• insan toplumlarında ahlakın kadın bedeni üzerinden de izlenebilmesi semptomu sayesinde tespit edilebilecek, sapiens türüne özellikle ait problem. problemin temel argümanı şudur: kadınlar özgürce seçerlerse az erkeği seçiyorlar. o kadar az ki seçilmeyen erkekler örgütleniyor ve saldırganlaşıyor.

    öncelikle (bkz: insan türü tek eşli midir çok eşli mi?) buraya bir bakın. özeti şu, insan ne tek eşlidir ne çok eşli. sorunun biyolojik temeli bu.

    diğer türlerde bu sorunun çözümünü evrim halletmiş. şempanzeler ve bonobolar en güzel örnekler. şempanze isen erkek hiyerarşisinde yerin ne kadarsa kadınlar üzerinde o kadar hak sahibi olursun. bu türde şempanzelerin çok ufak bir kısmı çiftleşme şansına sahip olur. ancak kalan şempanzeler sistemin kendisini değiştirmek yerine sistemde tırmanmaya çalışırlar. çünkü kadınların bir seçim şansı yoktur, şiddet yoluyla türün dişileri kolaylıkla yola getirilebilirler. bir diğer erkek gelip seni dişinin yanında dövebiliyorsa, dişilerle uzlaşmak fayda getirmez, tek yol dişinin yanında seni kimsenin dövmemesini sağlamaktır.

    bonobolarda ise durum farklıdır, türün dişisi ile erkeği fiziksel olarak birbirlerine yakın olduklarından türün dişisini şiddet ile kontrol altında tutmak mümkün değildir. bu da türün dişilerine seçim hakkı sağlar. herkes çiftleşebilir ancak kurallara uyma, uzlaşma yoluyla. erkekler hiyerarşisinde nerede olursan ol, dişi istemiyorsa istemiyordur, zorlamak ciddi bir toplumsal tepki ile karşılanacak ve üye çiftleşme şansını iyice zora sokacaktır.

    insan türü evrim sürecinde bu açık seçimlerden birine ya da diğerine itilmeden kadınlar baskı altında tutmayı keşfetmiştir. yetişkin bir sapiens kadınının yetişkinliğe erişmesi durumunda talep edeceği özgürlüğü kesmenin en kolay yolu da talep çağından önce dişinin daha dinamik bir otoriteye bağlanmasıdır. buna patriarşinin pedofilik kontrolü diyebiliriz. yani kadınların adet döngüsünün başladığı anda baba dayı figürünce koca figürüne "verilmesi" hem toplumsal nüfus artışına katkı sağlar hem de dişinin seçim hakkını erkekler arasındaki bir sözleşme olarak kısıtlar. ayşe ahmet'e aittir, ayşe'nin babası/dayısı/sahibi buna razıdır. ayşe'ye ahmet dışında dokunan herkes toplumsal yasaya ihanet eder ve ahmet bu kişiye ve ayşe'ye saldırırsa bu kişiler toplum tarafından korunmayacaktır. ahmet ise ayşe'ye kötü davranmamakla ve sadece bununla yükümlüdür.

    ayşe bu durumda başka birine bakmanın yaratacağı toplumsal sorundan o denli çekinir ki -çünkü çok küçükken erkekler arası takasın bir parçası olmuştur zaten- bir diğer erkek ile yaklaşmanın kötü olduğu bir kültürü kabullenmekten başka çaresi kalmaz. kadının özgürlüğü talep etmemesinin en iyi yolu olarak onun özgürlük ile tanışmasını en baştan engellemek. elbette her zaman bunun istisnalar olacaktır ancak çoğunlukla kocasını aldatmayan ya da aldatırken yakalanmayan kadınların soyundan geliyoruz. zira toplumdan dışlanmak hemen her memeli toplumunda üreme açısından bir engel teşkil eder. ahlakın kadınlarla özellikle ilgilenmesinin altında da bu kaygı yatar ki bu başka bir yazının konusu.

