• ahlaki tartışma başlığı

    ahlaki tartışmaları başlatan sorular epey uzun olduklarından başlıklarda yer vermek mümkün değil. bu sebeple yeni bir format öneriyorum.

    bu başlık altında soruyu uzunca sorup soru başlığına genel geçer bir isim vereceğiz.

    örneğin;
    ----------
    birisine öldürme niyetiyle ateş açıp ıskalayan kişi mi daha büyük ceza almalıdır yoksa tamamen yanlışlıkla birini öldüren birisi mi?
    (bkz: etik tartışmalar no-1)
    ---------
    meşhur tramvay problemini konuşmakta da fayda olabilir. bilmeyenler için direkt zor olanından başlayalım; tramvay hattı üzerinde 5 kişi raylara bağlanmış durumda. eğer bir masum kişiyi raylara iterseniz 5 kişinin hayatını kurtaracaksınız. yapar mıydınız?

    (bkz: etik tartışmalar no-2)
    -------------------------

  • !kadın şair olur mu?

  • ibn-i rüşt

    tam adı ebu'l-velid muhammed ibn ahmed ibn muhammed ibn-i rüşt'tür 1126'da endülüs, kurtuba doğumludur. 1198'de ölmüştür. gazali'nin tehafüt adlı filozofları eleştirdiği metnine "tehafüt-el tehafüt" ile karşılık vermiştir. en ünlü latin ibn-i rüştçü brabantlı siger'dir.

    "dante ilahi komedya'da kendisinden büyük şarih (bü­yük yorumcu) olarak bahsederek eukleides'in, batlamyus'un ve hipokrates'in yanına yerleştirir. arapçasıyla şarih-i azam olarak anılır."

  • ağır roman

    metin kaçan'ın aynı adlı romanından uyarlanarak yönetmen mustafa altıoklar tarafından çekilip 1997 yılında yayınlanmış türk filmidir. eser, adını ağır bir roman havasından alır. hikaye romanların çoğunlukla yaşadığı kolera sokağı'nda geçmektedir. filmin uluslararası ismi de cholera street'tir.
    eser daha sonra 2006 yılında istanbul devlet opera ve balesi tarafından dans tiyatrosuna çevrilerek "east side story" adıyla hollywood'da sahnelenmiştir.

  • zeki chp'li ile aptal chp'li arasındaki fark

    geleceğin aptal chp'lisi olacak olanlar bu aralar muharrem ince'ye oy vermeyi düşünüyorlar.

  • uçağa etki eden temel kuvvetler

  • büyü

    tüm insan toplumlarında ortak olan özelliklerden biri büyüye inanmaktır. zamanla işe yaramadığın ortaya çıkınca yerini din almıştır. oradan da aydınlanma devraldı zaten.

    kaynak
    1-brown, d. e. (1991). human universals. mcgraw-hill.

  • yedi numara

    diğer karakterlere gelirsek;

    --spoiler--
    asiye (özlem türkad): satılmış'ın köyden evlilik vaadiyle getirdiği kadın. dul ve dört çocuk anasıdır. satılmış gittikten sonra ortada kalması üzerine ona da zeliha yenge sahip çıkar, evlatlık olarak yanlarına alır. yaşça epey büyük olsa da koçlarla da piliçlerle de çok iyi anlaşır, zaman içinde berat'la evlenip ondan da bir oğlu olur.

    meryem (sedef pehlivanoğlu): zeliha yengenin komşusunun kızı. vahit amcaya borç karşılığında satılmış'la sözlendirilir. satılmış kaçınca babası dükkana el koymaya kalktığı için zeliha yenge onu bu kez de recep'le sözler. hamarat olmasına rağmen aşırı saftır, hele isim hafızası sıfırdır. sözlüsüne "ragıp, remzi, refik, regaip, reşit" gibi isimlerle hitap eder (ve her seferinde karıştırır).

    yusuf güdük (çağlar çorumlu): recep'in çocukluk arkadaşı. istanbul'a onu ziyarete gelir ve bu arada cansu'ya aşık olur, cansu başta epey inat etse de zaman içinde yusuf'u sever ve zoraki olarak sözlenirler. cansu'nun muzipliği recep'in pintiliği ve berat'ın iş zekâsının bir karışımıdır. zekasını ticari işlerde kullanmayı sever ve özellikle cansu ve arkadaşlarına karşı hep cömert olmuştur. herkese "aslanım" cansu'ya "gıralıçam" diye hitap eder.
    --spoiler--

  • celile hikmet

    alman dönmesi müşir mehmet ali paşa'nın torunu.

    teyzelerinden biri ismail fazıl, öbürü de hüseyin hüsnü paşalarla evlenmiş olup, ali fuat cebesoy ve mehmet ali aybar kuzenleridir.

  • börü

    alper çağlar'ın 2018'de yayınlanan, sonra sinema filminin de yapıldığı dizisi. bol bol siyasi göndermeler ve fetö'ye eleştiriler (arada iktidar da taşlamadan nasibini almakta) içeren dizi dağ ekibiyle (ahu türkpençe, mesut akusta, fırat doğruloğlu, murat cüreklibatur, emir benderlioğlu, ahmet pınar, armağan oğuz) çekilmiş olup, başrolünde genç aktör serkan çayoğlu bulunmaktaydı.

