en çok favorilenenleri (39)

başlık listesine taşı
  • chewbacca savunması

    adını star wars serisindeki kaba saba (gibberish) bir dili olan canlıdan*
    alan tartışma stratejisi. chewbacca defense.

    bu savunma karşı tarafı bir takım retorik taktiklerle susturarak haklı çıkmaya çalışarak yapılır. bu taktikler de aşağıdakilerin bir veya birden fazlasıdır:

    - tartışmayı uzatarak karşı tarafı yormak.
    - red herring
    - ökeleme safsatası
    - fikirdurduran kullanımı
    - foklamak
    - ad nauseam (bkz: ad nauseam nedir?)

    bu taktiklerden herhangi birinin işine yaradığını gören tartışmacı, karşı tarafın herhangi bir hatasını yakaladığında da bunun -aynı laubali tartışma üslubuyla- üzerine giderek haklılığını ispatlamaya çalışır. şahan gökbakar'ın sinan sağıroğlu tiplemesi bu savunmayı ustalıkla kullanır mesela.

    petrol tarım ürünü müdür?

  • ad hominem nedir?

    özetle: lafa laf diye bakmadan, adama adam mı diye bakmak. gösterilen yere değil gösteren parmağa bakmak.

    'ad hominem' in adamakıllı tespitini delikanlı bir şüpheci olan pitaneli arcesilaus'un (bu da bir anadolu çocuğu) yazılarında görüyoruz. özellikle stoacı epistemolojiye eleştirilerinde bol bol 'ad hominem' yapıp karşı tarafı 'ad hominem'cilikle suçluyor.

    sonrasında prrhonculuğun esasları'nda(cengiz çevik bunu muhteşem çevirmiş), sextus empiricus: "argümana değil de kişiye veya kişinin başka kanaatlerine saldırarak haklı çıkmaya çalışma" yı irdeleyecektir. 2000 yıldan daha uzun bir süre önce farkedilmiş bir safsata bu esasen.

    memleketimizin yetiştirdiği müthiş hekimlerimizden çağatay güler'in bir yazısında örnek olarak şu şaka veriliyor:

    "einstein:
    -e=mc2
    -hayır, olmaz!
    -neden olmaz?
    -çünkü sen yahudi'sin!"

    kaynaklar:

    sextus empiricus(2019), çeviri c.cengiz çevik, pyrrhonculuğun esasları, iş bankası kültür yayınları.
    alan bailey(2002), sextus empiricus and pyrrhonean scepticism-oxford university press.
    http://cevresagligi.org/...saldir-ad-hominem-cagatay-guler/

  • retorik nedir?

    antik yunan'da eğitim ikiye ayrılıyordu.

    trivium adı verilen söze ilişkin sanatlar: gramer, mantık ve retorik.
    ve quadrivium: aritmetik, geometri, müzik ve astronomi

    (bkz: yedi özgür sanat)

    romalılar da hem pragmatik bir medeniyet oldukları için hem de roma krallığı sonrası politik iklimleri bunu gerektirdiği için bu eğitimin retorik kısmına oldukça eğildiler . diğer sanatlar retorik kadar itibar görmedi çünkü toplumu etkilemenin ve sosyal-ekonomik güç kazanmanın yolu iyi hitabetten ve iknadan geçiyordu.

    büyük zaferler kazanmış romalı kumandanların başarıları, iyi hatipler tarafından kendilerine mal edilebiliyor, topluma büyük fayda sağlayan insanların yaptığı işlerin iyi olup olmadığı halka hatipler tarafından anlatıldığı için acta non verba düsturu tam olarak işlemiyordu. tıpkı bugün olduğu gibi.

    retorik kısaca ikna etme sanatıdır ve bu tanım üzerinde pek ihtilaf yoktur. ikna etmeye yönelik araçların ne olduklarını ve ne zaman ne düzeyde kullanılmaları gerektiğini araştırır. bir konuşmanın beş aşaması vardır.

    inventio(buluş) : ilkelerin en önemlisi, diğer ilkeler bu buluşun üzerine inşa edilecektir. kısaca, argüman bulma süreci.

    dispositio(düzen) : argümanların en etkili halde sunulmak üzere sıralanması.

    elocutio (biçim): argümanların nasıl sunulacağının kararlaştırılması.

    memoria (ezber): konuşmanın ezberlenmesi.

    pronuntiatio (konuşma): konuşmanın kendisi. konuşma yapılırken kullanılacak ses tonu, beden dili.

