entry'ler (244) - sayfa 13

başlık listesine taşı
  • timeo hominem unius libri

    "tek kitaplı insandan korkarım" anlamına gelen veciz.

    eskiden, hacettepe üniversitesi beytepe kampüsündeki insanlığın yükselişi heykelinin kaidesinde yazılıydı. tek kitaplı insanlardan korkan insanlardan korkan insanlar tarafından kaldırtılmıştır.

  • segal kanunu

    bir kanı oluşturulurken, farklı parametreler kullanmaya dair vecize, şöyledir:

    "tek saati olan adam saatin kaç olduğunu bilir, iki saati olan asla emin değildir."

    çok uzak olmayan bir geçmişte hacettepe üniversitesi beytepe kampüsündeki bir heykelin altında "timeo hominem unius libri" cümlesi yazılıydı. yani, "tek kitaplı insandan korkarım."

    homeopati (bkz: pseudoscience nedir?) gibi bir kepazeliği hacettepe'ye sokan, cemaatçilik, yolsuzluk ve bilumum çirkinliklerle anılan eski rektör murat tuncer tarafından heykelden kaldırtılan bu söz, 'salt aklı' layık olduğu yere koyan, yararlı bir aforizmaydı.

    velhasıl, segal kanunu, kendinden emin olmak isteyen, emin olmanın özgüvenini retorik yetenekler ve politik network ile birleştirerek yükselmeye çalışan herkese rehber olabilecek bir düsturdur. (bkz: dunning kruger sendromu nedir?)

    ya da kastedilen anlamından ilham alınabilir. şüphecilik ve kritik akılla, başkalarının eleştirilerine fikirlerimizi açarak, böyle gelişerek ve daha doğruya doğru ilerleyerek.

  • palyatif

    özellikle tıpta, bakım ve tedavi süreçlerini anlatmak için kullanılan, kısa süreli ve yalnızca semptomları giderici önlem ve uygulamaları anlatan terim.

    kalıcı ve sürdürülebilir çözümler, palyatif çözümler değildirler.

  • streisand etkisi nedir?

    saklamak maksadıyla sansüre uğratılan bir bilginin, çok daha büyük hızla yayılışını anlatan kalıp.

    amerikalı aktris barbra streisand'in, bir gazetecinin çektiği fotoğraflarını sildirmek ve saklamak üzere açtığı dava sonucunda fotoğrafların hiç ulaşmayacak kişilere ulaşması ile bu adı alır.

    3 gün önce yaşadığımız elim depremin sonrasında insanlar twitter üzerinden haberleşmeye ve koordine olmaya çalışırken, muhalefeti ve toplumsal tepkiyi kontrol edip sansüre uğratmak niyetiyle twitter'ın kısıtlanması, böyle bir etki ile karşılanmalıdır.

    bu aymaz kararı alanlar, bir kişinin bile canına mal olan bir iletişimsizlik yaratabileceklerinden farkındalar mıdır bunu yaparken?

    eğer farkında değillerse, bu kararı alacak koltuklarda oturacak akılları, hatta herhangi bir memuriyeti ifa edecek kabiliyetleri yok demektir.

    eğer farkındalarsa, yani, karşı görüşleri ve eleştirileri susturmak, insanların canından daha önemliyse bu kişiler için; eziyetler içinde yıllarca kıvranmalarını dilerim.

    kaynak:
    arthur, charles (2009), the streisand effect: secrecy in the digital age, the guardian, london

  • sagan standardı

    fizikçi carl sagan'ın "olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir" cümlesini temel alan terim.

  • acton's dictum

    acton'un vecizesi olarak çevirebileceğimiz terim. referans verdiği vecize, tarihçi lord acton'ın 1887 tarihli bir mektubunda geçer:

    "güç, yozlaşmaya meyillidir. mutlak güç ise mutlaka yozlaşır. kudretli adamlar hemen her zaman kötü adamlardır, otororite yerine etkilerini kullansalar bile..."


    kaynak:
    ed. j. n. figgis and r. v. laurence (1907) , historical essays and studies, london: macmillan.

  • curse of knowledge

    kendi bildiğin şeyleri, tartışılan ya da bilgilendirilmeye çalışılan kişinin de, bildiğini sanmaktan doğan bilişsel yanılgı.

  • entelgüldüren

    bilimsel nosyonlara veya kıssalara yaptığı atıflarla, entellektüelerin suratında müstehzi bir tebessüm yaratan hikaye veya fıkralar.

    latinceye aşina kişilerin anlayacağı bir örnek:

    romalının biri bara girmiş ve demiş ki: "bir martinus alabilir miyim?"

  • pseudoscience nedir?

    "uydurulmuş-yanlış bilim" anlamına gelen söz öbeği.

    kritik aklı yücelten değerli bir teorik fizikçi olan wolfgang pauli'ye bir arkadaşı, eleştirmesi için bir makale veriyor. makaleyi inceledikten sonra pauli'nin tepkisi şöyle oluyor:

    "das ist nicht nur nicht richtig; es ist nicht einmal falsch!"
    "bunun için sadece 'doğru değil' demek yetmez. bu, yanlış bile değil."

    peki, bilimden, uydurulmuş bilimleri ayıran şey nedir? contrarium eadem est scientia: düsturuyla hareket edersek; bilimi, bilim yapan şeylerin yokluğudur. bunlar da, kısaca anlatmak gerekirse birkaç maddede şöyle özetlenebilir:

    1- bilimsel metodoloji: bir ouroboros gibi kendi üzerine kapanan aşamalar.
    soru --> hipotez --> deney --> analiz --> sonuç --> gözlem --> yeni bir soru

    2- yanlışlanabilirlik: şahane filozof karl popper'in işaret ettiği ilke. önermeler, hipotezler ve teoriler; deney, gözlem, çıkarımlar aracılığı ile yanlışlanabilir olmalıdır. yanlışlanamayan bir şeye sagan'ın garajımdaki ejderi örnek gösterilebilir. girdinin başında anlatılan entelgüldüren kıssa ile anlatılmaya çalışılan bilimsel gereklilik işte budur.

