entry'ler (244) - sayfa 15

başlık listesine taşı
  • ortak politikalar mutabakat metni

    altılı masanın yayınladığı uzun ve kapsamlı mutabakat metninde hayatımızı her alanda etkileyecek hedef ve projeler var. linkten ulaşabilirsiniz;
    https://www.altilimasa.biz/...alisma-grubu/calismalar-raporlar

    ben de naçizane bir değerlendirme yapmak istedim. 2300 maddenin hepsini yorumlamak elbette -benim için- mümkün değil ama ana hatlara ve önemli maddelere olumlu-olumsuz eleştiriler getirmek belki birilerine faydalı olur.

    mutabakat metnine geçmeden önce duruma dair genel bir yorumla başlayayım;

    erdoğan ve akp yönetiminin, ülkemize; sosyal, düşünsel, idari, politik, ekonomik -ve hatta etik- sahalarda, iyileştirilmesi çok zor görünen yaralar açtığını düşünüyorum. fakat, muhalefet kanadının -en azından- ilkelerde uzlaşabilmesi bile geleceğe dair umutlarımı arttırmıştı. yayınlanan mutabakat metninin, ben ve benim gibi düşünen insanların sorunlarını iyi tespit ettiğini ve planlananların bu sorunlara çözümler getirdiğini görmek umutumu biraz daha arttırdı.

    türkiye her ne kadar, akılsızlığın ve yolsuzluğun pençesinde kıvranıyor gibi görünse de, beş para etmez ahmakların sesi, aydınlık ve çağdaş insanların avazını bastırıyor olsa da, ülkemizin daha kötü ve çözümsüz görünen zamanlardan güçlenerek çıktığını hatırlayarak güzel günleri beklemeyi tercih ediyorum.

    bu karanlık zamanlardan çıkmak ve güzel bir geleceği inşa etmek için tuğla taşıyan sağdan-soldan, içeriden-dışarıdan kim olursa olsun, bende minnet ve teşekkür hisleri uyandırıyor.

    15 mayıs sabahında, ülkemizi beyaz sabunlarla şööyle güzel bir yıkadıktan sonra, daha mutlu ve -daha da önemlisi- ülkesinde kendisi olarak var olabilen insanlar olacağımıza inanıyorum.

    mutabakat metni 9 ana başlıkta düzenlenmiş. 'atılacak somut adımlar' olarak tanımlanan maddeler içinde en çok önem verdiklerim şunlar:

    1- hukuk, adalet ve yargı

    "etkin ve katılımcı bir yasama, istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme, bağımsız ve tarafsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil bir sistem için güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz."

    güçler ayrılığı: roma'nın son kralı lucius tarquinius superbus dönemi sonrası romalıların anladığı bir durum var; güç tek kişide toplanınca politik sistem yozlaşır. akp türkiye'sinde bunu herkes yaşadı. bu yozlaşmadan çıkar sağlamayan hiç kimse, bu güç temerküzünün devam etmesini istememeli. altılı masanın, beyan edilen maddelerin en başına bunu koymasını önemli ve olumlu görüyorum. demokrasinin doğru çalışabilmesi için bir koşul olan bu prensip, eğer doğru bir şekilde tesis edilirse bugün yaşadığımız çoğu kötü hâlin çözümü olacaktır.

    "devlet sırrı ve ticari sır kavramlarını, meclis'in bilgi edinme ve denetim yetkilerini engellemeyecek şekilde yeniden tanımlayacağız."

    bu maddedeki muğlaklık masadaki "sağ"ın varlığından dolayı diye düşünüyorum. evet, devlet aygıtları bazı sırları saklarlar ve saklamalıdırlar da. ancak şeffaflığın kapsamı ne kadar genişlerse, demokratik bilinç de bir o kadar artar. bu yüzden, yalnızca meclisin değil, 'sade' vatandaşın da bilgi edinmesinin önünün açılması gereklidir diye düşünüyorum.

    "cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisine son vereceğiz."

    mevcut düzenleme ile cumhurbaşkanı, hukukun temel ilkelerinden biri olan normlar hiyerarşisi'ne aykırı bile olsa, kararnameler vasıtası ile dilediğini yapabiliyor. bunun önüne geçilmesi fevkalade önemli.

    "cumhurbaşkanının 7 yıl süreyle bir dönem seçilebilmesine, seçildikten sonra partisi ile ilişiğinin kesilmesine ve görev sonrasında aktif siyasete dönememesine ilişkin düzenleme yapacağız."

    bu maddedeki 7 yıl fazla gibi görünüyor. ancak; yetkileri kısıtlanmış bir cumhurbaşkanı için o kadar da büyük bir sorun teşkil edeceğini düşünmüyorum.

