favorileri (216)

başlık listesine taşı
  • acayip hikayeler

    uzun zamandır listemde olan şu an izlemeye başladığım, senaryosunu galip tekin'in yazdığı harika dizi.
    izlemek isteyenler youtube'tan izleyebilir.

    2. bölümü an itibariyle bitirdim. beni sarsan bölümün .ilk 10 dakikası idi
    genel olarak ilk 10 dakikanın özeti şöyle:

    fazilet isimli kızımız annesini önceden kaybetmiş. akıl hastanesinde ölmüş. babasıyla birlikte yaşıyor.
    babası ona hayatı zehir ediyor.
    kimseyle konuşmasına,evden çıkmasına izin vermiyor.
    beni asıl etkileyense babanın fazilet'e dediği "seni de akıl hastanesine göndercem geber orda o annen gibi" cümlesi idi.

    maalesef film icabı diyemiyoruz. maalesef bu hayatı yaşayan kızlar var.
    eşinden, babasından çevresindeki herhangi bir erkekten her an küfür yiyen daha da kötüsü dayak yiyen kızlarımız var.

    keşke bunlara "yuh artık bunlar da amma abartmış" diyebilseydik.

    edit: şunu eklemeyi unutmuşum bu arada.
    asıl akıl hastanesine kaldırılması gereken de fazilet değil babası.
    hani bir söz var ya "deliler mi yatmalı akıl hastanesinde yoksa onları deli edenler mi?" aynı o durum bu da.

  • hume.ai

    ses ve videolardan duygu analizi yapan bir yapay zeka aracı. buradan ulaşılabilir.

  • !atatürk, allah, cumhurbaşkanı ve ordu

    haklarında konuşulması yasak olan şeylerdir. bu yüzden haklarında konuşulması elzemdir.

    atatürk'ün güneş dil teorisi başta olmak üzere saçma sapan fikirleri vardır.
    allah yok, din yalan ve peygamber çocukları biraz fazla mı seviyor?
    cumhurbaşkanı bir tiran.
    ve ordu benim gördüğüm kadarıyla kendi askerini adam gibi yıkamaktan bile aciz. umarım bu kurmay kadrosuyla harbe girilmez zira ermenistan bile ankara'yı alabilir gibi görünüyor.

    yaşasın hürriyet yaşasın ifade hürriyeti yaşasın adalet.

  • sinan oğan

    eğer olursa, ikinci turdaki desteğini satılığa çıkarmış "milliyetçi". atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti yıkmak için çabalayan, kadınlara, çocuklara, hayvanlara düşman bir ittifakla, 1-2 bakanlık uğuruna anlaşmaya ve ülkeyi daha da karanlığa sürüklemeye razı yani.

    buyurun buradan yakın

    bir de gençlere çağrıda bulunuyor. yedi yıl daha bu düzen devam ederse genç diye bir şey kalmayacak ülkede. kalanlarsa, o kapıya koymaya vaat ettiği suriyeliler ve afganlar olacak.

    siyaset ne acayip şey yav. herkes gerçek yüzünü eninde sonunda gösteriyor. tabii bir yedi yıl daha oğan ve özdağ ekibi yesin ülkeyi, neden olmasın ki?

  • ifade özgürlüğünün sınırları

    benim şahsi görüşüm şu: şiddete ve/veya nefrete teşvik eden ifadeler bu özgürlüğün sınırıdır.

    "ziya akılsızdır" dememde bir beis yok.

    "ziya hayvan evladıdır" dersem hala sorun değil.

    "ziya'nın anasını avrupasını si...." dediğim zaman ziya ve onu sevenler kızgın bir hale geliyor ama yine de kabahat kapsamında değerlendirilmeli.

    "ziya'nın kafası kaldırımlara vurulmalıdır, ziya rızası olmadan kırbaçlanmalı, ziya'nın ölüsünü dirisini, her gün birisini ... " dendiğinde sınır aşılmış oluyor.

    hele ki ziya yerinde bir grup insan olursa, hatta o gruba mensubiyet seçime bağlı olmazsa, o zaman zurnanın zırt dediği yere geliyoruz. yukarıdaki örneklerde ziya'nın yerine türk, kürt, yunan vb. yerleştirildiğinde taşlar yerine daha iyi oturuyor.

