bertrand russell descartes'in yukarıdaki cümlesini şu şekilde anlar:
"çağdaş felsefenin kurucusu descartes (1596-1650) şimdi de yararlanılabilecek bir yöntem buldu, dizgesel [sistematik] şüphe yöntemi. doğruluğunu açık ve seçik olarak görmediği hiçbir şeye inanmamaya karar vermişti. şüphe duyabildiği şeylerin hepsinden, şüpheye bir sebep kalmadığını görünce ye dek şüphelenecekti. bu yöntemi uygulayarak, adım adım, katıksız, inanabileceği tek varoluşun kendi varoluşu olduğu inancına vardı. duyularına, sürekli hayal oyunları arasında gerçek-dışı şeyler sunan bir aldatıcı peri tasarlıyordu; böyle bir kötü perinin varlığı çok şüphe götürürdü fakat yine de bu olanak vardı, bu yüzden de duyularla algılanan şeylerden şüphe duyulabilirdi. fakat kendi varlığına ilişkin bir şüphe olanaksızdı çünkü var olmasa kötü peri de onu aldatamazdı. şüphe ediyorsa var olması gerekti; ne türden olursa olsun bir deneyi varsa kendisi de var demektir. böylece kendi varlığı onun için bir salt inançtı. ''düşünüyorum, öyleyse varım'' diyordu (cogito, ergo sum) ve bu inanç üstüne, şüphesinin yıkmış olduğu bilgi temelini yeniden kurmaya girişti. şüphe yöntemini bulmak ve en kesin şeylerin öznel şeyler olduğunu göstermekle descartes felsefeye büyük katkıda bulundu, bugün de onu konunun bütün araştırıcıları için yararlı kılan, bu katkıdır."
hoş: tümü
|
bugün
başlıkta ara