• tam 30 yıl önce gerçekleşmiştir (2 temmuz 1993).

    öncelikle arkaplanı anlatalım: sivas'ta uzun yıllardır pir sultan abdal kültür şenliği düzenlenirdi. pir sultan'ın oturduğu ve mezarının olduğuna inanılan yıldızeli'nin banaz köyünde düzenlenen etkinlikler, 12 eylül sebebiyle bir dönem kesilse de 1992'de tekrar başlamıştı. 1993 yılında ise ilk defa etkinliklerin şehir merkezine alınacağı duyuruldu.

    sivas, kurtuluş savaşı'nda tbmm'ye çekirdek olan kongrenin burada toplanması ve atatürk'ün "cumhuriyet'in temelini sivas'ta attık" cümlesi sebebiyle mi bilinmez uzun yıllar çeşitli yatırımların yapıldığı bir şehirdi. ancak 1970'lerde islamcılar giderek güçlenmeye başladı. 1978'de alevilerin oturduğu semtlere yönelik saldırı girişimleri sonrası, köylerde yaygın yaşayan bu kitle de şehri terke zorlandı. 12 eylül sonrasında ise artık sivas refah partisinin belediye kazandığı bir yer olmuştu. pir sultan abdal şenliklerinin (onur konuğu aziz nesin olarak) anonsu üzerine de derhal ayaklanma çağrıları başladı. ateist olduğunu hiç saklamayan ve müslüman camiada tepki çekmiş salman rüşdü'nün şeytan ayetleri kitabını yayınlayan nesin üzerinden halkı cihada çağıran bildiriler tüm kentte dağıtılıyordu. bunlara rağmen etkinliğin organizatörü pir sultan abdal kültür derneği yöneticileri, shp'nin dahil olduğu koalisyon hükümetine ve shp'li valiye güveniyorlardı ve vali ahmet karabilgin etkinlikleri doğru dürüst güvenlik önlemi olmadan, keza bildiri vs dağıtanların peşine düşmeden 1 temmuzda başlatmıştı.

    ilk gün etkinlikleri, konserleri, semah törenleri ve açılış konuşmalarıyla geçer. coşku büyüktür, aziz nesin'in konuşması ise epey tepki çeker. nalina da mıhına da acımayan nesin alevileri "siz bin yıldır bu sazdan ne gördünüz" diye düşünceye sevk ederken, bu konuşma ertesi gün yerel gazetelerde ajitatif başlıklarla görülür:

  • (ikinci bölüm)

    bildiriler ve yerel medyanın kışkırtmalarından ertesi günün (üstelik bugün cumadır) gergin geçeceği çok bellidir. yine de hem devlet hem de psakd acayip bir aymazlıkla günü karşılar.

    öğlen vakti, aziz nesin'in de dahil olduğu yazarların imza töreni ve söyleşileri buruciye medresesinde yapılacaktır. söyleşi esnasında iha muhabiri aziz nesin'e sorular sormaya başlar. çanak sorulara nesin de sözünü esirgemeyince röportaj bir anda tartışmaya dönüşür. çevreden de laf atmalar sürerken cuma namazı başlar. medresenin hemen karşısındaki camiden saldırı olabileceği akıllara gelir ve apar topar etkinlikler iptal edilerek yazarlar yakındaki otellerine (madımak oteli), kimisi de sıradaki programa katılmak üzere kültür merkezine gider.

    çarşı camilerinde cuma namazından çıkanlar hızla valiliğe giderler. ilk slogan "vali istifa"dır. bu arada başka bir grup ta kültür merkezine saldırır. kültür merkezi önüne dikilen ve halkın "pir sultan heykeli" diye tepki gösterdiği anıt parçalanırken atılan taşlara gençler de karşılık verir. sonuçta kkm'dekiler de madımak oteline sanatçıların yanına nakledilir. ancak valilik ve kkm'yi korumaya alan polis, tam ikisinin arasındaki oteli boş bırakmıştır*. ve iki linç grubu, öfkeleri aziz nesin'e kanalize olmuş olarak hızla oteli kuşatırlar...

    oteldekiler en çok da shp'li bakanlara ve erdal inönü'ye ulaşmaya çalışır. erdal inönü oyalayıcı laflarla geçiştirir**. ama bir türlü saldırganlar dağıtılmamaktadır. polisin p'si olay yerinde yoktur, emasya protokolü gereği istenen asker yardımıysa sadece bir takımdan ibarettir. karşılarında artık binlerle ifade edilen linç grubunu bulan 40 asker de "asker bosna'ya" "asker dinsize siper olamaz" "en büyük asker bizim asker" gazlamalarıyla geriye gönderilir. nedense jandarma özel harekât da o gün aniden programa konulmuş bir tatbikattadır...