    --spoiler--
    reina saldırısında kız kardeşini kaybedene kadar kaya ülgen'in hayatı paralı ama amaçsızca geçmektedir. bu travmaysa hayatını kökten değiştirerek yaşam amacını bulmasına neden olur: intikam... bu motivasyonla polis olan kaya, pöh'ün seçkin ekiplerinden börü ekibine dahil olur. emniyet amiri behçet abi, saf zeka antropolog kemal, fetöcü ajan tolga, kemal'le tolga'yı birbirine düşüren eski daire başkanının kızı asena, iri yarı ama naif ayı murat, bıçkın turan, muhabere uzmanı barbaros kaya'yı bağırlarına basarlar.

    öte yandan emniyet teşkilatında örgütlenmiş fetöcüler, en az nüfuz edebildikleri birim olan özel harekat dairesine düşmanlıkla yaklaşmaktadır. ekibe sık sık davalar açılmaktadır. ayrıca özel harekat dairesinin kurucu başkanı irfan aladağ ergenekon davasından tutuklanmış, kenan tümer intihar süsü verilerek öldürülmüştür. dairede de bir köstebek olduğu çok bellidir. ve kah dağlarda, kah hendeklerde kah işid'le kah pkk'yla süren savaşlarda ön cephede yer alan börü iki ateş arasındadır. saat 15 temmuz'a kurulmuş olup zemberek boşalmıştır...
    --spoiler--

  • kalevala destanı

    okuyanlara bir bütünlük içinde sunulsun diye bir önceki yazıda (https://www.iqsozluk.com/entry/5870/) yazılmış olan destan tanımını tekrarlayalım önce:
    bir ulusun tarihin bilinmeyen bir döneminde başından geçen çok önemli olayların (savaş gibi, kıtlık gibi, göç gibi, büyük iklim değişiklikleri, salgınlar, hastalıklar gibi........) halkın dil hafızasında unutulmayarak, nesilden nesile aktarılmasıyla ve geçen zaman içinde, içine her türlü olağanüstülüğün de girmesiyle oluşan, günün birinde de bir derleyici tarafından derlenerek yazıya geçirilen hikayeler bütünü olarak tanımlayabiliriz destanı.
    destan böyle tanımlanabilir. dilimize farsçadan geçmiştir. yunancası epos (şiir) sözcüğünden gelir ve batı dillerindeki karşılığı 'epope'yi oluşturur.
    bütün ulusların destanı vardır ama tarihte rol oynamış önemli ulusların destanları daha çok bilinir. örneğin ilyada ve odisei birer destandır. ya da ünlü iran ozanı firdevsi'nin yazıya geçirdiği şehname bir destandır. bizim oğuz kağan bir destandır. kırgızların hala devam eden manas destanı da bir destandır. kalevala da.

    destanların en önemli özelliklerinden biri, manzum olmalarıdır. mutlaka gerçek bir olaya dayandığı için, içinde ne kadar olağanüstülükler de olsa tarihi bir kaynak olarak da kabul edilirler.

    kalevala, elias lönnrot'un 19. yüzyılda fin halk hikayelerinden ve mitolojisinden derleyip kaleme aldığı bir destandır. fin edebiyatının en önemli eserlerinden biri sayılan kalevala, 1917'de finlandiya'nın rusya'ya karşı bağımsızlığını ilan etmesinden sonra, halkın moralini yükseltmek ve ulusun kendi milliyetine olan bağlılığını pekiştirmekte çok etkili olmuştur. bugün bir finli, kendi ulusu ve geçmişi için kendisine en önemli kanıt ve dayanaklardan biri olarak kalevala'yı görür ve gösterir.

    destanın yazıya geçiricisi elias lönnrot, destanı, bütün finlandiya'dan ama özellikle karelya bölgesinden topladı. lönnrot, derleme işine 1829'da başladı ve kalevala'nın 'eski' 'ilk' halini tamamladı. 1849'de kalevala'yı bugünkü haline getirdi. dünyanın türkçe dahil pek çok diline çevrilen kalevala, günümüzde bile ilgiyle karşılanmakta ve dünya dillerine çevrilmeye devam etmektedir.

    kalevala kelime anlamı olarak, kaleva'nın yeri/diyarı anlamına geliyormuş.
    destan, 50 bölüm (fince: runo) ve 22795 mısradan oluşturulmuş.

    aşağıya kalevala'nın her yerde bulabileceğiniz kısa bir özetini ve yine internetten bulduğum uzun ve bölümlere ayrılmış özetini koyuyorum. dileyen yalnızca birini, dileyen her ikisini de okuyabilir.

    -- spoiler --

    destandaki ana karakter väinämöinen'dir. finlerin ulusal çalgı aleti olan kanteleyi, bir turna balığının kemiklerinden yapan kahraman, başlangıçta çok kötü çaldığı bu enstrumanı, daha sonraları hayvanları bile büyüleyebilecek kadar iyi çalmaya başlar. daha sonraları kantelesini kaybeden väinämöinen, kantelenin günümüzdeki hali olan şeklini, huş ağacından yapar.

    kendine eş arayan ancak bir türlü evlenemeyen väinämöinen, destanda geçen joukahainen'in kardeşi aino'yla evlenmek üzereyken, aino, väinämöinen ile evlenmek istemez intihar eder boğulur ve ölür.

