oktay rifat: niko'nun kahvesi
niko rakı içer sandalı boyamazsa.
niko susar. onun sessizliği bürümüş
masaları. onun yalnızlığıdır, kireç
badanalı, yamrı yumru, bu ak duvarlar.
semaverin hemen yanıbaşında durur
köstence'de bir dükkândan aldığı gemi.
bu resim pire'nin, bu böcekler batum'un,
bu ağlar tonla balık akıttı karaya.
niko, eski yazlarda çığrışan martılar,
zıpkından kurtulmuş kılıçlar, ahtapotlar
ve en sıcak güneşlerle karmış harcını
kahvesinin. lipsoslar yine derindedir.
orfos, beygir gibi kısar kulaklarını
kefalos'taki sivri taşın kovuğunda.
morumsu işkineler, oynatarak ağır
ağır kanatlarını, bakarlar niko'ya.
boz bulutlar gibi çatısında denizin
uskumru sürüleri devinir yukarda.
gölgesi vurur tırandilin ışıltılı,
yosunların, kara süngerlerin üstüne
ey kancık ve oynak deniz dibi burdasın,
burdasın sen! şu tüten dumandasın! çayda,
tabakta, dolaptasın! seni verir niko
liranın üstünü uzatırken, seni yer,
seni içer cıgarasında, seni uyur,
seni bilir, seninle yatar geceleri.
bir yelkenli süzülür kapıdan. bir yengeç
köşedeki masada yumar gözlerini,
iri bir mercan keser oltayı ve dalar.
voliden sonra denize atılan, ezik,
ıskarta balıklar gibidir, başı sonu
olmayan anılar. niko atar onları.
hoş: tümü
|
bugün
başlıkta ara