    bu ayaklardan herhangi birinin aksaması durumunda ikna çabası nafile olabilir. görüldüğü gibi şimdilik, ikna edilecek kişiler denkleme alınmadı. ama hitabetin asıl öğelerinden birinin hitap edilen kişiler olduğu o zamanlarda da biliniyordu. bu yüzden yukarıdaki aşamaların her birinde kime hitap edildiğinin gözetildiğini aklımızdan çıkarmayalım. "pathos" kısmında tekrar döneceğiz.

    bir retorik metnin üç ana niteliği vardır ve bu üç sacayağı üzerinde yükselecek metin için her birinde ayrı stratejilere ihtiyaç duyulur.

    ethos: konuşmacının karakteri/ahlakı. sıklıkla konuşmanın başında bu nitelik öne çıkarılır.
    örnek:
    "ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben"

    pathos: dinleyicide uyandırılacak hisler. duygudaşlık yaratarak dinleyiciyi konuşmacıyla aynı zemine çekmek amaçlanır.
    örnek:
    "beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber yürüdük yağan yağmurda."

    logos: meselenin kendisi. ikna için kullanılacak kanıtlar, veriler, göndermeler. konuşmacı artık hislere değil akla hitap etmektedir.

    ***

    hayatımız boyunca her gün kullandığımız dilin ikna etme özelliği en az 4000 yıldır inceleniyor ve daha etkili kullanılmaya çalışılıyor. gerçeği ve özgürlüğü arayanlar için retorik sanatını nasıl kullanacağını bilmek faydalı. daha da faydalısı bu sanatın kendine karşı kullanılıp kullanılmadığını anlayabilmek.

    kaynak:
    winterer, caroline (2002). the culture of classicism: ancient greece and rome in american ıntellectual life, 1780–1910. baltimore: johns hopkins university press.
    roberts, jimmy jack mcbee (1972). the earliest semitic pantheon. johns hopkins university press.
    kennedy, g. a. (1994). a new history of classical rhetoric. princeton university press.

  • enheduanna

    adını bildiğimiz en eski yazar. bu özelliğinin yanında güzel de bir kadın olduğu söylenir.

  • manipülatör

    ilacının eğitim olduğu konusunda @miteherik'e katılıyorum. aileden başlayarak çocukların kuşku ve merak kaslarını geliştirmeye çalışmak, işi ve yetkinliği bir fikri allayıp pullayıp satmak olan "hatip"lere karşı önemli bir önlem.

    bununla beraber yetişkinlerin de sorgulayıcı taraflarının zamanla epridiğinin farkına varması elzem. zaman zaman fikirlerini başka insanlarla konuşarak, tartışarak sınamayan kişiler kendi akıllarına fazlasıyla güvenir hale geliyorlar. bu güveni istismar edebilecek bir manipülatör de önce karşısındakinin fikrî tutumlarını övüyor, sonra sadece "yüce akıllı insanların vakıf olabileceği kanaatlerin" bu zihinlerde tutunmasını sağlıyor.

    batı medeniyetini diğer medeniyetlerin önüne taşıyan şey de bununla ilişkiliydi. kant'ın meşhur makalesini hatırlayalım. kanaat önderinin, papazın, babanın, kralın aklıyla düşünmek yerine kendi aklıyla olay ve durumları tartmaya başlayan nüfus bir-iki jenerasyonun sonunda yararlı bir fikir iklimi yaratabildi.

    cehalet, yanlış bilgilenmiş olmaktan daha tehlikeli değildir. cahil insan var olan az bilgisiyle tutarlı çıkarımlar yapabilir ve eğer erdemli bir insansa kendine ve toplumuna faydalı işler yapabilir. ama yanlış bilgilendirilen insan -bir de bu bilgi kutsalsa- neredeyse her zaman zararlıdır.

    buna karşı koyabilmenin reçetesi önce "kendini bilmek". descartes'ın yaptığı gibi, her şeyden şüpheyle ile işe başlayıp hakikat sandıklarımızı hayatla yüzleştirmek. kanaatlerimizi sınamak ve zor da olsa düzeltmek.

    "felekten intikam almak, demektir ehl-i idrâke
    edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetten" *

    yanisi de şu:

    "yanlışından ders alıp çabayı arttırmak
    anlamakta usta insan için kaderden intikam almaktır"

  • as above, so below

    deneyle ve/veya gözlemle doğrulanamayan "evrene enerji gönderme" gibi şeylere itibar etmeyiniz. zira bunlar belki psikolojik bir ferahlık veriyor olsalar da hayatın akışını çarpık yorumlamaya yol açarlar.

    hakikati gizli öğretilerde değil, yanlışlanabilmeyi bir kural olarak alan çağdaş bilimsel ilkelerin ışığında çabayla, özveriyle ve akılla bulunmuş, yetmemiş başkalarının aklıyla sınanmış metinlerde aramak gerekir.