    3- şüphe: varılan sonuçlardaki yanlışları gizlemeden, sürekli kontrol ederek ilerlemek.

    4- şeffaflık: süreci ve sonucu yayınlayarak, eleştiriye ve hata aramaya açmak.

    kadim oluşları veya überbilimsel oluşları ile halkın dikkatini çeken bir çok örneği de var bunun, başlıcalarını verelim: astroloji, numeroloji, reiki, kafatasçılık

    kaynaklar:
    miller, david (2006). out of error: further essays on critical rationalism. aldershot, uk; burlington, vt: ashgate.
    peierls, r. (1960). "wolfgang ernst pauli, 1900–1958". biographical memoirs of fellows of the royal society

  • pseudo-intellectual

    pseudo-intellectual, uydurma bilimlerden (bkz: pseudoscience nedir?) beslenerek oluşturduğu kelime ve çıkarmalar haznesini, kendi alıcısına ustaca bir belagatle satan ve bu vesileyle saygınlık kazanan kişileri anlatan terimdir.

    yukarıda, saygın bilim adamları bunlara örnek verilmiş, fakat bu sayılan kişiler (bayülgen dışında) bilimsel metotla çalışmayı ihmal etmeyen, gerçek aydınlardır. hakemli dergilerde -aynı bilime ve metodolojiye aşina kişilerce eleştirilip sınanarak- yayınlanmış makaleleri, mensup oldukları bilimsel kurumlarda değerli kürsüleri olan, alanlarının devlerince yetiştirilmiş, halka da ellerinden geldiğince bilgi vermeye çalışan insanlardır.

    elbette, şengör ve ortaylı'nın her görüşüne, saygın bilim adamları oldukları için itibar edilmesi de yanlıştır. (bkz: ad verecundiam nedir?)

    ama, fikirleri, etraflıca anlaşılmadan kabul edilen ve futbol takımı tutar gibi savunulan siyasi görüşümüze ters fikirler olduğu için, bu gerçek entelektüelleri, tam da anlamadığımız kavramlarla sıfatlandırmamalıyız.

    eğer sıfatlandırırsak, az-çok mürekkep yalamış insanların dimağında, yaratıcı aşağılama cümleleri yankılanır. bu yankılardan nasibimizi almamak adına, "anladığımız şeyler üzerine yazmamak" gibi bir prensiple hareket edebiliriz.

  • pareto prensibi

    sonuçların yüzde sekseninin, sebeplerin yüzde yirmisinden kaynaklandığını söyleyen genelleme.

    örneğin, sinema biletlerinin yüzde sekseni, filmelerin yüzde yirmisi için yapılır. veya, dünyadaki zenginliğin yüzde sekseni nüfusun yüzde yirmisininde toplanır.

    elbette, doğruluğundan emin bir şekilde, hemen her dağılımı bu prensiple açıklamak yerinde değildir, büyük bir yanılgıdır. ancak zaman zaman verilerle teyit edilebilecek bir prensip olduğundan, arada bir geçerliliğini kontrol etmek faydalı olabilir.

  • sturgeon kanunu nedir?

    amerikalı bilim kurgu yazarı theodore sturgeon'un meşhur aforizması. özetle: "her şeyin yüzde doksanı saçmalıktan ibarettir."

    bu haliyle 80/20 kanunu, yani pareto prensibine benziyor. pareto prensibi de kabaca, sonuçların yüzde sekseninin, sebeplerin yüzde yirmisinden kaynaklandığını söyleyen genellemedir.

    elbette bu tür -sözde- kanunlar kritik düşünce için ilhamlar yaratıyorsa da, sorgulamaksızın her durumu bu kanunlarla açıklamaya çalışmak büyük yanılgılara yol açacaktır.

    hepsinin okunması tavsiye edilen güzel bir kaynak:
    charles clay doyle; fred r. shapiro; wolfgang mieder, eds. (2012), the dictionary of modern proverbs, yale university press, pp. 76–77

  • rorschach testi

    psikoterapi için kullanılan meşhur mürekkep testi.

  • clarke kanunları

    2001: a space odyssey filminin senaristlerinden biri olan sir arthur clarke'ın tanımladığı üç aforizmadan oluşan önergeler.

    1- deneyimli bir bilim adamı bir şeyin mümkün olduğunu söylüyorsa, -neredeyse- kesinlike haklıdır. imkansız olduğunu söylüyorsa -neredeyse- kesinlikle haksızdır.

    2-mümkün olanın sınırlarını görmek için, mümkün olanın sınırını aşmak ve imkansıza ulaşmak gerekir.

    3- güzide yüksek teknolojiler, büyüden farksızdırlar.

  • apofeni

    alakasız şeyler arasında anlamlı olduğu zannedilen bağlantılar kurmak. rorschach testinin yararlandığı nosyon budur.

    aydınlanma, ayma anlamına gelen epifani ile karıştırılmaması gerekir.

« / 17 »