• post-truth çağında gerekli olduğunu düşündüğüm ve bir kimsenin kendi şüpheci pozisyonunun sınırlarından haberdar olması durumunu göstermek için kullanmak istediğim kavram.

    aklımda kaldığı kadarıyla* platon theaitetos diyaloğunda* "bilgi gerekçelendirilmiş doğru inançtır" diyor. bu cümledeki tek şey bilginin inanç olması.

    inanma çıtaları üzerinden diyaloğa başlarsak, ya birimizin çıtası çökecektir, ya da birimiz ikna olacağızdır. her diyalog öncesi hangi şartları sağlarsa bir inancı hakikat kabul edeceğimizi konuşmamız gerekiyor.

    buradaki esas sorun ise bir grup sapiensin böyle bir çıtayı düşünmeye bile yanaşmayacak olması, haksız çıkmaktan korkarak. kendilerini iyiliğin önüne koyarlarsa saygımız vardır, ancak bunu yaparken bir de böyle değilmiş gibi davranıyorlarsa bu iki yüzlülüktür. bu insanlar hamasete bayılırlar.

    ---

    her diyalog öncesi inanma çıtaları ortaya konarsa elimizde saldırabileceğimiz bir hedef olur. bu bir tanrının varlığına inananların hem arzuladıkları hem de ısrarla kaçındıkları şeydir. zira moral bir zeminin olmayışı sorunu çözülmemiş bilakis derinleşmişse, kitle en güvenliden yana olmakla aslında son derece doğal bir davranış sergilemekte, kendini korumaktadır. şiddetin temeli budur. biz dövebiliyorsak, dayak yemiyoruz demektir, bir yanıyla meşrudur. tanrı "varolagelmekte"dir. doğal sonuçtur ancak kabul edilmez.
    ---

    burada bir evrim nosyonunu devreye sokmak fazla sert olabilir. ancak iletişim becerilerindeki değişimin evrimin bir parçası olarak görülmesi kabul edilebilir bir argümandır. bir takım kalabalıklar diğerlerinden daha farklı bir şekilde bir hayatın imkanı üzerine mutabık kalıyorlarsa, dünya o yöne doğru, onların etkisiyle, kaçınılmaz olarak evrilecektir. insanlığın kaderini etkileme gücümüzün olduğunu düşünmek komik ve gerçek. dün bir kıza " sen türkçemizi spoil edemezsin güzelim dertlenmene değmez" dedim.
    ------

    insan evriminin bu yeni parçasının nasıl bir parça olduğundan emin olunmaması ile başlıyor süreç, klasik muhafazakarlık. sonrasında değerler çöküyor zira evrenin ne olduğunu anlamaya çalışmak bile ölçekler dikkate alındığında epey aptalca bir oyalanma. delirmek en rasyonel yol. bir anda neyin ne olduğu bilinmez hale geliyor zira özgür irade hoş bir şaka olabilir. ya bilim dünyasından - en azından benim takip edebildiğim kadarıyla- ümidi kesmeliyiz ya da "free will deniers" epey emin kendinden. (bkz: determined a science of life without free will)
    -----

    neticede özgür irade yaratmaya çalışırken tanrılar yaratacak, sonra o tanrıların esiri olacak sonra onlardan kurtulacak ve özgür irade yaratmaya çalışırken yeni tanrılara tapmaya başlayacağız. tanrılar işin bahanesi, hayatta kalmak için eyleme geçiren kim? özgür irade yoksa, onu arayan ne?
    ----

    inanma çıtası karşıtlığı basit ve uzlaşılabilir bir zemine çekmeye çalışır. eğer sadece bu denli adil bir oyun eminliği %100'den %99'a çekmeye başarabilirse -davası adına değil, soru sormak adına- şüphecilik, bir de kendi kavramlarıyla anlama, yani bir yanıyla felsefe, kuvveden fiile geçmiş olacaktır. ayrıca topluma da aşırı derecede faydalıdır. felsefecileri belki de bu hayatta tutmuştur? *
    -------

3 entry daha