popüler kültürde epey karşımıza çıkan ''the tower of babel'' (1563), netherlandish proverbs (1559), children's games (1560), the hunters in the snow (1565) gibi resimlerin sahibi pieter breughel'in yaptığı bir resimdir ve aynı isimle w.c. williams'ın 1962'de 'pictures from brueghel and other poems' ile yayınlanan şiiridir.
icarus'un hikayesine az biraz çoğumuz hakimizdir. esaretten kaçarken özgürlük zevkine kapılan ve kanatları yanıp düşen o çocuk. brueghel'in bu resmi, ovidius'un 'dönüşümler' kitabından esinlenerek yapılmıştır ve icarus'un düşüşündeki o manzara önde tutulmuştur. daha sonrasında da bu resimden etkilenerek w.c. williams aynı isimle şiir olarak canlandırmıştır. buna da ekfrastik şiir denmektedir.
ekfrasis, gerçek ya da hayali, görsel bir sanat eserinin söz kullanımıyla betimlenmesi olarak açıklanır. bu anlamda yazılan iş ve betimleme şekli sanatçının insiyatifindedir, genellikle canlı ve dramatik bir anlatım kullanılır. kelime yunanca'dan gelmektedir ve 'açığa vurmak, cansız bir objeyi isimlendirmek' anlamına gelen bir fiilden gelmektedir.
bu üç eserin karşılaştırılması yapılırsa ovidius'un yaptığı icarus'un düşüş anına yaklaşımından w.c. williams ve ekfrasis açısına ve bu konuda yazılan bir sürü şiire kadar değişik yaklaşımlar bulunmaktadır.
görsel
eğer brueghel'in resmine dikkatli bakarsanız icarus ilk gördüğünüz şey değildir. tarla süren bir çiftçi, hayvanlarını otlatırken gökyüzüne bakan bir çoban, deniz üzerinde yelken açmış iki gemi bulunmaktadır ve ufukta ise parlayan bir güneş. hepsi tablonun soluna, doğu kısmına odaklıdır; ta ki tablonun sağ en alt köşesine gelirsiniz ve orada işte icarus'un boğulan figürü göze çarpar. devamında, öne doğru eğilmiş bir olta balıkçısı görürsünüz. bu kaos, tablonun yalnızca bir köşesinde bulunmaktadır ve geri kalan görsel, gündelik hayatın gidişatından bir kesittir. gemiler 16. yüzyıla aittir. böylelikle, icarus'un öyküsü brueghel'in dönemine taşınmıştır.
tablonun ilham aldığı yere gelirsek ovidius bu anı şöyle anlatır;
''yavrularına uçmayı öğreten ana kuş da,
gösterir onlara gelecek korkuları, alıştırır
korkulu sanatlara… sallıyordu kanatlarını
gözlüyordu bir yandan oğlunu da daedalus.
titreyen oltasıyla balık tutan balıkçı,
değneğe dayanan sığırtmaç, sapana yaslanan çiftçi
görmüş daedalus ile oğlunu, şaşıp kalmışlar.
tanrı saymışlar gökte uçan iki kişiyi,
solda juno'nun sevdiği samos, delos, paros, sağda
lebinthus, balları bol calymne görünüyordu.
atak uçuşuyla sevince kapılan icarus,
bıraktı kılavuzunu tutuştu gökleri aşmak
daha yükselmek isteğiyle. güneş yumuşattı
kanatların bağlarını, eridi mumlar,
icarus salladı çıplak omuzlarını, onu tutan
kanatlar yok, artık duramazdı havada daha,
babasının adını çığırırken dolmuş ağzına
mavi sular sürüklenmiş adıyla anılan yere.
icarus! icarus! diye bağırdı babalık niteliğinden
yoksun mutsuz baba. neredesin, hangi ülkedesin? dedi.
icarus karşılık verirken gördü suyun üstünde
kanatları babası, kargışladı sanatını, gömdü oğlundan
kalan kanatları. onun adıyla anılır o yer şimdi.''
görsel
her ne kadar örtüşen ve sadık kalınan şeyler olsa da resimle bu anlatım arasında dikkat çeken farklılıklar vardır. öncelikle resimde figürler ovidius'un anlatımındaki gibi var olmaktadır. ancak ovidius versiyonunda icarus'un düşüşünü fark ederler. icarus bu anlatımın ana noktasıdır ama brueghel'in resminde ince ve önemsiz bir detay olarak çizilmiştir; her figürün yaptığı iş, icarus'un varlığını fark etmek dışındadır. ayrıca eksik olan şey babası daedalus'tur, ovidius'un aksine resimde onun izini bulamayız. ve güneş ufuktadır, icarus'un kanatlarının yakamayacağı bir uzaklıktadır. ovidius'un dramatik anlatımı tabloda sakinliğe bürümüştür.
buradan w.c. williams'ın ekfrastik şiirine geliriz;
''according to brueghel
when icarus fell
it was spring
a farmer was ploughing
his field
the whole pageantry
of the year was
awake tingling
near
the edge of the sea
concerned
with itself
sweating in the sun
that melted
the wings' wax
unsignificantly
off the coast
there was
a splash quite unnoticed
this was
icarus drowning''
williams bu sefer odağı icarus'a getirerek brueghel'in resmini canlandırmıştır. giriş cümlesinde brueghel ve icarus kelimelerini kullanışı direkt tabloya dikkat çekmektedir. resmin tersine vurguladığı ilk şey icarus'tur. balıkçı dışında figürleri tablodaki gibi anlatır ve sona yaklaştıkça icarus'un önemsiz duran figürüne dikkat çeker, şiir bir trajedinin bahsiyle bitmektedir. ''a splash quite unnoticed/this was/icarus drowning'' kısa cümleleriyle icarus'un kaçınılmaz denize düşüşünü tasvir eder.
resimde olduğu gibi ilk odağı çiftçidir, yumuşak bir geçişle güneşten bahseder ve başlıkta da ismi geçen icarus'un durumuna gelir. ulantı* ile asıl kaosa yönelmektedir. şiirin bu sayede formu aynı zamanda icarus'un düşüşüne benzemektedir.
