entry'ler (244) - sayfa 16

başlık listesine taşı
  • poisoning the well nedir?

    üçüncü şahıslar karşısında tartışırken rakibin saygınlığını azaltacak iddilarla konuşmaya başlamak. ingiliz teolog john henry newman tarafından 1864 yılında tanımlanmıştır.

    örnek:

    -konuşmama başlamadan önce, dinleyicilere şunu hatırlatmak istiyorum. şu an karşımda duran ve iddialarına cevap vereceğim kişi; yıllarca akp hükümetlerinde yer almış, bütün bu talanlar-hırsızlıklar olurken gıkını çıkarmamış, fetullah gülen'e övgüler düzerek etkinliklerinde bulunmuş birisidir.

    ---

    görüldüğü gibi konuşmacı, daha argümanlarına başlamadan bir itibar süikastine girişiyor. buradan da anlaşıldığı üzere poisoning the well, ad hominem safsatasının bir türüdür.


    kaynak:
    ruiz, roberto (2018). "poisoning the well". bad arguments. pp. 196–200.

  • ex initio

    ex cludo'nun tersi, girizgâh safsatası.

    yani başlangıçta iddia edilenlerin doğruluğunun, sonraki iddiaları da geçerli kıldığı yanılgısı. ideolojik doktrinerlerin sıklıkla başvurduğu daha bütünsel bir safsata biçimi. poisoning the well safsatasının bunun bir alt-kolu olduğunu söyleyebiliriz. (bkz: poisoning the well nedir?)

    retorik açıdan bakıldığında, ethos nosyonuyla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. politikacıların beyanlarına dikkat kesilince ne kadar fazla kullanıldığı göze çarpacaktır.

    yalnız ve güzel ülkemden bir örnek, bahçeli sinan ateş konusunda beyan veriyor:

    "hunhar bir suikast vuku buldu." (olanı söylüyor)

    "bu kanlı olay gerçekleşir gerçekleşmez sabırla beklemeye koyulduk." (yanlışlanması pek mümkün olmayan bir ifade daha ekliyor)

    "bilmediğimiz göle girmeyeceğimiz herkesin malumu." (saygınlık yaratmak amacıyla eklenmiş bir cümle)

    (buradan sonrasının formel-informel mantık anlamında incelenmesini, mantık egzersizi olarak sizlere bırakıyorum)
    "saldırıdan hemen sonra mhp'ye organize ve örgütlü saldırı ivme alarak hız kazandı.
    komünistten bölücüsüne, hdp'den chp'sine tüm şiddet odakları bizi cinayetle aynı karede göstermek gibi vahim günaha ortak oldular. kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz, unutamaz, unutamayacaktır. mhp'nin kurumsal kişiliğini cinayetle irtibatlandıranlar iddialarını ispat edemezlerse şerefsizlerdir. kendimde sır olarak sakladığım görevden alma nedenlerimi yeri geldiğinde paylaşırım."

  • teleutlar

    sözlük

    'utku' diyerek selamlaşıyorlar, ne güzel

  • definitional retreat nedir?

    tevil safsatası. benonukastetmedimcilik. itiraza uğrayan önermedeki bir terimi, görünen anlamının dışında kullandığını iddia edip tartışmayı terimin anlamını tartışmaya çevirmek.

    tolstoyevski "zam değil güncelleme" örneğini veriyor ama bana kalırsa bu örnek tam olarak bu safsatayı karşılamıyor. aslında no true scotsman safsatasına da benziyor. (bkz: no true scotsman nedir?)

    örnek:

    eski afyon valisi'nin klarnet tuttuğu bir pozu sosyal medyada paylaşması üzerine paylaşımın altına: "valinin eline vermişler" yazan vatandaşa dava açıldı, tazminata hükmedildi.

    vatandaş mahkeme sonrası sosyal medya paylaşımında bulunarak kendini savundu: "şimdi yazacağım 'ama' demiyorum onu da yanlış anlar bu yüzden 'fakat' diyorum, 'vali bey şimdi bu haberleri neresi ile okur' desem, vali bey, neresi kelimesinden 'şuramı anladım' diyerek tekrar dava açar mı acaba?"

    kaynaklar:
    tolstoyevski, ı. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.
    https://www.afyonyerelbasin.com/...-orada-onu-kastetmemistim/54089/

  • conflict zone

    fethullahçılarla ilgili olan programda ilk göze çarpan safsata ad consequentiam.

    aşağıdaki videoda fethullaçıların anti-demokratik eylem ve suçlarını sıralayan tim sebastian'a fethullahçı temsilci, 90'larda oligarşik bir yapı hakimdi ve biz de devlete, onu demokratikleştirmek için sızdık diyor.

    https://youtu.be/QSmV_15SIFo?t=932

  • ad consequentiam

    sonuç iyiyse, sonuca götürecek metodun da iyi olacağı yanılgısı. 'türk devlet geleneği' bu safsatadan bol bol meşruiyet devşirir.