    üşenmedim, kaynakçadaki kitapları inceledim. (bkz: iyice araştırmanı öneririm)

    referans verilen "zümrüt levha" hermetizmin üzerine kurulduğu hermes trismegistus isimli şarlatanın muhteşem iddiasıyla sonlanıyor.

    "itaque vocatus sum hermes, tres tocius mundi partes habens sapientie."
    "bu yüzden ben hermes'im. dünyayı anladığım üç hakikate sahip olduğum için..."

    bak sen ezoteriğe ya... tüm dünyayı anlamış adam. helal sana yediğin bütün yemekler. ben de @dionysos lütfedip üç kuruşluk da olsa latince öğretirse böyle metinler yazacağım. biraz dikotomi, biraz keskin mecazlar. her şey örtülü olacak ama.

    "karanlık aydınlığa sığınır... ışık gölgeye. toprağı ateşten ayıran, maddeye hakim olur. bu bilgeliğe vakıfsan, cübbelere gerek yok"

    nasıl? bence oldu. helena blavatsky'e de baktım. ırkçı bir mistisizm sekti olan ariosophy disiplinine de ilham vermiş olan bu kadının zamanında keşke video kamera olsaymış. olsaydı bugün uçan adam sabri kadar ciddiye alınırdı.

    gizli doktrininde her şeyin özünün yedi hüzmeye ayrıldığını bulmuş. sonra insanlar da bir kök ırktan geliyormuş. bu ırk ölümsüz bir gizli ülkede yaşıyormuş. sonra yedi alt ırka ayrılmışlar. bunların bir tanesi kuzey kutbuna yakın bir yerde yaşıyormuş ama o zamanlar sıcakmış oralar. biri avustralya yakınlarında bir yerdeymiş, diğeri atlantis'te yaşıyormuş. stonehenge'i yapanlar da atlantislilermiş ve devmiş bunlar. dev... bazı hayvanlarla ilişkiye girince de goriller olmuş. yaa... bu ve bunun gibi çok gizli hakikatleri öğrenmek isteyenler "the secret doctrine: the synthesis of science, religion and philosophy (1888)" kitabına bakabilirler.

    velhasıl, gerçekliği aramak parayla değil ama bedava da değil. bedevi doktrininden yeni kaçtık, şimdi de merkür retrosuna yakalanmayalım. akıl var, izan var.

    (bkz: magical thinking nedir?)
    (bkz: pseudoscience nedir?)
    (bkz: wishful thinking)

  • duygusal safsatalar

    duygulara başvurarak tartışılan asıl meseleyi gözardı edip, duygu yoğunluğundan ötürü haklı çıkma çabası, appeal to pathos. hemen her duyguyu kullanarak yapılması mümkündür ama bazıları ayrı başlıkları hak ediyor.

    öfkeye başvurma(argumentum ad iram): çok kızgınım, böylece haklıyım.
    kıskançlığa başvurma: iş yemeği de olsa gitmeyeceksin. seven insan kıskanır.
    merhamete başvurma: (bkz: ad misericordiam nedir?)
    korkuya başvurma: bugün tarikatçıları savunmazsak yarın sıra bize gelir. mapuslarda olan bizler oluruz.
    tiksintiye başvurma: obezler toplum içinde tayt giymesinler.
    umuda başvurma: (bkz: wishful thinking)
    gurura başvurma: botswana'nın şerefli bir evladı olarak...

  • sebep safsataları

    yanlış ve geçersiz sebeplerle sonuca varmaktan kaynaklanan informal safsata türlerine verilen genel ad. latince "non causa pro causa" veya ingilizce "causal fallacy".

    ters nedensellik: sebeple sonucu karıştırmak.

    cum hoc ergo propter hoc: aynı anda olan şeylerden birini diğerinin sebebi zannetmek

    indirgeme hatası - tek sebep safsatası: bir sonucun yalnızca tek bir sebebi olduğunu zannetmek.

    post hoc ergo propter hoc: arka arkaya gerçekleşen olaylardan öncekini, sonrakinin sebebi sanmak.

    regression fallacy: normalleşme safsatası. anormal vaziyetler normale döndüğünde, gereken önlemler alındığı için normalleşildiğini sanmak.

    texas keskin nişancısı: benzerlikleri görüp, farklılıkları ihmal ederek yanlış sonuca varma hatası.

    sonuca zıplamak - jumping to conclusion: yeterli veri olmadan sonuca vararak ihmal, imhal ve aceleden kaynaklanan akıl yürütme hatası yapmak.

    ilişki safsatası
    ilişkiler üstünden saldırı: guilt by association.
    ilişkiler üstünden yüceltme: honor by association.

    magical thinking: bir şeyin sebebini doğaüstü güçlere bağlamak.