*(enjambment: şiirde bir satırın beklenilen gibi o satır da bitmeyip diğer satıra kayması ve bu yolla görsel bir form oluşturulması)
bir makaleden eleştiri;
''williams, tuval üzerinde temsil edilen dünyada bir arada var olan iki düzlemin olasılığına doğrudan katılmaz - bu dönemde çok sayıda hollanda manzara resminde görülenden farklı olmayan günlük yaşamın tasviri, banalin bu temsili, mitolojik bir olayla üst üste bindirilir. bu demek oluyor ki williams, ortaya çıkan olayların eşzamanlılığının yalnızca resmin izleyicisine, onu bütünüyle görebilen kişiye açık olduğunun altını çizmiyor gibi görünüyor. resme bu şekilde bakmak, çevremizi ve tarihteki yerimizi anlamak için bir zemin görevi görecek şekilde bütünü yükseltme potansiyeline sahip olacaktır.''
ikinci olarak williams özellikle balıkçıyı tasvir etmekten kaçınmış gibidir. bunun nedeni resme bakıldığında ve eninde sonunda icarus tespit edildiğinde, yanındaki figürün balıkçı olmasıdır. denize ne amaçla eğildiği bilinmemektedir, ağ atmaya mı eğilmiştir yoksa diğer figürlerin aksine gözü önünde gerçekleşen trajediye mi eğilmektedir? başka bir şiir iliştireceğim buraya. icarus'un bu düşüş manzarasını anlatan brueghel'in resmine daha birçok ekfrastik şiir yazılmıştır ve bunlardan biri 'beaux arts müzesi' w.h. auden'e aittir;
''acı çekmekte asla yanılmadılar
eski ustalar, insan doğasını çok iyi anladılar
birisi yerken veya pencereyi açarken veya yürürkenki hallerini
ihtiyarlar saygıyla, tutkuyla beklerken
mucizevî bir doğumu, her zaman bunun olmasını istemeyen
ormanın ucundaki gölette paten kayan çocuklar vardı
asla unutmazlardı
korkunç şehitlik bile rotasında seyretmeliydi
nasıl olsa bir köşede, dağınık bir yerde
köpeklerin köpekçe yaşamlarına devam ettiği ve işkencecinin atının
masum kıçını kaşıdığı ağaç.
breughel'in ikarus'unda mesela, nasıl her şey
bir felaketten yavaşça dönüşür, çiftçi fışırtıyı ve ıssız çığlığı duyabilir
ama bu onun için önemli bir kusur değildir, güneş parlar
beyaz bacakların üzerinde yeşile çevrilir
su ve pahalı zarif gemi harikulade bir şey görmelidir
bir yerlere gidecek ve sakince yelken açacak,
gökyüzünden düşen bir çocuğu.''
vurgulunan ve williams kısmında bahsedilen balıkçı meselesinde yaşadığımız toplumun benim yorumumca birbirine olan kayıtsız ya da habersizliğinin mi anlatımıdır, ki doğal olarak, ya da makalede bahsedildiği gibi geçmişte, gerçek ya da mitolojide yapılan fedakarlıkların farkında olunmamasından mıdır siz karar veriniz. en sonunda icarus'a dönen gözlerde balıkçının yaratması istenilen kurnaz bir gönderme ve oraya kadar takip eden gözlerin kavrayış ihtimali aynı makalede bahsedilmiştir. brueghel'in belki yapmak istediği ve bu iki şairin resimden ilham alıp betimlemeye çalıştığı da budur.
william carlos williams, içinde bulunduğu akım objektivizm ile kübizm'den etkilenmiştir. kübizim'deki fragmantasyon farklı bir yolla bu tablonun şiirle canlandırılmasına yansımış gibi görünüyor. williams'ın odak noktası tuttuğu, diğer şiirlerindeki gibi gündelik hayatta insanların gözü önünde olan ancak hiç düşünmedikleri ve sembolik anlamlarından uzakta olan 'eşyası' bu sefer bir trajedi olmuştur.
not: ders notlarını kafamda toparlarken düşündüğümden daha karışık anlatmış bulundum, kusura bakmayınız.
kaynak:
ovidius, dönüşümler, 8. kitap, 183-235, ıkaros'un kimsenin umursamadığı düşüşü, arkeogezi
william carlos williams, landscape with the fall of icarus, poemanalysis
beaux arts müzesi, w.h. auden, çeviri: mustafa burak sezer, ikindi yağmuru, nisan/temmuz '10
ekphrastic reimaginings of landscape with the fall of icarus: revisiting butor through auden and williams by elizabeth geary keohane
landscape with the fall of icarus
[görseller]
hoş: tümü
|
bugün
başlıkta ara