yüceliği sınırlayan sıradanlığın şövalyesi büyük çizer-yazar.
yumurtalı pazı kavurması yiyen david lynch ile eşofmanlı elyın aynı mizahi bakışın ürünüdürler. olağanüstü kişilerin gündelik hayatları.
idealizm ile gündelik gerçeklerin karşıtlığından da güzel ürünler çıkarır. (bkz: ateizm ve pide) (bkz: evli ve solcu) (bkz: yerelde belediyeye veren bakunin)
umut sarıkaya çok "ince görür" ve bu yüzden çok değerlidir. hala üç otuz paraya bulunabilecek benim de söyleyeceklerim var yazılarını okuyunuz. keşke daha çok yazsa çizse... hala bizi uzun süre gülümsetebilecek yaşta.
entry'ler (244) - sayfa 5
-
umut sarıkaya
-
imkansızı bilmek
öncelikle her şeyi bilen adam
bilinmesi imkansız bir şeyi iddia etmek.
literatürde "argument from omniscience" ya da "amazing familiarity" diye geçer. safsata olduğu yüz metre öteden belli olan bir safsatadır.
örnek 1:
haçlı seferleri esnasında haçlıların kullandığı "deus vult" yani "tanrı bunu istiyor" (tanrı kutsal topraklardaki ve oraya giden yoldaki yerlere saldırmayı ve yağmalamayı mı istiyor? istiyorsa bunu nasıl bilebiliriz ki? zaten tanrının olduğunu nereden bilebiliriz?)
örnek 2:
"recep'in söylediği istisnasız her şey yalandır." (recep'in söylediği her şeyi biliyor muyuz? biliyoruz diyelim, yalan olduklarını nasıl bileceğiz?)
örnek 3:
"padişahlarda allah korkusu vardı. bu yüzden asla günah işlemezlerdi." (padişahlardan çok sonra yaşamış ve tarih bilgisinin çoğunu trt'deki propaganda dizilerine borçlu bir insan için fazlasıyla cesurca bir iddia değil mi?) -
omniscience nedir?
"her şeyi bilmek" anlamına gelen tanrısal özellik. hristiyan ve islam düşüncelerinde tanrının her şeyin farkında olduğuna inanılır.mesela islam'da "al-alim" sıfatıyla "olanın, olmuşun ve olacağın" mutlak bilgisine sahip bir allah tanımı vardır ve 49 ayetle bu doğrulanır.
bu kavram da, eğer öyleyse "özgür irade var mıdır?" sorusuna yol açar ve bir paradoksu doğurur. buradaki paradoks şuradan kaynaklanır: bu tanrısal "olacağın bilgisi" tanrının kendi özgür iradesini ortadan kaldırır mı? yani her şey zaten belliyse tanrının kararları da belli midir?
bir de işin içine tanrının külli irade ile her şeyi belirleyen olması, her şeyi kontrol etmesi girince bu deterministik karmaşa bambaşka sorular ve enteresan cevaplar doğurmaktadır.
kaynak:
grim, patrick (1985). "against omniscience: the case from essential indexicals". noûs. 19 (2): 151–180.
https://www.kuranvemeali.com/...yi-bilir-ilim-ile-ilgili-ayetler -
anonymous authority
(bkz: olmayan otoriteye başvuru)
-
olmayan otoriteye başvuru
otoriteye başvurma safsatasını, saksıdeğilimbenciliği daha önce bir başlıkta incelemiştik. (bkz: ad verecundiam nedir?)
bu safsatamız* da aslında olmayan bir otoriteye başvurarak yapılıyor. isviçrelibilimadamlarıcılık, derlerkicilik.
örnekler:
- bilim adamları da bunu söylüyor. (hangi bilim adamları?)
- birçok kişi dünyayı beş ailenin yönettiğini, işlerin bildiğimiz gibi olmadığını yazıp çizdi. ama deliller karartıldı, konuşanlar susturuldu. bilmemizi istemiyorlar çünkü... -
fikirdurduran
tartışmayı sonlandırmak amacıyla kullanılan duygusal çağrışımlar yapan klişeler. psikoloji literatüründe semantic stop-sign denir.
ideolojilerin bu retorik eylemi kullanışını ilk defa, mao rejiminin totaliteryenizmini anlamak isteyen robert jay lifton incelemiştir. lifton'ın bize hediyesi olan bu kavramın sosyal hayattaki kullanımları da azımsanmayacak düzeydedir.
en beğendiğim örnekleri:
"çok düşünme kafayı yersin" (bkz: #3740)
"felsefe yapma"
politik bağlamda güvenlikleştirme eylemi için de kullanılır. "söz konusu vatansa gerisi teferruattır" sözünü ele alalım. bu ifade ne yazık ki katılımcı demokrasiyi sakatlamak maksadı ile vatansever hisleri istismar etmek amacıyla da kullanılmaktadır. evet, ben de dahil birçok insan için vatan kutsaldır. ama "gerisi" ibaresinin içini neyle dolduracağımız çok önemli. (bkz: güvenlikleştirme nedir?)
