• yabancı basın tarafından "free but not fair" olarak değerlendirilmektedir. bana göre yeterince free de değildir.

  • onnot1: yazi tabletten yazilmaktadir, harfler icin kusura bakilmasindir.
    onnot2: asagiya yazacaklarim tamamen oznel yorumlarimdir, dogrulugu ve yanlisligi onemsizdir, kisisel tarihime not dusmek amaciyla yazilmaktadir.

    secim sonucunu onceden biliyordum, simdiye kadar da hep bildim. sonuclar benim icin surpriz degildi yani. peki bir an icin umut tasimadim mi icimde? tasidim elbette. sonra yuzde kirk sekiz(?)in isyanini da tasidim, hala tasiyorum, hep de tasiyacagim.

    bu halki taniyorum ben. kokenlerim manisa alasehir. dedemin anlattiklarini; ikinci dunya savasi sirasinda nasil ac kaldiklarini, supurge otu tohumundan nasil ekmek yapildigini, yasli insanlarin, daha once savasmis olanlarin bile nasil yeniden askere cagrildigini -ikinci dunya savasi yillari, halk ulkesine savas gelmedi, nasil gelmedi, buna sevinmez, yalnizca o yillarda cektigi acilari bilir- sonra chp'nin basindaki inonu'nun tek parti donemini bitirdigini, ege'nin verimli topraklarindan cikan okumus bir toprak agasinin nasil yillarca iktidarda kaldigini, 60 darbesi olmasa -tipki bugunku gibi- daha nasil yillarca iktidarda kalacagini, chp doneminde acliktan, sikintidan, korkudan, mutsuzluktan kirilan halkin menderes doneminde nasil refaha kavustugunu, sonrasinin nasil sikinti icinde gectigini......

    babamsa, 80 oncesi donemdeki sag-sol catismalarini, darbeden sonra ortaligin nasil duzene girdigini
    -cunku aslinda milyonlar yalniz gundelik yasar ve onu ilgilendiren yalnizca gundelik duzenidir-, erbakan'in, ozal'in sahneye cikisini.......