    destanın bir bölümünde, kıtlık içinde yaşayan köyleri için väinämöinen ve arkadaşları, kuzeydeki insanların yaşadığı bir kasabada, sampo adında sürekli un üreten sihirli bir değirmeni çalmaya giderler. (vikipedi)

    -- spoiler --

    runo 1
    gökyüzünde yaşamakta olan havaların bakiresi ilmatar, sudan ve rüzgardan hamile kalmış, çocuk beklemektedir. coşkun denizlerin sularında yıllarca çalkanır, ısdırap çeker.
    efsanevi bir kuş bakirenin dizini görür, yuvasını oraya yapar, yumurtalarını bırakır. yumurta kırılır, denize dökülür ve parçalarından gökyüzü, güneş, ay ve bulutlar meydana gelir. ilmatar da sonraları, yeryüzünü yaratır. ölümsüz ozan vainamöinen, ilmatar'dan dünyaya gelmiştir.

    runo 2
    vainamöinen kıyıya çıkmıştır. hiçbir yerde aradığını bulamaz. sampsa pellervoinen'den bitkileri yetiştirmesini ister.
    meşe ağacı diğer bitkilere göre çabuk gelişir, dalları gökyüzünü kaplar, ay ve güneş görünmez olur. bununla memnun kalmayan ozan mitolojik bir yaratıktan ağaçları kesmesini ister, bütün ağaçlar devrilir. yalnız bir ağaç kuşlar için bırakılır. kartal bundan memnundur. ozana yardım eder.

    bütün bitkiler çok güzel yetişmiş ama arpa çıkmamıştır. yeni bir tohum bulan vainamöinen arpayı da yetiştirir ve tanrıya dua eder.

    runo 3
    vainamöinen'in bilgisi ve tecrübesi artmıştır. şöhreti etrafa yayılmaktadır. dolaylardan joukahainen adında bir delikanlı onu kıskanır, boy ölçüşmek ister ve karşılaşırlar. sözden ve bilgiden yana delikanlı yenilir. ozanın büyüleri ile büyülenir ve batağa saplanır. kurtulmak için çare arayan joukahainen, sonunda kız kardeşi aino'yu ozana vermek vadinde bulunur ve kurtulur. kızın annesi bundan memnundur ama kız istemez.

    runo 4
    vainamöinen ormanda dolaşırken, kendisine meydan okuyan delikanlı joukahainen'in kız kardeşi aino'ya rastlar. genç kız, ormanda demet toplamaktan gelmektedir.
    yaşlı ozanın isteğini kabul etmez ve beğendiği her şeyi, incisini, küpelerini, kordelasını çıkarır, yerlere atar, annesinin yanında, baba evinde daha mutlu yaşayacağını söyler ve ağlayarak evine döner. annesi yine onu kandırmaya çalışır ve ozanla evlenmeye zorlar. kız kabul etmez ve üzüntü içinde evinden kaçıp uzaklaşır.
    aino bir gölde yıkanırken suda boğulur. haberi alan annesi yas tutar ve yıllarca ağlar.

    runo 5
    vainamöinen, aino'nun ölümünü duymuştur. çok üzgündür ve denizlerde onu aramaya gider. bir balık yakalar, bu aino'dur. kız ozana kim olduğunu söyler ve sulara kaçar.
    ozan keder içinde evine döner. annesinin ruhu ozana yardımcı olur ve pohjola'da bir güzel kız arayıp bulmasını tavsiye eder.

    runo 6
    joukahainen, kız kardeşi aino'nun ölümü yüzünden ozana kin tutmuştur ve öldürmek için fırsat kollar. annesi, joukahainen'i önlemek ister ama başaramaz. delikanlı pohjola'ya gitmekte olan ozanı bir gün denizde yakalar ve okuyla, ozanın çöpten hafif, nohut sapından ince, denizler üstünden bile atlayabilen atını devirir, ozanı öldürdüğünü sanır.
    vainamöinen ölmemiştir, uzun zaman sularda çalkanır ve bir yere ulaşır.

    runo 7
    uzun zaman sularda çalkanan vainö'yu, laponya'dan gelen ve eskiden beri vainö'yu tanımakta olan bir kartal sırtına alır ve vainö'nun bilmediği yerlere bırakır.
    ozanın bulunduğu yer pohjola'dır. ozanı kötü durumda bulan pojola'lı kadın ona bir süre bakar ve yaralarını iyileştirir.

    vainö bir süre sonra evine dönmek ister ve ev sahibi kadın ozana, onu evine göndermesi karşılığında kendisine ne vaat edeceğini sorar. vainamöinen altınlar gümüşler vaat eder ama pohjola'lı kadın kabul etmez ve kendisine bir sampo (fin mitolojisinde bulunduğu bölgeye bolluk ve bereket getiren bir nesne) yapmasını şart koşar ve karşılığında hem kendisini evine göndereceğini, hem de kızını vereceğini vaat eder. ozan sampo yapmayı bilmediğini bunu ancak demirci ilmarinen'nin yapabileceğini söyler ve demirciyi pohjola'lı kadına göndereceği sözünü vererek evine döner.

