1 entry daha
  • ikinci bahsetmek istediğim mesele ise erkekliğin anlamının ağlamakla doğrudan ilişkili olmasıdır.

    hemen tüm kültürlerde kadın erkek ilişkileri ve rolleri farklıdır. tek bir tanesi hariç. hemen her toplumda ağlamak erkeklere yasaklanmıştır, anneleri tarafından.

    zira ağlamak yenilgiyi kabul etmek demektir. ağlayan insanın hayatta herhangi başka bir şey yapacak gücü olmaz. işte bu "yapacak bir şeyi olmamak" halidir erkeğe yasaklanan.

    erkeğin bu tavrının kemikleşmesi ise bana askerlik kültürünün bir etkisiymiş gibi geliyor. bugün bile askerliğini yapmamış kişinin erkekliğinin şüpheli olduğu bir memlekette yaşarken bundan binlerce yıl evvelinde durumun nasıl olduğunu hayal etmek çok güç değil.

    benim esas dikkatimi çeken ise erkeklerin etrafta hiç kadın yokken ve birilerini öldürmeye giderken yaşadıkları psikolojidir. askerlik psikolojisi bugün bile çok değişmiş değildir. genç erkekler bir araya gelirlerse birbirleriyle oynarlar ve kavga ederler. bu oyun-kavga enerjikliğini kontrol altında tutup bir amaca doğru yönlendirmek ise rütbeli kimselerin işidir. [https://blogs.princeton.edu/...007/12/traditions_freshmans.html şu ] fotoğraf "kartopu oynayan" erkeklerin fotoğrafıdır. askerlikte ne kadar çok rütbe olduğunu düşünmeniz ele aldığımız meselenin ciddiyeti hakkında da bir fikir verecektir. erkekteki bu enerjiklik durdurulmalı ve kendisinden büyük bir şeyin parçası olduğu daima hatırlatılmalıdır.

    bu askerlik zihniyeti erkekleri bireysel seçilimin yükünden uzakta var olabilecekleri bir mekan fikrine alıştırır. kadınların, anneler ve eşler olarak, kesinlikle müsade etmeyeceği yahut varlığından rahatsız olacağı her şey eğer askeriye için sorun değilse serbesttir. bu genç kürt gençlerinin sırf sevişebilmek için pkk'ya katılmasına da benziyor. burada oluşan kültür doğrudan tek bir değer üzerinden rekabete müsaade eder, öldürmek.

    kim daha iyi şiddet uyguluyorsa o en iyidir. şiddeti doğru şekilde uygulayamayanlarsa özellikle "ağlatılmaya" çalışılır. özellikle lisede devlet yurtlarında kalan varsa bilirler, alt dönemlere işkence çektirmek erkekliğin rutinidir ve en keyifli kısmı diğer erkek ağlamaya başladığında olur. peki nedir bunun arkasında yatan mantık?

    genç erkekler özellikle savaşa gidiyorlarsa yanlarındaki herkesin tecavüzcü seri katiller olmasını isterler. zira savaş alanında yumuşaklığa, anlayışa vb. değerlere yer yoktur. genç erkekler de kendilerine savaş zamanında bir faydası dokunmayacak hatta korunması gerekecek olanlara karşı aslında orada olmayanın varlığını anımsatacak şekilde zayıflık, kadınlık yakıştırması yaparlar. zira aslında olan da budur. kendisini koruyabilecek olanlar ve kendisini koruyamayacak olanlar ayrımı kadar basit.

    savaş alanındaki erkek üzerine biraz daha konuşalım. savaş alanında erkekten beklenen düşman ne olursa olsun geri adım atmamak ve ölene kadar kendi mevzisini korumaktır. kendinizi roma ordusunda hayal edin. 40.000 kişi bir ormandasınız ve etrafınızda sizi öldürmek isteyen 200.000 kişi var. ağlamak, yapılmayacak tek şeydir. hayatta kalmak için muhtaç olduğunuz -ordu-, eğer hayatta kalmak için çalışmaya kralınız için savaşmaktan daha çok önem veriyorsanız sizin kafanızı kesecektir. yani ağlamak merhametle, anlayışla, saygıyla değil, çükünüzün kesilip var olduğunuzu bilmediğiniz bir yerde köle olarak kullanılmakla yanıtlanacak.

    bu ağlamak yasak ruh halinin çemberinden geçmiş olmak hem bireysel seçilimde işe yarar hem de insanı hayatta tutar. o halde devam.

    kadınlar erkeklere yasaklanmış olan ağlamayı hala gündemlerine almış değiller, aslında hala umurlarında değil. gerçekten bütün erkekler duygularından bahsetmeye başlar ve trip yedikleri zaman ağlamaya başlarlarsa ne olacağını kadınlar da kestiremiyor.

    ve yine aynı yere dönüyoruz. a işinde güçlü olmak için evrildik ancak artık a işinde güçlü olmanın hiçbir anlamı yok. "ee b işinde evril?" "hemen mi?!"

  • erkeklere yasaklanmış en önemli şey, ağlamak, işte tam olarak budur.

    söylediği her şey doğru ancak bunu söylemek 2slgbtqia+ olmaktır.