• iq camiasına açık mektubumdur:

    nabıyonuz beyaa
    hep trakyalı olmak istemişimdir, gevşek gevşek konuşmalarına hastayım.
    keşke trakyalı olsam.

    neyse sadede gelelim neden iq bir anda çöktü?
    aslında tam olarak çöktü diyemeyiz bence de neredeyse kimse yazıp çizmiyor, kimsede o ilk açıldığı dönemlerdeki heyecan yok.

    çökmesinin sebeplerinden biri bence başlıkların gitgide spesifik yerlerden açılması.
    yanlış anlaşılmasın hiçbir yazarı eleştirmek veya onun yüzünden bu haldeyiz demiyorum.
    zaten bende sanatsal ve bilimsel konularda yazmayıp bira ve politika hakkında yazıyorum, arada da sevdiğim şarkılar hakkında öznel yorumlar yapıyorum.

    neyse konuyu dağıtmayalım örneğin sözlüğün bugün kısmına bakınca latince deyişler, veya direkt deyişler görüyorum. burası ''entel mecraa'' farkındayım ancak bu da sanmıyorum ki birinin ilgisini çeksin, veya ilgisini çeken biri de gelip özellikle bu deyişi araştırmak için iq sözlüğe başvursun.

    ben böyle entrylerin yazmayın demiyorum zaten diyemem de:) ama çok öznel konular ve kimsenin uğramadığı başlıklar diye düşünüyorum. keza kimse benim !bira notlarım başlığına da özellikle girmiyordur-hatta bakmıyordur bile-

    veya örneğin herhangi bir kavrama, duyguya veya gündelik bir şeyin başlığına bakıyorum ve altında post-modernist filozofların kavram hakkındaki tanımı oluyor ve tabi ki o tanım da anlaması basit bir şey olmuyor:)

    peki n'apabiliriz?

    bence ekşide kendini kanıtlamış yazarlardan buraya da 3-5 bi şey karalamasını sözlük yönetimi isteyebilir(maddi kısmını yönetim düşünsün:)

    neyse son bir şey daha
    sonradan trakyalı olunuyo mu beyaa
    iç trakyalı tanıdığım da olmadı trakya'ya da gitmedim ama...

  • para yok, o işi zaten unutalım. burası entelektüel not defteri abi. şimdi ben bunları yazıyorum, başkası da bir ara mantık hatalarını yazıyordu, bir diğer mitoloji ile ilgiliydi eğer insanlar bu tip şeyleri yazarsa zaten iqsözlük farklı değerleri birleştiren gerçek bir değer olacak. yoksa ekşi orada duruyor abi aynısını yapmanın ne alemi var?

    elbette insanların farklı kaygıları olabilir, farklı şeylere farklı oranlarda zaman harcamak isteyebilirler. ancak ben cebimde bu sitenin server parasını ödeyecek para oldukça burayı not defteri olarak kullanmaya devam edeceğim, site tutsun diye değil, kendi çalışmalarım için bir defter olsun diye.

    bu sebeple sevgili dostlar bira hakkındaki görüşler, okey; ünlemli başlıkta her şeyi yazmak, okey. bu sözlük burada yazanların ortak olduğu bir yer o yüzden herkes iqsözlük denen metin bazlı kolektif aktiviteye istediği yerden katkı sağlayabilir.

  • tekrar söyleyeyim latince muhabbeti falan ugur ismail'i hedef alan bir şey değildi, ilk gözüme o çarptı ondan öyle dedim.
    kendi çalışmalarınız için bir defter olması iyi bir şey ancak neden madem direkt bir dijital not defterine veya direkt not defterine kaydetmiyorsunuz?

    sitenin tutup tutmaması umrumda değil demeyin bence:)
    bence sözlüğün daha aktif olması lazım, kabul edin yada etmeyin 1-2 fav almak, mesaj almak insanı daha da yazmaya itiyor. daha çok yazdıkça daha güzel yazıyoruz, elimiz alışıyor.
    tabiki ekşi olsun demiyorum ama en azından ekşinin ilk zamanları gibi bir konuma evrilmeliyiz bence ayarında trollük-geyik muhabbet falan olmalı sadece kuru kuru bilgiyle maalesef gitmiyor diye düşünüyorum.

    bilginin internet ortamında bence biraz yumuşatılması lazım direkt alıntı halinde okuyacaksam neden internetten okuyayım ki kitabın kendisi oradayken?
    kitaptan okumasam bile en azından e-kitap halini okurum.
    kuru kuru alıntı yapılmamalı bence soran başlıklara bu kural eklenmeli alıntıyı ara söz olarak entrynin içerisinde kullanmalıyız. ve entrynin sonuna da alıntıyı kaynakla birlikte belirtmeliyiz. bunun içinde sözlüğe aynı kitaplardaki dipnot gibi bir alıntı özelliği eklenebilir. entariyi girerken alıntı olduğunu belirtip entarinin sonunda da kaynakçasını gösterebiliriz.
    bilmiyorum anlatabildim mi veya mümkün müdür böyle bir fonksiyon.

