• az evvel izleyip hayal kırıklığına uğradığım filmdir.

    tamam görseller çok hoş oyunculuklar çok doğal falan ama kötülüğün sıradanlığı fikrini sündüre sündüre göstermekten başka ne var ki bu filmde? evet insanlar yan tarafta vurulurken insanlar çiçekler hakkında konuşabilir ve gayet bunu kabullenmiş olabilirler. bugün gazze'de gerçek zamanlı bir soykırım suçu işleniyor hangimizin gerçekten gündeminde?

    film kötü demiyorum. bir eser olarak bence başarılı da. ancak çatışması sabit ve eski. her sahne farklı imgelerle süslü olarak tek bir cümleyi söylüyor gibi. aynı şeyin farklı taraflarını değil, aynı şeyin gittikçe derinleşmesini değil, aynı şeyin karşıt argümanlarını değil doğrudan aynı şeyi: "etrafımızda kötülükler olurken biz kendi işine bakan kötü insanlar olabiliriz bazen.".

    7.5 almış imdb'de. eh, fazlası da haksızlık olurdu, yerinde bir değerlendirme olmuş.

  • bir de nevzat beyden dinleyin.

  • oscar'a 1 kala best picture'ın onuncu ve son adayını da yazıp bu dosyayı kapatıyorum.
    the zone of interest jonathan glazer'ın gerçek bir aileyi beyaz perdeye taşıdığı 2023 yapımı filmi. film ikinci dünya savaşı'nı ve auschwitz'in kıyısında güllük gülistanlık bir hayat süren bir aileyi konu alıyor.

    klişelere asla burun kıvırmamalı. bir hikayeyi anlatmanın milyon farklı yolu olduğunu çok güzel gösteren bir film the zone of interest. bin tane ikinci dünya savaşı filmi çekilmiştir ama bu filmin bakış açısı çok farklı. soykırımı gösteren tek bir görüntü bile yok. fakat yanıbaşımızda soykırım var, soykırımın özneleri var ama sesleri duymasak ne olup bittiğine dair hiç fikrimiz yok. höss ailesi rüya gibi olan hayatlarını yaşamakta. nereye baktığın, ne gördüğün ve ne görmek istediğin böylesine fark yaratabiliyor. filmin ismi de buradan geliyor; ilgi alanı meselesi. aklında/bedeninde bir switch tuşu bulup insanlığını kapatman mümkün. ya da belki insanlık tam da bu.

    sesler demişken sound kurgusu filmde önemli bir yer tutuyor. zira "aslında" olup biteni bize anlatan yalnızca sesler. acı çeken sesler var ve onlara eşlik eden böcek kuş ötüşleri ile huzurun sesleri… film boyunca pek çok sorgulama yapmak mümkün. --spoiler--
    ama en çarpıcısı bence sonlara doğru aniden gördüğümüz zaman atlamasıydı. çok beklenmedikti benim için; kumandanı izlerken bir anda günümüze ve soykırımda katledilen insanların eşyalarının sergilendiği bir müzeye geliveriyoruz. bambaşka bir algıyla hem biz bakıyoruz bu eşyalara hem de rudolf höss bakıyor.
    --spoiler--

    öte yandan biraz sıkıcı bulduğum bir film oldu, bakalım ödül alacak mı.