    runo 8
    vainamöinen pohjola'dan evine dönmekteyken, yolda louhi'nin güzel kızına rastlar ve ona evlenme teklif eder. kız bazı şartlarla kabul eder: ozan kirman kırıklarından (yün, kıl, pamuk iplikleri eğirmede ve bükmede kullanılan bir araçtır. halı yapımında da kullanılır. "kirman kırığı" bu işlemlerden geriye kalan artıklardır.) bir kayık yapacak ve bunu el değdirmeden yüzdürecektir.
    vainamöinen kayığı tamamlamak üzereyken baltayı dizine kaçırır ve yaralanır. tedavi için, güzel sözlere ve büyülere ihtiyaç vardır. civardaki bir yaşlı adam, tanrı'nın yardımı ile çare bulabileceğini söyler.

    runo 9
    yaşlı adam, vaimamöinen'in kimliğini bilmek, kudretini öğrenmek ister ve karşılıklı ilim irfan ölçmeye dayalı sorular başlar. yaşlı adam, ozanın demirin nasıl yaratıldığını bilmesi üzerine, bilgisine ve irfanına saygı duyar ve ona yardım eder. sihirli merhemlerle yarayı tedavi eder.
    vainamöinen hayatından memnun tanrı'ya şükreder.

    runo 10
    vainamöinen evine döndüğünde, demirci ilmarinen'i bulur. bir sampo yapması ve pohjola'ya giderek kızı alması için, onu ikna etmeye çalışır. demirci bunu pek istemez. sonuçta ozan, ilmarinen'i büyülerle meydana getirdiği bir ağaca bakmaya gitmeye ikna ederek oyun oynar ve ilmarinen kendini pohjola'da bulur.
    sampo yapılır ve kızın ilmarinen'e verilmesi kabul edilir. kızın annesi sihirli sampoyu gizli bir yere saklar.

    runo 11
    lemminkainen adında bir delikanlı vardır. evlenmek istemektedir. komşu adalardan birinde yaşayan bir güzel kızı ailesinden istemeye gider. adada kızlar bir araya toplanmış eğlenmektedirler. delikanlı ile alay ederler ama delikanlıya, oynadıkları türlü oyun ve sınavlardan sonra sonunda onunla dost olurlar.
    lemminkainen, kızların en güzeli kylikki'yi kaçırır. kız önce lemminkainen'i istemez, yurduna dönmek ister ama tümden de gönülsüz değildir. en sonunda lemminkainen kylikki'yi ikna eder ama kızın belli şartları vardır. lemminkainen hiçbir zaman savaşa gitmeyecek, altın, gümüş peşinde koşmayacaktır. lemminkainen kabul eder karşılığında da kızdan, kasabada, insan içinde başı boş gönlünce dolaşmamasını istemektedir. karşılıklı anlaşırlar ve lemminkainen'in yurduna dönerler.

    runo 12
    lemminkainen ve kyllikki birkaç zaman birlikte yaşarlar ve lemminkainen hiçbir savaşa karışmaz. günlerden bir gün delikanlı balık avına gider ve akşam eve dönmez. buna çok kızan kylliki kasabaya gider ve genç kızlarla toplanır ve haber lemminkainen'e ulaştırılır. lemminkainen buna çok kızar ve evi terk eder. uğursuz pohjola'ya yeni bir kız bulmaya gidecektir. annesi salmak istemez. delikanlı saçını tarar ve başına bir felaket gelirse fırçadan kan akacağını, bunun bir kötülüğe işaret olduğunu ifade eder ve yola çıkar.
    delikanlı pohjola'ya ulaşır, bir iki yere varır ama kabul edilmez. en son gittiği yerde gizlice içeri girer ve insanlar arasına karışır. fark edildiğinde lemminkainen'e hakaret edip meydan okurlar. karşılıklı atışmalardan sonra delikanlı hünerini gösterir ve herkesi büyüler.

    runo 13
    lemminkainen pohjola'da evin kızını ister. kızın annesi şartlar koşar: lemminkainen önce bir geyik yakalayıp getirecektir. büyülü bir geyik meydana getirip lemminkainen'i peşine salarlar. delikanlı türlü uğraş ve çabayla geyiği yakaladıktan sonra elinden kaçırır.

    runo 14
    lemminkainen geyiği tekrar ele geçirir. tatlı sözlerle yakalar ve pohjola'ya getirir. kızın annesi delikanlının geyiği yakaladığını görünce bir şart daha koşar: civarda yaşayan, ağzından ateş saçan bir atı yakalayacaktır. lemminkainen atı da getirir. lakin kadın yetinmez, kızını vermez. başka şart koşar: delikanlı tuonela'da yaşayan bir kuğuyu vurup getirecektir.
    lemminkainen kuğunun peşine düşer ama ona tuzak kurulmuştur. pohjolalı kör ihtiyar büyülediği bir yılanla onu kalbinden vurur ve kılıcıyla parçalar.

    runo 15
    lemminkainen'in evinde fırçadan kan çıkmıştır. bu delikanlının başına felaket geldiğine işarettir. annesi oğlunun peşine düşer, sonunda felaketi öğrenir. oğlu keçe külahlı adam tarafından öldürülerek tuonela nehri'ne atılmıştır.
    demirci ilmarinen'e tırmık yaptırır ve oğlunun parçalarını nehirden toplar. tanrıdan yardım diler ve kutsal merhemlerle tedavi ederek oğluna hayatını kazandırır.