  • öncelikle, hayır sonradan trakyalı olamazsınız.

    sonra, yukarıdaki girdilerde herkesin ilgisini çekmeyebilecek konulara yoğunlaşmış başlıklarla ilgili yazılanları okurken kendimin neden ressam araştırmaları yapıp onları paylaşmayı seçtiğini düşündüm. ve aklıma bir travmam (kind of) geldi.

    12 yaşında bir orta okul öğrencisiyken yeni bir dersin yeni bir öğretmeniyle ilk derslerimizden birini işliyorduk. (dersin 'vatandaşlık ve insan hakları' olduğunu hatırlıyorum) öğretmen bizden bildiğimiz birkaç ressam ismini saymamızı istedi. ben gönüllü olmadan da bana söz verdi. ve ben hiç ressam tanımıyordum. bilmediğimi söyleyince öğretmen çok şaşırmıştı. mimikleri her şeyi anlatıyordu, sanırım bir iki cümleyle de şaşkınlığını ifade etmişti. ben çok ama çok utanmıştım. kendi kendime verdiğim tepki daha büyüktü. ben öğretmen çocuğuydum, sınıfın en çalışkan öğrencilerindendim ve nasıl hiç ressam tanımazdım? nasıl olur da bu soruya cevap veremezdim? yer yarılsaydı da içine girseydim.

    böyleyken böyle, not defteri yahut sevgili günlük.

  • (bkz: muhabbet) severim.
    bu entry'e karşı

    ressam bilsek bile heykeltraş bilmiyoruz. onu bilsek performans sanatçılarını bilmiyoruz. bir şeyi bilmek bu kadar önemli değil bence. hele ai çağında, sanatın patladığı bir çağda. bence mesele en az bir adet sanat dalıyla bir şekilde derin bir ilişki kurma meselesi. kimileri için romandır kimileri için şiir kimileri için de sinema. burada asıl sorun başarılı öğrencilerimizden çok erken yaşlarda çok fazla şeyler talep ediyor oluşumuz olabilir.

    buna karşı da

    bir düşünce akışı başlığı yapmak lazım. gelek aklımızı kusak.

  • o zaman eğitimci kimliğimle yanıt vereyim: 15-20 yıl önce biraz önemliydi galiba ama bugün bilgiye sahip olmak gerçekten de önemli değil, çünkü bilgi her yerde. çocuklar frida'yı, dali'yi 7 yaşına kadar muhakkak görmüş oluyorlar.
    bugünkü okullar ise -en azından özel okullar- başka türlü bir bilginin ve farkındalığın peşinde; müfredatlarına doğa dersi/orman dersi ekliyorlar ki çocuklar ipadden başka yöne de baksınlar. bu okullarda çocuklar sanat ile ilişki kuruyorlar ama artık doğa ile bağ kurmaları isteniyor; biyofobi denen bir şey var mesela. yani bugünün çocukları da ağacı,sokağı ve oynamayı bilmiyorlar. yaratıcılık ve sorgulama yetenekleri de çoğunlukla zayıf.

  • selam!

    birkaç gündür sözlüğe bakamadım.
    başlık tam istediğim ortama dönmüş ama bir tık ana muhabbetten uzaklaşmış. sıkıntı yok ama tartışalım ki kültürlenelim.

    @gidiyorumbu'nun ilk girdiği entrysinden küçükken hiç ressam bilmemesinden yakınmış. kendisine özel mesaj olarak da ilettim ancak buraya yazsam daha iyi olurdu sanırım.

    bence küçükken veya büyükken resimle ilgilenmeyen birinin hiç ressam bilmemesi çok doğal. zaten ortalama bir kişi de 3-5 -picasso van gogh da vinci dali falan işte- ressamı bilir, o da isim olarak bir tane tablo söyle desen en fazla mona lisa der.

    ben de fazlasını sayamam bu isimlerden. belki 2-3 tane bilinmedik söylerim ekstradan o kadar.

    ama resim sanatını seviyorum fakat anlayamıyorum el yeteneğim yok, haliyle de sadece sanat hakkında okuma yaparken sıkılıyorum.

    ben de mesela hiç oyuncu bilmem kıvanç tatlıtuğ bile desen sadece aklımda kaslı sarışın mavi gözlü biri canlanıyor. ne yüz hattı var hayalimde ne de başka bir şey.
    yabancıları da pek bilmem.

    en fazla 20 tane sayarım bildiğim oyuncu.
    isim olarak hepsini bilsem de ne oynadıkları filmleri ne de tipini bilirim.

    keza popçuları da isim ve şarkı olarak bilmem. ama şarkıyı duysam daha önceden dinleyip dinlemediğimi bilirim.

    neyse uzun oldu sanırım affola