    "olağanüstü hal kararnamelerine son verecek, ohal süresini altı aydan iki aya düşüreceğiz"

    güzel ülkemizde olağan haller, olağanüstü hallerden daha olağandışı hâle geldi. bu maddenin daha kapsamlı bir açıklama ile yeniden ele alınması gerektiği düşüncesindeyim.

    "düşünce, kanaat ve ifade hürriyetlerini güçlendireceğiz."

    muğlak bir ifade. güçlendirmenin yolları nelerdir? hangi kurumlar ve kanunlar bu hürriyetlerin teminatı olacak?

    "basın özgürlüğünü güçlendirecek, trt ve anadolu ajansı'nı bağımsızlık ve tarafsızlık esaslarına göre yeniden yapılandıracağız."

    yukarıdaki yorum basın için de geçerli, somut kanunlar vaatleri ile desteklenmesi gereken bir plan. medya ve basının devletin ideolojik aygıtları olarak kullanılmasından başka işlevleri de vardır. trt'nin bugünkü hali yüzünden, memleketin yarısı, abdülhamid'i kudretli ve yetkin bir lider zannediyor.

    "seçim barajını %3'e düşüreceğiz"

    itirazım var. mümkün olan her fırsatta çoğulcu demokrasi vurgusu yapan uzlaşma masası, seçim barajını, ancak %3'e düşürmeyi planlıyor. neden? yaklaşık iki milyon kişinin oyunu almış bir partinin temsil edilmemesi -onurumuz kadar korumamız gereken- demokratik hürriyetimize zeval vermiyor mu?

    "yurt dışındaki vatandaşlarımızın en fazla 15 milletvekili ile doğrudan meclis'te temsili için yurt dışı seçim çevresi oluşturacağız."

    bir yandan memleketleri için iyiyi ve doğruyu düşünen gurbetteki vatanseverler geliyor aklıma, bir yandan da biatçı ve -biraz zorlasan- saltanatçı-hilafetçi, dışarıda sosyal-demokrat, burada siyasal-islamcı doğrultuda oy veren iki yüzlüler. milletvekillerinin %2.5'ine denk gelen bu oran, temsil edilemeyecek baraj altı partilerin seçmenlerini gözetince nezdimde bir garabete dönüşüyor. oy devşirme maksatlı bir vaat gibi görünüyor.


    2- kamu yönetimi

    "cumhurbaşkanlığı bünyesindeki kurulları ve ofisleri lağvederek görev ve yetkilerini ilgili bakanlık ve kurumlara devredeceğiz."

    yetmez. sarayı da "demokrasi üniversitesi" haline getirmeli.

    "yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son vereceğiz."

    bu da olumlu değerlendirdiğim bir plan. 'milli irade'ye vurgu ile oy ve meşruiyet devşiren bir iktidarın bu kayyum uygulamasını mazur gösterebilmesi de bir başarıdır.

    "mülakat uygulamalarına son verecek, yazılı sınavda en yüksek puan alandan başlamak üzere personel alımı yapılmasını sağlayacağız."

    liyakat! ülkemizdeki nice insanın kanayan yarası. eğer tesis etmeyi başarabilirsek, birçok sorunun çözümü kendiliğinden gelecektir. ilginç bir bilgi paylaşayım; ingilizce'de 'torpil' kelimesinin anlamını tam karşılayan bir sözcük yok. dürüstlük ve ahlak timsali halkımızın mezun olmak üzere gençlerinin sıklıkla bu kelimeyi telaffuz edişi bize bir şeyler anlatmalı.

    "kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin vekil ya da taşeronlar eliyle yürütülmesine izin vermeyeceğiz."

    şahane. bu durumun nasıl bir yağmaya ve talana yol açtığı da hesaplanırsa, belki ileride tekrar aynı uygulamalara gidilmez.

    3 -yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve denetim

    "yolsuzluktan elde edilen ve yurtdışına kaçırılan gelirleri ülkemize geri getirecek, bu çerçevede "malvarlıklarının geri alınması ofisi"ni kuracağız."

    allah bir daha bu millete böyle bir seçim vaadi yazdırmasın.

    "siyasi etik kanunu'nu çıkaracak, türkiye büyük millet meclisi bünyesinde siyasi etik komisyonu kuracak, grubu bulunan siyasi partiler bünyesinde siyasi etik kurulları oluşturulmasını düzenleyeceğiz."

    bahsedilen kanun'u dört gözle bekliyorum. zira, bu kanun düzenlenirken evrensel hukuk ilkeleri gözetilirse; hükümet veya devlet görevlileri artık 'egemen' değil 'yönetici' olacaklar. olması gerektiği gibi. 2023 yılında, hâla 'devlet büyükleri' gibi bir kavrama sahibiz.

    4-ekonomi, finans ve istihdam

    bu başlığın çoğu hedeflenen sayılardan oluşuyor: "ortalama büyüme hızının yüzde 5'in üzerinde gerçekleşmesini sağlayacağız" gibi.

    bu hedeflerin yöntemlerine ait plan ve vaatlerin en önemlileri bence şunlar:

    "merkez bankası'na fiyat ve finansal istikrarı sağlama dışında sorumluluklar yüklemeyeceğiz."