    runo 16
    bu arada yaşlı ozan kayığını tamamlamaya çalışmaktadır. tarlaların yaratığı pellervoinen'i kayığına ağaç sağlaması için ormana yollar. tekne tamamlanmak üzeredir. pellervoinen meşeden topladığı tahtaları vainamöinen'e getirir. ozan sihirli şarkılarıyla, meşe tahtasından kayık yapmaya başlar. sonunda ozanın sözleri ve türküleri tükenir. kayığı tamamlamak için üç kelimeye daha ihtiyacı vardır. yeni kelimeler bulmak isteyen ozan, tuonela'ya gider. başına türlü dertler gelir ve istediğini bulamadan evine geri döner.

    runo 17
    tuonela'da aradığını bulamayan ozan, çok şeyler bilen, sözü bol ejderha vipunen'e başvurmak ister. bir çobanın salık verdiği yoldan ejderhaya ulaşır. lakin ejderha vipunen ozanı yutuverir. vainamöinen ejderha'nın karnında demirci kılığına girer, döver ve çekiçler. ejderha çaresiz bilgilerini ozana verir. vainamöinen evine döner ve kayığını tamamlar.

    runo 18
    yeni gemisini, bulduğu kelimelerle tamamlayan ozan vainamöinen pohjolaya yönelir. demirci ilmarinen'in kız kardeşi, ozanın ne maksatla yola gittiğini haber alır ve ağabeyine olayı anlatır.
    demirci ilmarinen, kendisinin sevdiği kızı ozanın almak istemesinden üzüntü duyar ve arkasından yola çıkar.
    ilmarinen kızakla, ozan kayıkla pohjola'ya varırlar. kız yaşlı ozanı istemez, demirciyi sevmektedir.

    runo 19
    demirci ilmarinen de pohjola'ya ulaşır ve kızı ister. kızı vereceklerini, ancak bazı şartların yerine getirilmesi gerektiğini söylerler. yılanlı tarlayı sürecek, tuonela'da bir ayı yakalayacak, manala'da bir bir turna balığı yakalayacaktır. demirci bunları gerçekleştirmek için neler yapması gerektiğini kıza danışır. kız altından bir saban yapıp, gümüşle süslemesini ve tarlayı bunula sürmesini, üç şelale'ye gidip köpüklü sularda çelikten bir gem yapıp, dizginleri büyülemesini ve ayıyı bununla yakalamasını, ateşte demirden, pençeleri sert çelikten, kanatları yelken kadar büyük koca bir ak kartal yapıp turna balığını bununla yakalamasını öğütler.
    ilmarinen, öğütler doğrultusunda söylenenleri yapıp görevleri başarır ve kızla nişanlanır.

    rono 20
    demirci ilmarinen ve kızın düğününde pohjola halkı büyük hazırlık yapar. adetlerine uyarak kocaman bir öküz de keserler. dolaylarda kim varsa davet edilir, yalnız çapkın lemminkainen çağrılmaz. yenilir, içilir, eğlenilir.

    runo 21
    misafirler arasında damat ilmarinen'in akrabaları, dostları da bulunmaktadır. ozan vainamöinen de gelmiştir.
    ozan güzel sözler ve türkülerle ev sahiplerini ve misafirleri över.

    runo 22
    düğün töreni devam eder, eski günleri anan türküler okunur. evinden ayrılmak üzere olan geline teselli edici sözler söylenir.

    runo 23
    düğün töreni bitmiştir, ilmarinen eşini evine götürmek üzeredir. eski günleri anan türküler söylenir, geline çok güzel öğütler verilir, kocasına karşı görevleri belirtilir.
    tecrübeli kadınlar iyi ve kötü kocayı anlatır.

    runo 24
    gelini götürmek üzere olan damada da öğütler verilir: eşine kötü davranmaması, iyi bakması saygı göstermesi anlatılır. bir yaşlı adam kötü eşinden yakınır. damatla gelin herkesle ayrı ayrı vedalaşır. üç günlük yolculuğa, damadın evine doğru yola koyulurlar.

    runo 25
    yeni gelin ve damat ilmarinen, evde uzun zaman beklenmiştir. anne oğluna hasretini ve geline olan sevgisini anlatır. iyi karşılanırlar. ozan vainamöinen de ordadır; ev sahiplerini, gelini ve damadı öven türküler söyler.
    (runo 20 ve 25 arasında düğün ve sonrası ayrıntılı bir şekilde işlenmiş, nazım şeklinde olan destanın orijinal metninde, vainamöinen'in söylediği türküler, övgüler, geline ve damada verilen öğütler ve yapılan övgüler yine nazım şeklinde, destanın çıktığı bölgenin halk edebiyatına uygun olarak uzun uzun işlenmiştir. bu yüzden bu bölüm, destanın ait olduğu kültürün özellikleri hakkında oldukça önemli ip uçları vermektedir.)

    runo 26
    lemminkainen düğüne davet edilmediği için üzgündür ve pohjola'ya gitmeye karar verir. annesinin, karşılaşacağı tehlikelerden yana, yalvarmalarına aldırmayarak yola çıkar ve türlü tehlikeleri geçerek pohjola'ya ulaşır.

    runo 27
    lemminkainen pohjola'da izinsiz girdiği bir şölende gösteriş yapmaya kalkar. pohjola'nın ev sahibi buna çok kızar ve atışma şeklinde bir süre yaptıkları ağız dalaşından sonra delikanlıyı kılıçlı kavgaya çağırır. dövüşte lemminkainen adamın kafasını uçurur. olayın intikamını almak isteyen pohjola halkı toplanır.

