2 entry daha
  • #2253 no.lu entry'e cevaben,

    öncelikle bu eleştiri sadece bu hafta çıkan yazıyla ilgili değil, deprem gününden itibaren mises'in genel yaklaşımı ile ilgili bir eleştiriydi. bu sebeple geçen haftanın gündemini de okuman beni daha iyi anlamanı sağlayabilir.

    senin eleştirilerine gelirsek;

    1- "çoğu" gönüllü, "daha fazla" sivil örgüt. bence ikimiz de gerçek rakamlara bakmalı ve ondan sonra bu hususu detaylandırmalıyız. zira ben de aksi şekilde, kurtarma çalışmalarına katılan toplam devlet personelinin toplam gönüllüden "daha fazla" (sadece asker, polis, itfaiyeci, doktor, hemşire vs. sayılmamalı aynı zamanda devletin örgütlenmesine yardımcı olduğu afad dahil tüm kurum personeli ve sadece bir "devlet" olduğumuz için diğer devletlerden gelen yardım personelleri vs. de bu toplam sayıya eklenmelidir.) olduğunu tahmin ediyorum. dediğim gibi rakamları bulalım ve sonra kim haksızsa diğerinden bir şey öğrendiği için teşekkür etsin :)

    2- genel tefekkürüne katılmakla birlikte daha önceki gündemlerde de detaylarına yer verdiğim şekilde, afet durumunda esas sorun zamanın kendisidir. yani, 72 saatte insanlar ya ilgili mala ulaşırlar ya da soğuktan, susuzluktan ya da açlıktan ölürler. durumun bu vehameti, piyasa mekanizmalarının arz-talep dengesini sağlamak için ihtiyaç duyduğu vakitte artık hiçbir şeye ihtiyacın kalmaması gerçekliği ile bizleri yüzleştiriyor. bu sebeple ben mezkur kritik süre içerisinde devletin ya da herhangi birinin, aynı işi yapacak sivil bir organizasyon yok ise, insanların hayatta kalmaları için önceden bilinen süreler (örneğin bir kış depreminde bu 72 saattir) kadar ve ilgili konuyla alakalı yerleşim birimlerinde(sadece deprem bölgelerinde) geçerli olmak kaydıyla piyasa mekanizmasını rafa kaldırma hakkına sahip olması gerektiğini düşünüyorum.

    3- bu eleştiride genel bir devlet karşıtlığı var ki bence de özgürlükçülüğün temel ilkelerindendir. ancak, afet koşullarında yukarıdaki yanıtta belirttiğim gibi süre kısıtı olduğundan, durum ile ilgili toplam verinin süratle toplanması, değerlendirilmesi ve varılan neticeye göre ulaşılabilen tüm organizasyonların güçlerinin tek bir afet koordinasyon birimi altında birleştirilmesi gerekiyor. zannediyorum ki bu cümleye katılacaktır eleştiri sahibi.

    soru şu, türkiye'de gerçekten devlet dışında bunu kim yapabilir? elbette sivil hayat zamanında gelişmiş olsa idi, devlet liberal ilkelere göre yönetiliyor olsa idi, insanlar çoktan afet durumlarında ne yapacaklarını çok daha iyi biliyor olacaklardı ve devlete hiç gerek kalmayacaktı. bu sebeple ben daha iyi bir sivil toplum organizasyonu kurulana, o organizasyon devlet ve diğer güç odaklarına karşı hukuk koruması altına alınana kadar ( ahbap'ın başına gelenler, oğuzhan uğur meselesi, fakbaş * gibilerinin yarattığı provokatif ortam vs.)maalesef bu zorunlu kötülüğün elimizdeki en iyi araç olduğu kanaatindeyim.

    bu da aklın 1 diğer yoludur :)

    devletin ve hükümetin kötü politikaları ise tamamen ayrı bir tartışma konusu. zira japonya'da olan devlet sadece kontrolleri doğru yaparak 9.1 şiddetindeki depremde bile insanlarının daha uzun süre hayatta kalmasını sağlayabiliyor. bu sebeple müsait bir zamanında seni (bkz: devlet aygıtını yeniden düşünmek) başlığında ağırlamak isteriz.