  • safsatalar ansiklopedisi

    mantık yanlışlarını anlar ve anlatırken bazen başvurduğum immanuel tolstoyevski'nin epsilon yayınlarından çıkan güzide kitabı.

    bu kitap çıkmadan önce mantık hakkında yararlanılabilecek türkçe kaynaklar benim için verimsizdi. olanlar ya uzuuun uzun sembolik mantık, kümeleme mantığı anlattığı için benim gibi sıradan insanların gözünü korkutuyordu, ya da düşünsel süreçlerdeki yanlışların ilgi çekiciliğini güncel örneklerle arttırmak yerine sıradan ve yüzeysel betimlerle doğrudan "kuru bilgi" iletiyordu.

    tolstoyevski öncesi dönemden birkaç değerli örnek: ibrahim emiroğlu'nun - mantık yanlışları, hüseyin batuhan ve odtü'yü odtü yapan isimlerden biri olan teo grünberg'in yazdıkları modern mantık kitabı, hilmi ziya ülken'in "mantık tarihi".

    tolstoyevski, mantığı yalnızca akademinin ve fularlıların değil, bizim gibi sıradan insanların da kullanabileceği ilgi çekici ve eğlenceli bir kitaba dönüştürdü. tıpkı art of reasoning: an introduction to logic and critical thinking başlıklı kitapla david kelley'in yaptığı gibi.

    safsatalar ansiklopedisi ile kritik düşünceyi bir nebze olsun vatandaşa sevdirdiğini düşünüyorum. çünkü bilindiği üzere her türk; futbol ve siyaset yorumcusu doğar.(1) siyaset yorumculuğu ayağında kullanabilecek değerli bilgileri içeren bu kitapla da tartışma kalitesi -umarım- artmıştır.

    ingilizce okuma yapabilenler ve safsatalar ansiklopedisi'ni beğenenler için önerdiğim diğer kitaplar:

    carl sagan - "the demon-haunted world: science as a candle in the dark": kuşkuculuk ve kritik düşünceyi konu alan bu kitap safsatalar konulu bir kısım da içeriyor.

    john chaffee - "thinking critically": bu kitap -özellikle- felsefe öğrencileri için hazırlanmış. akademik üretim yaparken eleştirel ve düşünsel niteliklerin geliştirilmesini amaçlayan çoook güzel bir metin.

    ali almossawi -"an illustrated book of bad arguments": komiklikler ve şakalar içeren, çeşitli illüstrasyonlarla safsatları tanıtan eğlenceli bir kitap. aynı, tolstoyevski'nin kitabında bazı safsata anlatımlarını karikatürlerle desteklemesi gibi, pek öğretici.

    nathaniel ve hans bluedorn - "the fallacy detective": gençler ve çocuklara mantığın eğlenceli yanlarını öğretmek için hazırlanmış kitap. ilk gençlik yıllarındaki kardeşlerimize hediye etmek için çok uygun.

    kaynak:
    1- tolstoyevski, ı. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.

  • definitional retreat nedir?

    tevil safsatası. benonukastetmedimcilik. itiraza uğrayan önermedeki bir terimi, görünen anlamının dışında kullandığını iddia edip tartışmayı terimin anlamını tartışmaya çevirmek.

    tolstoyevski "zam değil güncelleme" örneğini veriyor ama bana kalırsa bu örnek tam olarak bu safsatayı karşılamıyor. aslında no true scotsman safsatasına da benziyor. (bkz: no true scotsman nedir?)