    "haksız gelir ve servet transferi ile rant devşirmeye dayalı politikalara son verecek, gelirin bireyler, haneler ve bölgeler arasında adil ve dengeli dağılımını sağlayacağız." (buradaki dengeli dağılım vaadi bir yeniden dağıtım politikasına işaret ediyor olabilir, temkinli yaklaşmakta fayda var.)

    "verimlilik, yüksek katma değer ve rekabetçiliğe dayalı sektörel politikalarımızla üretim yapısını ithalata bağımlı olmaktan kurtaracak ve ekonomimizi sürdürülebilir bir dış denge yapısına kavuşturacağız."

    "merkez bankası bağımsızlığına müdahaleye ve yetki-sorumluluk çatışmasına yol açan, hiçbir işlevselliği bulunmayan fiyat istikrarı komitesi'ni kaldıracağız."

    "merkez bankası rezervlerinin şeffaf olmayan bir biçimde ve dolambaçlı yollarla satışına ilişkin işlemleri idari ve hukuki denetime tabi tutacak, tespit edilen hata, usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu zararının sonuna kadar takipçisi olacağız."

    "itibar gerekçesine sığınılarak gerçekleştirilen tüm gereksiz harcamalara son vereceğiz."

    "cumhurbaşkanlığı'nın kullanımındaki uçak sayısını azaltacağız."(cumhurbaşkanlığı'nın uçak filosu var. kaç uçak kalacağına ilişkin somut bir açıklama yerinde olurdu. )

    "kaynakları "kanal istanbul" gibi rant projeleri için değil güney doğu anadolu projesi (gap), doğu anadolu projesi (dap), konya ovası projesi (kop) ve doğu karadeniz projesi (dokap) kapsamındakiler başta olmak üzere tarımsal sulama projelerinde kullanacağız." (bu da önemli bir madde. mevcut iktidarın 3. havalimanı, kanal istanbul gibi projeleri hep imar baskısı ve rant odaklıydı. sürdürülebilir değerler yaratan ve kamu yararını gözeten büyük projelerin hayata geçirilmesinde bir sakınca görmüyorum. elbette ayrılacak kaynağın, vatandaşa külfet yaratacak vergilerle fonlanmaması kaydıyla)

    "çalışanlar üzerindeki vergi ve sigorta prim yükünü indireceğiz." (önemli ve gerekli bir düzenleme.)

    "mesleki eğitim müfredatını geleceğin meslekleri doğrultusunda güncelleyecek, öğrencilere farklı alanlarda da kullanabilecekleri taşınabilir yeni beceriler kazandıracağız."

    5-bilim, ar-ge, yenilikçilik, girişimcilik ve dijital dönüşüm

    "bilim politikamızı, insan, özgürlük, demokratik eğitim, bilimsel düşünme, girişimcilik ve teknoloji üretimi odaklı bir anlayışla yürüteceğiz."

    akp'nin bilim politikası sonrası, üzerinde iki tane gerçek bilim adamının uzlaştığı her politika makbul olacaktır zaten. ama burada altılı masanın, -üzerinde yoğun bir mesai harcandığı belli olan- planlarla vaatlerini desteklemesi beni çok şaşırttı ve mutlu etti. nedir bunlar?

    "türkiye'yi giderek dışlandığı uluslararası araştırma ve yenilik ağlarına dahil edeceğiz."

    "çok boyutlu bir beyin göçüyle mücadele eylem planı hazırlayacak ve uygulayacağız."

    "yurtdışındaki yetenekli yapay zekâ araştırmacılarını ülkeye çekmek ve ülkede kalmalarını sağlamak için burs ve araştırma imkanları sağlayacağız."

    "teknopark teşviklerini fiziksel mekândan bağımsız hale getirerek tüm türkiye'yi teknopark yapacağız."

    "bilişim ve yenilikçilik bakanlığı kuracağız."

    "fiber/optik uzunluğunu en kısa sürede 2 milyon kilometreye ulaştıracağız"

    "internete erişimi temel bir insan hakkı olarak tanımlayacak, vatandaşlarımızın her yerde, güvenli, hızlı, ucuz ve sansürsüz internete erişimini sağlayacağız" (bunu maddeden sonra internet için vergi ve kesintileri düzenleyeceğiz maddesi geliyor. kafaları bu konuda biraz karışık sanırım.)