    kapana kısılmış olanlar kendilerini viledayla savunmaya hazırlanadursun () otele taşlar yağmaktadır. sağlam cam kalmadığı için de herkes arka bahçeye bakan odalara ve koridora sığınmıştır. akşama doğru ise olan olur. önce otel önündeki arabaları devirip yakan güruhun ön safındakiler bilahare kırık camlardan zemin kata girer, buradaki perdeleri tutuşturur. halıfleks kaplı zeminde alevler hızla yayılırken, duman tüm binayı sarar. can havliyle avluya çıkmayı başaranlar hemen arkadaki bbp il başkanlığının kapısını çalar, ancak küfürlerle karşılanırlar (neden sonra bbp il binasına psakd yöneticileri ve arif sağ alınarak kurtarılırlar ama geri kalanlar kaderlerine terk edilir). saatler sonra yangın söndürüldüğünde 34 ölü, 60 yaralı vardır. aziz nesin son anda otelden çıkarılmış, linçten zor bela kurtarılmıştır. ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan metin altıok da bir hafta suren tedaviye rağmen kurtarılamaz ve sayı 35'e yükselir***...

    devlet görevlileri hızla aziz nesin'i provokasyon yapmakla suçlar, hatta dgm nesin'e idam talebiyle dava bile açar. olaylara adı karışan 190 kişi yargılanır, 34'ü idam cezası almakla beraber idam cezası kalkınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını çekmeye koyulurlar****. bununla beraber birçok sanık da yakalanamamıştır. keza hükümetin katliamdaki ihmalleri de hiç soruşturulmaz. dönemin belediye başkanı, günümüzün saadet partisi lideri temel karamollaoğlu da provokatörlerden biri olarak suçlanmasına rağmen hiçbir zaman yargı önüne çıkarılmamıştır.

    * katliamdan sağ kurtulan cem bayındır ve serdar doğan, henüz otel kuşatılmadan önce polislerin gelip "sonunda buraya da gelecekler, o zaman hepinizi linç ederler, emir yok biz de sizi koruyamayız, buradan kaçın" dediğini ama psakd yöneticilerinin bu uyarıları dinlemek şöyle dursun tüm kafileleri oraya toplayarak miğferdibine çekilen theoden gibi saçmalandiğını yazar. gerçekten de bu planı anlamak güç. doğudan gandalf aman pardon shp'liler gelecek diye mi beklediler nedir.

    ** erdal inönü olay sıkışınca valiye "ne yap ne et aziz nesin'i kurtar" diye emretmiş. bunu daha erken çözebilirdi, başbakan o sırada yurtdışında olduğu için vekaleten başbakan kendisiydi, neden çok ağır hareket etti?

    *** genellikle ölü sayısı 37 olarak verilir ama bu sayı otele sonunda müdahale edileceği zaman açılan ateşle vurulan iki saldırganın eklenmesiyle çıkıyor. otelde dumandan zehirlenerek ölenlerin sayısı 35. 33 etkinlik katılımcısı ve 2 bellboy.

    **** bu sanıklardan ahmet turan kılıç geçtiğimiz yıllarda rte tarafından "kocamışlık hâli" sebebiyle affedilmiş ve son günlerini evinde geçirmesi sağlanmıştı. aynı rte, halen yakalanamayan sanıklar hakkında 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına hayırlı olsun da demiştir...

  • (üçüncü bölüm)

    kaynaklar: orhan tüleylioğlu'nun "yüreklerimiz hâlâ yangın yeri" kitabı, cem bayındır'ın ve serdar doğan'ın anıları, ayrıca can dündar'ın o gün ve soner yalçın'ın oradaydım belgesellerinde de katliam birer bölümle işlenmişti.

    olaylarda ölenlerin isimleri:

    hasret gültekin (henüz 22 yaşında müthiş bir bağlama virtüözüydü)
    muhlis akarsu (halk ozanı)
    nesimi çimen (halk ozanı, cura sanatçısı, mazlum çimen'in babası)
    erdal ayrancı (yönetmen)
    asaf koçak (karikatürist)
    asım bezirci (eleştirmen yazar)
    metin altıok (şair, füsun akatlı'nın eşi)
    uğur kaynar (şair)
    behçet aysan (şair)
    edibe sulari (halk ozanı davut sulari'nin kızı)
    muhibe akarsu (halk ozanı muhlis akarsu'yun eşi)
    mehmet atay (gazeteci)
    carina cuanna thujis (akademisyen, hollanda'dan doktora çalışmaları için türkiye'ye gelmiş ve üniversite arkadaşı yasemin'le beraber sivas'a gitmişti)

    belkıs çakır, inci türk, yasemin sivri, asuman sivri, muammer çiçek, handan metin, serkan doğan, murat gündüz, sehergül ateş, sait metin, serpil canik, özlem şahin, nurcan şahin, menekşe kaya, yeşim özkan, huriye özkan, gülsüm karababa, ahmet özyurt (psakd semah ekibinin üyeleri, hemen hepsi 20'li yaşlarda hatta çocuk yaştaydı, en küçükleri de ablasının peşinden gelen 12 yaşındaki koray)

    ahmet öztürk, kenan yılmaz (otel işçileri)

    ayrıca hakan türkgil ve ahmet alan ismindeki iki saldırgan da kurşunla ölmüştür.