manipülatör

[linkler]
  • insanda vantilatör, akümülatör, santrifüj gibi çağrışımlar yapan bu sözcük aslında modern çağlardan çok önceleri de 'mana' olarak vardı, şimdi de var ve insan olduğu sürece de olmaya devam edecek.
    son günlerde bu sözcüğün çeşitli varyasyonları üzerine epey yazı gördüm: yok backfire effect, yok mandela etkisi, misinformation effect, monte carlo yanılgısı, post-truth, anchoring effect.......
    manipülatör manipülasyon yapar.
    nedir?
    yönlendirme, etkileme, hile, yalan, acındırma, ikna, göz boyama, hedef şaşırtma, yüceltme, karalama, duygu sömürüsü, kamuoyu oluşturma, yalnızlaştırma ve daha birçok tekniği kullanarak karşı tarafı etkiler, şekillendirir.

    biz manipülasyonun 'device' tarafından değil pskolojik tarafından baktığımız bir yazı döşeniyoruz şimdi. bu nedenle önce bir yerlerden(!) alıntılayıp psikolojik manipülasyon tekniklerine bakalım önce:
    "sosyal psikologların üzerinde çalıştıkları manipülasyon tekniklerinden bazıları:

    -foot in the door, kapıya ayak koyma tekniği (freedman ve frazer, 1966)
    -low ball, oltaya takma tekniği (cialdini, 1978)
    -door in the face, yüzüne kapıyı çarpma tekniği (cialdini, 1975)
    -açık ve zımni tarzlar
    -klasik ve yeni tarzlar"

    devamında;
    "-gaslighting
    -psikolojik savaş
    -reklam
    -şantaj
    -toplum mühendisliği
    -yalan
    -zihin kontrolü........"gibi diğerleri.

    tam burada, kaynakları çeşitlendirme babında onedio'nun bu konulu bir sayfasına yönlendirme yapalım.
    yönlendirme

    dedik ya insanlığın başlangıcından beri var bu diye. geçmişte bu göz boyayıcılar, belki de 'büyücü' olarak nitelendiriliyordu. yapılan manipülasyonlar da 'büyü' diye.

    ve dünyanın gelmiş geçmiş en iyi manipülatörleri de politikacılar elbette. her çağda, bazı insanlar, bilgi, beceri ve konuşmadadaki ustalıklarıyla (ikna) başka insanları etkileri altına almayı başarabiliyordu. shakespeare'in ünlü julius caesar oyununda marcus antonius'un caesar'ın ölümünden sonraki tiradını hatırlayın: "dostlar, romalılar, vatandaşlar...." hitabıyla. bu konuşma, klasik bir ikna konuşması örneği olarak her daim karşımıza çıkar.

    bu son derece tehlikeli beyin yıkama oyununda, şu anda dünya yüzünde var olandan fazla insan kırılmıştır türdeşleri tarafından.

    hala bu yöntemleri kullanarak malını kolayca satabilir, seçim kazanabilir, savaş çıkarabilir, birinin ölümüne -kolaylıkla- neden olabilirsiniz.
    ama bunun bir kandırmaca olduğunu, bu kavramı hayatında duymamış milyonlara anlatamazsınız. evet, yine geldik dağdaki çobana!
    ünlü halk düşünürü aysun kayacı'ya da buradan bir selam çakarak yolumuza devam edelim; bu, aslında inanılmaz bereketli ve üzerine milyonlarca yazı yazılabilecek konuyu yavaşça sonlandıralım.
    neden her konuyu eğitim şart diyerek bitirmek zorundayız?
    aslında pekala da biliyorum ama iş dönüp dolaşıp benim de içinde bulunduğum camiada bitiyor. bir ülke insanlarını oyuncak edecekseniz eğitim sistemini yerle bir edin, ortada sistem falan bırakmayın, oyalama taktiği uygulayın, sürüm sürüm süründürün, sürüncemede bırakın. (hatırlatma: (bkz: köy enstitüleri))

1 entry daha