  • a disease without cure

    slavoj zizek'in 5 ekim tarihinde ön siparişe açılacak olan yeni kitabı "freedom"'ın alt başlığı.

    zannediyorum ki başlık kitap hakkında, zizek'in özgürlük anlayışı hakkında çok şey söylemektedir. hegelci olduğunu her yerde vurgulayan zizek büyük ihtimalle efendi köle ahlakı üzerinden bugünün özgürlük algısını tartışacak. özgürlük ona göre bir köle kategorisi aslında. bir kimsenin özgürlük sevdası varsa bu o an özgür olmadığı anlamına gelmektedir. ancak eğer bu özgürlük algısı daha ana rahminden bile çıkmadan medya aracılığı ile belirlenmeye başlıyorsa o zaman özgürlükten çok özgürlüğün ihtimalini konuşmak gerekir.

    merakla bekliyoruz kitabı. umarız tez zamanda libgili yerlere düşer.

    https://www.bloomsbury.com/uk/freedom-9781350357129/ buradan detaylı bilgi edinilebilir.

  • !seçime 4 gün kalması

    insan başka hiçbir şey düşünemiyor, başka hiçbir şeye odaklanamıyor. ben hayatımda ilk defa bir seçimi bu kadar çok bekliyorum. bir hürriyet dalgası yayılacak 4 gün sonra buna samimiyetle inanıyorum.

  • ece ayhan

    @vecihi ukdesi.

    ikinci yeni kuşağının önde gelen şairlerinden. tam adıyla ece ayhan çağlar.

    1931'de memur bir babayla alkolik bir annenin çocuğu olarak doğar. çocukluğu babasının vazifesi sebebiyle biraz gezerek geçer, ayrıca da annesiyle babasının boşanması ve annesinin pavyonda çalışmaya başlaması şairin psikolojisini etkiler. orta ikiden ayrılmış çocukları, bitirimleri, orospuları annesinin çalıştığı pavyonda ve oturdukları mahallelerde daha iyi tanır, şiirlerine de alır. ama tüm bu hengamede 1959'da mülkiye'yi bitirmeyi başarır. öğrencilik döneminde ankara'daki edebi dergilerde şiirleri yayınlanır ve yazarlar arasında ece ayhan adı duyulmaya başlar.

    askerlik dahil 8 yıl süren kaymakamlık kariyeri oldukça yüz kızartıcı bir iddiayla (bir erkek çocuğuna silah çekerek cinsel ilişkiye zorlama) son bulur. bu suçlamadan ceza alıp almadığı, iftiraya uğrayıp uğramadığı bilinmiyor ama memuriyetten ayrılır. istanbul'a dönerek editörlük, çevirmenlik gibi işlere başlar. bu arada karısını kaybeder (1968), kendisinin de beyninde tümör tespit edilir, yurtdışına tedaviye gider ve masrafları arkadaşı bülent ecevit başbakanken örtülü ödenekten ödenir. sağlık sorunları yüzünden uzun süre çalışamayan şair daha sonra memleketi gelibolu'ya yerleşir. burada çeşitli hastalıklarla dolu fakir bir hayat sürdükten sonra 10 temmuz 2002'de izmir'de huzurevinde ölür.

    ikinci yeni kuşağından olmasına rağmen o akımın genel apolitizmine karşılık özellikle meçhul öğrenci anıtı, kürt çiçekleri gibi politik eserler de vermiştir. ayrıca nilgün marmara'nın da yakınlarındandı.

    kaynak: genel olarak yesevi sözlük.

  • sıdıka

    atilla atalay'ın meşhur karakteri, entel ev kızı.

    --spoiler--
    sıdıka, istanbul varoşlarında orta halli bir ailenin kızıdır. toplum baskısı altında ezilir, ailesi onu okula yollamamıştır ve habire zapturapt altında tutarlar. buna rağmen sıdıkaher daim hayata gülerek bakar. haberleri takip eder, gündem hakkında yorumlarda bulunur, çoğunlukla annesi kendisini anlamaz ve olaylar gelişir.

    kimlik bilgilerine gelirsek:
    adı, soyadı: sıdıka saka
    doğum yeri ve tarihi: hıbır, 1991
    medeni durumu: bekar, çok bakire... ev kızı
    ikametgahı: baba evi
    burcu: sincap (fin horoskobuna göre)
    dünya görüşü: sarı zeybekist... ortanın sol kenarı
    hobileri: rölativite, kozmik evren, taocu seks (genel kültür olsun diye yani), örümcek motifli lizöz örmek, gazozlu kek yapmak, dünya politikası, bonjovi
    fobileri: klostrofobi (evde kapalı kalma korkusu), selülit, 7 şiddetinde deprem

    safiye: sıdıka'nın annesi. çocuk yaşta evlendirilmiş, kocasından sevgi değil hep şiddet görmüş, sırf kısır denmesin diye ard arda iki çocuk yapmaya zorlanmıştır. yaşadıklarına kader deyip geçer, sıdıka için de benzeri bir kader düşünür. sıdıka ile gün boyu evde yalnızdır ve onun haberler hakkında anlattığı şeyleri anlamaz, terlikle döver sonra da kocasına "şu kızını döv" diye şikayet eder, akıllı sıdıka suçu kendi üstüne atınca dayağı yiyen kendisi olur.