    ancak bu çözüm nüfus artış baskısı altında olmayan bir toplum için kullanılamaz. örneğin israil filistin meselesinde sorunlardan biri filistin'in doğum oranıdır. yani yahudiler yeni yerleşimleri kontrol altında tutsala bile oraya yerleştirecekleri insanlar nüfus olarak yerli filistinlileri geçemeyeceğinden yahudi nüfusu her zaman azınlık olarak kalacak. yahudilerin filistinlileri göçe zorlamasının altındaki gerçek sebep budur. filistin'li kadınların kültürü erken yaşta evlenip çok sayıda çocuk yapmalarını öğütlediğinden ve bu strateji filistinliler için de hayati önemde olduğundan hala filistinli kadınlar arasında feminizm tartışması- en azından çocuk yapmanın kadın hayat kalitesini ne oranda etkilediği bağlamında- yükselmiyor. zira feminizm toplumun bir bütün halinde tehdit altında olduğu durumlarda üzerinde yeşerebileceği varlıklı bir kadın entelijansiya yaratamıyor. auschwitz'te gündem, karısını dövmüş bir yahudi değildir. yarayı saracak ilacın olmadığı gazze'de doğum kontrol hapı, prezervatif, kürtaj bahsi açılması bile garip taleplerdir. imhanın kıyısında dönülecek tek tanrı üreyin demiştir ki hayattaki tek eğlenceli şey de zaten odur.

    baskı altında olmayan toplumlarda ise bu sorun tamamen aşılmış görünüyordu. '68 hareketi ile tabana da yayılmayan başlayan cinsel özgürleşme herkesin herkesle birlikte olabileceği gibi bir sanrı yarattı. genç erkekler bu durumu öncelikle coşkuyla karşıladı. zira kadınlarla aralarındaki temel meseleyi kültür üzerinden yorumluyorlardı. herkesin bir abisi, babası, kocası varsa onunla kurulacak ilişki onların gözünde de saygın olmak zorundaydı. erkekle dişinin ilişkisinde dişinin "koruyucuları"nın söz hakkının ortadan kalkması meseleyi sadece rızaya indirgiyordu ki hiçbir erkek hiçbir kadının beğenmeyeceği kadar kötü olduğunu düşünmez. kadınların kendi bedenleri üzerindeki hakimiyetleri ortaya çıkınca baskı altında olmayan toplumlarda bugün adlarına inceller dediğimiz bir grup ortaya çıktı. zira kadınlar beklenenin aksine kendileri için tek bir erkek seçmek yerine en iyi erkeği seçmek üzerine rekabet etmeye başladılar, tıpkı erkekler gibi. bu rekabete konu olmayan erkekler ise önceleri bu durumu kendi suçları olarak telakki etseler de sonrasında tek suçlunun kendileri olmadığını gördüler. zira belirli bir sınıftan gelmek kadınlarla olan ilişkiyi doğrudan etkiliyordu. üstelik bu sınıf çalışmayla içine dahil olması o kadar da kolay bir sınıf değil.

    durumu bu denli keskin anlatmamın sebebi bugün yüzleştiğimiz incel sorununu daha iyi anlayabilmek. bu sebeple aslında kadınların seçimlerinin epey makul olduğunu, ortalama bir işin ve ortalama bir tipin kadınların büyük bölümü için ilk etapta yeterli olduğunu bizzat kendi deneyimimden biliyorum. hipergami kötü bir şey olmadığı gibi kadınların akıllarındaki tek şey de değildir. hatta kadınların seçimlerine bakarsak hipergamiyi aslında insanların en iyilerinin doğal olarak seçilme süreci olarak bile tanımlayabiliriz, -doğruluğuna yanlışlığına girmeden, bir tür doğal öjeni. ancak hipergaminin biyoloji ile ayrıştırılamaz bir fenomen olduğunu unutursak meseleyi de doğru şekilde ele almamış oluruz.

    konuya dönersek. erkeklerin %80'ninin kadınlar tarafından reddedilmesi ile başlayan süreç, en dipteki erkekler arasında terörizme varan bir radikallik yaratıyor. zira yirmili yaşlarının ortalarına kadar hiçbir şekilde bir kadının gönüllü ilgisini görmeyen erkekler cinsel seçilimde elenmek istemiyorlar. burada görebileceğiniz üzere artık bir terör örgütü niteliğine bürünmek üzereler. incellerin %79'u - [10.1007/s40750-023-00220-3 kaynak]- şiddete karşı ancak islamcıların da büyük bölümü şiddete karşı. mesele şiddete karşı ya da yandaş olmak değil, mesele bir insan grubunun toplumsal dinamiklerin bir çıktısı olarak şiddete yönelmek zorunda hissetmesi.

    incel terörü gibi bir olguyu yaratan toplumsal dinamikler henüz bir çözüm olmadığı için görmezden geliniyor. tespit etmesi ve üzerine konuşması ne kadar kötü koksa da soruna karşı bir şeyler söylememiz gerekiyor, özellikle incellik bizim toplumun da başına bir sorun olarak doğmadan.

    benim konuyla ilgili yaklaşımım için (bkz: incel - involuntarily celibate)