    6-sektörel politikalar

    geneli itibarıyla olumlu bulduğum politikalarda uzlaşılmış. planların çağdaş ve çevreci kaygılarla ortaya konduğu belli oluyor. özellikle bu politikalar eğer madde madde uygulanabilirse, ülkemizin çağ atlayacağını düşünüyorum.

    tarım: vergi yükünün hafifletilmesi, teşvikler ve geri ödemelerle, türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olarak gördüğüm tarım sahasında iyi ve sürdürülebilir bir düzene geçiş planlanıyor. sakıncalı bulduğum (istismarı mümkün) maddeler:

    "çiftçilerimizin traktör, biçerdöver, tarım makinaları gibi tarımsal üretim araçlarının ve canlı hayvan varlığının hiçbir şekilde haczedilmemesini sağlayacağız."

    "çiftçimizin örgütlü bir yapı altında birleşmesini sağlayacağız." (bunun sivil inisiyatif ile yapılmasının, çiftçilerin daha yararına olacağı kanaatindeyim)

    sanayi ve teknoloji, savunma sanayi başlığındaki maddelerin bazıları, bayraktar'la gururlanan seçmeni, mağrur duruşlarına halel gelmeyeceğini temin etmeye ayrılmış. yine de; şeffaflık ve çevrecilik vurgusu yaparak, büyük potansiyele sahip olan sanayi sektörümüze çağdaş bir düzenleme getirileceği söyleniyor.

    enerji ve madencilik başlığında; mevcut iktidarın politikasına büyük bir itiraz göremedim. özellikle, arama faaliyetlerinin çevreye verdiği zararların önlenmesine dair bir madde yok. "çevre duyarlılığını ön planda tutarak" gibi üstünkörü bir beyan var.

    ulaştırma başlığı: buradaki ajandayı hazırlayan çalışma grubu muhteşem bir iş çıkarmış. öyle ki; planların bir hükümet döneminde uygulanabilmesinin mümkün olmadığını düşündürüyor. yine de ulaştırma konusunda atılacak adımlar eğer, yine aynı şuurla hareket edebilecek devam hükümetlerinde de sürdürülürse, ulaşım altyapısı problemlerimizi daha az konuşuyor hale geliriz.

    lojistik ve gümrükler: bürokrasinin ve kağıt işlerinin azaltılması, gümrük kapılarının arttırılması, hedef dış pazarlarda lojistik merkezleri kurulması gibi planlar var.

    dış ticaret politikası: bu konuyu da işin ehli bir kurula teslim ettiklerini düşündüm. küresel ve bölgesel ortaklıkların faaliyete geçirilmesi veya faaliyetlerinin arttırılması, ihracat teşvik ve desteklerinin düzenlenmesi ve arttırılması öngörülmüş. küreselleşme kaygısı ve markalaşma ile değer arttırılması gibi vurgular ümit verici.

    iç ticaret ve rekabet politikası: burası altılı masayla en az uzlaşabileceğimi düşündüğüm başlıktı. fakat mevcut koşullara göre piyasanın daha rahat olduğu ve rekabetin; üretici ve işletmeler yararına çalışabildiği bir düzenleme silsilesi amaçlamışlar. kartelleşmenin önüne geçme kaygıları da kapsamlı bir ekonomik reform halinde iç piyasanın, 'kamu yararı' veya 'ne olursa olsun büyüme hedefi' gözetilerek yıpratılmayacağına işaret ediyor.


    küçük ve orta boy işletmeler: maddeler özetle kısaca, kosgeb'in kuruluş amacına uygun bir biçimde çalışmasını sağlamaktan bahsediyor.

    esnaf ve sanatkârla: e-ticaret destekleri dışında kapsamlı bir öneriye veya plana rastlayamadım. aileleri ile büyük bir nüfusu oluşturan esnafların oylarına, kapsayıcı ve popülist politikalarla talip olmak yerine, kadim esnaf kültüründen nüvelerle desteklenebilecek orijinal çözümler üretilebilirdi.

    yeni nesil hizmet sektörleri: tasnifi zor olan, yeni yeni gelişen youtuber'lık, influencer'lık gibi sektörlere ve dijital varlıklara, özel destekler ve düzenlemeler planlanmış. altılı masa ajandasında bunun yer almasının iyi bir gelişme olduğunu düşünüyorum. sosyal medyanın kullanımı, çok şükür, yeni nesle şikayetlerini -en azından- muhalefete duyurabilme fırsatı veriyor.

    turizm: ilk maddesi şöyle;

    "başlatacağımız yerel turizm meclis ve şuralarının çıktılarını da dikkate alarak tüm paydaşların katılımıyla yeni bir perspektifle, yeşil, sürdürülebilir, koruma-kullanma dengesini gözeten turizm stratejisi ve master plan hazırlayacağız."