    runo 28
    lemminkainen pohjola'dan kaçar ve evine döner. annesinden gizlenebileceği bir yer sorar. annesi, vaktiyle, babasının savaş yıllarında saklandığı bir adayı öğütler.

    runo 29
    lemminkainen denize açılır, gideceği adaya ulaşır. adanın kızlarıyla dostluk kurar. ama bu, adanın erkeklerinin hiç hoşuna gitmez. yakışıklı çapkın lemminkainen'i öldürmek isterler. lemminkainen adadan kaçar. yolda fırtınaya yakalanır ve kayığı parçalanır. yüzerek kıyıya çıkar.
    evine geldiğinde çevrede kimsenin kalmadığını, evinin yakıldığını görür. annesinin öldüğünü düşünür.

    runo 30
    lemminkainen pohjola'ya doğru yola çıkar. yanında eski arkadaşı tiera vardır. pohjola'nın yaşlı kadını, üzerlerine bir soğuk hava yollar ve denizde gemileri donar. ölümden kurtulurlar ve evlerine dönerler.

    runo 31
    untamo, kardeşi kalervo'ya karşı savaşa girer ve onu bütün halkı ile birlikte yok eder. içlerinde bir tek gebe kadın hayatta kalmıştır. untamo'nun evine götürülen kadın bir çocuk dünyaya getirir. adını kullervo koyarlar.
    çocuk, daha beşikteyken, untamo'ya karşı kin taşır. untamo da bunun farkındadır. kullervo büyür. kendisine verilen her işi bilerek kötü yapar. untamo, onu köle olarak demirci ilmarinen'e satar.

    runo 32
    ilmarinen'in karısı kullervo'yu sığırtmaç yapar. azık torbasına koyduğu ekmeğin içine taş doldurur. sürüyü dualar okuyarak kıra salar.

    runo 33
    kullervo, sürünün peşinden gider. akşama doğru azığını torbasından çıkartır, ekmeğini kesmek ister. bıçağın ağzı taşa çalar, kırılır. çoban buna çok üzülür. çünkü ailesinden kalan tek hatıra çakısıdır.

    azığına taş katan kadından öcünü almak için, sürüyü bataklığa sürer ve kurt ve ayılardan yeni bir sürü hazırlayarak eve bu sürüyle döner. hayvanları sağmaya gelen ev sahibi kadını kurt ve ayılar parçalar.

    runo 34
    kullervo, ilmarinen'in evinden kaçar. üzgün bir şekilde ormanlarda dolaşırken yaşlı bir kadına rastlar. ondan, babasının ve annesinin hayatta olduğunu öğrenir. laponya sınırlarında barınmaktadırlar. kullervo onları bulur. annesi, kullervo'yu öldü sandığını ve bundan duyduğu üzüntüyü anlatır. büyük kız kardeşi dağa ahududu toplamaya gittiğinde kaybolmuştur.

    runo 35
    kullervo, babasının evinde bir şeyler yapmak ister. lakin hiçbir konuda faydalı olamaz. sonunda, babası onu mahsul harcı ödemeye yollar. kullervo, bu işini bitirip evine dönerken rastladığı bir kıza tecavüz eder. bu kız onun kız kardeşidir.
    olayın devamında, iki kardeş birbirlerini tanırlar. kız, nehirde intihar eder. kullervo, evine dönerek olayı annesine anlatır ve ölmek istediğini söyler. annesi öğüt verir, uzak bir yerde yaşamasını sağlar. kullervo, bu olayın da sebebini hazırlayan, untamo'dan intikam almaya karar verir.

    runo 36
    kullervo dövüş hazırlığına girişir, evde kalanlarla vedalaşır, annesi dışında hiç kimse, gidişine aldırış etmez.
    kullervo, untamo'nun köyünde kimi bulursa öldürür, evleri yakar. köyüne döndüğünde etrafı bomboş bulur. tek bir canlıya bile rastlamaz. bir yaşlı kara köpek karşısına çıkar. kullervo onunla birlikte ormana avlanmaya gider. yolu tesadüfen, kız kardeşini kirlettiği yere düşer. kullervo macerayı hatırlar ve kılıcı ile intihar eder.

    runo 37
    demirci ilmarinen ölen eşine ağlar durur. altın ve gümüş karışımı bir heykeli kendisine eş olarak hazırlamayı düşünür. bu iş kolay olmaz.
    heykel hazırlanır, ancak demirci buna can katamaz. bir geceyi altın eşiyle geçirir. sabah uyandığında altın eşinden yana olan tarafının buz gibi donduğunu görür.
    ilmarinen heykeli ozan vainamöinen'e vermek ister. ozan kabul etmez ve demirciye öğüt verir. heykelden faydalı bir şey yapmasını ya da altın olarak başka bir yere satmasını söyler.

    runo 38
    ilmarinen pohjola'ya gider ve küçük baldızını kendisine eşliğe ister. kötü karşılanır. buna kızan ilmarinen baldızını kaçırır. yolda giderken kız kendisine ağır sözler söyler. demirci buna çok kızar ve kızı büyüleyerek martı kılığına sokar.
    ilmarinen evine geldiğinde vainamöinen'i bulur ve pohjola'nın mutluluk içinde yaşadığını ve bu işi sampo'nun (destanın başında, pohjola'da vainamöinen'e yardım etmesi karşılığında, pohjola'lı kadının ozandan istediği ve vainö'nun ilmarinen'e yaptırdığı, bulunduğu yere bolluk ve bereket getiren nesne.) sağladığını anlatır ve baldızından yakınır.