    zekeriya: sıdıka'nın babası. emekli olduktan sonra emlakçı açmıştır, genelde dükkanda takılır. her akşam rakı içer, sık sık da milleti döver. mesela çoğu zaman sıdıka'yı da anasını da hastanelik etmiştir. yine de bütün bunlara rağmen son zamanlarda chp'ye oy verdiği sezdirilir.

    samim: sıdıka'nın abisi. evin prensidir. sıdıka'dan esirgenen her şeye rahatça izin alır, babasından nadiren dayak yer, annesince sınırsızca şımartılır. uzun süreli bir işi yoktur, çoğunlukla ninja baturalp'in karate salonunda takılır.

    kenar: sıdıka'nın sapığı. çokça zekeriya amca ve samim'den dayak yese de sıdıka'nın peşindedir. her seferinde telefon ederek uzun uzun yazılır. mafyaya özenen bir mahalle delikanlısıdır ama çoğu tehdidi boştur.

    şetaret: sıdıka'nın halası. arada kocasından kaçıp istanbul'a kardeşine gelir, zekeriya ablasıyla eniştesini barıştırmak zorunda kalır.

    elifsu: sıdıka'nın en yakın arkadaşı. tam bir kaşardır, sevgili koleksiyonundan sıdıka'ya da yollamaya çalışır. safiye teyze sıdıka'yla görüşmelerini yasaklar.

    goncagül: sıdıkaların komşusu. her bölümde ateşte yemek unutur.

    baturalp hoca: samim'in dövüş sporları hocası. safça komik bir adamdır, mahallede halı vs asmaya çağırılır.
    --spoiler--

  • aziz nesin

    (...)

    kendisi çok ağır şartlarda okuyan yazar, 1972'de nesin vakfını kurarak muhtaç çocukları okutmak üzere tüm telif gelirlerini buraya bağışlar. daha sonra çatalca'da bir arsa satın alarak burada vakıf için bir yurt yaptırır. bir yandan da 15 yıl kadar türkiye yazarlar sendikası genel başkanlığı yapar, "ateist olduğunu" açıklamasıyla ve 12 eylül'e tepki olarak hazırlanan aydınlar dilekçesini yazmasıyla da gündemden düşmez. "türk milletinin yüzde kaçının aptal olduğu" gibi çok tepki çekmiş demeci de 80'lerde gündemi meşgul eder, en son hatırladığım kadarıyla yüzde 90'da karar kılmıştı (1982'deki darbe anayasasının yüzde doksan küsür oyla kabul edilmesi sebebiyle).

    2 temmuz 1993 sivas katliamı'nın baş hedefi olan, canını zor kurtarmanın üstüne "kışkırtıcı" diye dava edilen aziz nesin'in kalbi 1995 yılında duruverir. 80 yaşında ölen yazar, vasiyeti üzerine nesin vakfı'nın bahçesinde işaretsiz bir yere gömülür ve mezar yapılmaz.

    öykülerinin hemen hepsi, günlük hayatta sıkça rastladığımız kara komedi örneklerinden yola çıkan aziz nesin bunları nasıl yazıyordu? bir hocamız kendisine bizzat sormuş. "ben kadıköy'de oturuyorum, çatalca'ya her gün birkaç vasıta değiştirerek gidip geliyorum, feneryolundan banliyöye biniyorum haydarpaşa'da inip vapura geçiyorum, vapurla sirkeci'ye inip oradan tekrar trene biniyorum; buradaki insanlara kulak kabartıyorum, elbet bir hikaye çıkıyor" cevabını almış. muhtemelen doğru, çünkü bu olayların anafikrini kurguladığını sanmıyorum; hepsi türkiye'de sıkça görülen şeyler. ayrıca romanları da çok meşhurdur; defalarca filme uyarlanmış, birçok dile çevrilmiştir. zübük, gol kralı, tatlı betüş hep aziz nesin'in kitaplarından uyarlanmış filmlerdir. yine çocukların gözünden bir ebeveyn komedisi olan şimdiki çocuklar harika'yı da ben küçükken ilkokullarda okuturlardı, hepimiz bayağı gülerdik.

    kaynak: kendi anıları (böyle gelmiş böyle gitmez başlığıyla başladığı anılarını ne yazık ki tamamlayamamış), ayrıca türk edebiyatı isimler sözlüğü.

