angelo pratolini 1. nesil yazar

darbe girişimi olarak değil de paramiliter bir grubun silahlı isyanı olarak okumak gerekir diye düşünüyorum. nükleer arsenali bu kadar büyük bir ülkenin içindeki karışıklık tedirgin edici.

reçineye balmumu kattıklarında mızrak uçlarının mızrak sopasına daha iyi yapışacağını ve darbeyi daha iyi emeceğini fark etmiş olan kimyager bireylere sahip arkaik kuzenlerimiz. onlar bunu fark ettiklerinde henüz ortada homo sapiens türünün olmaması muhtemeldir.

ogeday'dan sonra moğol imparatorluğu'nun başına geçen ve iki yıl hüküm süren han.

1245 yılında papa tarafından kendisine yollanan mektupta papa kendisinden avrupa'ya sefer düzenlememesi ve hristiyan olması ricasında bulunur. kendisi de cevaben şu minvalde bir mektup yollar:

"papa, krallarının alayını toplayıp gelip bana biat et. yoksa seni de düşmanım görürüm."

norveçli etnograf.

gerçekleştirdiği kon-tiki keşif gezisi ile bilinir. kendi teorisine göre polinezya adaları, tedricen batıdan (tayvandan başlayarak) değil, güney amerika'dan yola çıkanlar tarafından nüfuslandırılmıştır.

bu teorinin mümkün olduğunu kanıtlamak adına yaptığı ilkel deniz aracıyla peru'dan başlayarak sekiz bin kilometre seyahat edip fransız polinezyasına ulaşır.

buna rağmen çağdaş antropologlar, mikronezya ve polinezya'daki adaların batıdan göç eden kişiler tarafından nüfuslandırdığında hemen hemen hemfikirdirler. buna kanıt olarak da genetik, kültürel ve linguistik yakınlıkları gösterirler.

yine de iddiasının mümkün olduğunu ispatlamak uğruna zorlu bir yolculuk yapan bu güzel insan, hatırlamaya değer bir hikaye bırakmıştır.

konu ile ilgili kon-tiki isimli 1950 yapımı bir belgesel ve 2012 yapımı bir film vardır. ilgilenenler belgeseli mubi'de bulabilirler.

"zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz sopa vurun."

ayet açıkça böyle diyor ama recmi savunanlar peygamberin de uyguladığına dair kanıtlar gösteriyorlar. ya peygamber de değnek cezasını az bulup zina yapanların taşlanmasını istiyor, ya da bu kanıtlar yanlış.

bu vahşi uygulamanın tanrısal bir akıldan çıkması bana olası gelmiyor.

bu arada bu uygulama yahudilerde de aynı şekilde var. sabah duaları esnasında yahudi erkeklerinin tanrıya onları "kadın olarak yaratmadığı için" teşekkür etmesinin sebebi belki de bunun gibi uygulamalardır.

elbette recm soraya'yı taşlamak filminde ve yukarıdaki videodaki gibi "trajik bir kadın infazı" imgesi olduğu için güçlü duygular uyandırıyorsa da recm dışında da kadınların "namus"la alakalı olarak dışlanmaları, cezalandırmaları farklı pratiklerle en "çağdaş" toplumlarda bile sürüyor.

ismi minerva olan -1 aylık kızıma @ugur ismail amcası tarafından hediye olarak gönderilen peluş baykuş sayesinde vuku bulan olay.

şöyle açıklayayım: hegel, grundlinien der philosophie des rechts isimli eserinin sonunda "minerva'nın baykuşu alacakaranlıkta kanatlarını açar" diye bir cümle kullanıyor. benim okuduğum felsefe metinlerinde tanık olduğum en incelikli metafor olan bu cümle şu anlama geliyor:

"bilgelik(baykuş) zamanın ruhu zaten ortaya çıkmak üzereyken(alacakaranlıkta) durumu tespit eder."

kurbağa kelimesinin içindeki enteresan kelime.

şimdi kaplumbağa kabuğundan yapılan eşyaların hammaddesini anlatmak için kullanıyor olsak da eskiden bir canlı türünü anlatmak için "bağa" kullanılıyormuş. zira kaplumbağa "kaplu bağa" ve kurbağa da (bayağı şahinde olduğu gibi) "kuru bağa" kelimelerinin birleşimi.

mızrapla çalınan ut, tambur, cümbüş gibi çalgıların mızrabının en kalitelileri bu malzemeden yapılır.

eskiden "herhangi, basit, alelade" anlamlarında kullanılırken şimdi "aşağılık, düşük kaliteli" anlamlarını içermekte. hatta "bayağı" şeklindeki telaffuzu da oldukça seyreldi. artık ikinci a uzatılarak "baya" deniyor.

dil değişiyor, biz de öyle.

modern sanatı anlamak için atom ve einstein ile olan ilişkisini anlamanın yararlı olacağını düşündüğüm ressam.

gerçek problemler yerine gündelik problemlere yönelik çözümler anlatılmalıydı. mülteciler, emeklilik, futbol maçlarının ücretsiz yayınlanması gibi. çünkü gerçek sorunları görenler ve görebilenlerin seçim propagandalarıyla taraf değiştirmesi pek mümkün değil. gerçek sorunlara çözümler 'mutabak metninin' içerisinde eksik-gedik de olsa zaten vardı.

popülizm türkiye'de ne zaman kazanmadı ki?

sonuç değişirse, önceki seçimde oy vermeyen kararsız ve protest seçmen tarafından değiştirilir. keşke de öyle olsa. 2 gün daha umut edelim, sonrası olumsuz olursa 2 gün daha umut etmiş oluruz.

program ilerledikçe bu kadar güzelce kendini ifade edip nasıl bir şey anlatamadığına üzülüyorum. dikkatle dinleyip anlasa erdoğan'ın bile kılıçdaroğlu'na oy vermesi mümkün.

yukarıdaki girdiye cevaben:

girdinin altındaki tarih, saat kısmına tıklayınca sadece o girdiye gidiyor. sağ tıklayıp linki kopyala yapınca da kopyalıyor.

lakap. bazen ismin yanında bazen de adının yerinde görünen kelime.

(bkz: gandi kemal)
(bkz: zenit süleyman)
(bkz: kanuni süleyman)
toprak kaybettiği için maytap* geçmek için çok güzel lakaplandırılan john lackland
(bkz: pallas athena)

2004 yılında tekrar cumhurbaşkanlığı teklifi götürülen süleyman demirel'in "80 yaşındayım ama kafam hâla zenith marka saat gibi" cümlesinden yola çıkılarak kendisine yakıştırılan lakap.