    simdi gelelim bu secimlere:
    fakir ve siradan insanlar sanssizdir. dogduklari kosullar; aileleri, cevreleri, gittikleri okullar, arkadaslari......her sey.
    bu yetersizlik ve tikanmislik icinde ortalama ya da altindaki zekalariyla hayatlarinda hicbir seyi degistiremezler. (bu yuzden sans oyunlari oynarlar, piyango bileti alirlar ornegin.) hep ayni dongunun icinde kisilip kalmislardir. kafalari basmadigi icin universiteye gidemezler, gunumuz kosullarinda gitseler bile dogru duzgun is bulamazlar. (iktidardaki partiye yanlansalar bile kosullarini degistirecek olcude buyuk paralar kazabilecekleri islere, memuriyetlere sahip olamazlar, evet yandas olsalar bile.)
    memuriyete kapilanamayan digerleri, cogunluk, sozunu ettigimiz kisir dongunun icinde kendilerine bicilen siradan hayatlari yasarlar. gecimlerini -yetersiz de olsa- saglayacaklari bir is, asik olmadan bir evlilik (istisnalar kaideyi bozmaz), cocuklar, olunceye kadar gececek sikinti icinde, sikici, siradan bir hayat.
    oysa cok zeki olmasalar da onlarin da hayalleri vardir. ve gorurler, izlerler. televizyondaki diziler, filmler onlara baska dunyalari ve baska hayatlari gosterir. hic oturamayacaklari evleri, hic gidemeyecekleri yerleri, hic evlenemeyecekleri kadinlari/erkekleri, hic giyemeyecekleri kiyafetleri, cogaltin cogaltabildiginiz kadar.......
    ve onlar da arzularlar, isterler, dus kurarlar bu asla sahip olamayacaklari, insan, yer, nesne ve hayatlara dair. iclerinde bir nefret buyur. onlar da pahali bir kafede guzel bir kizla beraber oturup sohbet etmek isterler, deniz kiyisindaki hos bir otelde gunes batarken buzlu limonatalarini (!) icmek....... ah!
    neden butun bu guzellikler hep kendilerini onlardan daha ustun goren o digerlerinin olsun ki!
    sonra iclerinden biri cikar. karisinin kafasi kapali, siradan bir adam. yuksek okul diplomasinin olup olmadigi bile belli olmayan. ustelik o, onlarin dilini, tam da onlarin anlayacagi/kullanacagi gibi konusmaktadir.
    simdi geliyoruz ikinci onemli noktaya:
    din ve inanclar
    bu iklimde din ve inanclar hep en kutsaldir. bu osmanlida da boyleydi, bugun de boyle ve yakin gelecekte de boyle olacak.
    onlar inanclari(ni) sorgulamazlar, en buyuk korkulari -pek cogunun- cehennem korkusudur. gunah islerler elbette ama allah buyuktur ve nihayetinde onemli olan inanmaktir. ote dunyada gunahlarinin cezasini cekecek olsalar bile en sonundaki cennet hayali ne guzeldir.
    ciddi ciddi.
    bu yazdiklarim cok bilinen ve evet cok siradan.
    ama gercek bu.
    siz bu insanlara 'gercekten dusunmeyi' ve her seyi ama her seyi 'sorgulamayi' ogretemedikten sonra bu ulkenin geleceginde hicbir seyi degistiremezsiniz.
    bugun fatih altayli'nin yazisini da okudum.
    kilicdaroglu ve chp konusunda soylediklerine katiliyorum. bu nedenle onun yazdiklarini tekrarlayacak seyler yazmaktan kaciniyorum. okumayanlar icin
    ondan farkli olarak, dedigim nedenden dolayi yani milyonlarin icindeki o 'diger mahalle' nefretini silmeden ve inanclarını sorgulamayı ogretmeden, bu ulkede hicbir seyin degisecegine/degisebilecegine inanmiyorum.
    bu simdi boyle, halkin zihniyetini soyledigim anlamda degistiremedikten sonra bes yil sonra da boyle olacak ve daha sonra da. onlar kalabaliklar ve daha da cogalacaklar. (diger mahallede zaten kacan kacana)
    ve evet insanlar olumlu, gunun birinde sirasi gelen olecek ama o 'zihniyet'i temsil edecek baska bir olusum cikacak ve yine kazanacak.
    bu halk tepeden inme 'demokrasi'yi hicbir zaman anlamadi/icsellestiremedi. ve hele bu 'demokrasi' onlara 'moderniteyi' 'kadin haklarini -hele ki kadin haklari!-' ve 'laik'ligi (summe hasa!) getirdi.

    yazi cok uzadi, gereksiz tekrarlara dusmek istemiyorum.
    sonuc:
    ben umutsuzum. bu umutsuzluk hala keyfimi kaciriyor. cevremde benim 'zihniyet'imdeki pek cok insanin dedigini soyleyebilirim tam burada: 'benim tuzum kuru', 'yasasin bana dokunmayan yilanlar', 'bana ne, benden sonra tufan'.........
    ama demiyorum.
    umutsuzlugum devam edecek. hayal kirikligim olmadigi icin bu daha da uzun surecek. ama mucadele etmeye -kendi gucumle, yapabildiklerimle- devam edecegim. ve yasayacagim.
    hayat devam ediyor ve 'yarin baska bir gundur'.

  • @miteherik seçmeni güzel okumuş ama girdinin sonlarındaki umutsuzluğu bir türlü anlamıyorum, sindiremiyorum. niye umutsuzuz?

    cebimizden paramızı alıyorlar. özgürlüğümüzü yontuyorlar. bizi aptalca beyanlara ve iki satır hakikatten habersiz yöneticilere mahkum ediyorlar. ama umudumuzu nasıl alabilirler? bu taarruz en iyileştirici duygumuza kadar nasıl ilişebilir?

    sen varsın! ben varım! soluğumuz ve buğusunun değdiği, içinden güzel arkadaşlarımızı gördüğümüz kadehlerimiz var. şarkılarımız ve sazlarımız var. yalnız da değiliz çaresiz de.

    keyfimiz kaçtı... doğru. ama bu bir son değil. en azından çoğumuz için. genç seneca'nın dediği gibi: "non est ad astra mollis e terris via"

    ya da daha bilinen haliyle: "per aspera ad astra"

    --spoiler--

    çaresizlikten yıldızlara

    --spoiler--