  • tekila

    lisedeyken severek içtiğimiz bir kokteylin içindedir. (bkz: tequila boom boom)

    2 oz tekila, 4 oz gazozu viski bardağına döküyoruz. bardağın altına 2 tane peçete, bardağın üstüne elimizi koyup masaya bardağı 3 defa güçlü bir şekilde -kırmadan- vuruyoruz. köpürürken hızlıca içiyoruz.

    şerefe.

  • tekila

    agave tequilana isimli mavi agav bitkisinden elde edilen ve meksika'nın belirli bölgelerinde üretilmesi yasal olan içki. ismi tequila köyünden geliyormuş.

    her güzel içki gibi tekila da akmeşe fıçılarda yıllandırılır ve yıllandırmanın uzamasıyla doğru orantılı olarak içki koyulaşır.

    bir pazarlama hilesi olarak tekilanın içine gusano(kurt) veya akrep konarak satıldığı da olur. ancak bu geleneksel bir tüketim biçimi değil, turist silkeleme davranışıdır. kanmayınız.

    tüketimi de meksika'da geleneksel olarak lime-limon tuz ile yapılmaz(tequila cruda). ya doğrudan hüpletilir ya da yanında sangrita sunulur. (portakal suyu, limon ve acı biberle yapılan meksika'ya özgü alkolsüz içecek)

    meksika milliyetçilerinin meksika bayrağından esinlenerek icat ettiği bir biçiminin adı da 'bandera'dır. (bandera bayrak demek)

    üç shot bardağı yanyana konur. birine lime suyu(yeşil) diğerine yıllanmamış tekila(şeffaf) diğerine de sangrita(kırmızı) doldurulur. zavallı meksikalıların bayrağında beyaz olmasına rağmen bunu şeffaf tekilayla yapması beni çok duygulandırdı. çünkü biz adanalılar bayrağımıza uygun içki kombinasyonunu yıllardır zevkle tüketiriz. (rakı-şalgam)

    bir arkadaşım adana'da mavi agav yetiştirip "01 tekila" adıyla satmayı düşünse de bitkinin nispeten yüksek rakımlardaki volkanik toprakları sevmesi ve coğrafi işaret meselesi yüzünden bu fikrinden vazgeçtiği de kayıtlarımdadır.

    tekilanın başrol oynadığı en çok tüketilen kokteyl margarita olsa da, paloma da denemeye değer bir lezzettir. palomayı uktelendiriyorum, düşkünleri doldurursa sevinirim.

  • antonin dvorak

    8 eylül 1841 - 1 mayıs 1904 tarihleri arasında yaşamış olan çek besteci. abd'nin bir sanat müziği sahibi olmasında emeği geçenlerdendir ayrıca.

    abd müziğini analiz edince afro-amerikan ve yerli müziklerinin abd müziğini domine edeceğini fark etmiş ki hakikaten öyle oldu. bugün abd ve sanat müziği deyince aklımıza gelen ilk müzik caz olmakta.

    romantizmin sonlarına doğru herkesin aşırı milliyetçileşmesi dvorak'ın müziğini de etkilemiştir. tıpkı chopin gibi, dvorak da kendi ülkesinin müziklerini sanat arenasına taşımıştır.

    bu arada soyadı ne /dvorjak/ ne de /dvorak/ olarak telaffuz ediliyor. soyadındaki /r/ ünsüzü mandarin çincesi'ndeki gibi dil üst damağa değdirilerek üretilen bir ünsüz. bu sebeple hafiften /j/'ye yakınsıyor. yani çekler ve çinliler haricinde dünyanın büyük bir bölümü bu adamın soyadını yanlış telaffuz ediyor.

    jorge caballero

  • !anarsist vs vecihi satranç maçı

    @anarsist'in çaylak yapılışından sonra aklıma gelen sözlüğün ilk günlerinden bir başlık.

    hey güzel kardeşim, satranç arkadaşım. şimdi nerelerde kim bilir?

  • büyü

    gülten akın'ın erdal eren için yazdığı şiir. daha sonra grup yorum tarafından bestelenmiştir.

    büyü de baban sana
    büyü de
    acılar alacak
    büyü de baban sana
    büyü de
    yokluklar alacak
    büyü de baban sana büyü de
    bitmez işsizlikler açlıklar alacak
    büyü de
    büyü de baban sana
    baskılar işkenceler alacak
    kelepçeler gözaltılar zındanlar alacak
    büyü de
    büyüyüp on yedine geldiğinde
    büyü de baban sana
    idamlar alacak

/ 15 »