    'master plan' garabetini bir tarafa bırakırsak, sektörün dahli ile yapılacak bir çalışmayla belirlenecek perspektif ve yol haritasına vurgu yapmaları çok güzel. başlığın kalanında, turizmdeki imar rantını engellemeye yönelik planlar da mevcut. turizm başlığı da düşünüp-tartarak hazırlanmış. rantçılar ve yiyiciler dışındaki gruplara rahatsızlık vereceğini düşünmüyorum.

    kültür: uzun bir alt-başlık: değişik eğilim ve fikirlerdeki partilerin uzlaştığı bu metin, üzerinde bu kadar çalışılmış bir metin üzerinde uzlaşması sevindirici. bu uzlaşmayı sağlarken sadece kendi kültürümüze içkin öğeleri değil, evrensel kültür öğelerine de hassasiyet gösterilmiş. yönetimlerin dünyaya ve geleceğe karşı olan sorumluluğu da atlanmamış.

    iklim değişikliği, çevre, doğa ve hayvan hakları, ormanlar ve su yönetimi: gelişen küresel çevre kaygıları, bize de 'çevre bilinci' ve 'sürdürülebilirlik hassasiyetleri' olarak yansıdı. altılı masa, bu yeni eğilimleri iyi etüt etmiş. özellikle aşağıdaki madde manidar;

    "cumhurbaşkanlığı envanterindeki uçakları satarak elde edilen gelirle alınacak yangın söndürme uçaklarını orman yangınlarını söndürme filosuna dâhil edeceğiz."

    bu maddede görüldüğü üzere, cumhurbaşkanı 'itibarından' yapılacak tasarruf; doğaya ve geleceğe yararlı, gerçek bir gururu yaratabilecek politikalarda kullanılabilir.

    kentleşme ve afet yönetimi: politikayı özetleyen madde şu;

    "şehirlerimizi kısa vadeli kişisel rant ve menfaat odaklı değil uzun vadeli planlayacağız."

    istanbul depremine alınacak önlemleri de: 'hayat istanbul projesi' adı altında ajandalarına alacakları beyanı var.

    7-eğitim ve öğretim

    benim için en önemli olan başlık bu; kalan bütün yanlış politikaların 5-10 yıl içerisinde telafisi mümkünken, yanlış eğitim politikaları, en az bir jenerasyonun kaybı demek. eğitim; demokrasi için şarttır, demokrasi de eğitim için. 1916'da yayınlanan kitabında john dewey şöyle diyor:

    "demokrasi ve eğitim birbiriyle iki şekilde bağlantılıdır: birincisi, demokrasinin kendini devam ettirebilmesi için eğitimli vatandaşlara ihtiyacı vardır; ve ikincisi, demokratik fikirler eğitimin kendisini, yani devlet okulu sisteminin yapısını ve sürecini şekillendirir."

    buradaki "eğitim"le anlatılmak istenen, elbette bir sürü bilgiyi öğrencinin zihnine sokuşturmak değil. öğrenciye, öğrenme yollarının öğretilmesi, sorgulayıcı aklın yerleştirilmesi ve merak duygusunun körüklenmesi. bir de değerler eğitim, yani: insanın sahip olması gereken erdemlerin, bireylerde yeşermesine uğraşmak.

    erdoğan'ın eğitim politikaları maalesef, makbul ve itaatkâr bir halk yaratmaya çalıştı. sorgulayan değil kabullenen, değerlerle çelişse bile geleneklerle yaşayan, kanaat ve biat eden bir halk. halbuki biz bu meseleyi 1908 yılında başladığımız hürriyet macerası ile halletmiştik.

    altılı masanın eğitim politikası için vaatleri, -maalesef- bu tabloyu değiştirecek adımları içermiyor. teknolojik yeterliliklere sahip okullarda okuyan, çağı yakalayan, ücretsiz süte sahip, adil sınavlara giren öğrenciler elbette hepimizin hayali. ancak eğitim; her şeyden önce zihniyet ve prensip meselesi. burada muhalefetin, şu seçimi çok iyi yapması ve seçmene anlatabilmesi gerekiyor:

    "kız anadolu imam hatip fen ve sosyal bilimler lisesi" gibi liselerde, ideolojik kolajlarla hazırlanmış müfredatlarla endoktrinasyona mı devam edilecek? yoksa, sorgulayıcı aklı ve çağdaş bilimsel metodu sindirmiş, ilerlemeyi ve insanlığın evrensel değerlerini kerteriz alan vatandaşlar mı yetiştirilecek?

    8- sosyal politikalar

    bu başlıktaki politikalara itirazımı da 'sürdürebilirlik' üzerinden arz etmek istiyorum. yardımlar, gelir destekleri ve teşvikler yerine dar gelirli hanelerin üretime katılarak kalıcı refaha kavuşturulması daha doğru olacaktır düşüncesindeyim. bir madde ile bu fikre taraftarlık belirtilmiş ama diğer maddeler de gözetildiğinde, istihdam çözümü, sosyal politika belirleme çözümüne sinmiş değil gibi geldi.