    runo 39
    vainamöinen'in teklifi üzerine, ilmarinen ile ikisi, pohjola'dan sampoyu almak için yola çıkarlar. yolda lemminkainen'e rastlarlar. amaçlarını öğrenince, lemminkainen de onlara katılır.

    runo 40
    sampo'yu almak için yola çıkarlar. açık denizde, kayıkları kocaman bir turna balığının sırtına oturur. balığı öldürüp kayığa alırlar.
    vainamöinen, balığın çene kemiğinden bir saz, "kentele", yapar. bu yeni sazı, bir çok kimse çalmak ister; ama, kimse başaramaz.

    runo 41
    vainamöinen kendi icadı olan sazı başarı ile çalar. bütün yaratıklar, havadaki, sulardaki periler, kendisini dinlemek için etrafında toplanırlar. kalpler duygulanır, gözler yaşarır. vainamöinen de hislenmiştir; ağlar. ozanın gözyaşları sulara karışır. sulara karışan ozanın göz yaşları mavi inciler haline gelirler.

    runo 42
    kahramanlar pohjola'ya ulaşırlar. vainamöinen, sampo için geldiklerini anlatır ve hiç olmazsa yarısını kabul edebileceklerini söyler. pohjola'nın ev sahibi kadın, sampo'nun ne yarısını ne de tamamını vermeyi kabul eder ve halkını toplar. vainamöinen olanları görür, çalgısını çalmaya başlar, bütün halkı uyutur. sampo gizli bir yerdedir. uzun uğraşlardan sonra yerini bularak sampo'yu gömülü olduğu yerden çıkartıp kayığa yüklerler ve yola çıkarlar.
    pojola'nın kadını üç gün sonra uyanır ve işin farkına varır. büyü yaparak koyu bir sis meydana getirir ve türlü zorluklar çıkararak yolcuların peşine salar.
    bu karışıklık içinde vainamöinen sazını kayıktan denize düşürür ve bulamaz.

    runo 43
    pohjola'nın ev sahibi kadını savaş gemilerini hazırlar ve sampo'yu çalanların arkalarından yetişir. pohjola ve kalevala halkları arasında savaş olur; kaleva'lılar kazanır.
    ancak savaş sırasında pohjola'nın ev sahibi kadını sampo'yu denize itmiştir. kırılan sampo'nun iri parçaları denize gömülür, küçük parçalar ise, kıyıya sürüklenmiştir.
    vainomöinen kıyıdan topladığı küçük sampo kırıkları ile bir yenisini yapmaya çalışır ve tanrı'ya kötülüklerden uzak olmaları, kıtlık çekmemeleri, mutlu olmaları vs. şeyler için dua eder.

    runo 44
    vainamöinen denize düşürdüğü kentelesini aramaya gider; bulamaz. huş ağacından yeni bir saz yapar; bunu da başarı ile çalar ve herkesi hayran bırakır.

    runo 45
    pohjola'nın kadını kalevala'ya salgın hastalık salar. vainamöinen merhemleriyle ve sihirli sözleriyle halkı iyileştirir.

    runo 46
    pohjola'nın ev sahibi kadını, kalevala'nın sürülerini yok etmek için, bir ayı hazırlar. vainamöinen bu ayıyı öldürür; sonra da, kalevala'da adet olduğu üzere, büyük bir ziyafet tertiplenir. ozan saz çalar, şarkı söyler, türkü çağırır; gelecek günler için iyi temennilerde bulunur.

    runo 47
    ay ve güneş, vainamöinen'in şarkısını dinlemek için yere inerler. pohjola'nın kadını, her ikisini de yakalar ve bir dağın içine saklar.
    tanrı ukko, böylece hasıl olan karanlığa, şaşar kalır ve ay ve güneş yapmak için yeniden bir ateş yaratır.
    vainamöinen ve ilmarinen yere düşen ateşi görürler ve peşinden giderler. havaların bakiresi, ateşin aule gölü'ne indiğini, onu bir balığın yuttuğunu kendilerine söyler.
    vainamöinen ve ilmarinen bu sefer de balığın peşine düşerler; ama, balığı yakalayamazlar.

    runo 48
    ketenden bir ağ hazırlarlar; balığı, bununla yakalamaya giderler ve yakalarlar. ateş, balığın karnından çıkar. ancak tutamazlar; ateş, ilmarinen'in ellerini ve yüzünü yakarak kaçar.
    ormanı ve toprakları yakan ateşi, zorla ele geçirir ve kalevala'ya götürürler. ilmarinen iyileşir.

    runo 49
    ilmarinen yeni bir ay ve güneş hazırlar; ancak onlara ışık veremez. vainamöinen gerçek ay ve güneşin pohjola'da bir dağın içinde olduğunu öğrenmiştir, aramaya çıkar ama kurtaramaz.
    vainamöinen çaresiz evine döner ve ilmarinen'e dağı delmek için aletler hazırlatır.
    bu olayı haber alan pohjola'nın kadını, korkarak ay ve güneşi serbest bırakır. ozan büyük bir memnuniyet duyar ve güzel sözler söyler.