    örnek:

    eski afyon valisi'nin klarnet tuttuğu bir pozu sosyal medyada paylaşması üzerine paylaşımın altına: "valinin eline vermişler" yazan vatandaşa dava açıldı, tazminata hükmedildi.

    vatandaş mahkeme sonrası sosyal medya paylaşımında bulunarak kendini savundu: "şimdi yazacağım 'ama' demiyorum onu da yanlış anlar bu yüzden 'fakat' diyorum, 'vali bey şimdi bu haberleri neresi ile okur' desem, vali bey, neresi kelimesinden 'şuramı anladım' diyerek tekrar dava açar mı acaba?"

    kaynaklar:
    tolstoyevski, ı. (2022). safsatalar ansiklopedisi: kisaltilmis edisyon. epsilon yayinevi.
    https://www.afyonyerelbasin.com/...-orada-onu-kastetmemistim/54089/

  • format hakkında öneriler

    yıllardır aradığım, ama girişini bi türlü bulamadığım, gerçek ülkemin kapısını açacak tılsımın, şifrenin ilhamını verdiniz bana.

    https://youtu.be/pNLXfoYYnls?t=4603

    davetinizde de anlattığınız gibi, burayı entelektüel yolculuğun bir not defteri olarak kullanmak çok akıllıca. fakat; sol tarafa baktığımda sofistike başlıklar görmek istiyorsam, bunu yapmamın bir yolu olmalı. tanım başlıklarının soru işaretli başlıkları bastırmamasının bir yolu yok mu?

    söylemek istediğimi anlatamadıysam affola. sözlük daha yolun başında biliyorum ve iyi fikirlerden iyi işler çıkacağına da inancım tam.

    sağlıcakla

  • !tübitak ne alemde?

    2018 yılında tracy bowell ve gary kemp'in "eleştirel düşünme kılavuzu" kitabını türkçe yayınlamışlardı. yetişkin kitaplığına güzel eserler eklemeye devam ediyorlar. ama bunu yayına hazırlayanlar yukarıdaki ansiklopediyi hazırlayanlarla pek alakalı değildir sanırım.

    her köklü kurum gibi orada da liyakat esasıyla zar zor işini yapmaya çalışanlarla, siyasi atamalarla orada olanlar bir arada.

    biz yine de sorumluluk bilinciyle işini -her şeye rağmen- yapmaya çalışanların hakkını yemeyelim. mehdiler gelir geçer, içi boşalan kurumlar bir zaman gelir esas kimliklerine tekrar kavuşurlar.

    artık bu tür kurumların ne halde olduğunu tartışmanın yararsız olduğunu düşünüyorum. sivil entelektüel bir kimlikle biz ne yapabilirsek onu yapalım.

    paylaşılan ansiklopediyi de inceledim. hazırlayanları temin ederim, sosyal bilimler böyle bir şey değil.

  • ivan aivazovsky

    ilk görseldeki resim joseph mallord william turner'ı anımsattı. ertesi yıl bunun bir de "akşam ışığında galata kulesi" versiyonu yapılmış.

    bu da harikulade bir resim. link

  • köy sandıklarından gözlemler

    şehir sandığından gözlemlerimi yazayım da karşılaştırma fırsatı bulabilelim.

    çankaya'da sandık kurulu üyesiydim ve yarın da aynı sandıkta olacağım. burada görünürde mevzuata aykırı iş yapılmamasına rağmen özellikle akpli sandık kurulu üyesinin enteresan davranışları oldu. her aşamaya dahil olmak istediği için sayımda aksaklıklar yaşandı, sayın ve belgeleme olağandan çok fazla sürdü vb. halbuki diğer partili sandık kurulu üyeleri çıkan erdoğan-akp oylarını kurtaracak müdahalelerde de bulundular.

    başka bir örnek, sandık başkanları olayları tutanağa geçirmemekte diretiyor. başka sandıkta görevli olmasına rağmen oy kullanmaya çalışan bir vatandaşı son anda engelleyebildik ve bunu kaydetmenin -nedense- "ne gereği vardı ki?"

    bir tespit daha: çankaya özelinde akp teşkilatları harıl harıl çalışıyor arkadaşlar. biz oy çuvalıyla beraber gidecek millet ittifakından bir kişiyi bulmak için güçlük çekerken (yine sabah beşten beri ayakta olan ben gitmek zorunda kaldım) akpli genç çocuklar çuvalla gidebilmek için sıra bekliyorlardı. demokrasi aşığı gençler evlerinin rahatında "sandıkları terk etmeyelim!" tweetleri atarken bu tabloyu görmek insanı hayrete düşürüyor.

    son bir not olarak da "oy ve ötesi" gönüllülerine değinmek isterim. hemen hemen hepsinin nazik üslupları dikkatimi çekti. gün boyunca okulun bulunabildikleri her yerindeydiler ve bu fedakarlıkları için büyük bir teşekkürü hak ettiklerini düşünüyorum.

    daha önce de söylediğim gibi en kötü senaryoda bile 1 gün daha umut var.

    "sandıkları terk etmeyelim."

  • veritas temporis filia est

    "gerçek, zamanın kızıdır." anlamına gelen latince deyiş.

/ 3 »