    örnek:
    - öğrencilerini döven bir öğretmen, onların -sopa korkusu ile de olsa- daha fazla çalışarak iyi sonuçlar almasını sağlar.

  • conflict zone

    (bkz: whataboutism nedir?) başlığında burada ibrahim kalın'ın düştüğü yanılgıyı örnek vermiştim. diğer programları inceledikten sonra da örnekler olarak çıkardığım mantık yanlışlarını bir girdide vereceğim.

  • ex cludo nedir?

    daniel cohen'in 'you cannot judge an argument by its closure' adlı makalesinden esinle isimlendirdiğim mantık safsatası. retorik bir manevradan besleniyor, şöyle:

    iddia sahibi uzun ve kolayca anlaşılamayacak bir metin ortaya koyduktan sonra, sonuç kısmında ispatlanmış veya doğruluğuna kolayca kanaat getirilebilecek bir argümanla kapanış yapar.

    böylece başta ortaya koyduğu argümanların da geçerliliğini teyit ettirmeyi amaçlar. bu safsatanın tersi olarak da ileride, ex initio ya da in the beginning safsatasını önereceğim.

    örnek:

    --spoiler--

    vüdudumuzda otuz sekiz merkez bulunur, hanife'ciğim. bunlardan altısı fiziksel merkezlerdir. bir tanesi joker merkezdir. normalde otuz yedi merkez artı bir olarak şey yapılır. otuz yedi merkez, beşi fizikselse bunların: el merkezi, kol merkezi, diz merkezi, sırt merkezi... diye gider şimdi çok uzun, sayamayacağım yani...

    32 merkez de spiritüel dediğimiz merkezlerdir, ki bu vücudumuzun iç duyum kuytularında biriken fazla enerji ile -vücudu büyük bir iş merkezi olarak düşün ve yönetim kadrosuna yerleştir bu iç duyum kuytu/sıvılarını-. şimdi diyelim ki dizini çarptın bir yere, normalde tıp ne yapar? diyelim ki dizin yarıldı, pansuman yapar-sarar. ya da dizin çok ağrıyor, ağrı kesici verir. ama aslolan nedir?

    şudur: bizim iç duyum merkezlerimizden bir tanesi: ensede bulunur. ensedeki bir kas acıya olan direnci körükleyen bir kastır. yani sen şu kası, çıt çıt böyle sıkıp sıkıp bırakırsan acı anında şak diye kesilir, biter.

    yani şimdi bu bilim biliyor. sen bilmezsin, sen bilmezsin, ben bilmem - hadi ben bilirim de neyse hadi ben de bilmem- ama bilim biliyor bunu. anlatabildim mi? neden kimseye söylenmiyor bu? ha? ruhsal bütünlüğünü oluşturmandan korkuyorlar çünkü. buse'ciğim, senin, senin, benim. anlatabiliyor muyum?

    sonuç olarak; sağlık hizmetlerinin ticarileşmesinin hastaneleri de kâr amaçlayan birer işletme hâline getirdiği hepimizin malumu olan bir şey. bu yüzden ruhsal bütünlüğü yakalamak açısından, anlattığım su götürmez gerçekleri de gözeterek hayatımızı düzenlemeliyiz.

    --spoiler--

    kaynak:
    daniel h. cohen. ınformal logic, vol. 42, no. 4 (2022), pp. 669–684.

  • milliyetçilik

    bir milliyetçi otomatik olarak vatanını sevmez. milliyetçinin, yalnızca milliyetçiliği seven cinsine şovenist denir. bu cinsin daha enteresan bir alt kolu vardır: milliyetçi görünmenin kendisine getirdiği sosyal statüyü, müttefikleri, devlet kadrolarını ve ihaleleri sevenler.

  • mehmet ali kılıçbay

    aziz yardımlı veya cem eroğul'un çevirmenliğini karşısında diz çöküp tövbe ister

  • ex silentio nedir?

    argumentum ex silentio: sessizliğin haksızlığın kanıtı olacağını kabul eden safsata türüdür. argumentum ad ignorantiam(suskunluğun cehaletindendir)'in bir alt türü olarak anlaşılabilir.

    örnekler:

    -çağdaş bilim tanrı hakkında herhangi bir bilgi verememektedir. böylece; bilim tanrı hakkında bir şey bilemez. tanrıyı bütün yönleriyle tanıtabilen bizler, -yani tarikat ehli- bu konuda en güvenilir kaynaklarız. tanrıyı; biz biliriz, biz!

    -amerika'da 'susma hakkı'nı kullanan bir şüpheli'nin suçlu olduğu için bu yola başvurduğunu kabul etmek. (bkz: onus probandi nedir?)

    kaynaklar ve meraklısına okumalar:

    https://www.jstor.org/stable/2504447

    from reliable sources: an ıntroduction to historical methods by martha c. howell and walter prevenier (2001)cornell university press pp. 73–74

  • nirvana safsatası nedir?

    immanuel tolstoyevski'nin safsatalar ansiklopedisi'nde tanımı şöyle verilmiş:
    "mevcut olandan daha iyi bir çözüm yerine illa kusursuz bir çözümde ısrar etmek" safsatası. ekonomist harold demsetz tarafından 1969 yılında isimlendirilmiş.

    bir sıfır olsun benim olsunculuğun tersi. yani en iyisi olmayacaksa hiç olmasıncılık, yani "yetmez, bu yüzden hayır"cılık.