    runo 50
    marjatta kız mersin yemişinden gebe kalır. (destanın bu bölümünde, bakire kız marjatta'nın doğadaki varlıklarla, hep bekar mı kalacağı üzerine, şiirsel bir şekilde söyleşmesi yer alır. sonunda mersin yemişine uzanır, onu alır, yemiş kendiliğinden kızın ağsından girer ve marjatta hamile kalır.) bir oğlu olur.
    çocuk çok küçük yaşta iken kaybolur ve çocuğu bataklıkta bulurlar. bir ihtiyarı, oğlanı vaftiz ettirmek için, çağırırlar. adam oğlanı, babası belli olmadığından vaftiz etmek istemez. vainamöinen'e durumu anlatır, akıl danışırlar.
    ozan vainamöinen çocuğun öldürülmesi gerektiğini söyler. küçük oğlan dillenir ve ozana sert cevaplar verir.
    sonunda, yaşlı adam oğlanı karelia kralı olarak vaftiz eder. vainamöinen buna çok kızar ve birçok büyülü söz söyler ve bir bakır kayığa binerek, gökle yerin arasında, küskün bir şekilde uzaklaşır gider.
    yaşlı ozan hala oralardadır. kentelesini ve şarkılarını halklara miras bırakmıştır.

    -- spoiler --

    kalevala ezgisi
    (destanda geçen kişi ve olayların illüstrasyonuyla birlikte.)

    bu da ingilizce alt yazılı sözleriyle

    bu sayfa da fena değil

    son not: eğer bu özetleri okursanız fark edeceksiniz ki, iki çok sevdiğimiz eserle ilginç benzerlikler içeriyor: bunlardan biri patrick rothfuss'un kvothe'sinin çaldığı lavta isimli telli çalgı. öteki de ünlü ingiliz filolog ve yazar j. r. r. tolkien'in yarattığı orta dünya ve eser karakterlerine bu eski fin destanının etkisi.
    bu konuda dilerseniz kendiniz çok daha geniş bir araştırma yapabilirsiniz.
    sevgiler siz okuyan güzel insanlara.

  • osman bölükbaşı

    özgüvenli ve neşeli cehaletin yurdumuzdaki en büyük temsilcilerindendir. kafayı kadınlara takmışlığı ile bilinir. "dıj güjlerin bizim karıları orospu yapacağından" epey emindir. kendisini sevenler ancak kendisini gerçekten tanımayanlardır.

  • ömer yazgan

    29 ocak 1983'te izmit cezaevinde idam edilen hemşerim (babamın da çocukluk arkadaşı). 1978 kho mezunu müstafi piyade teğmen, 26 yaşında, aslen kayserili olup polatlı doğumlu, thkp-c 3. yol militanı.

    darbeden dört ay sonra örgüt sakarya akyazı'daki iki kuyumcuyu soymak üzere plan yapar. soygun sırasında çatışma çıkar, kuyumcu ölürken ömer bacağından yaralanır ve suç ortakları ramazan yukarıgöz ve ismail gökalp ile kaçarlar. bu sırada diğer arkadaşları bekçi mehmet kambur ve öğrenci erdoğan yazgan yakalanmış, metin adil toraman ve ali aktürk öldürülmüştür. anayola yakın bir köye kadar kaçabilen ömer, ramazan ve ismail de burada yakalanırlar. çatışmada bir de polis vurulmuştur.

    yaralı olarak işkenceye alınan beş kişi hızlı bir yargılamayla idam cezasına çarptırılır. sadece ismail gökalp yaşı 18'den küçük olduğu için cezası 30 yıla çevrilir... rivayete göre ömer idamının bir gün öncesine kadar sorguya götürülmüş, devre arkadaşlarını suçlaması karşılığında idamdan yırtacağı söylenmiş, askeri öğrencilerin adını vermesi için ağır işkencelere uğramış ama ifade vermemiştir.

    hâlen polatlı ilçe mezarlığında medfundur.

  • mehmet şimşek

  • !inanma çıtası

    ı-ıh ikna olmadım. ne söylesen ikna olurdum hiç bilmiyorum, şaşırt beni. hehe. (şaşırmak epey ikna edicidir bu arada, biraz araştırıp gelsem o kadar şaşırmam. bence herkes hiç değilse bir kez bilmediği yerlere gitmeli, follow the white rabbit.)

    "a kişisi ve b kişisi bu noktadan sonra ya konuşmaya devam etmezler ya da ikisi de birbirinin inanma çıtasının ahlakiliğini kabul etmiş demektir. bu da taraflardan birinin günün sonunda kendi argümanıyla ilgili kuşku duymasına kaçınılmaz olarak yol açacaktır." bu böyle olmayabilir diyorum. uzlaşmak isteyen birinin pek çok zeminde uzlaşabileceğini, uzlaşmak istemeyen birininse ne yaparsak yapalım uzlaşmamakta ısrar edeceğini düşünüyorum. mesele kamu önünde dönen bir mesele, diplomasi vs olduğunda bile insanlar çok vahşi ve zalim. uzlaşan taraf ahlaki üstünlüğünün farkında olsa ne olur?

    bunun asla çalışmayacak bir metot olduğunu söylemiyorum ama çalışacağı case oranının bunu formüle etmeye değmeyeceğini söylüyorum.

    tarafların adil ahlaki özne olarak kabul edildiklerini bilme gereksinimleri kesinlikle çok makul. ama pratikte işler mi bilemiyorum. şatârâbân pek çok defa öldü ve ölecek, üzgünüm.