faydayı düşünüp de şimdiden tercüme faaliyetine yakın ilgi ve sevgi duymamak, hiçbir türk okuru için mümkün olamıyacaktır."

  • banu tellioğlu buradaki makalesinde şiirin çevrilebilir olup olmadığını tartışıyor çeviriyi çevirenin yeni bir eseri olarak düşünerek meseleye yaklaşmamız gerektiğini söylüyor. ayrıca (bkz: skopos kuramı)

    ben radikal "çevrilemez" taraftayım. oktay rifat da benimle hemfikir:
    "nerval'in çok ünlü bir sonesinin ilk dörtlüğünü gelişigüzel aktarayım size. 'kasvetliyim / dulum /avutulmadım. / kulesi yıkılmış akitanya prensiyim. / tek yıldızım öldü, yıldız serpili lavtam / melankolyanın kara güneşini taşıyor.' bu dörtlüğün içinde bir iki sözcük var ki türkçe karşılığı yok. dizenin başında ilk sözcük olarak kasvetliyim deniyor. nerval koyu karanlıktan üretilmiş bir sıfatı, karanlıksal gibi bir sözcüğü isim olarak kullanıyor. anlaşılmaz, güç anlaşılır anlamına da geliyor bu sözcük. üstelik bir hıristiyan için karanlıkla şeytan arasında bir ilinti bulunduğunu, bunların şeytana karanlıklar meleği dediğini de anımsatmak isterim. başka çağrışımları da var. ne yapacaksınız, nasıl aktaracaksınız metindeki ténébreux sözcüğünün anlamını! akitanya fransa'nın tarihsel bir bölgesi. ortaçağı anımsatıyor fransıza. bize bir şey söylemiyor. kulesi yıkılmış akitanya prensinin mutsuzluğunu biz nasıl kavrayalım! not mu düşeceğiz şiirin altına! "

    birinci olarak şiirde kullanılan her kelime, kullanımından imtina edilen kelimeleri de gösterir. kalp yerine yürek ya da gönül kullanılması neyin tercih edilirken neyin de tercih edilmediğini gösterir. çeviride bu vazgeçişten haberdar olamazsınız zira kelimeleri zaten bilmiyorsunuz.

    ikinci şair kelimeyi sırf o dile ait bir hınzırlıkla donatmış olabilir. örneğin murat menteş'in şiirleri bu konuda çok belirgindir. kelimelerin türkçe oluşlarının yarattığı aliterasyon ve asonans sanatları başka dilde hiçbir şekilde aktarılamaz.

    üçüncüsü şiirin yazıldığı tarih ve şartlar son derece önemli. oktay rıfat'ın da vurguladığı gibi orta çağın feodal beylerinin yalnızlığını sen anadolu köylüsüne nasıl tercüme edeceksin? ağa'nın yalnızlığı diye mi?

    dördüncüsü tüm bu eleştiriler roman ve araştırma metinleri için de söylenebilir. onlar da mı çevrilmezdir? hayır. şiir özel bir sanat dalıdır. tamamen kelimelerin ağırlıklarını kullanarak bir anlam çizer. özgürlük istiyorum diyen biriyle hürriyet istiyorum diyen biri sizce de farklı bir şey söylememiş midir? hele serbesti istiyorum! demişse tamamen bambaşka bir anlam iletiliyordur. bu sebeple romanlarda ve araştırma metinlerinde bir kaç kelimenin anlamının kaybı telafi edilebilir ancak şiirde tek bir kelimenin kaybı dahi kabul edilemez.

    bu sebeplerle şiir çevrilemez ancak şiir çevirileri çevirmenin özgün eserleri olarak okunabilir.

  • sabahattin eyüboğlu diyor ki "paul valéry, şiir bir dilden başka bir dile çevrilmeyen şeydir, der; ama kendisi vergilius'u fransızca'ya çevirmiş. bizim cahit sıtkı, bir şiiri kepaze etmek istiyor musun? bir başka dile çevir, derdi; ama kendisi baudelaire'in, verlaine'in en sevdiği şiirlerini bal gibi çevirdi türkçe'ye. baudelaire kendi şiirlerini ingilizce'ye çeviren bir delikanlıya kızmış, ama kendisi edgar allan poe'nun şiir saydığı öykülerini çevirmek için akla karayı seçmiş; üstelik onunkilere benzer öyküler yazıp şiir diye yayınlamış.
    şairlerin bu söz ve iş tutmazlığını hoş görelim: şiir çevrilmez, derken de haklı, şiir çevirirken de haklıdırlar." (*)

    ben de böyle düşünüyorum ve fakat "şiir çevrilebilir" demeye daha yakınım. çünkü şiir sanatında söz konusu dilin ahengi ve verdiği duygu ise başka bir dile hakkıyla çevrilen şiirler de çokçadır. onları yok saymak olmaz. ama aynı şiiri başka bir dilde yaratmanın ortaya çıkardığının artık bir başka eser olduğu da kesindir. diğer yandan bu yalnızca şiir için geçerli değil. en azından kurgusal her eser, çevirmenin dokunuşlarıyla yeni bir eser olur bence. iyi çevirmen, orijinal esere hiçbir katkı yapmadan olduğu gibi çeviren çevirmen değildir zaten.

    şair jean cocteau ise şöyle diyor: 'bir şiir hiçbir dile tercüme edilemez. hatta yazılmış olduğu dile bile." bence bu şairin ustalığına ve özgünlüğüne dair bir deyiş olmalı ve öyleyse roman yazarları için de geçerli sayılmalıdır.

    (*): şiirler, sappho