    "sosyo-ekonomik yönden dezavantajlı vatandaşlarımızın istihdamını öncelikli olarak tanımlayacak, sosyal yardım alanlara yönelik iş edindirme programlarını ve geniş çaplı istihdam desteklerini hayata geçirecek, bu kapsamdakileri istihdam eden firmalara destek vereceğiz."

    aşağıdaki madde de seçim öncesi yardımların oy hareketliliği yaratmasının önüne geçmek için özellikle önemli:

    "sosyal yardımları insan onurunu zedelemeyecek şekilde sağlayacak ve siyasi bir rant alanı olmaktan çıkaracak kurumsal ve yasal altyapıyı kuracağız."

    son olarak, "iş sağlığı ve güvenliği" konusunda da doyurucu vaatler var. umarım bu vaatler, verimlilik ve kalkınma kaygıları ile göz ardı edilmezler.

    9-dış politika, savunma, güvenlik ve göç politikaları

    dış politika: buradaki politika maddeleri belirlenirken olağanüstü bir sağduyu ile hareket edilmiş. türk dış politikası'nın başlıca ilkelerinden "yurtta barış, dünyada barış" düsturunun bu metinde yer alması beni ayrıca mutlu etti.

    hariciyemize kaybettiği saygınlığı kazandırmak amacıyla düzenlemeler var. genel dış politika hedeflerinde; avrupa birliği üyeliği, nato ile koordineli dış politika ve kıbrıs sorununa kalıcı çözüm arayışı bulunuyor. davutoğlu masada olmasına rağmen, 'stratejik derinlik' nosyonu ile hareket edilmeyişi takdir edilesi. bununla beraber; göç başlığındaki çözümleri, vatandaşların akut sorunlarına kesin ve kalıcı çözümler oluşturabilecek çözümler olduğunu düşünmediğimi de söylemeliyim. yine de, -en azından- açıkça, gayrimenkul vasıtası ile vatandaşlık satılmayacağı açıkça belirtilmiş.

    sonuç:

    toplumun hemen hemen her derdine değinmek ve bir çözüm üretmek amacı ile gerçekçi ve uygulanması mümkün politikalar oluşturulmaya çalışılmış. 20 yıllık erdoğan döneminin; muhalefette, çeşitli köklerden gelen ve farklı görüşlerdeki bu masayı birleştirebilmesi, çağdaş ve yapıcı politikalarda uzlaştırabilmesi çok hoş.

    bir dönemi kapatmaya namzet olan bu masanın, seçim tarihinin de cumhuriyetin yüzüncü yılına denk gelmesi ile beraber, ülkemizi daha aydın, daha özgür bir döneme götürebileceğini düşünüyorum. ancak kurulacak hükümetin, uzlaşılmış ilkelerden uzaklaşmaması ve bu politikaları samimiyetle uygulaması kaydıyla.

  • ad passiones nedir?

    duygusallık safsatası. tartışmayı duygulara atıflar yaparak, bağlamından koparmak ve haklı çıkmaya çalışmak. argumantum ad gücendum.

    bu tür bir safsatayı kullanırken, acı-yas gibi olumsuz duygulara atıflarla etki arttırılır. günümüzde woke kültüründe veya lgbt aktivizmi içinde bol bol kullanılan ve 'argument from anecdote' ile yan yana sık gördüğümüz bir yanılgı.

    "it's offensive" kalıbını duyduğumuzda bu safsata ile karşılaşmamız muhtemeldir. zira bir argümanın birini rahatsız etmesi onu yanlış yapmaz.

    politik örnek:

    amerikan seçim kampanyalarında dinleyicilerin duygularıyla bağ kurma klişesi olarak sık sık tekrarlanan "think of the children" söz öbeği.

    erdoğan'dan örnek:

    "istanbul'a belediye başkanı olduğumuzda ne kandıranlardan ne kandırılanlardan olacağız demiştik. istanbul'a karşı her zaman samimi olduk. fatih'in emaneti bu şehre mahcup olmaktansa can vermeyi tercih ederiz."

    kaynak:
    george marcus, russell neuman and michael mackuen, affective ıntelligence and political judgment, university of chicago press, 2000.

  • quantitative fallacy nedir?

    yalnızca sayısal verilere dayanarak iddiayı ispatlamaya çalışmak. ikikereikidörtçülük. verificationism diye isimlendirilen, yalnızca doğrulanabilir verilerin dikkate alınması gerektiğini savlayan metodoloji ile ilişkilendirilebilir.

    eski amerikan savunma bakanı robert mcnamara'ya atıfla mcnamara fallacy olarak da anılır. vietnam savaşında yalnızca sayısal verileri önemseyerek diğer verileri ihmal ettiğinden, bu safsataya da isim babası olabilmiştir.

    bu safsata esnasında aşağıdakilerden biri veya ikisi ihmal edilir:
    -verilerin kalitesi ve/veya doğruluğu
    -verilerin iddia ile ilişkisi