    örnek:
    -içen ölmüş de, içmeyen ölmemiş mi?

    açıklayalım:
    evet, sigara içmeyen insanlar da ölüyor ama bu sigarayı bırakan bir insanın daha sağlıklı yaşayacağı gerçeğini değiştirmiyor. ölümlü olmak, sağlığı daha kötü hale getiren bir bağımlılığın bahanesi olmamalı.

    kaynak:
    tolstoyevski, ı. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.

  • onus probandi nedir?

    onus probandi, 'ispat yükü - burden of proof' olarak çevrilen bir konsept. çağdaş hukukta, suçlamayı yapanın ispat sorumluluğunun olması ilkesi gözetilir.

    bu ilke, bir tartışmada gözetilmediğinde de mantıksal bir safsata hâlini alır. yani; önermeyi ortaya koyanın, aksini ispatı etmenin karşı tarafın sorumluluğunda olduğunu iddia etmesiyle.

    özellikle ontolojik tartışmalarda sıklıkla karşımıza çıkar. sagan'ın 'garajımdaki ejder' örneği bu safsatayı açıklamaya yöneliktir.

    yalnız ve güzel ülkemizin hukuk ütopyasından bir örnek:

    kardak krizinde çok önemli bir rol oynayarak krizi askeri bir başarı ile bertaraf etmemizi sağlayan; sat komandosu ali türkşen, balyoz davası kapsamında tutuklanır ve darbe planlamak suçu ile mahkemede savunma yapması beklenir.

    darbe planlamasının yapıldığı(word-excel?) dosyayı mahkemeye kanıt olarak sunan savcıya, ali türkşen; dalış kayıtları ile yanıt verir. zira dosyanın kaydedildiği tarihte ali türkşen dalıştadır ve denizin bilmem kaç metre derinindedir.

    buna rağmen kanıtı yeterli görülmez ve tutukluluğunun devamına karar verilir.

    ---

    evrensel hukuk ilkeleri'nin gözetilmesine dair bir ittifakımız olmadığından, bu tür kötü niyetli yargılamaların dün değerli bir komutana, bugün sana ve yarın bana zarar vermesi çok olası.

    bu olasılıkların bertarafı için de, mümkün olan en küçük yaştan itibaren sistematik bir şekilde değerler eğitimini öneriyorum. eylül'de başlasak otuz yılda fezada zeybek oynarız gibi geliyor.

  • format hakkında öneriler

    yıllardır aradığım, ama girişini bi türlü bulamadığım, gerçek ülkemin kapısını açacak tılsımın, şifrenin ilhamını verdiniz bana.

    https://youtu.be/pNLXfoYYnls?t=4603

    davetinizde de anlattığınız gibi, burayı entelektüel yolculuğun bir not defteri olarak kullanmak çok akıllıca. fakat; sol tarafa baktığımda sofistike başlıklar görmek istiyorsam, bunu yapmamın bir yolu olmalı. tanım başlıklarının soru işaretli başlıkları bastırmamasının bir yolu yok mu?

    söylemek istediğimi anlatamadıysam affola. sözlük daha yolun başında biliyorum ve iyi fikirlerden iyi işler çıkacağına da inancım tam.

    sağlıcakla

  • ad hominem nedir?

    özetle: lafa laf diye bakmadan, adama adam mı diye bakmak. gösterilen yere değil gösteren parmağa bakmak.

    'ad hominem' in adamakıllı tespitini delikanlı bir şüpheci olan pitaneli arcesilaus'un (bu da bir anadolu çocuğu) yazılarında görüyoruz. özellikle stoacı epistemolojiye eleştirilerinde bol bol 'ad hominem' yapıp karşı tarafı 'ad hominem'cilikle suçluyor.

    sonrasında prrhonculuğun esasları'nda(cengiz çevik bunu muhteşem çevirmiş), sextus empiricus: "argümana değil de kişiye veya kişinin başka kanaatlerine saldırarak haklı çıkmaya çalışma" yı irdeleyecektir. 2000 yıldan daha uzun bir süre önce farkedilmiş bir safsata bu esasen.

    memleketimizin yetiştirdiği müthiş hekimlerimizden çağatay güler'in bir yazısında örnek olarak şu şaka veriliyor:

    "einstein:
    -e=mc2
    -hayır, olmaz!
    -neden olmaz?
    -çünkü sen yahudi'sin!"

    kaynaklar:

    sextus empiricus(2019), çeviri c.cengiz çevik, pyrrhonculuğun esasları, iş bankası kültür yayınları.
    alan bailey(2002), sextus empiricus and pyrrhonean scepticism-oxford university press.
    http://cevresagligi.org/...saldir-ad-hominem-cagatay-guler/

« / 17 »