• hakkında bir kaç yazı için
    bir , iki , üç , dört , beş , altı , yedi ve sekiz .

    neo ittihatçılık denilen şey temelde toplumun birliği için ne gerekiyorsa hudut tanımadan onu yapmak anlamına geliyor. daha da açık konuşursak devlet için adam öldürülmesi gerekiyorsa öldürülür, soykırım gerekiyorsa kırılır, kanun çiğnenecekse çiğnenir.

    bugün bu kavramın tekrar popüler olmasının altında rasim ozan kütahyalı'nın büyük harflerle devlet dediği şeyin de (bkz: rejim), rejim karşıtı olanların da bu şiddet yoluna sapma meyli olduğu görülüyor. yani canımızın içi memleketimizde herkes iyi, doğru, esas olanın kendisi olduğuna %100 emin ve diğer tarafı "ezmek" için çoktan hazır.

    türkiye'nin bu ittihatçı damarının nereden geldiğini türk siyaseti ile biraz ilgilenmiş herkes bilir. bilmeyenler için kısaca, osmanlı yıkılmak üzereydi, tüm yollar denenmiş ancak sonuç alınamamıştı ve herkes yıkılma korkusundan paranoyaya kapılmış, acil çözümler aramaktaydı. tanıl bora'nın sevdiği haliyle söylersek alarmizm.

    kavgada yumruk sayılmaz misali alarm halinde de -hele öncesinden yazılmış ve çalışılmış bir prosedür yoksa- mevcut kurallar takip edilmez. kuralların olmadığı yerde ise kimin sopası büyükse onun argümanı daha doğrudur. eğer kuralları ve kuralları oluşturan dayanakları -meclis, anayasa, özgür basın vs- yok ederseniz tüm siyasi mücadele sopayı büyütmek, diğerlerinin sopasını küçültmek üzerine odaklanır. artık amacın, yöntemin ve idealin bir anlamı yoktur. siyaset bir toplumun kendisini daha iyi hale getirmek için ürettiği bir yöntem değil, kişisel aktörlerin şiddet temelli güç yarışıdır.

    türkiye'de erdoğan'ı devirmek isteyenler nasıl her yolu mübah görüyorlarsa erdoğan yanlıları da devrilmemek için her yolu mübah görüyor. böylece toplumun çok büyük bir çoğunluğu için kuralların bir anlamı kalmamış oluyor. kendisi de her yollu mübah gördüğünden karşı tarafın kuralları yok saymasına gerçek bir tepki gösteremiyor zira kendisi de elinde olsa aynı şeyi yapacaktır. elbette bu kuralsızlık halinde de elinde daha büyük silah olan daha avantajlı oluyor. buyrun size türkiye siyasetinin son 15 yılı.

    netice itibarıyla neo-ittihatçılık değişim dönemlerinde değişen toplumun başına gelebilecek en kötü şeyin - kuralsız, dengesiz ve şiddet temelli yönlenmenin- türkiye'deki şubesinin tekrar hortlamasından başka bir şey değildir. bu dönemlerde ya hiç bir işe karışmayıp kim kazanırsa kazansın onun merhametine güvenmek ya da bir taraf tutup o tarafın kazanması için canınız pahasına çalışmanız gerekir. normal bir insan için yaşanacak en zor dönemlerden bir tanesidir zira eğer taraf tutup kaybederseniz kelleniz gidecek, kazanırsanız da kelle almak rutininiz olacaktır. taraf tutmaz iseniz eh, bu da köleliğin bir çeşidini kabul etmekten başka bir şey değildir.

    peki bilim, siyasi mekanizmalar, kültür tarihi? o zor, hem de fiziksel olarak. (bkz: anlamak)