    örnekler:
    - fenerbahçe futbol takımının kadro değeri 180 milyon euro ile rakiplerinden daha fazladır. bu yüzden şampiyonluğun en büyük adayıdır.
    - türkiye, genç nüfus oranı %15 olduğu için, çalışma ve üretme kabiliyeti yüksek bir ülkedir.
    - rus ordusu ukrayna ordusundan dört kat fazla personele ve üç katından fazla askeri harcamaya sahip, kiev üç günde düşer.

    erdoğan örneği:

    "ben başbakan olarak dünya başkentlerinde türkiye'nin hakkını, hukukunu savunurken, aynı zamanda 13 kere hatay'a geldim. peki siz muhalefet olarak kaç kez hatay'a geldiniz?"

    erdoğan, 28 mayıs 2011 tarihli konuşmasında hatay'a daha çok gitmenin hatay'ı daha çok önemsemek olduğunu ima ediyor.

    kaynak:
    fischer, d. h. (1970). historians' fallacies: toward a logic of historical thought. harper & row, sf 90.

  • quantitative fallacy

  • sahte isabetlilik

  • false precision nedir?

    isabetli ve detaylı bilgiler vererek kanıtın sağlamlığını iddia etmek. sahte isabetlilik safsatası.

    tolstoyevski çok açıklayıcı bir örnekle başlıkla örneklendirmiş bu safsatayı: küsüratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın.

    bu safsata retorik nosyonlardan logos'la ilişkili. yani detaylı verilere ulaşmakla ve onları kullanmakla tartışmacı, doğru akıl yürüttüğünü savlıyor bir nevi.

    aslında verilerin kolayca doğrulanamayışı, tartışma-nutuk esnasında argümanı sunan tarafa bir rahatlık da sağlıyor.

    erdoğan'dan bir örnek:
    biz de erzurum'un aşığı olarak son 20 yılda toplam 50 milyar lira tutarında kamu yatırımı yaptık. erzurum değişiyor. havalimanı mı vardı erzurum'da? ama şimdi var."

    "tarım ve ormanda erzurum'a yedi baraj, bir içme suyu tesisi, 13 gölet, 20 sulama, iki arazi toplulaştırma, 298 taşkın koruma tesisi, 28 hidroelektrik santrali inşa ettik. bugüne kadar inşa ettiğimiz sulama projeleriyle 421 bin dekardan fazla zirai araziyi sulamaya açtık. bu yıl inşaatına başlanan söylemez barajı, 350 bin dekar, önümüzdeki yılın yatırım programına koyduğumuz pasinler'deki alvar barajı da 10 bin 500 dekar araziyi sulayacak. güncel bedeliyle erzurum için toplam 11,5 milyar lira tutarında yatırım ve tarımsal hibe desteği verdik. erzurum'da iki yeni organize sanayi bölgesi kurmak için çalışmalara devam ediyoruz. inşallah önümüzdeki dönemde erzurum'u hep birlikte türkiye yüzyılı hedeflerimize ulaşmamızı sağlayacak daha büyük yatırımlara kavuşturacağız."

    ***

    verilen örnek aslında false precision'dan başka bir safsata daha içeriyor, quantitative fallacy olarak adlandırılan safsatada da, yalnızca verilere dayanarak karar verme yanlışı vardır.

    bir not: erdoğan'ın miting konuşmalarında bu aralar sık sık duyamadığımız 'trilyon!' nidaları da, aslında sayısal verilerin büyüklüğünü etki yaratmak için kullanmasına denk gelen nidalar. bunu, ileride çokluk argümanı: argumentum ad multum ismi ile inceleyeceğim.


    kaynak:
    pirie, madsen (2015). how to win every argument: the use and abuse of logic. bloomsbury publishing.
    tolstoyevski, i. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.

  • argument from anecdote

  • deneyim safsatası nedir?

    argument from anecdote ismiyle anılan enformal safsata biçimi. kişi, savını kanıtlamak için kendisinin -veya başkasının- yaşadığı bir olayı argüman olarak kullanır. gaz yağı alamadıkçılık.

    aslında bir hasty generalization(sabırsız tümevarım) türüdür. ülkemizde örneğini bulmak çok kolaydır:

    - biz seksenleri yaşadık yeğenim. komşumuz, solcu diye, kendi babasını kamçıyla dövdü.
    (böylece: 12 eylül darbesi çok yararlıdır, ardından yapılan anayasa da dünyanın en iyi anayasasıdır.)

    - ben, depremden göçük altından çıkmadan hemen önce peygamberi rüyamda gördüm.
    (böylece: allah kesinlikle vardır. hatta; namaz kılmalısın.)

    -15 temmuz'da komşumu gözümün önünde tank ezdi.
    (böylece: herkes erdoğan'a oy vermelidir.(?!))

    kaynak:
    flew, a. (1975). thinking about thinking: or, do ı sincerely want to be right? fontana/collins.