kaynak:
lifton, robert j. (1989), thought reform and the psychology of totalism: a study of brainwashing in china (reprint ed.). unc press. p. 429.
martin, paul (1993). cult proofing your kids. grand rapids, mich.: zondervan pub. house (çok, çok güzel bir kitap) -
!zıddını aradığım kelimeler
müstakbel
-
la chatte noire
sözlüğe hızlı bir giriş yapmış, bilgilendirici girdilerin sahibi yazar. işte bu gibi yazarlarla aynı yerde yazmak ve fikirleşmek hevesi ile buradayım.
-
daha güzel yaşamak parayla mı?
keşke soru "aynı imkanlarla daha güzel yaşamanın yolu nedir?" olsaydı. ne cevaplar hazırlamıştım...
-
foklamak
ingilizcedeki "sealioning" adı verilen eyleme önerdiğim türkçe karşılık. deniz aslanını, foka çevirmemden ötürü filolojik-biyolojik hassasiyet sahiplerinin bana kızmayacağını umuyorum.
peki nedir?
foklama ya da foklamak, bir tartışmayı karşı tarafı kışkırtarak duygusal cevaplar vermesini sağlamak amacıyla tekrar eden kanıt istekleri bombardımanına tutmak.
örnek -
fok
(bkz: foklamak)
-
ateist kelimesini kullanmama kampanyası
skeptic dictionary'de "teist" için şöyle bir tanım verilmiş.
"teist, tanrının olmadığını inkar eden kişidir."
kaynak:
carroll, r. t. (2003). the skeptic's dictionary: a collection of strange beliefs, amusing deceptions, and dangerous delusions. wiley. -
tevatür
yaygın söylenti. yaşar kemal romanlarında çoğunlukla "yanlış yaygın söylenti" anlamında kullanılıyor.
ancak islami literatürde hadis için kullanılan tevatür, mütevatir kavramlarının "üzerinde yalan söylemek için ittifak etmesi mümkün olmayan farklı kaynaklarca dile getirilen" anlamına geldiğini gördüm. -
carthago delenda est
"ceterum autem censeo carthaginem esse delendam" sözünün kısaltması. üçüncü pön savaşları öncesi yaşlı cato tarafından senatoda yaptığı her konuşmanın sonunda söylenmiştir.
uzun halinin türkçesi: "ayrıca, kartaca'nın yıkılması gerektiğini düşünüyorum."
kısa hali: "kartaca yıkılmalı" -
ad nauseam nedir?
"nausea" bulantı demek. "ad nauseam" da bulantı yaratana, öğürtene kadar tekrarlamak anlamına gelen, bir hitabet tekniğinin ve safsata türünün adı.
goebbels'e hunharca atfedilen ama bir türlü kaynağı bulunamayan bir alıntı var:
"yeterince büyük bir yalan bulur da ısrarla tekrarlarsanız, sonunda insanlar buna inanmaya başlarlar" (diğer yalan dolan nazi alıntıları için bakınız)
aslında goebbels buna benzer bir şey söylemiş ama "propagandanın esaslarını belirlerken" değil, churchill'i eleştirirken:
"ingiliz, şöyle bir prensibi izliyor: yalan söylenecekse, büyük yalan söyle ve yalanına sahip çık. sahip de çıkarlar yalanlarına, saçma görünme riski olsa bile."
yaşlı cato'nun meşhur hikayesini hatırlayalım. pön savaşları'nın üçüncüsünden önce senatoda yaptığı her konuşmayı "carthago delenda est" yani "kartaca yıkılmalı" diyerek bitirirmiş cato. bu ısrar işe yaramış olacak ki kartaca hakikaten de romalılarca yıkılmıştır. (hatta üzerine bir daha bir şey yeşermesin diye tuz döküldüğü bile söylenir. tevatür elbette)
ad nauseam bir retorik yordamdır. tekrarlananın gerçek veya yalan olmasından bağımsız olarak çeşitli örneklerini görebiliriz.
örnekler:
128 milyar dolar nerede?: sorunun gündemden düşmemesi veya düşürülmemesi için kılıçdaroğlu'nun defalarca bu soruyu tekrarlaması.
ezan: allah'ın ululuğu ve muhammedin onun peygamberi olduğunu günde beş defa çeşitli makamlarda ve hoparlörlerle tekrarlamak.
kaynak:
goebbels, joseph (1941). die zeit ohne beispiel. munich: zentralverlag der nsdap. pp. 364–369.
the natural history of pliny. (1890). united kingdom: g. bell.
pirie, m. (n.d.). how to win every argument: the use and abuse of logic (2006).