• ekşi olmayınca, sözlük deneyimi daha arkadaşça, daha az birbirine düşman insanlardan kurulu bir metinlerarasılık haline geliyor. herkes kendi hikayesinin notlarını tutuyor, herkes kendisi için metin üretiyor. üstelik burası adil bir entelektüel "birey"* meydanı. (bkz: kafes münazarası)

    aslında ortaya çıkan şey, insanların huzurla birlikte çalışabildiği, güncel ve entelektüel bir yer.

    ekşi'yi hepimizin bildiği ve yazarı olmak için sıraya girdiği yer yapan da buydu arkadaşlar.

    hasılı, ekşiyi "vakit öldürme" aracı haline getirenler en sonunda aynı popülist yolun b.kuna gittiler. ekşiyi "vakti değerlendirme" aracı olarak görenler ise yeni yerler aramaya başladılar.

    sözlüğün son iki üç gündür hareketliliği buradan geliyor. paramız olmadığı için oradaki diğer değerli insanları, metinlerinin daha az favlandığı ama daha çok okunduğu yere gelmeye ikna edemiyoruz.

    bu da bana ait bir trajedidir, !ekşi olmayınca .

  • bu gün üzerinde düşündüğüm şeyleri yazmak için en uygun başlık. toparlayıp yazacak olursam:

    türkiyenin en büyük sorununun "tahammül sınırının" çok düşmüş/düşürülmüş olması olduğunu gözlemliyorum.
    bir sene önce yapmış olduğum istanbul ziyaretinde başımdan geçen basit bir olayla başlayayım. kalabalık olmayan bir mağzada 5 kişilik bir ödeme sırası ve bu kitleye hizmet veren bir kasa varken, dördüncü sıradaki abla çığlık çığlığa "kaç kişi bekliyor farkında mısınız? başka kasa açılamıyor mu? müdür nerde? müdürle görüşmek istiyorum !" diye çemkirmesi bana çok anlamsız gelmişti.

    beni rahatsız eden bu agresifliğin günlük hayatın her anında mevcut olduğunu farketmem çok uzun sürmedi. ekşi sözlükte açılan "troll" başlıklara sazan gibi dalıp küfür etmeler mi istersin, iktidardan kurtulmak isteyenlerin aday beğenmeyip bir birine giydirmesini mi istersin, takım taraftarlarının kolayca bir birine düşürülmesini mi istersin, diye milyon tane şeyi alt alta sıralayabilirim. (trafik, ev sahibi, komuşu, patron, eyt, sevgili/eş, dindar-dinsiz vs.)

    bu sinirli hallerle istenildiği gibi yönlendiriliyoruz. ingilizler bunu yıllar önce icat etmiş ve koca bir imparatorluk kurmuşlar. icat ettikleri yöntemin adı "böl ve yönet". bu buluşun üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen halen bölmek ve yönetmek stratejisi üzerimizde yarıyorsa, aydın, zeki, akıllı vb. sıfatlarının üzerimizde oturmadığını, aslında eğitim seviyemiz ne olursa olsun "tartışma kültürü" sahibi değil, "kavga kültürü" sahibi olduğumuzu alenen söyleyebilirim.

    mevcut iktidarın yaptığı algı yönetimi falan değil, halkı bölmek, ayırmak, farklılıkları tetiklemek ve bundan güzel sonuçlar elde etmek. bunun farkında olup da halen ateşe benzin döküyorsanız çok üzücü. deşarj olmak için yazıyorsanız o da üzücü. çünkü sistemin yakıtı sizin siniriniz.

    ekşide olsaydık, muhtemelen bu yazdıklarımdan sonra bana da giydiren çok olurdu, burada başıma ne geleceğini bilmiyorum. farklı düşünen veya farklı düşünmemi sağlayacak olan varsa konuyu seve seve "tartışma kültürü" dahilinde konuşmaya hazırım.

  • ekşi sözlük'ü neredeyse hiç kullanmadığım için beni etkilemedi şahsen. yani ilgimi çeken konuları aratıp bir şeyler okurdum arada ama sol frame vs. hiç takip etmedim orada. 2000'lerin başlarından beri yerli-yabancı forumlarda yazıyorum. o aralar istesem 10 kere ekşi sözlük yazarı olabilirdim ama hiç ilgilenmedim gerçekten. "sözlükçülüğü" deneyimlemeye başlayalı daha 1 sene bile olmadı kendi adıma. burayı da, diğer yazarlık yaptığım sözlükten görmüştüm zaten. iyi oldu ama burayı bulmam.

    twitter'ı 10-11 senedir kullanıyorum ama oradaki "toksik" atmosfere hiç bulaşmıyorum denebilir. zaten genelde temiz sayfaları takip ediyorum ve "gönderi" altı yorumlarla hiç ilgilenmiyorum. twitter'ı nasıl kullandığınız inanılmaz fark ediyor gerçekten. sinir hastası da olabilirsiniz orada, benim gibi keyifle ve sepserin bir kafayla de kullanabilirsiniz orayı.

  • ekşi sözlükten bir yazarın girdiği entry sayesinde bu sözlüğe geldim. ekşi sözlük insanların okuyup eğlenmek, öğrenmek istediği bir platformdan uzaklaşmış olsa da son yıllarda en çok kullandığım platformdu. yokluğunu aradığımı söyleyemiyorum ama. açık olsa da olmasa da insanlar zaten bir şekilde sözlüğe girmenin yolunu buluyor benim gibi. ekşi sözlüğün kısıtlanmış olması, hayatımızın da kısıtlanabileceğinin örneği sadece. bu yüzden üzücü.