  • slippery slope nedir?

    politik retorikte de sık sık karşımıza çıkan, kaygan zemin safsatası. şimdi onaylanan ve normal karşılanan bir şeyin ileride kötü şeylere yol açabileceği iddiası.

    amerika'nın kore ve vietnam için kullandığı 'domino etkisi' argümanı bu safsata ile ilişkilendirilebilir. amerika'nın bu savaşlardaki tutumu, asya'da küçük bir devlette uygulanacak sosyalist modelin zamanla tüm asya'ya yayılacağı ve sonunda kendi rejimini tehddit edeceğini varsayıyordu.

    başka bir örnek:
    on beş yaşındaki çocuk bu yaşta bir kadeh de olsa şarap içerse, büyüdüğü zaman daha çok içki içer. sonra canı çeker esrar içer, sonra bu da yeterli gelmez eroin kullanır. bu yüzden on beş yaşındaki bir çocuk zinhar içki içmemelidir.


    kaynak:
    haigh, matthew; wood, jeffrey s.; stewart, andrew j. (2016). "slippery slope arguments imply opposition to change", memory & cognition, 819–836.

  • ad ignorantiam

  • ad verecundiam nedir?

    otoriteye başvurma safsatası. annen diyorsa doğrudur, anneler bilircilik.

    immanuel tolstoyevski'nin safsatalar ansiklopedisi'nde, muhteşem bir şekilde örneklendirilmiş. erol büyükburç'un çağlar boyunca yankılanacak hezeyanı: "saksı değilim ben!" bu safsatayı çok güzel anlatıyor.

    alanında saygın, bilgi veya güç sahibi birini düşünelim. bu kişinin görüşlerine itiraz etmek, herhangi birine itiraz etmekten daha kolay değil. bu safsata da tam olarak, bu nosyondan besleniyor.

    bilim, bu safsataya rağmen ilerler. einstein; eğer newton'un görüşlerini sorgusuz kabul etseydi, bugün görelilik kuramı belki keşfedilemeyecek, belki daha geç keşfedilecekti.

    başka bir tezahürü: müslümanların nezdinde allah'tan daha büyük bir otorite olmadığı için, söylediği veya emrettiği şeylerin doğru olduğunu kabul edişleri de bu argümanın sonucudur. allah kelamını kendi okumayanlar da arapça bilen ve kitaba aşina olan insanların görüşlerini doğru kabul ederler.

    kanaat önderliği veya şeyhlik kurumu da bu safsatadan beslenir.

    örnek:
    celal şengör 'sömürge' tabiri yerine 'müstemleke' tabirini kullanıyor.
    celal şengör bir sürü ödül almış, mars coğrafyası hakkında çalışabilen uluslararası çapta saygınlığı bulunan bir jeoloğumuzdur.
    böylece; müstemleke tabirini kullanmakta bir sakınca yoktur.

    ayrıca (bkz: başarıya başvuru)

    kaynak:
    tolstoyevski, i. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.

    kısa bir okuma:
    https://web.archive.org/...allacies/appeal-to-authority.php

  • ad baculum nedir?

    güç veya şiddete başvurma tehditi yoluyla haklılık iddia etmek. kimse sabrımızı sınamasıncılık. müsamaha göstermeyeceğizcilik. argumentum ad verecundiam'a benziyor, fakat burada başvurulan otorite doğrudan tartışmacının kendisi.

    bu saftsata özellikle dış politikada sıklıkla karşımıza çıkar. zorlayıcı diplomasi her ne kadar yumuşak görünse de, aslında şiddet tehdidi ve krizi tırmandırma kararlılığını göstermeyi içerir.

    örnek: firari apo yunanistan'a sığındığında türk ordusu'nun teyakkuz durumuna geçmesi ve yunanistan'a nota verilmesi.

    iç politikada da karşımıza çıkar: iran'daki rejimin muhalif herhangi bir örgütlenmeyi yasaklaması, muhalifleri asması.

    yalnız ve güzel ülkemin aile hayatından bir örnek: saat sekizden sonra eve girersen bacaklarını kırarım.


    okunabilir kaynak:
    https://web.archive.org/...oft/200712/20071221103721774.pdf

  • 1000. entry

    solda popüler konumlar ve gündeme dair sığ yorumlar olmazsa -yani şimdi olduğu gibi kalırsa- çok güzel gittiğini anlayacağım (bkz: !çok güzel gidiyor be!)

    ilginç bir şeyler okuyup, ilginç gördüğümü yazdığım bir yer. bu haliyle de bana keyif veriyor.

    yönetimden de bir ricam var. soran kısmının eklenmesi güzel oldu ama rastgele başlık getiren bir sekme ilginç yazıları keşfetmek için elzem gibi geliyor.

  • richard dawkins

  • ad hominem

« / 17 »